logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Rifat Serdaroğlu [1. B.], B. No: 2022/108288, 27/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RİFAT SERDAROĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/108288)

 

Karar Tarihi: 27/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Tolga BAŞBOZKURT

Başvurucu

:

Rifat SERDAROĞLU

Vekili

:

Av. Nizamettin BULUT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, internet sitesinde yayımlanan köşe yazısı nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmenin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu; belediye başkanlığı, milletvekilliği ve bakanlık görevlerinde bulunmuş olup başvuruya konu olayların gerçekleştiği tarihte hâlen bir siyasi partinin başkanlığını yürütmekte ve kendisine ait internet sitesi üzerinden yazılar yayımlamaktadır. Müşteki N.B.E. ise Türkiye'nin eğitim alanında faaliyet gösteren bazı vakıfların kurucusu veya mütevelli heyeti üyesidir.

3. Başvurucu, kendisine ait internet sitesi üzerinden 8/9/2017 tarihinde "Çember Daralıyor" başlıklı bir yazı paylaşmıştır. Yazıda kamuoyu tarafından siyasetçi, iş insanı, bürokrat kimlikleriyle tanınan birden fazla kişi hakkında çeşitli ifadelere yer verildiği görülmektedir. Yazı içeriğinde davacıyla ilgili olan kısım ise şu şekildedir;

"[B.E.] kimdir?

İtalya'nın Bologna kentinde hakkında kara para aklamak iddiasıyla dava açılan ve İtalya'dan apar topar Gürcistan pasaportu kullanarak kaçan kişidir. Konu hakkında siyasetçi olan [H.U.]'un mahkemeye gelememesi sebebiyle soruşturma durdurulmuştur. [B.E.]'ın İtalya'ya gidemeyişi ve doktorasını tamamlayamamasının sebebi bu davadır. [T.O.] Vakfı ve diğer vakıflar kanalıyla kamu mallarını üzerine geçirtmiştir. Yurt dışında 128 milyar dolarlık bir serveti olduğu 30 Ocak 2013 tarihli Time Gazetesinde [P.Z] tarafından iddia edilmiştir."

4. Yazıda sarf edilen sözler nedeniyle müşteki onur ve saygınlığının rencide edildiği gerekçesiyle başvurucu hakkında şikâyetçi olmuştur. Bunun üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) başvurucu hakkında hakaret suçundan iddianame tanzim etmiştir.

5. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada başvurucu dile getirdiği ifadelerinin dayandığı haber kaynaklarına ilişkin bilgi ve bazı belgeler sunmuş, yazısında sadece N.B.E. hakkında basında yer alan haberleri derlediğini, bu konuda ilk kez kendisinin bir iddiada bulunmadığını belirterek toplumu bilgilendirmek amacıyla ifade hürriyetini kullandığı savunmasında bulunmuştur. Başvurucunun mahkemeye sunduğu savunma dilekçesi ekinde; 30/12/2013 tarihli The Times dergisinde yer alan bir yazı, 24/1/2017 tarihli BBC Türkçe internet haberi, 16/12/2014 tarihli BBC Türkçe internet haberi, 1/10/2017 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberi yer almaktadır. Yargılama sonucunda, 20/1/2021 tarihinde başvurucunun 2 ay 27 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Asliye Ceza Mahkemesi kararının gerekçesinde şu hususlar belirtmiştir;

"Sanık müdafii müvekkilinin basın özgürlüğünden yararlanması gerektiğini, ifadelerinin kamuoyunu aydınlatma ödevi doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmekle, Mahkememizce bu bakımdan da değerlendirme yapılması gerekmiştir. Bilindiği gibi Yargıtay içtihatlarına göre, bir ifadenin basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilmesi için bir kısım kriter belirlenmiştir. (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara 2020, s. 653; Yargıtay CGK 20/03/2007 tarih ve 4-65/70 E-K sayılı kararı) Sanık bir basın mensubu değil ise de, daha önce kamu görevi üstlenmiş olması nedeniyle kamuoyunu aydınlatma ödevinin bulunduğu kabul edilse de, sanığın yazısında referans verdiği haberin tarihinin 30/01/2013 olduğu, yazının ise 08/09/2017 tarihinde paylaşıldığı anlaşılmakla güncellik kriterinin somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca sanığın yazısında katılan ile ilgili diğer iddialarında herhangi bir referansa yer vermediği, katılana yönelik bir kısım suçlamalarda bulunduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle sanığın ifade özgürlüğünün bir görünümü niteliğinde bulunan basın özgürlüğünden de istifade etmesi mümkün değildir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde sanığın ifade özgürlüğü kapsamında kalamayacak şekilde sözler sarf ederek katılana alenen hakaret ettiği anlaşıldığından,sanık hakkında TCK m. 125/2-1, 4 gereğince mahkumiyet kararı verilmesi gerekmiştir."

6. Başvurucu, Asliye Ceza Mahkemesinin kararı sonrasında istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde; N.B.E. hakkında İtalya'da kara para aklama suçlamasıyla soruşturma başlatıldığına ilişkin 11/12/2015 tarihli internet haberi linkine, bu soruşturmanın müştekinin ifadesine ulaşılamaması nedeniyle sona erdirildiğine ilişkin 24/1/2017 tarihli internet haberi linkine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan yardımın kesilmesi üzerine N.B.E.nin yöneticiliğini yaptığı vakfın kapanacağına ilişkin 26/6/2019 tarihli internet haberi linkine ve N.B.E.nin yurt dışında serveti olduğuna ilişkin iddiaları 2013 yılında dile getiren köşe yazısının ilk derece mahkemesine sunulduğu bilgisine yer vermiştir. Bunun dışında başvurucu istinaf dilekçesi ekinde aynı köşe yazarının benzer içerikteki 29/11/2017 ve 22/8/2018 tarihli iki yazısına da yer vermiştir. Bu yazılarda ihale yolsuzluklarından elde edilen paraların yurt dışına transfer edildiği konusundaki siyasetçiler arasında geçen söylem ve iddialar aktarılmış, iddialar arasında Cumhurbaşkanı'nın yakınları ifadesi geçse de N.B.E.nin adına yazıda yer verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesi 27/9/2022 tarihinde başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine karar vermiş ve karar böylece kesinleşmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde şu hususları belirtmiştir;

"Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların kanun yolu denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,"

7. Başvurucu, nihai kararı 2/12/2022 tarihinde öğrendikten sonra 27/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu vekili; yayımladığı köşe yazısına konu iddiaların daha önce basında yer aldığını, bu nedenle söz konusu haberleri derleyerek yayınladığını ve haberlerin suç unsuru içermediğini belirtmiş; aynı zamanda başvurucunun siyasetçi, yazar ve gazeteci kimliği nedeniyle halkı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak başvurucunun kaleme aldığı köşe yazısı nedeniyle hakkında mahkûmiyet kararı verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

10. Adalet Bakanlığı görüşünde; Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği bazı kararlara değinilerek başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

11. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Başvurucunun yayımladığı köşe yazısındaki ifadeler nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yönelik bir müdahale olduğu açıktır. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

13. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin, başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.

14. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için toplumsal bir ihtiyacı karşılaması ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olması gerekir. Nitekim bu şartları taşımayan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan [1.B], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Başvuruya benzer davalarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önem taşımaktadır. Bu dengeleme esnasında kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1.B], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),

vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi [1.B], B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).

15. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucunun müşteki hakkında kullandığı ifadeler sebebiyle mahkûmiyet kararı verilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, müdahalenin gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçenin Anayasa Mahkemesince ortaya konan ve yukarıda açıklanan kriterleri karşılayan, ilgili ve yeterli bir gerekçe olup olmadığını davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Sinan Baran [1. B.], B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 38; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).

16. Somut olayda; siyasetçi olan ve kendi internet sitesinde yazılar paylaşan başvurucu, ismi bazı sivil toplum kuruluşları ile anılan müştekiye yönelik bazı iddialarda bulunmuştur. Bu iddialar kapsamında; müştekinin hakkında kara para aklama suçundan İtalya'da dava açıldığını, bu nedenle İtalya'dan Gürcistan pasaportuyla kaçtığını ve İtalya'ya geri dönemediğini ve son olarak vakıflar aracılığıyla kamu mallarını kendi üzerine geçirdiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu, yazı içeriğinde yurt dışında büyük bir serveti olduğuna ilişkin iddiasının Time gazetesinin 30 Ocak 2013 tarihli bir yazısına dayandığını belirtmiştir. Bu kapsamda, başvurucunun ileri sürmüş olduğu iddiaların N.B.E.nin şeref ve haysiyetini rencide ettiği gerekçesiyle başvurucu hakkında yürütülen ceza davası kapsamında hakaret suçundan mahkûmiyete karar verilmiştir.

17. Başvurucunun ifade özgürlüğü ile şikâyetçinin şeref ve itibarı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı incelenirken ele alınması gereken ilk husus müştekinin toplum içindeki konumudur. Müşteki hem Cumhurbaşkanı'nın oğlu olması hem de tanınan bir iş adamı ve eğitim alanında faaliyet gösteren bazı vakıfların kurucusu veya mütevelli heyeti üyesi olmasıyla toplum önünde olan birisidir. Demokratik bir ülkede ülke yöneticilerinin aile fertleri her zaman kamunun ilgisini çekmiştir. Dolayısıyla davacıya yönelik eleştirinin sınırlarının sıradan insanlara göre daha geniş olduğunu kabul etmek gerekir. Halkın tanınmış kişilere ilişkin bilgileri alma hakkı da gözetildiğinde davacının izleneceğini, hakkında haberler yapılacağını, ağır eleştirilerde bulunulabileceğini öngörmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül etmesi gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Aykut Küçükkaya, B. No: 2014/15916, 9/1/2020, §§ 48, 61). Bununla birlikte her ne kadar tanınmış kişilerin eleştirilere karşı toleranslı olması beklenmekteyse de suç isnadı içeren ve olgusal temeli bulunmayan söz konusu dil ve üslup karşısında siyasetçilerin ve ailelerinin lekelenmeme haklarının korunması gerektiği de gözardı edilmemelidir (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 58).

18. Somut olayda ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulabilmesi için gözönüne alınması gereken ikinci husus ise başvuruya konu ifadelerin türü ve olgusal temele dayalı olup olmadığıdır. Gerçekten de dava konusu ifadelerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi önemlidir. Bu noktada maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir (Meral Özata Özgürol [2. B.], B. No: 2015/2326, 26/12/2018, § 46). Maddi olgular ispatlanabilse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64).

19. Başvurucunun yazısında müştekiyle ilgili olarak ileri sürdüğü iddiaların değer yargısı olmadığı, yer ve eylem belirten olgusal iddialar olduğu açıktır. Bu durumda başvurucunun yazısında şikâyetçi ile ilgili olarak ileri sürdüğü iddiaların bir temelinin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir. Söz konusu temelin bulunup bulunmaması basın ödev ve sorumluluklarıyla da yakından ilgilidir (Çetin Doğan (2), §§ 54-58). Başvurucu, ceza yargılaması kapsamında verdiği savunmalarında ısrarla yazısında dile getirdiği iddiaların ilk kez kendisi tarafından ortaya atılmadığını belirtmiş ve buna dair basında çıkan bazı haberleri delil olarak göstermiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki başvurucunun delil olarak sunduğu haberlerin birçoğu başvurucunun yazısının yayımlandığı tarihten (8/9/2017) sonra yapılan haberlerdir. Mevcut başvurunun koşulları dikkate alındığında sonraki tarihte yayımlanan haberlerin başvurucunun yazısına referans oldukları söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun olgusal iddialarının temeli bulunup bulunmadığına yönelik incelemede sadece ihtilaflı yazıdan önceki tarihte çıkan haberler esas alınmalıdır. Buna göre 30/12/2013 tarihli The Times dergisinde yer alan makalenin, 16/12/2014 ve 24/1/2017 tarihli BBC Türkçe internet haberleri ile 11/12/2015 tarihli internet haberinin başvurucunun iddialarına dayanak olması mümkündür.

20. The Times dergisinde yer alan makalede genel olarak 17-25 Aralık soruşturmaları kapsamında ileri sürülen yolsuzluk iddialarına yer verildiği görülmektedir. Bu kapsamda, yazıda müştekinin yöneticisi olduğu vakfın usulsüz gayrimenkul kazanımları olduğu iddialarının bulunduğu belirtilmiş ancak müştekinin yurt dışında 128 milyar dolar serveti olduğu gibi bir iddiaya yazıda değinilmemiştir. 16/12/2014 tarihli haberde 17 ve 25 Aralık soruşturmalarında kronolojik olarak yaşanan gelişmelerin haberleştirildiği, müştekiyle ilgili olarak sadece soruşturma kapsamında ifade verdiği bilgisinin yer aldığı görülmektedir. 11/12/2015 tarihli haberde İtalya'da müşteki hakkında kara para aklama suçlamasıyla soruşturma başlatılması için bir avukatın şikâyette bulunduğu, avukatın H.U. adına şikâyette bulunduğunun iddia edildiği belirtilmiş, konu hakkında İtalyan basınında iddia boyutunda çıkan bazı haberlere de yer verilmiştir. 24/1/2017 tarihli haberde ise müşteki hakkındaki soruşturmanın H.U.nun ifade vermemesi nedeniyle delil elde edilemediğinden kapatıldığı belirtilmiştir. Sonuç olarak, İtalya'daki soruşturmaya ilişkin her iki haberde de müştekinin Gürcistan pasaportuyla ülkeden kaçtığına ilişkin bir iddiaya yer verilmediği görülmüştür.

21. Bu durumda başvurucunun yazısında müştekiyle ilgili olarak ileri sürdüğü olgusal iddiaların, dayanak gösterilen haberlerle temellendirilebildiği söylenmez. Özellikle müştekinin sahte pasaportla İtalya'dan kaçtığı yahut yurt dışında 128 milyar dolar servetinin olduğu gibi önemli iddiaların başvurucu tarafından neye dayanılarak ileri sürüldüğü, en azından başvurucuyu bu kanaate varmaya iten nedenlerin ne olduğu izah edilebilmiş değildir. Toplumu bilgilendirme gibi önemli bir misyona sahip basın çalışanlarının bireyler hakkında özellikle olgusal iddialar ileri sürerken üzerlerine düşen araştırma yükümlülüğü ve özen sorumluluğuyla hareket etmeleri beklenir. Aksi hâlde ifade ve basın özgürlüğü ile bireylerin şeref ve itibarlarının korunması arasındaki denge bireyler aleyhine haksız şekilde bozulabilir.

22. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde bireylerin anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz (Önder Balıkçı, § 47; Haci Boğatekin (2), B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 49). Yukarıdaki yapılan tespitler kapsamında, ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi kararları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurucunun ifade özgürlüğü karşısında davacının şeref ve itibar hakkının korunmasına ilişkin adil bir dengeleme yapıldığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği ve başvurucu aleyhine hükmedilen cezanın orantılı olduğu, bu hâliyle derece mahkemelerinin çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir paylarını aşmadıkları sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucu, istinaf aşamasında dinlenilmemesi nedeniyle duruşmalı yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen, yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. İlk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin duruşmasız yapılması hâlinde adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş olmaz (Nevruz Bozkurt [1. B.], B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32).

26. Somut olayda; ilk derece mahkemesindeki yargılamanın duruşmalı olarak yürütüldüğü, başvurucunun iddia ve savunmalarını ortaya koyabildiği görülmüştür. Dolayısıyla başvuruda ileri sürülen iddialar kapsamında bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmalı yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, 27/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Rifat Serdaroğlu [1. B.], B. No: 2022/108288, 27/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı RİFAT SERDAROĞLU
Başvuru No 2022/108288
Başvuru Tarihi 27/12/2022
Karar Tarihi 27/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, internet sitesinde yayımlanan köşe yazısı nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmenin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi