TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAKKI ÇETİN VE SAİM ÇETİN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/11475)
Karar Tarihi: 3/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Yüksel GÜNARSLAN
Başvurucular
1. Hakkı ÇETİN
2. Saim ÇETİN
Vekilleri
Av. Aynur GÖK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yargısal makamların hatalı değerlendirmeleriyle temyiz kanun yoluna başvuru imkânı sağlanmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; hukuka aykırı olarak kesinleştirilen hükümlere istinaden hapis cezalarının infazına başlanması nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), aralarında başvurucuların da bulunduğu bazı kişiler hakkında maddi menfaat karşılığında silahlı terör örgütü mensuplarının yurt dışına çıkarılmasına yardım ettikleri şüphesiyle soruşturma başlatmıştır.
3. Başsavcılık, muhtelif suçlardan tutuklanmaları talebiyle başvurucuları 30/10/2019 tarihinde Edirne 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir. Hâkimlik; sorgularının ardından başvurucu Saim Çetin'in silahlı terör örgütüne üye olma, göçmen kaçakçılığı ve rüşvet suçlarından, başvurucu Hakkı Çetin'in ise göçmen kaçakçılığı suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
4. Hâkimlik 26/12/2019 tarihinde başvurucuların göçmen kaçakçılığı suçundan serbest bırakılmalarına karar vermiştir.
5. Başsavcılık, soruşturmanın tamamlanmasının ardından başvurucuların muhtelif suçlardan cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlemiştir. 18/2/2020 tarihli iddianamede başvurucu Saim Çetin'e silahlı terör örgütüne üye olma, zincirleme suretle rüşvet, örgütün faaliyeti çerçevesinde göçmen kaçakçılığı suçları; başvurucu Hakkı Çetin'e ise silahlı terör örgütüne yardım etme ve örgütün faaliyeti çerçevesinde göçmen kaçakçılığı suçları isnat edilmiştir.
6. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Ağır Ceza Mahkemesi) yürütülmüştür. Yargılama neticesinde Ağır Ceza Mahkemesi 18/11/2020 tarihinde başvurucu Saim Çetin'in silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine, rüşvet suçundan 5 yıl hapis cezası ile mahkûmiyetine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi ayrıca başvuruculara isnat edilen göçmen kaçakçılığı suçunu silahlı terör örgütüne yardım etme suçu olarak nitelemiş ve başvurucu Saim Çetin'in anılan suçtan 5 yıl, başvurucu Hakkı Çetin'in ise 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
7. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi (13. Ceza Dairesi/Daire) 3/11/2021 tarihinde başvurucuların istinaf taleplerinin esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
8. Ağır Ceza Mahkemesi, Dairenin 3/11/2021 tarihli kararına istinaden mahkûmiyet hükümlerini 19/11/2021 tarihinde kesinleştirmiş ve infazı için Başsavcılığa göndermiştir.
9. Başvurucu Saim Çetin 8/12/2021 tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunmuştur. Daire aynı gün yaptığı inceleme neticesinde silahlı terör örgütüne yardım etme ve rüşvet suçlarından verilen cezaların 5 yıl ve daha az hapis cezası olması nedeniyle istinaf talebinin reddine dair kararların kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar vermiştir. Dairenin 8/12/2021 tarihli ek kararı temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilmiştir.
10. Başvurucuların müdafii istinaf taleplerinin esastan reddine ilişkin 3/11/2021 tarihli karara itiraz etmiştir. 16/12/2021 tarihli itiraz dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun gereğince silahlı terör örgütüne yardım etme suçu yönünden temyiz kanun yoluna başvurma imkânının tanındığı ileri sürülmüş ve başvurucu Saim Çetin'in serbest bırakılması talep edilmiştir.
11. Başvurucu Hakkı Çetin, silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna ilişkin olarak verilen hapis cezasının infazı kapsamında 20/12/2021 tarihinde ceza infaz kurumuna alınmıştır.
12. Başvurucuların itirazını inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi (itiraz mercii) silahlı terör örgütüne yardım etme suçu yönünden temyiz kanun yolunun açık olduğuna ilişkin iddianın 13. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği kabulüyle itirazın reddine karar vermiştir. 24/12/2021 tarihli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar müdafinin Terör Örgütüne Yardım Etmek suçundan mahkumiyetlere ilişkin olarak, 5188 sayılı Kanunun 29. Maddesi ile değiştirilen CMK 286. Maddesi uyarınca temyiz hakkı bulunduğu iddiası yönünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince değerlendirme yapılması gerektiğinin kabulü ile itirazlar açısından bakılarak;
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda itiraza konu kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı tespit edilmiştir.
İtiraza konu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin 03/11/2021tarih,2021/535 Esas2021/2512 karar sayılı kararının kabulünün yerinde olduğu, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından,
İtiraz eden sanıklar müdafinin İTİRAZININ REDDİNE [kesin olarak karar verildi.]"
13. Başvurucuların müdafiinin 15/12/2021 tarihli ve başvurucu Saim Çetin'in 27/12/2021 tarihli temyiz kanun yoluna başvuru hakkının iadesi ve infazın durdurulması talepli dilekçelerini değerlendiren Ağır Ceza Mahkemesi, 6/1/2022 tarihli ek karar ile temyiz taleplerinin kabule değer olup olmadığına ilişkin değerlendirmenin 13. Ceza Dairesi tarafından yapılması gerektiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına ve dilekçelerin Daireye gönderilmesine karar vermiştir.
14. Daire, Ağır Ceza Mahkemesi, 6/1/2022 tarihli ek kararı ekinde gönderilen 15/12/2021 ve 27/12/2021 tarihli temyiz talebinin kabulü ve infazın durdurulması talepli dilekçelere ilişkin olarak yaptığı değerlendirme sonucunda başvurucuların temyiz talebinin silahlı terör örgütüne yardım etme suçu yönünden kabulüne, infazın durdurulması ve kesinleşme işlemlerinin iptalinin Ağır Ceza Mahkemesince yapılmasına 13/1/2022 tarihinde karar vermiştir.
15. İnfazın durdurulması kararı sonrasında başvurucular hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna ilişkin hapis cezalarının infazına son verilmiş ve başvurucu Hakkı Çetin 13/1/2022 tarihinde serbest bırakılmıştır. Başvurucu Saim Çetin'in rüşvet suçuna ilişkin hapis cezasının infazına ise devam edilmiştir.
16. Başvurucular, itiraz merciinin ret kararını 27/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 25/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, örgüt üyesi olduğunu bildikleri kişileri yurt dışına çıkardıkları anlaşılan başvurucuların eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu ile göçmen kaçakçılığı suçlarını ayrı ayrı oluşturduğu gözetilmeden silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan tek bir hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle 1/3/2023 tarihinde bozma kararı vermiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla yargılamanın Ağır Ceza Mahkemesi önünde devam ettiği tespit edilmiştir.
18. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucular, silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz kanun yoluna tabi olmasına rağmen Daire ve itiraz merciinin hatalı değerlendirmeleri ile temyiz talepleri reddedilerek adil yargılanma, mahkemeye erişim, etkili başvuru ve cezai konularda iki dereceli yargılanma haklarının ihlal edildiğinden yakınmıştır. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, yargılamanın adil olmadığı yönündeki başvuruya ilişkin iddia yönünden yapılacak değerlendirmede yargılamanın bütünü itibarıyla adil olup olmadığının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
20. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmiştir.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön şartlar başvurucunun kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun mağdur olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
22. Bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp iddia edilen ihlalden doğrudan etkilendiğini, bir başka ifadeyle mağduriyetini kanıtlaması gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün kabulü için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24). Öte yandan bir şüpheli hakkında yürütülen ceza soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya açılan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine hükmedilmesi hâlinde -makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel gelmemek şartıyla- bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil Uzuner ve Mustafa Kadir Gül, B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52; Mehmet Hasan Altan (3), B. No: 2018/2620, 9/1/2020, § 33).
23. Başvuru konusu olayda, başvurucuların temyiz talebi Dairenin 13/1/2022 tarihli ek kararı ile kabul edildiğinden (bkz. § 14) başvurucuların adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden mağdur sıfatı bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucular, mevzuatın imkân tanımasına rağmen temyiz kanun yoluna başvuru hakkının kullandırılmaması suretiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır. Başvuru formunda ayrıca yargılama sürecinde tutuksuz olarak yargılanan başvurucu Hakkı Çetin'in hukuka aykırı olarak tutuklandığı ve infazın durdurulduğu tarihe kadar haksız olarak özgürlüğünden mahrum bırakıldığı ileri sürülmüştür.
26. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) ve benzer şikâyetleri içeren diğer başvurulara ilişkin verdiği kararlarında Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu olduğunda görevinin kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlı olduğunu belirttiğini ifade etmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca mevcut başvuruda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediği hususundaki değerlendirmede hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilip verilmediği, yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olup olmadığı ve hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşıp aşmadığının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
27. Başvurucuların şikâyetinin özü, mahkûmiyet hükümlerinin hukuka aykırı olarak kesinleştirilmesini takiben hapis cezalarının infazına geçilmesine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucuların iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
28. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek kaydıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
29. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ilk istisnası "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan suç şüphesine bağlı tutma kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı ifade etmektedir (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839, 5/11/2014, § 33).
30. Bununla birlikte Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamına mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi durumunda ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kurallar, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamayacaktır (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).
31. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Ancak Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir(Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bir kimsenin mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının söylenebilmesi için her şeyden önce hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi, ikinci olarak yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olması gerekir. Ceza veya güvenlik tedbiri içermeyen bir karara dayanılarak bir kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılması mümkün değildir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 40; Şaban Dal, B. No: 2014/2891, 16/2/2017 § 32; Ç.Ö., § 33).
32. Bu bağlamda mahkûmiyete bağlı olarak tutulmanın koşulları ile suç isnadına bağlı olarak tutulmanın koşulları farklı olduğundan mahkûmiyete bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılan kişilerin suç isnadına bağlı olarak tutulmaya ilişkin koşulların bulunmadığına yönelik başvuruları, Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvenceler kapsamında değerlendirilemeyecektir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Ç.Ö., § 48).
33. Somut olayda 30/10/2019 tarihinde tutuklanan başvurucu Saim Çetin hakkında 18/11/2020 tarihinde mahkûmiyet hükmü tesis edilmiş ve hükümle birlikte tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Diğer başvurucu Hakkı Çetin ise 30/10/2019 tarihinde tutuklanmış ve 26/12/2019 tarihinde serbest bırakılmıştır. Tutuksuz yargılanan başvurucu Hakkı Çetin'in hakkındaki mahkûmiyet hükmüne yaptığı istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddi kararının kesinleşmesi sonrasında hapis cezasının infazı kapsamında 20/12/2021 tarihinde ceza infaz kurumuna alındığı ve temyiz kanun yolu başvurusunun kabulü ile infazın durdurulması kararı üzerine 13/1/2022 tarihinde serbest bırakıldığı görülmektedir.
34. Buna göre başvurucu Saim Çetin'in suç isnadına bağlı tutulma hâli, hakkında ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararının verildiği 18/11/2020 tarihinde; başvurucu Hakkı Çetin'in suç isnadına bağlı tutma hâli ise Hâkimlik tarafından serbest bırakılmasına karar verildiği 26/12/2019 tarihinde sona ermiştir. Başvurucuların anılan tarihlerden sonraki dönemlere ilişkin olarak hürriyetlerinden yoksun kalmaları, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bir suç isnadına bağlı tutma niteliğinde değil aynı maddenin ikinci fıkrası kapsamında mahkûmiyete bağlı tutma, bir diğer ifadeyle mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi niteliğindedir. Bu nitelikteki bir tutmayla ilgili olarak yapılan bireysel başvuruda suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin uygulanması mümkün değildir.
35. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu ise Anayasa Mahkemesinin görevi kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlıdır. Bu kapsamda yapılan incelemede mahkûmiyet kararının ve mahkûmiyete bağlı tutma kararını veren mercinin bir mahkeme olmadığı, kararın hürriyeti kısıtlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı veya hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya tedbirinin kapsamını aştığı şeklinde bir tespit yapmak mümkün görünmemektedir.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların mahkûmiyet hükmünün infazı kapsamında tutulmaları yönünden bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 3/10/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.