logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (7) [1. B.], B. No: 2022/107675, 5/11/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK REKLAMCILIK LTD. ŞTİ.BAŞVURUSU (7)

(Başvuru Numarası: 2022/107675)

 

Karar Tarihi: 5/11/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ekin ÇANKAL

Başvurucu

:

Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Ali PACCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yayımladığı bir haber sebebiyle manevi tazminat ödemesine karar verilmesinin başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/12/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği iddiası dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan özgürlüklere ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

3. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

4. 13/5/2014 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinde bulunan kömür madeninde çıkan yangın sonucunda 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan bir maden kazası meydana gelmiştir. Olayın ardından BBC Türkçe tarafından 15/5/2014 tarihinde bir haber yapılmıştır. Başvurucunun iddiasına göre mezkûr haberde, ölen madencilerin yakını oldukları izlenimi verilen iki kadınla yapılan röportajda kadınlar daha önce iktidar partisine korkudan oy verdiklerini; yaşananlar sonrasında pişman olduklarını belirtmiş, iktidar partisinin işten çıkarma tehdidiyle oy topladığını ileri sürmüştür. İlgili haber metninin dosyada mevcut olmadığı görülmüştür.

5. Bazı yayın organlarınca, söz konusu haberde BBC muhabirinin iki madenci yakınıyla yaptığı söyleşinin kurgu olduğu iddia edilmiştir. Buna ilaveten haberde BBC’nin konuştuğu ve iktidar partisini eleştiren kadınların madenci yakını değil sendikacı oldukları ileri sürülmüş, buna dayanak olarak da iki sendikacı kadının fotoğraflarına yer verilmiştir.

6. 16/5/2014 tarihinde Yeni Şafak gazetesinde "BBC oyunu bu sefer Soma'da!" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Bahsi geçen haberde iki kadının yüzlerini tanınmalarına elverişli şekilde ortaya koyan fotoğraflarına da yer verilmiştir. Haberde geçen ifadeler şu şekildedir:

"Gezi kalkışmasında yalan haberlerle Türkiye'yi karıştırmaya çalışan İngiliz medyası BBC, Soma'da da aynı oyunu oynamak istedi. Ancak başlarına örtü taktırarak ölen madencilerin eşleri diye lanse edilen iki kadının Gezi kalkışmasındaki resimleri internete düşünce BBC yine umduğunu bulamadı.

Gezi kalkışmasında 'Müftü karısı' tezgahıyla ortalığı karıştırmaya çalışan İngiliz medyası BBC şimdi de Soma'daki faciayı kullanarak provokatörlük yaptı. Gezi kalkışmasında 'Müftü karısıyım' diyerek başına bir örtü geçirip provokasyon yapan CHP'li bar işletmecisi [G.T.C.] vakasının aynısı Soma'da yaşandı. BBC Türkçe muhabiri [R.A.] başlarını mizansen gereği örten iki Gezi eylemcisi ile provokasyona kalkıştı.

MUMU ÇABUK SÖNDÜ

[A. ], ölen madenci eşleri diye sunduğu söz konusu kadınları 'Soma'daki mezarlıkta dua etmeye geldiler' diye lanse etti. İki kadının AK Parti'nin 'işten çıkarma tehdidiyle' oy topladığı iddiaları paralel örgüt medyasında ve Oda TV'de manşetlere çekildi. Ancak videonun yayınlanmasının hemen ardından iki kadının, Gezi ve 1 Mayıs eylemlerinde çekilen fotoğrafları sosyal medyaya düştü. Hatta kadınlardan biri, Duran Adam eylemini başlatan kişi ile fotoğraf bile çektirmişti. İngiliz maşası medyanın ortaya attığı bu yalan da böylece amacına ulaşamadı.

'MÜFTÜ KARISI' BAR İŞLETMECİSİ!

Gezi kalkışması sırasında 'müftü karısı'yım diye ortaya çıkan [G.T.C.ni]n da Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde bar işletmecisi olduğu orta çıkmıştı. [C.ni]n Burhaniye eski CHP İlçe Başkanı [F.C.ni]n eşi olduğu anlaşılmıştı. Videoda, Başbakan [E.ye] hareketler ederek istifaya davet eden [C.], deşifre olmasının ardından videoyu şaka amaçlı çektiğini inisiyatifi dışında sosyal medyada yayıldığını iddia etmişti."

7. Bunun üzerine başvurucunun yayımcısı olduğu ulusal ölçekte yayım yapan Yeni Akit isimli gazetede yayımlanan 17/5/2014 tarihli haber ise şu şekildedir:

"İkinci Gezi kalkışmasına hazırlandığı görülen BBC'nin Türkiye'yi karıştırmaya yönelik çabaları durmak bilmiyor. Geçtiğimiz gün 'Somalı madenci yakını kadınlar' diyerek iki yarım başörtülü kadına mikrofon uzatan BBC'nin yalanı ortaya çıktı.

Gezi'deki 'Müftü karısı tezgahı' bu kez BBC Türkçe muhabirleri eliyle Soma'da planlandı.

Gezi kalkışmasına 'Müftü karısıyım' diyerek başına bir örtü geçirip provokasyon yapan CHPli [G.T.C.] vakasının aynısı Soma'da yaşandı.

BBC Türkçe muhabiri [R.A.n]ın görüntülediği iki kadın ölen madenci eşleri diye sunuldu. 'Soma'daki mezarlıkta dua etmeye geldiler' diye lanse edilen iki kadının AK Parti'nin işten çıkarma tehdidiyle oy topladığı iddiaları paralel örgüt medyası ve karanlık Oda TV'de manşetlere çekildi.

Ancak bugün o kadının nasıl bir provokatör olduğu kanıtlarıyla ortaya çıkarıldı. Karşımızda ikinci 'müftünün karısı' vakası vardı. İşte ikisi de normalde başı açık olan kadınları deşifre eden o belgeler: [...]."

8. Yeni Akit gazetesi yayımladığı haberde bahsi geçen iki kadının fotoğrafına da yer vermiş, fotoğrafın altında ise "İşte o sahtekarların görüntüleri" ifadesini kullanmıştır. Benzer haberlerin çeşitli gazetelerde yayımlandığı görülmüştür.

9. Yaşananlar üzerine sendika.org isimli internet sitesinde “Yandaş medyanın yalan haberleri gerçeklerin üstünü örtemeyecektir” başlığıyla 17/5/2014 tarihinde yayımlanan haberde Eğitim-Sen'in yaptığı açıklamaya yer verilmiştir. İlgili haber şu şekildedir:

"Eğitim-Sen yandaş medyanın Soma’daki katliamda Somalı ailelere saldıran siyasi iktidarı korumak için yalan haber yapan, Eğittim-Sen ve SES yöneticilerini hedef gösteren yandaş medyayla ilgili bir açıklama yayımladı.

Eğitim-Sen Merkez Yürütme Kurulu, başta Star, Türkiye Gazetesi internet sitesi, Yeni Şafak Gazetesi, Akit Gazetesi, ensonhaber.com, beyazgazete.com ve daha pek çok web sitesinin Eğitim-Sen Manisa Şube Eğitim Sekreteri [L.D.] ve SES şube yöneticisi [B.S.yi] hedef gösteren haberlerine karşı bir açıklama yayımladı. Yandaş medyanın yalan haberlerinin gerçekleri örtemeyeceğinin vurgulandığı açıklama şu şekilde:

Soma`da hayatını kaybeden madencilerle ilgili bütün Türkiye yas tutarken, Soma halkının tarifsiz acısını yaşamasına bile izin vermeyip acılı ailelere saldıran siyasi iktidar ve yandaşları, katliamın üzerini örtmek için seferber olmuş durumdadır.

Yayıncılık çizgisi ile yandaşlık kavramını bile geride bırakan malum gazete ve haber siteleri, Soma`da yaşanan Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamının bir numaralı sorumlusu olan AKP hükümetini kurtarmak için yalan haberler ve arsızlık sınırlarını zorlayan iftiralar ile Eğitim Sen Manisa Şube Eğitim Sekreteri [L.D.] ve SES şube yöneticisi [B.S.yi] açıkça hedef göstermiştir.

Soma`da yaşanan işçi cinayetindeki sorumluluğu nedeniyle hükümete yönelik eleştirilerden kurtulmak için çıkış yolu arayan yandaş gazete ve haber siteleri, Soma halkını provoke ederek hedef saptırıp, Eğitim ve SES yöneticisi iki arkadaşımız ile Soma`da yakınlarını kaybeden iki kadın arasında zorla benzerlik kurmaya çalışarak, günlerdir yaptıkları gibi hükümeti haklı çıkarmak için adeta çırpınmış, son çare olarak Gezi direnişi sürecinde yaptıkları gibi alçakça iftiralara başvurmaktan çekinmemişlerdir.

Soma`da BBC Türkçe servisinin yaptığı röportajdaki başları kapalı iki kadının Başbakan aleyhine ve doğruluğu kolayca ispat edilebilecek ifadeler kullanmasını provokasyon olarak değerlendiren yandaş haber siteleri (başta star haber, Türkiye Gazetesi internet sitesi, Yeni Şafak Gazetesi, Akit Gazetesi, ensonhaber.com, beyazgazete.com ve daha pek çok web sitesi) bu kadınların kim olduklarını araştırıp bulabilecekken, yoğun uğraşlar sonucunda madenci yakını iki kadının görüntüleri yanında Eğitim Sen şube yöneticimiz [L.D.] ile SES şube yöneticisi [B.S.ni]n fotoğrafını 'iliştirip', en temel basın ahlak değerlerini bile ayaklar altına alan bir iftiraya daha imza artmışlardır.

Yandaş gazete ve internet sitelerinde hedef gösterilerek çirkin iftiralara maruz kalan arkadaşlarımız savcılığa giderek iftira dolu haberleri yayınlayarak açık bir provokasyona imza atan haberleri yayınlayan gazeteler ve haber siteleri hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardır.

Yandaş gazete ve internet sitelerinin bütün çırpınmalarına, yalan haber ve karalama girişimlerine rağmen Soma`da yaşanan katliamın sorumluları ve arkasındaki güçler hesap verene kadar ne iktidarın şiddeti ne de yandaş medyanın yalan haberleri gerçeklerin üzerini örtmeye yetmeyecektir."

10. 20/5/2014 tarihinde Başbakan ise TBMM'deki grup toplantısında BBC Türkçenin mezkûr haberi ile ilgili açıklama yapmış ve aşağıdaki ifadeleri sarf etmiştir:

"İki tane figürana madenci yakını gibi rol yaptırıp dünyaya servis ediyorlar. Bir başka zavallı AKP'ya oy verenler evlat acısı yaşasın diyor. Uluslararası basına da yalan servis ediyorlar."

11. Konuyla ilgili BBC Türkçenin yaptığı "BBC’nin Soma haberini çarpıtan yayınlara erişim yasağı" başlıklı 29/5/2014 tarihli haber ise şu şekildedir:

"İki sendikacı kadın, Soma faciası ardından BBC'de yayımlanan görüntülerde AKP'yi eleştirenlerin madenci eşleri değil kendileri olduğunu öne süren haber sitelerine karşı hukuk mücadelesi başlattı. Kadınlardan biri mücadelesinin ilk adımını kazandı.

Manisa ve Salihli'de başvuruları ve hukuk sürecini ayrı ayrı yürüten iki kadından [B.Ç.S.ni]n Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde açtığı davada, mahkeme 'soyut iddialara dayalı' diye tanımladığı bu haberler ile hak ihlali yapıldığı sonucuna vararak, haberlere erişimin engellenmesine karar verdi.

Ancak fotoğrafları izinsiz olarak kullanılan ve asılsız haberlere konu edilen [S.], mahkemenin gönderdiği gerekçeli kararın hala TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) tarafından uygulamaya konulmadığını söyleyerek, bu kez TİB aleyhine suç duyurusunda bulundu.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan [B.Ç.S.], yarın da hukuk mücadelesinin ikinci aşamasına geçerek, bu haberleri yapan ve yayanlara karşı tazminat davası açmaya hazırlandığını söyledi.

BBC Türkçe editörü [M.N.], 19 Mayıs günü bir açıklama yaparak, BBC'nin haberiyle ilgili iddiaların tamamen asılsız olduğunu, bu tür asılsız iddialarla beş kadının ayrı ayrı mağdur edildiğini söylemişti.

Mahkeme: Soyut iddialar

[B.Ç.S.] fotoğrafının bazı haber sitelerinde kullanıldığını bir arkadaşının haber vermesiyle öğrenmiş. O sitelerin fotoğrafını nasıl edinmiş olabilecekleri konusunda şöyle düşünüyor:

'Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası SES yöneticisiyim ben. O fotoğrafın çekildiği gün sendikamızın 8 Mart dolayısıyla bir kahvaltı etkinliği vardı. Onunla ilgili haber de yapılmıştı. Ya haberden aldılar ya da sendikanın sitesinden aldılar.'

[B.Ç.S.] haberi görür görmez hukuki adımları atmaya başlamış. Şöyle anlatıyor:

'Cumhuriyet başsavcılığına haberle alâkalı suç duyurusunda bulunduk. Fotoğrafımızın izinsiz kullanıldığını bildirdik. Ama biz haberi ilk En Son Haber sitesinde görmüştük. Suç duyurusunu sadece onun için yapmıştık. Daha sonra eve geldiğimde kontrol ettiğimde 15-20 linkte daha gördüm. Ertesi gün yine Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir dilekçe verip 'Haberler her geçen gün artmaktadır. Bunun için acil bir kararın çıkartılıp erişimin engellenmesi' diye dilekçe verdim. Hafta sonu olmasından dolayı sanırım işlem yapılmadı o dilekçeyle alakalı. Sonrasında erişimin engellenmesi için direk dava açtık ve mahkeme erişimin engellenmesi yönünde karar verdi'

Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesi, [Ç.S.ni]n başvurusunu haklı bulduğu 23 Mayıs tarihli kararının gerekçesinde, şikayetçinin '.. izni olmadan kendisine ait fotoğrafların kullanıldığı, söz konusu haberlerin talep eden ile ilgili herhangi bir belge olmadan soyut iddialara dayandığı, kullanılan bazı cümlelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve talep edenin 5651 sayılı yasanın 9. maddesinde aranan hak ihlalinin gerçekleştiği kanısına varıldığı'nı söylüyor.

Başvuruyu yerinde bulan mahkeme, kararında, bu haberlere erişimin engellenmesine, kararın TİB'e gönderilmesine, ayrıca adı geçen internet sitelerine tek tek tebliğine karar verdi.

TİB uygulamıyor

[B.Ç.S.], mahkemenin, kararını, TİB'e faks ve posta ile yolladığını ve alındısını da kendisine gönderdiğini söylüyor, buna karşın kararın hala uygulanmadığını anlatıyor.

'23 Mayıs Cuma günü saat 1.30 gibi faksladıklarını bildirdiler. Postayla da gönderdiklerini söylediler. Artı diğer linklere de tek tek tebliğ edeceklerini söylediler. 4 saat içerisinde kaldıracağını söylediler. Ama 4 saat içinde kalkmadı. Hafta sonu girdi araya gene kalkmadı. Pazartesi günü tekrar biz bir suç duyurusunda bulunduk. Bu sefer TİB ile alakalı. Görevini yerine getirmemiştir diye. Cumhuriyet Başsavcılığı'na o şekilde dilekçemizi verdik. Şu an onu bekliyoruz. Yarın da zaten tazminat davası açacağız fotoğrafımızı izinsiz kullanan bütün linklerle alakalı. Artı bu haberlerin bu şekilde yayılmasıyla alakalı elimizdeki bütün linklere dava açmayı düşünüyoruz.'

'Şaşkınım, endişeliyim'

[B.Ç.S.], haberlerin kendisi ve çocuklarının hayatını olumsuz yönde etkilediğini, attıkları adımlara karşın hiçbir şeyin işlemediğini, bu yüzden endişeli olduğunu anlatıyor.

'Hayatım çok olumsuz etkilendi. Sürekli başbakanımız grup toplantılarında falan bu haberden, bizden bahsediyor. Ben üzülüyorum, oradaki kişinin ben olmadığıma eminim. Arkadaşlarım arayanlar söylüyor. 'Seni hiç tanımayan biri bile olsa onun sen olmadığını anlar' diyorlar.

'Bunun bu şekilde bir karalama haberi olması beni çok üzdü. TİB görevini yerine getirmiyor, internet sitelerindeki haberler kalkmıyor. Kaldı ki ben tek tek internet sitelerine mail de attım. Mail adresi olmayanların da sayfalarına girip verdikleri iletişim linkinden, o kişinin ben olmadığımı fotoğrafımı izinsiz kullandıklarını söyledim. Ama hiçbir şey işlemiyor.

Elimizde bir mahkeme kararı var ama maalesef mahkeme kararı da yerine getirilmiyor.

Ben açıkçası çok endişeliyim. Çok da şaşkınım. Çocuklarım da etkileniyor, telefonla konuşmalarımı duyuyorlar. Mantığım çalışmıyor artık. 'Nasıl böyle bir şey olabildi ve insanlar buna nasıl inanıyor halâ?' diye şaşkınlık içerisindeyim.'

Başbakan'ın sözleri

Habere konu olanlar ve BBC tarafından yalanlanmasına rağmen ortaya atılan iddialar iki hafta üstüste Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından da partisindeki meclis grubuna hitaben yaptığı konuşmalarda tekrar edilmişti.

20 Mayıs'taki grup toplantısında BBC Türkçe'nin haberinde yer alan görüntülerle ilgili konuşan Erdoğan, 'Bir başkası uluslararası bir televizyonun Türkiye'deki bir muhabiri gidiyor, 2 tane figüran buluyor, madenci yakınıymış gibi onlara rol yaptırıyor. Bunu da bütün dünyaya servis ediyor' demişti.

Erdoğan 27 Mayıs'taki grup toplantısında bu iddiaları tekrar gündeme getirmişti.

'Yarın tazminat davası'

[B.Ç.S.], yarın mahkeme kararını uygulamayan TİB ve sözkonusu haber sitelerine karşı tazminat davası açmaya hazırlanıyor.

'Hukuksal mücadelemiz devam edecek, götürebildiğimiz yere kadar götürmeyi düşünüyoruz' diyor.

Bu iddiaları tekrarlayan politikacılarla ilgili olarak ise sendikasının genel merkezi ve bağlı oldukları Kamu Emekçileri Konfederasyonu KESK'in adım atmasını beklediğini söylüyor."

12. Haberlerde fotoğrafı yayımlanan kadınlardan [L.D.] (davacı), kendisinin herhangi bir ilişkisi olmadığı hâlde haberlerde haksız şekilde fotoğrafının yayımlanarak hedef gösterildiği iddiasıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde manevi tazminat davası açmıştır. Davacı, bir okul müdürü olup Eğitim Sen yönetim kurulunda görev aldığını belirtmiş; fotoğrafının izni olmaksızın haberlerde yayımlandığını, haberin konusu ile hiçbir ilgisi olmadığını, ismi açıkça haberde yer almasa da sendika binası önünde 1/5/2014 tarihinde yapılan basın açıklamasında çekilen fotoğrafına yer verilerek, sendika yöneticisi olduğu bilgisinin de haberde paylaşılmasının kendisini hedef hâline getirdiğini iddia etmiştir. Söz konusu haberler sebebiyle uluslararası ajan, vatan haini, provokatör gibi ağır hakaretlere maruz kaldığını belirten davacı, aylarca ölüm korkusu yaşadığını, aile birliğinin, sosyal hayatının etkilendiğini ifade etmiştir. İsmi haberde yer almasa da fotoğrafının haberlerde yayımlanmasının şeref ve itibarını ağır şekilde zedelediğini vurgulayan davacı matufiyet şartının gerçekleştiğini savunmuştur. Başvurucunun bir gazeteci olarak kendisini hedef göstermeden önce kendisine ulaşarak, gerekli özen yükümlülüğü çerçevesinde konuyu araştırması gerektiğini belirten davacı, başvurucunun yalan haber yaptığını ve bundan sorumlu olduğunu vurgulamıştır. Haberden yakın çevresinin kendisine ulaşması üzerine haberdar olan davacıya göre, kendisinin provokatör olarak lanse edildiği ve fotoğrafının yayımlandığı haberin kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinin kabulü mümkün değildir.

13. İlk derece mahkemesi, manevi tazminat isteminin reddine karar vermiştir. Mahkeme, BBC Türkçe haber sitesinde yayımlanan haberi davalının kendi haber sitesinde yayımladığını; söz konusu fotoğrafın BBC Türkçe yayını tarafından kullanıldığını; ilk haberin davalı yayın kuruluşları tarafından yapılmadığını, haber içeriğinde davacının isminin geçmediğini, haberin altına yapılan hakaret içerikli yorumların yayın kuruluşunu bağlamayacağını, davalı yayın kuruluşlarının haber verme kapsamında yayın yaptıklarını, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını değerlendirmiştir.

14. İlk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi ilgili kararın kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne; 70.000 TL manevi tazminatın (her bir davalı yönünden ayrı ayrı 10.000 TL olmak üzere) 16/5/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile0 Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. ile diğer yayın kuruluşlarından eşit şekilde tahsiline karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında, davacının fotoğrafının madenci yakını olarak haberde kullanıldığı, röportaj veren kişinin davacı olduğunun haberde ifade edildiği, haberin sunuluş tarzı da dikkate alınınca davacının pek çok hakaret içerikli yoruma maruz kaldığı, davacının provokatör olarak lanse edilerek fotoğrafı da yayımlanmak suretiyle hedef hâline getirildiği dikkate alınmıştır. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"Somada maden ocağında yaşanan ve toplu halde ölümlere sebep olan felaket ile ilgili olarak o dönem yapılan birçok haber yayınından bir tanesinde kendilerini madenci eşi olarak tanıtan başörtülü iki kadının hükümete yönelik eleştirilerini söyledikleri BBC Türkçe servisinden bir muhabir tarafından kayda alınarak medyada servise sunulan haberdeki başörtülü bu iki kadının aslında madenci eşi olmadıkları, sendika üyeleri davacıve dava dışı[L.] isimli kadınlar oldukları, davacının üye olduğu sendika bünyesinde 2012 yılında düzenlenen bir etkinlikde halay çekerken çekilen fotoğraftaki görüntüsü büyütülerek haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının dava konusu haberi oluşturan olaya karıştığına ilişkin, yani davacının haberin öznesi olduğuna ilişkin bir kanıtta bulunmamaktadır. Davaya konu yayınların önceden yapılmış başka bir yayına dayanılarak yapılmış olması halinde bile, o yayın ile kişilik haklarına verilen zarar davalıların yayınları ile daha da artacağından, eylemlerindeki hukuka aykırılığı ortadan kaldıracak bir neden olarak ta kabul edilmesi mümkün değildir.

Sonuç olarak, bir kişinin (fotoğrafı nereden alınırsa alınsın) karışmadığı bir olayda kullanılması kişilik haklarının ihlali niteliğindedir. (Yargıtay 4. HD'nin2015 / 1807 E- 2015 / 14988 K. Sayılı21.12.2015 Tarihli Kararı)

Dosya kapsamında davalıların sahip oldukları internet gazetelerindeve televizyon ana haber yayınında son derece güncel ve kamuoyunda gezi olayları olarak bilinen olayların yıl dönümünde yukarıda husumet kısmında gösterilen biçimde olayla ilgisi olmayan davacının fotoğrafının kullanıldığı anda davacının kişilik haklarına saldırı oluştuğunun kabulü gerektiğinden davanın reddine karar verilmiş olması hukuka uygun olmadığından davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir."

15. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı kesin nitelikte olup nihai kararın 10/11/2022 tarihinde başvurucunun vekili tarafından Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi(UYAP) sistemi üzerinden okunduğu görülmüştür.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. Ulusal mevzuat, yargı kararları, uluslararası düzenlemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için bkz. Sadi Yıldırımoğlu [1. B.], B. No: 2021/24447, 20/12/2023, §§ 16-38.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 5/11/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, ortalama bir okuyucunun fotoğraftaki kişinin davacı olduğunu anlayamayacağını, bunun için ileri teknik bir inceleme gerektiğini; haberi ilk kez yayımlayanın kendisi olmadığını, mahkemenin haberi ilk kez yayımlayan ile haberi alıntılayan yayın kuruluşları arasında bir ayrım gözetmediğini savunmuştur. İyi niyetli hareket ettiğini, hakaret ve iftira kastı olmadığını savunan başvurucu adil yargılanma hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu, her ne kadar ifade ve basın özgürlükleri ile birlikte gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de ihlal iddiasının özünün ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin bir müdahalenin varlığına yönelik olduğu anlaşıldığından somut olayın koşullarında şikâyetin bir bütün olarak Anayasa'nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. ve “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddelerikapsamında incelenmesi uygun görülmüştür. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:

“Madde- 26 Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

...

Madde 28- Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

21. Başvurucunun yayımladığı haber sebebiyle üçüncü kişilerin kişilik haklarına saldırdığının kabulüyle manevi tazminat ödemesine karar verilmesinin ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğunun kabul edilmesi gerekir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

22. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerini ihlal edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

23. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

24. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı görülmüştür.

ii. Meşru Amaç

25. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü

26. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için hayati unsurlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi, bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).

 (2) Basının Ödev ve Sorumlulukları

27. Bununla birlikte Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri sınırsız bir ifade özgürlüğü garanti etmemektedir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." şeklinde düzenlenen ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (basının görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak bkz. Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 89; Orhan Pala [2. B.], B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43). Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle ismi verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47).

28. Demokratik bir toplumda basının işlevlerini tam anlamıyla yerine getirebilmesi için özgür olması kadar sorumluluk bilinci ile hareket etmesi şarttır. Basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurmak mümkün olsa da bu özgürlük aynı zamanda ilgililerin meslek ahlâkına saygı göstererek doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini de zorunlu kılmaktadır (İlhan Cihaner (2), § 60; Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, § 42).

29. Gerçekten de kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması bazen kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşabilir. Gerçeğe uygun bir beyana, kamunun gözünde yanlış bir imaj uyandırabilecek vurgular, değer yargıları, varsayımlar hatta imalar eşlik edebilmektedir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ve basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir. Bu durum özellikle basında yer alan söylemlerde isimleri zikredilen kişilerin ciddi şekilde itham edilmeleri hâllerinde geçerlidir (İlhan Cihaner (2), § 61; Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş., § 43).

30. Olgusal isnatlar içeren ifadeler kapsamında basının gazetecilik etik ilkelerine uygun olarak ve iyi niyetle topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirip getirmediği belirlenirken, ileri sürdüğü olgusal iddiaların doğruluğu konusunda yeterli araştırmayı yapıp yapmadığı denetlenmelidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 63; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 51). Bu denetleme gazetecinin olgusal isnatlar konusunda yeterli bir kaynak gösterip göstermediğine, gösterilen kaynağa yayının yapıldığı zamanda ne dereceye kadar güvenebileceğine ve bu güvenle orantılı olarak kaynağın doğruluğunu teyit etmek açısından imkânları dâhilinde harekete geçip geçmediğine ilişkin bir değerlendirme içermelidir. Bu değerlendirmede, olgusal isnadın konusu ve ifade ediliş biçimi de hiç kuşkusuz gözönüne alınmalıdır (Çetin Doğan (2) [GK], § 58).

 (3) Çatışan Haklar Arasında Dengeleme

31. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer olaylarda, başvurucu gazetecinin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile davacının Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49). Şüphesiz ki bu değerlendirme soyut değildir.

32. Özellikle haberde kişinin fotoğrafının yayımlanmasının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği ya da şeref ve itibarın korunması hakkına mevcut saldırıyı ağırlaştırıp ağırlaştırmadığı değerlendirilirken kişinin tanınırlığı kadar fotoğrafın yayımlandığı bağlamın da önem arz ettiği unutulmamalıdır. Ünlü bir kişiyi kayıt altına alan paparaziler ya da sanığın görüntüsünü alan habercinin durumunda, her bir somut olayın kendine has şartları dikkate alınarak kişinin özel hayata saygı hakkı ile basının ifade özgürlüğü arasında adil denge kurulmalıdır.

33. Bu kapsamda çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekildedir:

i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı (Çetin Doğan (2), § 62)

ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28)

iii. Haberin yayımlandığı bağlam (Bekir Coşkun, § 59)

iv. Haberin konusu, kullanılan ifadelerin türü, içeriği, şekli ve sonuçları (Mehmet Selim Acet [1. B.], B. No: 2020/10101, 8/2/2024, § 36)

v. Basın özgürlüğünün korumasından faydalanan kişilerin meslek ahlakına saygı gösterip göstermedikleri, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket edip etmedikleri (Çetin Doğan (2), §63; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 59)

vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları (Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 25)

vii. Kamuoyu ile haberin konusu üçüncü kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun , § 69; Ali Suat Ertosun (9) [2. B.], B. No: 2013/1299, 21/1/2016, § 33)

viii. Fotoğrafın kimliği ifşa edecek şekilde yayımlanmasının habere katma değer sağlayıp sağlamadığı (Sadi Yıldırımoğlu [1. B.], § 63)

34. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre yukarıda sayılan kriterlerin derece mahkemelerince gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Şüphesiz ki bu denetim başvurucu hakkındaki haberlerin -yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde incelenmesini gerektirir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılayan değerlendirmelerin yapılmaması başvurucunun iddia ettiği üzere anayasal haklarını ihlal edecektir.

 (4) İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Somut olayda davacının fotoğrafı, başvurucunun BBC Türkçenin yaptığı 15/5/2014 tarihli haberi eleştirmek amacıyla hazırladığı bir başka haberde (bkz. §§ 7-8) davacının kimliğinin tanınmasına elverişli şekilde yayımlanmıştır. İlerleyen süreçte BBC Türkçenin eleştirilerin odağındaki haberinde ifadelerine yer verilen iki kadının başvurucunun yayımladığı fotoğraftaki kadınlar olmadığı ortaya çıkmış, fotoğrafların başvurucunun yayımladığı haberin içeriği ile herhangi bir bağlantısı olmadığı anlaşılmıştır. Başvurucu, bu sebeple davacıya manevi tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Başvurucu; haberi ve davacının fotoğrafını ilk defa kendisinin yayımlamadığını, gazeteci olarak iyi niyetle hareket ettiğini, manevi tazminat ödemesinin ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa Mahkemesi daha önce, yayımlanması sorunlu bilgilerin içeriğinin bir kez bilinir hâle geldikten sonra bu bilgileri yayan bir gazeteciye uygulanan yaptırımların meşruiyetinin tartışmalı hâle geldiğinin altını çizmiştir. (Hakan Yiğit [2. B.], B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 56). Buna karşın daha önce bir konuda bazı bilgilerin kamuya açıklanmış olması, daha sonra aynı konuda yapılan her türlü yayını otomatik olarak bir meşruiyet şemsiyesi altına da almayacaktır. Bunun için sonraki yayında yer alan bilgiler zaten halka açıklanmış, somut olaydaki gibi vakalarda kişilerin itibarlarının korunmasına ilişkin amaç önemli ölçüde ortadan kalkmış ve ifade özgürlüğüne yönelik sınırlama ile engellenmek istenen zarar önceden vuku bulmuş olmalıdır (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 48).

37. Somut olaya gelince, başvurucunun yayımladığı haberde davacının fotoğrafı açıkça paylaşılmış ve davacıdan sahtekar olarak bahsedilmiştir. BBC Türkçenin haberinde yayımlanan görüntülerdeki kadınlardan birinin davacı olduğu kabul edilerek kurgulanan haberde şüphesiz ki "Geçtiğimiz gün 'Somalı madenci yakını kadınlar' diyerek iki yarım başörtülü kadına mikrofon uzatan BBC'nin yalanı ortaya çıktı."; "Gezi'deki 'Müftü karısı tezgahı' bu kez BBC Türkçe muhabirleri eliyle Soma'da planlandı."; "Gezi kalkışmasına 'Müftü karısıyım' diyerek başına bir örtü geçirip provokasyon yapan CHPli [G.T.C.] vakasının aynısı Soma'da yaşandı."; "Ancak bugün o kadının nasıl bir provokatör olduğu kanıtlarıyla ortaya çıkarıldı. Karşımızda ikinci 'müftünün karısı' vakası vardı. İşte ikisi de normalde başı açık olan kadınları deşifre eden o belgeler: [...]." şeklindeki ifadeler açıkça davacıyı hedef göstermektedir.

38. Somut olayda BBC Türkçenin haberinde görüntüleri yayımlanan kadınlarla herhangi bir ilgisi olmayan davacının provokatör, sahtekar olarak nitelendirilerek pek çok yayın kuruluşunun birbirinden alıntılayarak yaptıkları gerçeğe aykırı haberlerde fotoğrafının tanınmasına elverişli şekilde yayımlanmasının sorumlu gazetecilik anlayışı ile bağdaşmadığı açıktır. Anayasa Mahkemesine göre, olgusal gerçekliğe dayanmayan haberin ilk defa başvurucu tarafından yayımlanmamış olması başvurucunun gerçeğe aykırı yaptığı haberin sonuçlarından bütünüyle muaf tutulmasını sağlamayacaktır. Gerçekten de aksinin kabulü, gazeteciyi alıntı yaptığı haberler yönünden sorumluluktan mutlak bir muafiyet koruması altına alacak, gazetecinin üzerine düşen iyi niyetli hareket etme ve haberin doğruluğuna ilişkin gerekli araştırmayı yaparak doğru ve güvenilir bilgiyi kamuya sunma ödevini anlamsız hâle getirecektir.

39. Üstelik gerçeğe aykırı haberin tek bir yayın kuruluşu tarafından yayımlanmasının ötesinde, alıntı yapmak suretiyle onlarca yayın kuruluşu tarafından haberleştirilmesi ifade ve basın özgürlüğüne getirilen sınırlamanın konusu olan zararı daha da ağırlaştırmaktadır. Buna ilaveten, dijital dönüşümle beraber geleneksel medya rutininin de dönüştüğü, internet yoluyla bu tarz haberlerin kısa sürede geniş kitlelere ulaştığı da unutulmamalıdır. Bu durumda toplumun geniş kesimlerinin son derece hassas olduğu meselelerde gazetecilerin okuyucunun dikkatini çekme kaygısıyla, mevcut haberi daha sansasyonel hâle getirmek amacıyla görünür gerçeği aşırı düzeyde çarpıtmasının yahut olayların olduğundan tamamen farklı şekilde anlaşılmasına elverişli bir üslup kullanmasının ya da gerçeğe açıkça aykırı haber yapmasının gazetecilik etik ilkeleriyle bağdaşmadığı vurgulanmalıdır. Şüphesiz ki bir gazeteci, haberine konu ettiği meseleleri kendi penceresinden yorumlama özgürlüğüne sahiptir. Diğer yandan somut olayda olduğu gibi haberin konusu yapılan üçüncü kişilerle ilgili doğru olmadığı tartışmasız olgusal iddiaların gerçeğe aykırı bir şekilde okuyucuya aktarılmasının gazetecilik faaliyetinin ötesine geçeceği ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmelidir.

40. Davacı, başvurucunun da içinde olduğu onlarca yayın kuruluşu tarafından, BBC Türkçe tarafından yapılan haberle (bkz. § 4) bir ilgisi olmamasına rağmen fotoğrafı da yayımlanarak provokatör ve sahtekar olarak nitelendirilmiştir. Bu noktada davacının isim ve soy isminin paylaşılmamasının mevcut zararı ortadan kaldıracağını söylemek mümkün görünmemektedir. Şu hâlde, başvurucunun yaptığı haber davacının şeref ve itibarının korunması hakkı bağlamında gazetecilik etik ilkeleri ile uyumlu değildir.

41. Anayasa Mahkemesi daha önce Sadi Yıldırımoğlu kararında kişinin kişisel veri niteliğindeki fotoğrafının haber içeriğinde tanınmasına elverişli şekilde yayımlanmasının şeref ve itibarının korunması hakkının ihlali olup olmadığını incelerken hangi hususların ele alınacağını belirtmiştir. Bunlar: ilgili kişinin tanınırlığı; ilgili kişinin önceki davranışları ve haberin konusu; yayımlandığı içerik, yayımlanma şekli ve yayımlanmasının sonuçları; genel yarara ilişkin bir tartışmaya sunduğu katkı; fotoğrafların elde edilme yöntemi olarak sayılabilir (Sadi Yıldırımoğlu [1. B.], § 62). Somut olaya gelince, söz konusu kriterlerin değerlendirilmesine gerek duyulmamıştır. Zira başvurucu, açıkça haberin içeriği ile herhangi bir organik bağı bulunmayan davacının fotoğraflarını habere ekleyerek okuyucunun görsel hafızasında provokatör, sahtekar ibaresi ile birlikte yer etmesini sağlamış; davacıyı hedef göstermiştir. Oysa bir gazetecinin mesleğinin etik ilkeleri ışığında, iyi niyetle topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirmesi gereklidir.

42. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi Mehmet Selim Acet başvurusunda haberin içeriğindeki bilgilerin gerçekle bağdaşmadığı uydurma bir metnin basın özgürlüğünden faydalanamayacağının altını çizmiştir. Hiç şüphesiz kişiler hakkında, isimleri ya da fotoğrafları gibi tanınmalarına imkân verecek veriler de kullanılarak, yalan haber yapılması basının ödev ve sorumlulukları ile çatışmaktadır (Mehmet Selim Acet, § 35).

43. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları dikkate alındığında, Bölge Adliye Mahkemesinin takdir ettiği manevi tazminatın ilgili ve yeterli şekilde gerekçelendirildiği ve ölçülü olduğu kabul edilmelidir. Somut olaydaki gibi vakalarda açıkça gazetecilik etik ilkelerine aykırı hareket eden bir gazeteciye yaptırım uygulanmaması, yayın kuruluşlarının gazetecilik etik ilkelerine uyumlu şekilde faaliyet gösterme kaygısı taşımaksızın görünür gerçeğe uygunlukla sınırlı yüzeysel bir yaklaşım benimseyerek haberin konusu bilgiyi sansasyon kaygısıyla çarpıtarak, gerçeğe aykırı yalan bilgileri okuyucuya ulaştırmalarına sebep olma riski taşımaktadır.

44. Başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yapılan müdahalede yargı makamlarının, yukarıda belirtilen ölçütlere göre, ilgili ve yeterli bir gerekçe oluşturdukları, dolayısıyla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (7) [1. B.], B. No: 2022/107675, 5/11/2025, § …)
   
Başvuru Adı UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK REKLAMCILIK LTD. ŞTİ. (7)
Başvuru No 2022/107675
Başvuru Tarihi 9/12/2022
Karar Tarihi 5/11/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yayımladığı bir haber sebebiyle manevi tazminat ödemesine karar verilmesinin başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi