logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Fatih Altaylı [1.B.], B. No: 2022/109322, 18/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATİH ALTAYLI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/109322)

 

Karar Tarihi: 18/12/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Tolga BAŞBOZKURT

Başvurucu

:

Fatih ALTAYLI

Vekili

:

Av. Emine Rezzan AYDINOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, başvurucunun sosyal medya hesabından yapmış olduğu paylaşım sebebiyle aleyhine adli para cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, ulusal ölçekte yayın yapan basın kuruluşlarında gazeteci olarak çalışmıştır ve hâlen internet üzerinden gazetecilik faaliyetlerini devam ettirmektedir. C.T. (müşteki) ise başvuruya konu olayın gerçekleştiği tarihte Adalet ve Kalkınma Partisi Denizli İl Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

3. Kamuoyu tarafından bir iş adamının bazı gazetecilere rüşvet verdiği iddialarının tartışıldığı sırada müşteki C. T. kendi adına kayıtlı olan sosyal medya hesabı üzerinden "[U. D.], Fatih Altaylı, [S. Y.] ve daha nicelerinin suskunlukları, asaletlerinden değilmiş, onu öğrenmiş olduk." şeklinde bir paylaşım yapmıştır. Bunun üzerine başvurucu bu paylaşıma karşılık olarak"Yaratık, benim bu rezillikle ne alakam var, şerefsizlik yapma, utanmaz olma, ben senin etrafında toplanan alçak hırsızlardan değilim, adımı kirli ağzınıza almayın." şeklinde paylaşımda bulunmuştur.

4. Müşteki 16/11/2021 tarihinde başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle şikâyette bulunmuştur. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 15/2/2022 tarihli iddianame ile başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir.

5. Yargılamayı yapan Denizli 12. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 5/12/2022 tarihinde başvurucunun hakaret suçundan 2.100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...sanığın yazdığı yorumda katılana yönelik söylediği şerefsizlik yapma şeklindeki ifadenin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olduğu, Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 2016/5521 Esas 2018/5220 Karar sayılı kararının da bu yönde olduğu, hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değerin kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesinin gerektiği, bir hareketin tahkir edici olup olmadığının zamana, yere ve duruma göre değişebileceği, sanığın katılana yönelik sarf ettiği 'şerefsizlik yapma' şeklindeki sözün hakaret suçunu oluşturduğu anlaşıldığından sanığın eylemine uyan TCK 125/2 madde yollamasıyla TCK 125/1 maddesi uyarınca suçun işleniş şekline göre takdiren alt sınırdan cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın hakareti twitter üzerinden aleni olarak yapması nedeniyle sanığa ek savunma hakkı verilerek cezasından TCK 125/4 maddesi uyarınca artırım yapıldığı, katılanın hakaret öncesinde yapmış olduğu yorumda sanığın adının geçtiği ancak bu yorumda herhangi bir suç unsuru taşıyan beyan bulunmadığı anlaşıldığından sanık hakkında TCK 129 maddesinin uygulanmadığı, sanığın sabıka kaydından benzer suçlardan sabıkalarının bulunduğunun anlaşılması nedeniyle sanık lehine takdiri indirim sebebi bulunmadığından TCK 62 maddesinin uygulanmadığı, sanık müdafiinin basit yargılama usulünün uygulanması kararına itiraz ettiği anlaşıldığından sanık hakkında CMK 251/3 maddesinin uygulanmadığı, sanığın sabıka kaydından benzer suçlardan sabıkalarının olduğunun anlaşılması ve yargılama sürecinde yeniden suç işlemeyeceğine ilişkin mahkememizde olumlu kanaat oluşmaması nedeniyle sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmediği ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır."

6. Başvurucu, nihai hükmü 11/12/2022 tarihinde öğrendikten sonra 29/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; yaptığı paylaşım nedeniyle hakkında adli para cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğünün, mahkeme tarafından haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Adalet Bakanlığı görüşünde ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda kullandığı ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında adli para cezasına hükmedilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

13. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü açısından incelenmesi gerekir.

14. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için toplumsal bir ihtiyacı karşılaması ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olması gerekir. Nitekim bu şartları taşımayan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Buna ilaveten söz konusu müdahaleye ilişkin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçeler de ilgili ve yeterli olmalıdır (birçok kararı arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60). O hâlde, başvuruya benzer davalarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önem taşımaktadır. Bu dengeleme esnasında kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 128, 129; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2), B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık, B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),

vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).

15. Somut olayda, Başsavcılık başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden müştekiye yönelik paylaşımında sarf ettiği ifadeler nedeniyle hakkında kamu davası açmıştır. Mahkeme ise yargılama sonucunda başvurucunun paylaşımında yer alan "şerefesizlik yapma" şeklindeki ifadenin- bir Yargıtay kararına atıfla "Katılanın, olayın tek tanığının ve sanığın olayın gelişimini belirli bir yere kadar benzer anlatmaları ve bu aşamadan sonra katılan ve olayın tarafsız tanığının sanığın katılana 'şerefsizlik yapma' şeklindeki ifadesi ile hakaret ettiğini aşamalarda istikrarlı bir şekilde anlatmaları karşısında, sanığın hakaret suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatına karar verilmesi"- müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olduğu değerlendirmesiyle hakaret suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir.

16. Eldeki başvuruda yukarıda yer verilen şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeleme ölçütlerinden; ifadelerin kim tarafından kime karşı dile getirildiği, ifadenin değer yargısı veya olgu isnadı olup olmadığı, tartışmanın kamusal bir yararının bulunup bulunmadığı ve güncelliği, ifadelerin bağlamı ile buna cevap verme imkânının gözetilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. İlk derece mahkemesinin başvurucu hakkında kurduğu mahkûmiyet hükmünde tartışmayı başlatanın siyasetçi, buna cevap veren başvurucunun ise gazeteci olduğunu, tartışmanın güncel olup olmadığını ve kamusal bir yarara hizmet edip etmediğini, ifadelerin bütünü üzerinden bağlamın ne olduğunu, müştekinin başvurucuya cevap verme imkânının bulunup bulunmadığını, ifadelerin değer yargısı olup olmadığını değerlendirme konusu yapmadan sadece başvurucunun paylaşımında sarf ettiği "şerefesizlik yapma" ifadelerine odaklanarak sonuca vardığı görülmektedir. Oysa Anayasa Mahkemesinin benzer uyuşmazlıklarda pek çok kez altını çizdiği üzere, bir kimse aleyhine sarf edilen sözün bağlamı öncelikle değerlendirilmeye muhtaçtır. Zira bir ifadenin hakaret boyutuna varıp varmadığı tespit edilirken kullanıldığı bağlamdan kopartılmaksızın, olayın bütünlüğü içerisinde ele alınması gerekir (Cem Atmaca, B. No: 2018/6030, 8/9/2021, § 37; Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45; Aziz Yıldırım (6), B. No: 2022/13809, 10/7/2024, § 12).

17. Buna ek olarak başvurucunun sarf ettiği ifadenin daha önce başka bir davada Yargıtay kararına konu olması ve hakaret olarak kabul edilmesi de Mahkemenin anılan ölçütler kapsamında yapacağı değerlendirmede bağlayıcı bir emsal karar olarak görülemez. Zira her ifade, doğası gereği, kendi bağlamı ve şartları içinde ele alınmak durumundadır. Diğer bir deyişle Yargıtayın bir davanın kendi koşulları içinde hakaret olarak kabul ettiği herhangi bir ifade, birebir aynı dahi olsa her olayda otomatik olarak hakaret suçunun oluştuğu şeklinde yorumlanamaz. Bunun için davanın kendi subjektif koşulları kapsamında yeni ve yeniden bir hukuki değerlendirme yapılması gerekir ki yukarıda sayılan dengeleme ölçütleri buna hizmet etmektedir. Buna karşın somut olayda Mahkeme, taraflar arasındaki olayların ve yapılan paylaşımın bütününe bakarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; anılan ölçütlere göre bir değerlendirme yapmaksızın söz konusu ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Oğuz Demirkaya, B. No: 2018/15033, 18/5/2021, § 38; Sami Küçükbaşkan, B. No: 2018/5571, 8/9/2021, § 44; Metin Çapar, B. No: 2018/12551, 16/12/2020, § 40).

18. Sonuç olarak yukarıdaki açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde Mahkeme, başvuruya konu ifadenin dile getirilme nedenini, kullanılan sözün arka planı olup olmadığını, müştekinin önceki davranışları nedeniyle kendisine yöneltilen sözlere katlanması gerekip gerekmediğini, söz konusu tartışmanın kamusal bir yarara katkı sağlayıp sağlamadığını ve müştekinin rahatsız olduğu başvurucunun sözlerine cevap verme imkânının bulunup bulunmadığını değerlendirmemiştir. Ayrıca Mahkeme, mahkûmiyet kararının mesleği gazetecilik olan başvurucunun ifade özgürlüğünü kullanmada caydırıcı bir etki meydana getirip getirmeyeceğini ve gazeteci olan başvurucu ile siyasetçi olan müştekinin ifade özgürlüklerinin sade vatandaşa göre daha geniş tutulması gerektiğini dikkate alarak herhangi bir değerlendirmede bulunmadan başvurucuyu hakaret suçundan mahkûm etmiştir. Böylece ilk derece mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararıyla başvurucunun ifade özgürlüğüne yaptığı müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ortaya koyacak nitelikte ilgili ve yeterli bir gerekçeyle açıklandığı söylenemez.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 30.000 TL maddi tazminat ile 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

21. Başvuruda tespit edilen ifade özgürlüğüne yönelik hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

22. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Yeniden yargılanma yapılmasına karar verildiğinden ve başvurucu ileri sürdüğü maddi zarara ilişkin belgeye dayalı açıklama yapmadığından başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Denizli 12. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2022/528, K.2022/781) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/12/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Fatih Altaylı [1.B.], B. No: 2022/109322, 18/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı FATİH ALTAYLI
Başvuru No 2022/109322
Başvuru Tarihi 29/12/2022
Karar Tarihi 18/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun sosyal medya hesabından yapmış olduğu paylaşım sebebiyle aleyhine adli para cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Yeniden yargılama
İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi