logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aziz Kalender [2. B.], B. No: 2022/25347, 15/10/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZİZ KALENDER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/25347)

 

Karar Tarihi: 15/10/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Aziz KALENDER

Vekili

:

Av. Ali Erdem GÜNDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların gerekçede karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1992 yılında Kara Harp Okuluna başladığını, 1996 yılında teğmen olarak mezun olduğunu, mesleki yaşantısı boyunca Ankara, Şırnak, Şanlıurfa, Çanakkale gibi birçok şehirde görev yaptığını belirtmektedir.

3. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına asker olduğunu beyan eden bir şahıs 5/5/2017 tarihinde gönderdiği bir elektronik postada özetle; hâlihazırda asker içerisinde örgüt mensubu birçok kişinin bulunduğunu, Mardin'de görev yaptığı dönemde askerlerin bağlı olduğu "imam"lar tarafından sabit hatlardan arama yapıldığını, bu örgüte yönelik şüphesinin çalıştığı dönemde de olması nedeniyle haberleri olmadan numaraları ele geçirdiğini ifade etmiş ve bu kapsamda beş farklı sabit hat numarasını belirtmiştir. Diğer taraftan Mardin'de askeri personel yapılanmasının deşifre edilmesine yönelik başka dosyalarda etkin pişmanlık kapsamında ifade veren askeri personel olan şahıslar da örgütün mahrem imamlarının kendileriyle sabit hatlardan aramak suretiyle irtibata geçtiklerini, aradıklarında kendileriyle nerede, ne zaman görüşeceklerini belirttiklerini beyan etmişlerdir.

4. Bunun üzerine elektronik postada belirtilen beş sabit hat üzerinden yapılan inceleme sonucunda başvurucunun da aralarında bulunduğu birçok şahıs hakkında Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatılmıştır.

5. Soruşturma kapsamında 23/11/2017 tarihinde gözaltına alınan başvurucu, Mardin 2. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgunun ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Daha sonra Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 8/2/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucu ile birlikte birçok kişi hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun Mardin'de faaliyette bulunan bir kuruyemiş dükkanından ardışık olarak bir kez arandığı belirtilmiştir. Başvurucunun beyanına göre ardışık olarak arandığı tarihte Şırnak 172. Zırhlı Tugay Komutanlığında görev yapmaktadır. Başvurucu kovuşturma esnasında en son albay rütbesiyle Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığında çalışmıştır. Olayların geçtiği dönemde başvurucunun binbaşı ve daha sonradan yarbay olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.

6. İddianamenin kabul edilmesi üzerine düzenlenen tensip zaptında, diğer hususların yanı sıra, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda sanıklara ait iddianamede belirtilen telefon numaralarının 1/1/2012-1/1/2017 tarihleri arasında arayan/aranan numaralar ile sanıklara ait bu telefon numaralarının baz istasyon bilgilerinin, bu numaraların kullanıldığı telefonların IMEI numaralarının istenmesine dair ara karar verilmiştir. Ayrıca ara karar cevabı geldiğinde BTK'dan gelen yazı cevaplarının Mardin İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğüne gönderilerek her bir sanık için ayrı ayrı değerlendirme yapılmak suretiyle haklarında silahlı terör örgütü üyeliği (FETÖ/PDY) suçundan soruşturma yürütülen kişiler ile irtibatlarının bulunup bulunmadığının araştırılması istenmiştir. Diğer taraftan Türkiye çapında ardışık aramalarda kullanılan sabit hat telefon numaralarının ilgili Emniyet Müdürlüklerinden temini ile bu sabit hat telefon numaraları ile irtibat sağlayıp sağlamadıkları hususunun tespit edilmesi istenmiştir.

7. Öte yandan Kahramanmaraş KOM Şube Müdürlüğünün başvurucu yönünden hazırladığı HTS inceleme raporunda, başvurucunun Kahramanmaraş'ta bulunan sabit hatlı bir telefondan 25/4/2014 tarihinde ardışık olarak arandığı gerekçesiyle Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında yürütülen soruşturmada yetkisizlik kararı ile birlikte dosyanın Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine 10/4/2018 tarihinde karar verilmiştir. Bunun üzerine Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2018/100 sayılı dosyası ile birleştirme talepli olarak başvurucu hakkında bir iddianame daha düzenlenmiştir.

8. Başvurucunun başka sabit hatlardan ardışık olarak arandığının tespit edilmesi üzerine başvurucu hakkında bu kez Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir soruşturma başlatılmıştır. Söz konusu soruşturmada yetkisizlik kararıyla evrakın Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine 30/5/2018 tarihinde karar verilmiştir. Bu nedenle başvurucu hakkında Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca 3/7/2018 tarihinde yine iddianame düzenlenmiştir. Sonraki iddianamelerin Mahkemenin E.2018/234 ile E.2018/310 esasına kaydedildiği ve bu dosyaların ilk dosya ile birleştirildiği anlaşılmıştır.

9. Yargılama boyunca sekiz celse yapılmış ve başvurucu dört celsede hazır bulunmuştur. Başvurucu bir kısım celselere müdafi ile birlikte katılmıştır. Yargılamada başvurucunun savunması müdafi eşliğinde alınmıştır. Başvurucu üçüncü celsedeki savunmasında özetle; ihbarın hangi e-posta hesabına kim tarafından gönderildiğini, IP adresinden gönderen kişinin bulunmasını talep etmiştir. Ayrıca sabit hattın bulunduğu noktadaki kamera veya MOBESE görüntülerinin incelenmesini istemiştir. Diğer taraftan o tarihlerde aranan ne kadar görüşme varsa kişilerin HTS kayıtlarının çıkartılmasını, sadece asker değil diğer mesleklerden de ardışık aranan olup olmadığının incelenmesini talep etmiştir. Ardışık aranmaya ilişkin olarak ise görevdeki oğullarına ulaşamayan ailelerin kendileriyle irtibata geçtiğini, bu kapsamda asker aileleri tarafından Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Şırnak ve Siirt gibi birçok yerden arandıklarını, bununla birlikte kimin ne zaman aradığını hatırlayamadığını dile getirmiştir.

10. Dördüncü celsede diğer sanıkların savunması alınmıştır. Celse sonunda başvurucuyla ilgili olarak alınan ara kararda, Mardin ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan soruşturma dosyaları istenilmiştir. Başvurucunun beşinci celsede yine müdafi eşliğinde alınan savunmasında ardışık aranmalarla ilgili olarak önceki savunmasının geçerli olduğunu, gelen aramaların neden gelebileceğini daha önce anlattığını, Silopi üs bölgesinde asker aileleri tarafından arandıklarını, yol araması yapılması gerektiğini, yol araması olmadan intikalin mümkün olmadığını, ailelerin de yol durumunun uygun olup olmadığını sormak için aramış olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca birçok yerde askerinin mevcut olduğunu, farklı yerlerden de aranmasının askerler tarafından arandığını ortaya çıkardığını belirtmiştir. Yine örgütün kendi üyelerini saklamak için aramalar sırasında kendisini de katmış olabileceğini dile getirmiştir. Başvurucu, celse arasında sanıkların sabit hatlardan aranmalarına ilişkin düzenlenen bilirkişi raporuna karşı önceki beyanlarını tekrar etmekle ve aleyhe olanları kabul etmemekle yetinmiştir.

11. Bir sonraki celsede Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığından HTS kayıtlarının gönderilmesi için gelen müzekkere içeriğinin dosya arasına alındığı anlaşılmıştır. Başvurucu önceki savunmalarını tekrarlamıştır. Bu arada BTK'dan getirilen kayıtlar kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunda, başvurucunun üzerine kayıtlı GSM numarası ile FETÖ/PDY kapsamında hakkında işlem yapılan 56 kişiyle irtibatının olduğu belirtilmiştir. Başvurucu için hazırlanan HTS analiz raporu Mahkemeye 3/8/2018 tarihli üst yazının ekinde gönderilmiştir. Aynı yazının ekinde diğer sanıklar hakkında düzenlenen HTS analiz raporları da tek tek yer almıştır. Diğer taraftan 20/7/2018 tarihli HTS Genel Değerlendirme raporunda da başvurucunun bir kez ardışık olarak arandığı belirtilmiştir. Ayrıca Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığından bir müzekkere ile 17/7/2008-12/7/2012 tarihleri arasında görevi için başvurucunun Şanlıurfa ilinde bulunduğu anlaşıldığından belirtilen tarih aralığında Şanlıurfa'daki sabit hatlar aracılığıyla mahrem abiler tarafından başka askeri personellerle ardışık aranıp aranmadığı 31/8/2018 tarihinde sorulmuştur. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan inceleme sonucunda gelen cevabi bir yazıya rastlanılmamıştır.

12. 25/12/2018 tarihli son celsede başvurucu müdafi, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanında önceki savunmasını yinelemiştir. Başvurucu müdafi Yargıtayın örgüt üyeliğiyle ilgili kriterlerinin belli olduğunu, bu hususların dikkate alınması gerektiğini, yapılan görüşmelerde görüşme içeriklerin tespit edilemediğini, başvurucunun kim tarafından arandığının belli olmadığını ifade etmiştir.

13. Duruşma sonunda başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verilmiştir. Gerekçeli kararda öncelikle yargılama safhasındaki gelişmeler kronolojik bir sıralamayla anlatılmıştır. Bu kapsamda gerekçeli kararın ilgili kısımları şu şekildedir:

"...

Sanık Aziz Kalender hakkındaki isnadın sivil mahrem abilerce arandığı olduğu, mahrem abiler tarafından kullanıldığı tespit edilen hatlara ilişkin HTS kayıtları üzerinden yapılan inceleme neticesinde bilirkişi tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan raporun incelenmesinde, sanığın 1 kez ardışık olarak arandığının belirtildiği, bilirkişi tarafından yapılan tespitin denetimi mahkememizce yapıldığı, sanığın ardışık arama sistemine uygun olarak 1 kez asker şahıslarla beraber ardışık arandığının anlaşıldığı,

İş bu aramanın 03.03.2013 tarihinde, 13:27 saatinde gerekleştiği, ardışık arandığı kişilerin ise [M.E.], [İ.K.], [A.K.] ve [M.A.] olduğu, [M.E.], [A.K.] ve [M.A.]nın mahkememizin iş bu dosyasına sanık olarak aynı isnatla yargılandıkları,[İ.K.] hakkında ise İstanbul CBS'nin 2016/83805 soruşturma sayılı dosyasında hakkında soruşturma yürütüldüğü,

Mahkememizce yargılamanın safahatı içerisinde, davaya konu terör örgütünün işleyişi, ardışık arama sisteminin kullanılma şekli nazara alınarak, çalıştıkları başka illerde de mahrem abi tarafından aranmış olabileceklerinin takdiri ile çalıştıkları il Emniyet Müdürlüklerine müzekkere yazılarak mahrem abilerce kullanıldığı tespit edilen sabit numaralardan aranıp aranmadıkları[nın] sorulduğu, ara karar gereği Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğünce 30.07.2018 tarihinde verilen cevabi yazıda, sanığın illerinde bul[u]nan -3442351178- numaralı sabit hattan 25.04.2014 tarihinde saat:18:43 de arandığının belirtildiği, ardışık arandığı kişilerden olan [H.İ.T.] hakkında Kırklareli CBS tarafından 2017/1500 numarası ile soruşturma yürütüldüğü, hakkında iddianame tanzim edildiğinin tespiti ile iş bu iddianame ve[H.İ.T.] ifade tutanağı dosyamız arasına alındığı, yapılan incelemede [H.İ.T.] hakkında isnatların mahrem abi aramalarında yer alma, yapı içerisinde yer aldığını ifade eden tanık beyanı ve ihbar tutanağı olduğu, Kahramanmaraş ili bünyesindeki bu arama için Mardin CBS tarafından 2018/659 numaralı iddianame düzenlenerek mahkememize birleştirme talepli olarak kamu davası açıldığı, mahkememizce sanığın savunmasının alındığı,

Sanık hakkında Şırnak ilinde mahrem abiler tarafından kullanıldığı tespit edilen sabit hatlardan, başka asker şahıslarla ya da mahrem abiyle 4 kez ardışık arandığına ilişkin kamu davası açıldığı, mahkememizin 2018/310 esasına kaydı yapılarak iş bu dosyayla birleştirildiği, ardışık arama sayısının denetiminin, ardışık arama sisteminin işleyiş ve uygulanışına ilişkin kuralları çerçevesinde mahkememizce yapıldığı, sanığın savunmasının alındığı,

Sanığın iş bu ardışık aranmalarına ilişkin bazı tespitlere değinmek gerekirse;

26.01.2014 tarihinde, saat:11.30 da arandığı, ardışık arandığı kişinin [M.K.] isimli asker şahıs olduğu, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2017/16 esas sayılı dosyasında aynı isnatla yargılandığı, hakkında tanık beyanlarının bulunduğu, tanık [S.B.] isimli asker şahsın hakkında Edirne CBS tarafından 2018/578 numaralı iddianamenin düzenlendiği, iş bu soruşturma kapsamında sanığın ardışık arandığı [M.K.]'ya ilişkin özetle, 'Uzunköprü ilçesinde görev yaptığım dönemde ÖMER (AD/KOD) cemaat mensubu ile görüşürdüm. Bu şahıs Edirne merkezde otururdu, bende ayda 1 kez bu şahsın Edirne merkezdeki evine giderdim. Bu şahsın sohbetlerine [M.K.] isimli subay ile birlikte gelmemiz için bizi grup yaptılar. Ancak bu askeri personel de sınır karakolunda çalıştığı için birlikte pek fazla sohbetlere katılamadık.' şeklinde beyanda bulunduğu, yine tanık [Ş.A.E.] isimli asker şahsın sanığın ardışık arandığı [M.K.] hakkında özetle, 'Uzunköprü ilçesinde görev yaptığım dönemde ÖMER (AD/KOD) cemaat mensubu ile görüşürdüm. Bu şahıs Edirne merkezde otururdu, bende ayda 1 kez bu şahsın Edirne merkezdeki evine giderdim. Bu şahsın sohbetlerine [M.K.] isimli subay ile birlikte gelmemiz için bizi grup yaptılar. Ancak bu askeri personel de sınır karakolunda çalıştığı için birlikte pek fazla sohbetlere katılamadık. Toplamda 3-4 kere birlikte sohbet toplantılarına katılmıştık' şeklinde beyanda bulunduğu, sanığın ardışık arandığı [M.K.]'nın yargılandığı 2017/16 esas sayılı dosyanın duruşma tutanağı, tanık [S.B.] hakkında Edirne CBS tarafından düzenlenen 2018/578 numaralı iddianame vetanık [Ş.A.E.] hakkında Edirne 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2018/109 esas, 2018/167 karar sayılı kararının dosya kapsamına alındığı,

09.10.2012 tarihinde, saat:17:03 de arandığı, ardışık arandığı kişilerden birinin [S.Y.] isimli hakkında mahrem abi olduğu iddiasıyla soruşturma yürütülen şahıs olduğu, [S.Y.]'ye ilişkin Şanlı[u]rfa CBS tarafından 2017/1671 numaralı iddianamenin tanzim edildiği, dosya kapsamına alındığı, hakkındaki yargılamanın Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2016/130 esas sayılı dosyası üzerinden devam ettiği, duruşma tutanağının dosya kapsamına alındığı, iş bu evraklar incelendiğinde hakkındaki temel isnadın mahrem abi olarak yapı içerisinde faaliyet göstermek olduğunun görüldüğü, iş bu hususa ilişkin tanık [S.K.] hakkında yürütülen 2017/15952 numaralı soruşturma da sanığın ardışık arandığı [S.Y.] için özetle 'Şanlıurfa'da bu yapıya mensup olarak bildiğim kimse yoktur. Şanlıurfa'da bizden sorumlu olan ve asker imamı olan [S.Y.] isimli şahısla bir kez görüştüm. Sınırda çalıştığım için çok dışarı çıkamıyordum. Ayrıca çok fazla görüşmek istemiyordum. Bana kod adı vermediler.' şeklinde beyanda bulunduğu, iş bu beyanın dosya kapsamında olduğu,

31.08.2013 tarihinde, saat:13:25 de arandığı, ardışık arandığı kişilerden birinin [E.T.] isimli asker şahıs olduğu, [E.T.] hakkında Ankara CBS tarafından 2018/126460 numaralı soruşturmanın yürütüldüğü, ifadesinin dosya kapsamına alındığı,

Gerekçeli kararımızın genel açıklamalar bölümünde de belirttiğimiz üzere terör örgütü FETÖ/PDY tarafından bir çok ilde Hususi Hizmetler Sınıfı altında bir hiyerarşik sistem oluşturulduğu, sanığın hem ilimiz bünyesinde hem de Kahramanmaraş ve Şırnak illeri bünyesinde 3 farklı ardışık arama silsilesi içerisine girdiği, aramalarda süreklilik bulunduğu, aranma tarihlerinin 09.10.2012, 10.09.2012, 03.03.2013, 31.08.2013 26.01.2014 ve 25.04.2014 tarihleri olduğu, sanığın 3 farklı ilde oluşturulan 3 farklı hiyerarşik silsile düzeni içerisinde aranması, aramalarının tarihlerine bakıldığında da sürece yayılır şekilde olması, sanığın savunmasında belirttiği askerler ve aileleri tarafından üst bölgesinde bulunduğu dönemde arandığı hususunun, ardışık arandığı kişileri tanımadığını ifade etmesinden kaynaklı bu kişilerle belli bir hiyerarşik düzen içerisinde olmadığının anlaşılmasından ve ardışık arandığı kişilerden birinin yapı içerisinde mahrem abi olarak faaliyette bulunduğu iddiasıyla yargılanan [S.Y.] isimli şahıs olması nedeniyle, sanığın bulunduğu rütbe de nazara alınarak mahkememizce savunmaya itibar edilmediği,

Sanığın her 3 il bünyesinde süreklilik arz eder şekilde ardışık olarak aranması, ardışık olarak arandığı kişilerin asker olması ve haklarında soruşturma ve kovuşturmaların bulunması ile mahkememize yaptığı savunmaya itibarın mümkün olmaması hususları, yapının gizlenme ve sızma faaliyetlerini kendilerine şiar edinmiş, devlet yapısı içerisine 1987 yılından itibaren sızmış, TCK'nın 309. Maddesinde düzenlenen Anayasayı İhlal Suçunu devletin askeri imkan ve koşulları ile gerçekleştirebilecek boyutuna gelmiş, A dan Z ye (yargı-emniyet-askeriye-istihbarat-milli eğitim) tüm devlet unsurlarına sızarak hakimiyeti ele geçirmiş olma şeklindeki işleyişi ile birlikte değerlendirildiğinde hiyerarşik yapısı içerisine girmemiş rütbeli askeri personeli, kararımızda açıkladığımız üzere 3 farklı ilde süreklilik arz eder şekilde ardışık arama gibi sistematik gizlilik içerir şekilde aramasının kabul edilemeyeceği zira örgütün oluşturduğu bu gizli sistemin açığa çıkması sonucunu doğurabileceği, tüm bu açıklamalardan sonra ardışık arama sistemine ilişki örgütsel faaliyet olarak kabul ettiğimiz açıklamalar ve sanığın özelindeki gerekçelerimiz ışığında sanığın amaç suçu benimsediği, örgüte iradesini teslim ettiği, yapının gerektirdiği gizlilik içerisinde girdiği, bu şekilde hiyerarşik yapı içerisinde yer alarak örgütle organik bağı kurduğu açık olduğundan sanığın FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olduğunu kabulü ile ..."

14. Başvurucu istinaf ve temyiz dilekçelerinde özetle;

i. Soyut gerekçelerle ifadesine itibar edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,

ii. Ardışık arama olarak iddia edilen aramaların kriterleri, iki arama arasında kaç dakika olduğu takdirde ardışık arama olduğu ya da olmadığı gibi hususların gerekçeli kararda belirtilmediği,

iii. Ardışık olarak kimin aradığı tespit edilmeden ve arayan şahsın beyanı alınmadan ceza tayin edildiğini,

iv. Yargıtay içtihadına aykırı olarak karar verildiğini, HTS kayıtlarına bakılarak terör örgütünün suç sayılan fiilleri işleme amacını bilip bilmediği, hiyerarşik yapıya dahil olup olmadığı, örgütle organik bağı bulunup bulunmadığı, örgütten talimat alıp almadığı, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerde olup olmadığının tespit edilemeyeceğini,

v. Ardışık arama dışında aleyhine hiçbir delil bulunmadığını, savunmada belirttiği üzere aramaların üs bölgesine gelmek isteyen asker yakınları tarafından yapıldığını, aksini ispatlayan hiçbir belge veya tanık beyanının da bulunmadığını ileri sürmüştür.

15. Başvurucunun ve bir kısım sanıkların talepleri; usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Hüküm, istinaf ve temyiz kanun yolu denetiminden geçerek 25/1/2022 tarihinde kesinleşmiştir.

16. Başvurucu, nihai hükmü 3/3/2022 tarihinde öğrendikten sonra 11/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Komisyon; gerekçeli karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, gerekçeli karar hakkına ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

18. Başvurucu; kanun yolları aşamasında sunduğu dilekçelere benzer şekilde şikâyetlerini dile getirmiş, hiyerarşik düzen içerisinde olduğunu gösteren somut bir delilin bulunmadığını, soyut gerekçelerle mahkûmiyet kararı verildiğini, kanun yolları aşamasında ileri sürülen taleplerin gerekçesiz olarak reddedildiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda kendisi açısından ardışık arama olarak iddia edilen aramaların kriterleri, iki arama arasında kaç dakika olduğu takdirde ardışık arama olduğu ya da olmadığı gibi hususların gerekçeli kararda belirtilmediğini beyan etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; yargılama süreci anlatılmış, başvurucunun lehine ve aleyhine delillerin toplandığı, ilgili kurumlardan gelen cevabi yazılar üzerinden değerlendirme yapıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca kanun yolu aşamasında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, toplanan delillerin yerinde incelendiği, savunmanın inandırıcı gerekçelerle reddedildiği belirtilerek hükmün kesinleştirildiği şeklinde görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında önceki şikâyetlerini yinelemiştir.

19. Başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

21. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (çok sayıda karar arasından bkz. Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Caner Kandırmaz [2. B.], B. No: 2013/3672, 30/12/2014, §§ 27-32).

22. Somut olayda Mahkemece başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sonucuna varılmış ve hakkında hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet kararı verilmiştir. Anılan kararda Mahkemece, kolluk birimlerinin ardışık aramaya ilişkin HTS kayıtları ile yapılan tespitler neticesinde başvurucunun ardışık arama denen yöntemle mahrem şahıslara zimmetlenen asker şahıslardan olduğuna dair tespitler delil olarak hükme esas alınmıştır.

23. Yargıtay kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (bkz. Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023, §§ 127-132. Ayrıca bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21/10/2024 tarihli ve E.2022/3927, K.2024/11894; 19/11/2024 tarihli ve E.2022/6992, K.2024/14586; 20/11/2024 tarihli ve E.2024/705, K.2024/15150 sayılı kararları).

24. Bu çerçevede Yargıtayın anılan kararlarında; sanıkla birlikte ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, ardışık aranan diğer şahıslar hakkında soruşturma bulunması hâlinde bu kişilerin tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması, sanığın kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik olarak yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca sanıkların bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda “gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadıkları, ardışık aramaya dâhil olan şahısların aynı kuvvete mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı” hususlarını gösterir analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesi uyarınca sanık ve müdafiine okunması, anılan Kanun'un 210. maddesi kapsamında tek veya belirleyici ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği de ifade edilmiştir (bkz. R.T. [GK], B. No: 2021/47924, 29/5/2025, § 30).

25. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı incelendiğinde Mahkeme; Mardin, Kahramanmaraş ve Şırnak olmak üzere üç farklı ilde bulunan ankesörlü/kontörlü sabit hatlar üzerinden örgütün kullandığı iletişim yöntemlerine uygun olarak başvurucunun değişik rütbelerden birtakım askeri personelle ardışık olarak aranmasını, bu personeller hakkında soruşturma ve kovuşturma bulunmasını yeterli kabul etmiştir. Mahkeme, ardışık arama sayısının denetiminin, ardışık arama sisteminin işleyiş ve uygulanışına ilişkin kuralları çerçevesinde kendisi tarafından yapıldığını belirtmiştir. Bu konuda sabit/ankesörlü hatlara ait HTS verileri esas alınmıştır.

26. Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak kararında, örgüt tarafından kamuya açık ve birbirinden bağımsız olan market, büfe, kırtasiye, iddia bayisi, lokanta gibi işletmelerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit (kontörlü/voip) hatlar ile Türk Telekoma ait ankesörlü telefon hatları üzerinden iletişim kurma yönteminin benimsendiğini kabul etmiştir. Ülke genelinde yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda ortaya konulan deliller ve etkin pişmanlıktan yararlanan kişilerin beyanları bu bağlamda dikkate alınmaktadır. Bu durumun temelinde FETÖ/PDY'nin kendine özgü ve gizlilik içerisinde hareket eden bir örgüt olması ile asker yapılanmasının örgüt açısından öneminden kaynaklanmaktadır.

27. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan deliller dikkate alındığında başvurucunun, sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olduğuna ilişkin tespitlerin mahkûmiyet kararına götüren tek delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak Yargıtayın yukarıda belirtilen uygulamaları dikkate alındığında, başvurucunun hakkında yapılan tespitlerin ardışık olmadığı, ardışık aramada uygulanan yöntemlere uygun bulunmadığı itirazıyla ilgili kolluk tarafından düzenlenen HTS analiz raporuna karşı bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden başvurucu ile arandığı tespit edilen kişilerin tanık sıfatıyla Mahkemece dinlenmediği açıktır. Başvurucuyla ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, bu kişilerin tüm aşama ifadeleri getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması, başvurucunun kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması ve bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi gerektiği Yargıtay kararlarından anlaşılmaktadır. Ayrıca gerekirse UYAP'ta araştırma yapılarak başvurucu hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığı, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada başvurucu ve müdafiine okunması, gerekirse de ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre başvurucunun hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla muhakeme sürecinde elde edilen deliller ve Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında, kişilerin sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının belirlenmesi açısından Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaların somut olayda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Mustafa Kemal Öztürk [2. B.], B. No: 2020/38064, 25/6/2025, § 23).

28. Somut olayda Mahkeme HTS verilerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve buna göre teknik bir rapor hazırlanması yönünde de araştırma yapmamış; Mardin, Kahramanmaraş ve Şırnak Başsavcılıkları tarafından sunulan bilgiler ile yetinmiştir. Bunun yanında başvurucuya ilişkin olarak hazırlanan 3/8/2018 tarihli HTS analiz raporu, gerekçeli kararda tespit edilen hususları da kapsamamaktadır. Dolayısıyla araştırma yapılmayan hususlar dikkate alındığında Mahkemenin başvurucu yönünden olaya dair kabulü, savunmaya itibar edilmemesini yeterli şekilde izah etmemektedir.

29. Buna göre başvurucu üzerine atılı suçu işlemediğine dair savunmasını destekleyebilecek mahiyette itirazlar sunmasına rağmen, Mahkemece bu durum gerekçeli kararda ayrı ve açık olarak tartışılmamış ve başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.

III. GİDERİM

31. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

32. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

33. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

34. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/100, K.2018/618) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/10/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

Başvuru, karar sonucunu etkileyecek nitelikteki esaslı iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olup, Mahkememiz çoğunluğu tarafından, başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kabul edilmiştir. Aşağıda belirttiğim nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;

Başvurucu 1996 yılında Kara harp Okulundan teğmen olarak mezun olduğunu, Ankara, Şırnak, Şanlıurfa, Çanakkale gibi birçok ilde görev yaptığını belirtmiştir. Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında, dosyaya giren tüm bilgi, belge ve deliller birlikte değerlendirildiğinde hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açılan sanığın HTS verilerinin dosyaya getirtildiği, veriler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda sanığın çeşitli illerde (3 ilde) ardışık olarak arandığı, kendisi ile birlikte aranan kişilerin asker olduğu ve haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunduğu, sanığın FETÖ/PDY terör örgütü ile organik bağı bulunduğuna kanaat getirildiği belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin Aydın Yavuz ve Diğerleri başvurusun ilişkin kararında (Başvuru Numarası: 2016/22169, Karar Tarihi: 20/6/2017, R.G. Tarih ve Sayı: 30/6/2017-30110) darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmaya ilişkin olarak FETÖ/PDY örgütünün özellikleri hakkında kapsamlı açıklamalara yer verilmiştir. Söz konusu kararda, yetkili makamlarca ve soruşturma mercilerince 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetlerine ilişkin birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilerek, özetle; FETÖ/PDY'nin yöneticileri ve üyelerinin, faaliyetlerini gizlilik esasıyla yürüttüğü ve gizliliği sağlayacak haberleşme yöntemleri kullandığı, gizlilik anlayışı, devlet yönetimi bakımından önemli görülen TSK, yargı, emniyet ve mülki idare birimlerinde ayrı bir titizlikle uygulandığı, FETÖ/PDY'nin gerçek amacının devleti ele geçirmek olduğu belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak (GK, B. No: 2020/16168, 8/3/2023) başvurusunda ise, FETÖ/PDY' nin “Askeri Mahrem” yapılanmasına, bu yapılanma içerisindeki örgütsel iletişim kurma yöntemlerine değinerek, örgütün askeri mahrem yapılanmasına mensup kişilerin örgütsel toplantıları organize etmek amacıyla birbirleriyle belirli gizlilik kuralları içerisinde ankesörlü/sabit hatlarla iletişim kurduklarını belirtmiştir. Mahkeme söz konusu kararında, hem ankesörlü/kontörlü sabit hatlarla (telefonlarla) kurulan, hem de bu hatlarla aranan kişilere ait GSM hattının iletişimlerinin tespiti sonucunda HTS verilerinin elde edilerek kolluk görevlilerince analiz edilmesini ve bu verilerin delil olarak kullanılmasını bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içeren bir uygulama olarak değerlendirmemiş ayrıca, somut olayın özelliğine göre telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşmıştır (Murat Albayrak, § 124-146).

Somut olayda HTS kayıtlarına göre, başvurucunun kullandığı GSM hattı ile FETÖ/PDY kapsamında hakkında işlem yapılan 56 kişi ile irtibatının olduğu, yine değişik illerde çok sayıda askerî personelle ardışık olarak arandığına ilişkin kovuşturmalar olduğu ve söz konusu kovuşturmaların mahkeme dosyası ile birleştiği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, kural olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

Başvurucu gerek soruşturma gerekse kovuşturma süreçlerinde müdafi yardımından yararlanmış, iddianameye konu eylemler ve dosya kapsamı hakkında bilgi verilmiş ve savunması alınmıştır. Yargılamada başvurucuya esas hakkında mütalaaya savunma imkânı tanınmış ve başvurucunun savunması sonrasında hüküm verilmiştir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinin sübut bulduğunu kabul eden yerel mahkeme, somut olay bağlamında HTS kayıtlarını ve dosyadaki delilleri değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve tüm dosya kapsamını nazara alarak, hukuk kurallarını nasıl uyguladığını ve yorumladığını belirterek hüküm kurmuştur. Yerel mahkemenin kararında, hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de mevcut değildir.

Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

 Ömer ÇINAR

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Aziz Kalender [2. B.], B. No: 2022/25347, 15/10/2025, § …)
   
Başvuru Adı AZİZ KALENDER
Başvuru No 2022/25347
Başvuru Tarihi 11/3/2022
Karar Tarihi 15/10/2025
Resmi Gazete Tarihi 30/6/2017 - 30110

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların gerekçede karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi