|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
HALKEVLERİ GENEL MERKEZİ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/28884)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 2/10/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Hasan HÜZMELİ
|
|
Başvurucu
|
:
|
HALKEVLERİ GENEL MERKEZİ
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Sercan ARAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yapılması planlanan bir müzik dinletisinin idarece uygun görülmeyerek engellenmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/2/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Açık kaynaklara göre başvurucu Halkevleri Derneği (Dernek/Halkevleri); Türkiye genelinde barınma, sağlık, eğitim, çevre, kadın ve engelli haklarının savunulması ve geliştirilmesi amacıyla faaliyet gösteren, kamu yararına çalışan bir sivil toplum kuruluşudur.
6. Derneğin Mamak Şubesi, 15/2/2020 tarihinde sosyal medya hesabından "Grup Yorum’a özgürlük demek için buluşuyor, türkülerimizi özgürlüğe söylüyoruz. Tüm Mamak halkını [18/2/2020 tarihinde saat 19.00’da] Mamak Halkevi’nde gerçekleştireceğimiz dayanışma etkinliğine davet ediyoruz." şeklinde bir paylaşımda bulunmuştur. Anılan paylaşımın ekinde "Grup Yorum’a özgürlük, türküler susmaz, halaylar sürer" ve "Müzik dinletisi, Grup Tersname ile türkülerimizi özgürlük için söylüyoruz" ifadelerine yer verilen ve toplanmanın yer ve zaman bilgilerini içeren Mamak Halkevlerine ait bir broşür de paylaşılmıştır.
7. Açık kaynaklardan yapılan araştırmada; Grup Yorum'un bazı üyelerinin 17/5/2019 tarihinde konser yasaklarının kaldırılması, tutuklu grup üyelerinin serbest bırakılması, haklarındaki davaların düşürülmesi gibi bir dizi taleple açlık grevine girdiği, 20/1/2020 tarihinde de müzik grubunun bazı üyelerinin açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürme kararı aldığı anlaşılmıştır.
8. 15/2/2020 tarihinde kolluk görevlilerince anılan müzik dinletisine ilişkin toplanma çağrısı tespit edilmiştir. Bunun üzerine İl Emniyet Müdürlüğünce; yapılması planlanan müzik dinletisinin millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla uygun görülmediği yönündeki değerlendirme, Ankara Valiliğinin (Valilik) oluruna sunulmuştur. Anılan yazıda6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesi ile 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına atıf yapılmıştır. Valilik 18/2/2020 tarihinde toplantının yapılmasının uygun olmadığı değerlendirmesine olur vermiştir. Anılan karar 18/2/2020 tarihinde saat 14.45'teHalkevleri Derneği Mamak Şubesinde bulunan ilgililere tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu 21/6/2020 tarihinde, Valiliğin yapılması planlanan etkinliğin uygun görülmemesine ilişkin işleminin iptali talebiyle Ankara 13. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; derneğin kapalı toplantılarının 2911 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (a) fıkrası uyarınca, anılan Kanun kapsamında olmadığını, herkesin suç teşkil etmeyen belirli amaçlarla silahsız ve saldırısız şekilde toplantı yapma hakkına sahip olduğunu, dernek faaliyetlerinin sınırlanmasının yargı mercilerinin yetkisinde olduğunu, Valiliğin görev alanına girmeyen bir konuda müdahalede bulunduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak başvurucu, haklı bir gerekçe gösterilmeksizin bir müzik grubu ile dayanışma amacı taşıyan ve kapalı alanda gerçekleştirilmek istenen müzik dinletisine izin verilmemesi suretiyle yapılan müdahalenin örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
10. Mahkeme, dava konusu idari işlemin gerekçesine ve başvurucu dernek dışında benzer nitelikte müzik faaliyetleri hakkında yasaklama kararı verilip verilmediğine ilişkin olarak davalı idareden bilgi istemiştir. Davalı idare 8/2/2021 tarihli cevabında; dava konusu toplantının dernek faaliyetiyle bağdaşmadığını, ayrıca "Grup Yorum'a Özgürlük" şeklindeki toplanma çağrısıyla güvenlik güçlerine saldırıda bulunan, DHKP-C terör örgütünün talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten, müzik faaliyetleri aracılığıyla örgüt propagandası yapan, terör suçundan tutuklu bulunan ve örgütün talimatı doğrultusunda açlık grevine başlayan Grup Yorum üyelerine moral ve motivasyon desteği sağlama amacı taşıyabileceğini belirtmiştir. Anılan yazıda, benzer provokatif faaliyetler ile suç ve suçlunun övülmesinin engellenmesi amacıyla etkinliğin uygun görülmediği ifade edilmiştir. Ayrıca, başvurucu derneğin anılan etkinliğe ilişkin olarak yetkili makamlara herhangi bir başvuru yapmadığı ve dernek dışında müzik faaliyetiyle ilgili bir başvuru olmadığı belirtilmiştir. Bunun yanında cevabi yazıda, Grup Yorum’a destek amacıyla 21/3/2020 tarihinde kapalı bir mekânda gerçekleştirmek istediği müzik dinletisinin de idarece uygun görülmediği bilgisi verilmiştir.
11. İdare Mahkemesi 17/2/2021 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptali talebini reddetmiştir. Mahkeme kararında 2911 sayılı Kanun’un 10. ve 17. maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına atıf yapılmıştır (ilgili kanuni düzenlemeler için bkz. §§§ 14,17,18). Kararda 8/2/2021 tarihli idarenin cevabi yazısında yer alan değerlendirmelere dayanılmış, düzenlenmek istenen etkinliğin bildirim usulüne uygun biçimde gerçekleştirilmemesi ve sosyal medya aracılığıyla yapılan çağrıların niteliği dikkate alınarak etkinliğin kitlesel tepkilere ve kışkırtıcı eylemlere yol açabileceği kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir. Ayrıca kararda, kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ile etkinliğe katılacak kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla söz konusu etkinliğin uygun görülmediği değerlendirilmiştir. Sonuç olarak Mahkeme, dava konusu işlemin il sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, mülkiyetin korunması ve kamu esenliğinin sağlanması amacıyla, önleyici kolluk yetkisi kapsamında tesis edildiğini belirterek işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu sonucuna varmıştır.
12. Başvurucu, davanın reddine ilişkin karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 23/12/2021 tarihinde, başvuruya konu hükmün usul ve hukuka uygun olduğu değerlendirmesiyle istinaf istemini reddetmiştir. Karar başvurucu vekiline 29/1/2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendi şöyledir:
"İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır.
Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir."
14. 2911 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (a) ve (b) fıkrası şöyledir:
"a) Toplantı; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını,
...
İfade eder."
15. 2911 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (a) fıkrası şöyledir:
"Aşağıda belirtilen toplantı ve faaliyetler bu Kanun hükümlerine tabi değildir.
a) Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, vakıfların, derneklerin, ticari ortaklıkların ve diğer tüzel kişilerinin özel kanunlarına ve kendi tüzüklerine göre yapacakları kapalı yer toplantıları."
16. 2911 sayılı Kanun'un 10. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verilir."
17. 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi şöyledir:
"Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir."
18. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kapsamı ve önemi ile barışçıl toplanma hakkının korunması ve bildirim yükümlülüğüne ilişkin uluslararası hukuk değerlendirmeleri için Ramazan Düğer ve diğerleri ([2. B.], B. No: 2018/31211, 2/10/2024) kararına bakılabilir (Ramazan Düğer ve diğerleri, §§ 24–26).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 2/10/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu Dernek; Grup Yorum adlı müzik grubu ile dayanışma amacıyla kapalı bir alanda düzenlenmek istenilen müzik dinletisinin, idarece haklı bir gerekçe gösterilmeksizin uygun görülmemesi suretiyle engellenmesi nedeniyle örgütlenme hakkının; yargı merciince, ileri sürülen iddiaların hiçbirine yanıt verilmeksizin davanın gerekçesiz şekilde reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; anayasal ve yasal düzenlemelere atıfla, etkinliğin yetkili makamlara önceden bildirimde bulunulmaksızın gerçekleştirilmek istendiği, ayrıca müdahalenin 2911 sayılı Kanun’un 17. maddesi uyarınca toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik meşru sınırlama gerekçelerine dayandığı bu nedenlerle başvuruya konu idari işlemin hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
22. Başvurunun özü, bir müzik grubuyla dayanışma amacı taşıyan dinletinin gerçekleştirilmesine yönelik toplantının idare tarafından engellenmesinin, bazı anayasal hakların ihlaline yol açtığı iddialarına ilişkindir.
23. Anayasa Mahkemesi, hangi tür toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ile bu hakkın kapsamına ilişkin genel çerçeveyi daha önceki kararlarında pek çok kez açıklamıştır. Anılan kararlarda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının, bireylerin ortak düşüncelerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak amacıyla bir araya gelebilme imkânını güvence altına almayı hedeflediği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca, kolektif olarak kullanılan bu hakkın bireylere düşüncelerini şiddet içermeyen yöntemlerle açıklama olanağı sunduğunu ve bu yönüyle çoğulcu demokrasilerin gelişimi açısından zorunlu olan farklı düşünce ve kanaatlerin ortaya konulması, korunması ve yayılmasını güvence altına aldığını ifade etmiştir (birçok karar arasından bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, § 42; Ramazan Düğer ve diğerleri, § 53)
24. Nitekim 2911 sayılı Kanun’un 2. maddesinde yer alan tanımlarda, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin belirli konularda kamuoyunu bilgilendirme ve bu yolla kanaat oluşturma amacıyla düzenlenebileceği açıklanmıştır (bkz. § 15). Buna göre, bir etkinliğin toplantı niteliği taşıyabilmesi için temel amacının düşünce ve kanaat açıklamasına yönelik ortak bir amaca dayanması gerekmektedir. Bu şekilde, bireyler ortak bir düşünce etrafında toplanarak bu düşünceyi kamuoyuna iletebilir ve bu şekilde demokratik toplum düzenine katkıda bulunabilirler. Buna göre, bireylerin ya da grupların belirli bir düşünceyi açıklamak, yaymak, tartışmak yahut bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla bir araya gelmeleri durumunda, söz konusu toplantı anayasal güvencelere konu olacaktır.
25. Toplantıya katılan bireyler arasında belirli bir düşünceyi açıklama yönünde ortak bir iradenin varlığı, bu tür toplantıları yalnızca eğlence, sanat ya da spor gibi alanlara özgü olan ve düşünce açıklama amacı taşımayan etkinliklerden ayırmaktadır. Zira toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkında bireysel çıkarların ötesinde toplumsal bir mesele hakkında görüş bildirme veya tepki ortaya koyma amacı bulunmakta olup esas amacı eğlenmeye, müzik dinlemeye veya merak gidermeye yönelik değildir. Bununla birlikte, müzik dinletisi gibi etkinlikler düşünce açıklama aracı olarak kullanılmaları veya toplumsal bir mesajın iletilmesine vesile olmaları hâlinde Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Bu itibarla, bir araya gelişin amacı salt eğlenmenin ötesine geçerek, toplumsal bir konuda kanaat bildirme, eleştiri yöneltme ya da kamuoyuna çağrıda bulunma niteliği taşıyorsa bu tür etkinliklerin anayasal güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.
26. Somut olayda başvurucu Dernek tarafından düzenlenmek istenen müzik dinletisinin esasen bir müzik grubuna yönelik bazı müdahalelere karşı dayanışma gösterme ve bu müdahalelere yönelik farkındalık yaratma amacı taşıdığı, bu itibarla etkinliğin salt sanatsal bir faaliyeti izleme veya eğlenme amacıyla değil, kamuoyu oluşturma ve düşünce açıklama amacına yönelik olarak planlandığı anlaşılmaktadır (bkz. § 6). Bu çerçevede, başvuruya konu etkinliğin Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının koruma alanında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeplerle başvurucunun ihlal iddialarının anılan hak kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (farklı bağlamda benzer değerlendirmeler için bkz. Hrant Dink Vakfı [2. B.], B. No: 2021/29443, 12/6/2024, § 40; Gürkan Demirtaş [1. B.], B. No: 2016/12475, 28/11/2019, § 26; Burcu Bardakcı ve Erdem Yinanç [1. B.], B. No: 2016/13475, 11/9/2019, § 42).
27. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, ... amaçlarıyla sınırlanabilir."
28. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" başlıklı 34. maddesi ise şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
30. Başvurucu Dernek tarafından, bir müzik grubuna yönelik bazı müdahalelere karşı dayanışma göstermek amacıyla düzenlenmesi planlanan müzik dinletisinin idarece uygun görülmemesi suretiyle engellenmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiği kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
31. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
32. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
33. Valilik, 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) fıkrası ile 2911 sayılı Kanun’un 10. ve 17. maddeleri uyarınca başvuruya konu müdahaleye dayanak uygun görmeme kararını vermiştir.
34. Başvurucu, 2911 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (a) fıkrası uyarınca derneklerin yapacakları kapalı yer toplantılarının bu Kanun'un kapsamı dışında olduğunu, dolayısıyla etkinliğin anılan Kanun'daki sınırlamalara tabi olmadığını ileri sürmüştür.
35. Anılan kanuni düzenleme incelendiğinde, derneklerin özel kanunları ve tüzükleri uyarınca gerçekleştirecekleri toplantıların 2911 sayılı Kanun’un 4. maddesinde yer alan istisna kapsamında değerlendirilebileceği görülmektedir (bkz.§ 16). Dolayısıyla yalnızca tüzel kişiliğin işleyişi ve kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesi bakımından zorunlu nitelikte olan kapalı alan toplantılarının bu kapsama girdiği anlaşılmaktadır. Ne var ki somut olayda gerçekleştirilmesi planlanan etkinlik bu nitelikte olmadığı gibi, başvuruya konu müzik dinletisinin başvurucu derneğin tüzel kişiliğinin devamı ve kuruluş amacı bakımından zaruri olduğu hususu da başvuru formunda ortaya konulamamıştır.
36. Öte yandan müdahaleye dayanak olan 5442 sayılı Kanun’un 11. maddesinin (C) fıkrasının kanunilik ölçütünü sağladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, somut olayın koşullarında başvuruya konu toplantının 2911 sayılı Kanun'un 4. maddesinde sayılan istisna kapsamında olup olmadığına yönelik daha ileri bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
37. Başvuruya konu etkinliğin yasaklanmasına ilişkin idari kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
38. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları, bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43).
39. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, ifade özgürlüğüyle de yakından bağlantılı olup bu özgürlükle birlikte demokratik toplum düzeninin en önemli parçalarından birini oluşturmakta ve bireylerin belli bir konudaki düşüncelerini ifade etmelerine ve bunları kamuoyuyla paylaşıp karar vericiler üzerinde etki yaratmak için bir araya gelebilmelerine imkân tanımaktadır. Bu hak, tıpkı ifade özgürlüğünde olduğu gibi toplumun geneli tarafından savunulan ve kabul gören düşünce ve fikirlerin yanı sıra toplumun genelini rahatsız edebilecek, endişelendirecek hatta şok edecek veya onların belirli düzeyde tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla da kullanılabilir (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 10; Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, § 56; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 42; Filiz Kerestecioğlu Demir (3) [2. B.], B. No: 2020/11218, 19/10/2022, § 72).
40. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2018/69, K.2018/47, 3/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18; Yasin Agin ve diğerleri, § 52). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; ayrıca bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; ayrıca bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 57; Hakan Yiğit [2. B.], B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).
41. Kamu otoriteleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve temel hakka yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı noktasında belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirme için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 74-76; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57).
42. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini toplantılar ve gösteri yürüyüşleri düzenlemek yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında, olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 33; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş [2. B.], B. No: 2015/10676, 26/12/2018, § 38; Yasin Agin ve diğerleri, § 54).
43. Anılan denetim sırasında Anayasa Mahkemesi, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin gerekçesine odaklanır. Esasen gerekçeli karar hakkı, adil yargılanma hakkının bir güvencesi olmakla birlikte maddi hakların usul boyutu incelenirken de ilgili ve yeterli gerekçe gösterilip gösterilmediğine bakılmaktadır. Örneğin bazı maddi haklara yönelik müdahalelerde demokratik toplumda gereklilik ve ölçülülük ölçütlerinin sağlanabilmesi için gerekçenin ilgili ve yeterli olması gerekmektedir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder, § 60; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 53). Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçeler ilgili ve yeterli olmalıdır (diğerleri arasından bkz. Dilan Ögüz Canan, § 53; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 48; Kenan Güven [1. B.], B. No: 2018/21657, 6/10/2022, § 13).
44. Anayasal bir hak ve özgürlüğe müdahaleye dayanak gerekçelerin yalnızca şeklen mevcut olması, uzun açıklamalar içermesi veya çok sayıda tespitte bulunulması, anayasal açıdan bir hakka müdahale için “ilgili” ve “yeterli” gerekçe teşkil etmez. Anayasal açıdan gerekçenin “yeterli” kabul edilebilmesi için, müdahalenin temelini oluşturan fiilî ve hukukî olguların somutlaştırılması, olayın kendine özgü koşullarının gözetilmesi suretiyle çatışan menfaatlerin nasıl dengelendiği ve bu dengelemenin ulaşılan nihai sonuçla arasındaki rasyonel bağın ne olduğunun gösterilmesi gerekir. Ayrıca bir gerekçenin “ilgili” sayılabilmesi için, başvuruya konu somut olgular ile yargılamanın sonucu arasında doğrudan ve makul bir ilişki kurulması zorunludur. Kuşkusuz idarenin gerekçe sunma yükümlülüğü, idarenin kararında kamu düzeni ve güvenliğine ilişkin her türlü ayrıntıya yer vermesi anlamına gelmemektedir. Ancak bu durumda idarenin hakkı kullanmasını temin etme şeklindeki pozitif yükümlülüğünün ortadan kalktığının ve müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekmektedir (Hrant Dink Vakfı [2. B.], B. No: 2021/29443, 12/6/2024, § 46). Aksi hâlde, soyut mülahazalarla kamu düzeni ve güvenliği gerekçesiyle hakka müdahale edilebilir ki bu durum, hakkın öngörülemez biçimde sınırlanmasına yol açabilir.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Somut olayda başvurucu Dernek, Grup Yorum adlı müzik grubunun bazı üyeleri hakkında yürütülen adli işlemlerin haksız olduğunu dile getirmek, bu kapsamda dayanışma göstermek ve kamuoyu oluşturmak amacıyla kapalı bir alanda başka bir müzik grubunun gerçekleştireceği bir dinleti düzenlemeyi planlamış ve bu etkinliği sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna duyurmuştur. Kolluk görevlilerince toplanma çağrısının tespiti üzerine, söz konusu etkinliğin Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlama sebeplerine atıfla "uygun görülmediği" yönündeki değerlendirme Valiliğin oluruna sunulmuştur. Valilik, başkaca bir gerekçeye yer vermeksizin anılan görüşe olur vermiş ve bu karara dayanılarak başvuruya konu etkinliğin gerçekleştirilmesi engellenmiştir (bkz. § 8).
46. Kamu makamları toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Şüphesiz kullanılan sözlerin ırkçılık, nefret söylemi, savaş propagandası, bireylere, kamu görevlisine ya da toplumun bir kesimine karşı şiddete teşvik ve tahrik, ayaklanmaya çağrı veya terör eylemlerini haklı göstermek mahiyetinde olması durumunda kamu otoritelerinin ifade özgürlüğüne müdahale etme konusunda takdir marjları çok daha geniştir. Bununla beraber şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli tedbirler demokrasiye zarar verir. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi, idarenin müdahalesindeki takdir payını denetleyecektir (ifade özgürlüğünün sınır bölgeleri olan alanlara ilişkin açıklamalar için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 57; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 98, Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 144).
47. Somut olayda idari makamlarca müdahalenin gerekçesi ilk kez başvurucunun açtığı iptal davası sürecinde İdare Mahkemesince yapılan bilgi talebine cevaben sunulan 8/2/2021 tarihli yazıda ortaya konulmuştur. Anılan yazıda, gerçekleştirilmesi planlanan müzik dinletisine yönelik toplanma çağrısının DHKP-C terör örgütünün talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten, müzik aracılığıyla örgüt propagandası yapan ve terör faaliyeti suçundan tutuklu olup örgüt talimatıyla açlık grevine başlayan bir müzik grubunun üyelerine moral ve motivasyon desteği sağlama amacı taşıyabileceği değerlendirmesine yer verilmiştir. Etkinliğin uygun görülmemesine yönelik işlemde, benzer nitelikteki provokatif faaliyetlerin ve suç ile suçlunun övülmesinin engellenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Ayrıca yazıda, etkinliğin başvurucu Dernek’in yasal faaliyet alanıyla bağdaşmadığı ve etkinlik için yetkili makamlara herhangi bir başvuruda bulunulmadığı vurgulanmıştır (bkz. § 9).
48. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar arasında yer alan “başka yollar” ibaresiyle her türlü ifade aracının anayasal güvence altında olduğu kabul edilmiştir (Emin Aydın [2. B.], B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43; Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri [GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021, § 80; Filiz Kerestecioğlu Demir (3) [2. B.], B. No: 2020/11218, 19/10/2022, § 71). Nitekim bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde duyurulmak istenen ifadelerin ve aktarılma şeklinin, açıklanan düşüncenin muhataplarına ulaştırılması ve onlar üzerinde yaratacağı etkinin büyüklüğü bakımından önem taşıdığı yadsınamaz bir gerçektir (farklı bağlamda yapılan benzer açıklamalar için bkz. AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017; İlhan Yiğit [2. B.], B. No: 2016/7532, 29/12/2021, § 61). Dolayısıyla anılan hak, haktan yararlanılması sırasında kullanılacak ifadelerin özgürlüğünün yanı sıra bu düşüncelerin hangi yolla aktarılacağını seçme hakkını da kapsar.
49. Somut olayda başvurucu derneğin, organize edilen etkinlik ve müzik aracılığıyla belli bir konuda kamusal farkındalık yaratmayı amaçladığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 6, 7). Toplumsal olaylara tepki vermek, kamusal eleştiri geliştirmek, kolektif bilinci güçlendirmek amacıyla icra edilen anılan türdeki müzik, şiddete tahrik eden, şiddeti yücelten ya da toplumu kin ve nefrete sevk eden bir içerik taşımadığı sürece, demokratik toplum düzeninin gerekleri doğrultusunda ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir (başvuruya konu toplantıya ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. § 22-26).
50. Bu doğrultuda, somut olayda toplantı esnasında icra edilecek müziğin yalnızca ağır, eleştirel ya da kamu otoritelerinin görüşleriyle çelişen bir içerik taşıması, devlet yetkililerini veya toplumun belirli kesimlerini rahatsız edebilecek ifadeler içermesi ya da tek taraflı ve sübjektif bir dil kullanması; bu ifadelerin şiddete yönlendirdiği, kamu düzenini tehdit ettiği veya demokratik siyasal düzene yönelik bir tehlike doğurduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla bu tür bir içerik, kural olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına müdahale için tek başına yeterli bir gerekçe oluşturmaz. Aksi yöndeki bir müdahale, devletin negatif yükümlülüğünün ihlaline yol açar (karşılaştırmak için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 128).
51. Somut olayda, yapılması planlanan müzik dinletisinin örgüt talimatıyla açlık grevine başlayan terör suçundan tutuklu müzik grubu üyelerine moral ve motivasyon desteği sağlama amacı taşıyabileceği yönünde değerlendirme yapılmış ve bu gerekçeyle etkinliğin gerçekleştirilmesine izin verilmemiştir. Ancak söz konusu etkinliğin veya bu kapsamda icra edilmesi planlanan şarkıların içeriği bakımından toplumu kin ve nefrete sevk edecek, şiddeti teşvik edecek ya da ciddi bir şiddet tehlikesine yol açacak herhangi bir unsurun bulunduğu somut olarak ortaya konulmamış; bu yönde herhangi bir açıklama ya da değerlendirme yapılmamıştır. Öte yandan söz konusu tutuklu grup üyelerinin haklarında verilmiş kesin bir mahkûmiyet kararından söz edilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun müzik dinletisi aracılığıyla vermek istediği destek ve göstermek istediği dayanışmanın suçu ve suçluyu nasıl övme anlamına geleceğinin ayrıca gerekçelendirilmesi elzemdir.
52. Bu itibarla, etkinliğin kararda belirtilen motivasyon sağlama amacı taşıyabileceği yönündeki varsayıma dayanan değerlendirmeler ile bu eylemlerin suçun ve suçlunun övülmesine neden olabileceği ihtimali, toplantının mahiyeti ve konusu itibarıyla kamu düzeni veya güvenliğini tehdit ettiğini gösterecek nitelikte değildir. Bununla birlikte provokatif faaliyetler ile suçun ve suçlunun övülmesini engelleme amacı idarenin müdahalesine dayanak olmuşsa da bu durumun hangi ifadelerle, nasıl ve ne şekilde gerçekleştirileceğine ilişkin açık ve somut bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Ayrıca başvuruya konu müdahaleyi haklı kılacak nitelikte herhangi bir somut olgunun ortaya konulmamış olması ve aynı müzik grubunun daha sonra kapalı bir mekânda gerçekleştirmek istediği bir dinletinin de idarece uygun görülmemesi birlikte değerlendirildiğinde, müdahalenin esasen etkinliğin konusu ve içeriğine dayalı soyut bir risk varsayımına dayandığı izlenimini güçlendirmektedir (bkz. § 10).
53. Somut olayda, başvuruya konu idari işleme yönelik açılan iptal davasının, idarenin cevabi yazısında yer alan değerlendirmeler esas alınarak reddedildiği görülmektedir. İdare Mahkemesi; etkinliğin idareye bildirimde bulunulmaksızın düzenlenmek istenmesini ve sosyal medya aracılığıyla yapılan çağrıların niteliğini dikkate alarak söz konusu toplanmanın kitlesel tepkilere ve kışkırtıcı eylemlere yol açabileceği değerlendirmesinde bulunmuştur. Kararda, anılan risklerin kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ile etkinliğe katılacak kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması gibi amaçlarla idarenin önleyici kolluk yetkisi kapsamında yapılan müdahaleyi haklı kıldığı sonucuna ulaşılmıştır (bkz. § 11). Buna göre, Mahkemenin müdahalenin haklılığına ilişkin değerlendirmesinde dayandığı temel gerekçelerin, etkinlik için idareye önceden bildirimde bulunulmaması ve sosyal medya aracılığıyla yapılan çağrıların içeriğiyle sınırlı olduğu görülmektedir.
54. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımının bildirim usulüne tabi tutulması mümkün olmakla birlikte somut olayda bu bildirim yükümlülüğünün amacının toplantı ve yürüyüşlerin etkin biçimde kullanılmasını güvence altına almak ve yetkili makamların kamu düzenini korumaya yönelik makul ve uygun tedbirleri zamanında alabilmelerine imkân tanımak olduğunu açıklamıştır. Yalnızca bildirimde bulunulmadığı gerekçesiyle toplantının engellenmesi hakka yönelik müdahaleyi tek başına haklı kılmaz; etkinliğin engellenmesini zorunlu kılacak, somut ve ikna edici gerekçelerin ortaya konulması gerekir (farklı bağlamda benzer değerlendirmeler için bkz. Dilan Ögüz Canan, §§ 39, 40; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 121, 122; Selma Elma [2. B.], B. No: 2017/24902, 4/7/2019, §§ 44-47). Somut olayda, idarenin etkinlikten üç gün önceden haberdar olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 6). Buna göre idarenin, toplantı hakkının etkin kullanımını sağlamaya yönelik pozitif yükümlülükleri gereği, toplantının gerçekleştirilmesi için tedbir alması gerekirken etkinliği engelleme yoluna gittiği görülmüştür. Ayrıca idarenin olası risklere karşı gerekli tedbirleri planlayıp uygulamak için yeterli zamana sahip olmadığını ortaya koyan herhangi bir somut değerlendirmeye ne idarenin yaptığı savunmada ne de karar gerekçesinde yer verilmiştir.
55. Öte yandan Mahkeme, sosyal medya aracılığıyla yapılan toplanma çağrılarının içeriğini dikkate alarak planlanan etkinliğin kitlesel tepkilere ve kışkırtıcı eylemlere yol açabileceği yönünde bir değerlendirmede bulunmuşsa da bu çağrıların somut olarak hangi içeriklere sahip olduğu açıklamamış; dolayısıyla Mahkemenin bu sonuca hangi gerekçelerle ulaştığı anlaşılamamıştır. Her ne kadar Mahkeme, idari işlemin hukuka uygun olduğu kanaatine varmış olsa da bu kanaatin gerekçelendirilmesine yönelik herhangi bir çabanın sarf edildiğini gösterememiştir. Nitekim kararda, idari işleme dayanak olarak gösterilen sebeplerin ne şekilde somut bir tehlike veya gerçek bir tehdit oluşturduğu hususunda herhangi bir değerlendirme yer almamaktadır (bkz. § 11).
56. İdare Mahkemesi, başvuruya konu idari işlemin bir amacının da etkinlik katılımcılarının can ve mal güvenliğini korumak olduğunu belirtmiştir. Devletin, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlar ile hakkın kullanıldığı yerde yaşayan diğer bireyleri şiddet eylemlerine karşı koruma ve kamu düzenini sağlama yükümlülüğü bulunduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak idarenin yalnızca muhtemel güvenlik risklerine dayanarak tüm toplantı ve gösterileri yasaklaması anayasal açıdan yeterli kabul edilemez (benzer yönde değerlendirme için bkz. Ramazan Sümer [2. B.], B. No: 2018/15924, 11/5/2022, § 57). Ayrıca, kamu makamlarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak isteyenlerin güvenliğini sağlayarak üçüncü kişiler tarafından herhangi bir saldırıya uğrama endişesi taşımadan bu hakkı kullanmalarını temin etmesi yönünden de pozitif yükümlülükleri bulunduğu hatırda tutulmalıdır (benzer değerlendirmeler için bkz. İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri [2. B.], B. No: 2016/23696, 8/6/2021, § 47; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 122). Öte yandan bir etkinliğin kamu düzeni ve güvenliğini bozma ihtimalinin bulunması da devletin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Aksine kamu otoritelerinin başvurucunun talep ettiği etkinliği gündelik yaşama en az müdahale ile gerçekleştirebileceği alternatif yolları değerlendirmesi ve etkinliğin barışçıl şekilde icrasını mümkün kılacak koruyucu önlemleri alması beklenir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Nizamettin Öztürk (2) [1. B.], B. No: 2019/18668, 21/9/2023, § 15).
57. İdare, kamu düzenini bozacak nitelikte bir tehlike veya tehdidin varlığını ve bunun daha hafif tedbirlerle bertaraf edilemeyeceğini somut olgulara dayalı olarak ortaya koyması hâlinde ve ancak son çare olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına engelleme biçiminde müdahale edebilir. Oysa somut olayda, idare kişilerin bu haktan tam anlamıyla yararlanabilmesini sağlamak amacıyla gerekli önlemleri değerlendirmeksizin ve çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurma yükümlülüğünü gözetmeksizin, Dernek tarafından düzenlenmek istenen toplantının gerçekleştirilmesini engellemiştir. Bu yönüyle idare, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının korunmasına yönelik pozitif yükümlülüklerini de yerine getirmemiştir. Ayrıca, somut olayda bu yükümlülüğün yerine getirilmesini imkânsız kılan veya idareyi bu yükümlülükten muaf tutacak herhangi bir istisnai durumun varlığı da ortaya konulmamıştır.
58. Somut olayda, idarenin etkinliğin gerçekleştirilmesini uygun görmemesine ilişkin kararına dayanak bazı tespit ve değerlendirmelerde bulunduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır (bkz. § 8). Ne var ki gerek idarenin müdahale gerekçelerinin gerekse idare mahkemesinin söz konusu kararı hukuka uygun bulan değerlendirmelerinin anayasal açıdan temel bir hakka müdahaleyi haklı kılabilecek nitelikte ilgili ve yeterli olmadığı anlaşılmaktadır (genel ilkelere ilişkin ayrıntılı açıklamalar için bkz. § 44).
59. Bu açıklamalar doğrultusunda kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ile etkinliğe katılacak kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması gerekçeleriyle yasaklanan müzik dinletisine ilişkin olarak; toplantının içeriğinde yer alan hangi ifade veya eylemlerin, ne şekilde açık ve yakın bir tehlike oluşturduğu yönünde somut bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Ayrıca somut olayın koşullarında müzik dinletisinin suçun ve suçlunun övülmesine ve provokasyona neden olacağına dair idarenin değerlendirme ve müdahalesi ikna edici bir gerekçeyle desteklenmemiş ve bu işlemin yargısal denetimi aşamasında da anılan eksiklik giderilmemiştir (kamu düzeninin bozulabileceğine ilişkin unsurların neler olduğunun gösterilmemesi nedeniyle verilen ihlal kararlarından biri için bkz. Dursun Soydan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 61). Sonuç olarak somut olayın koşullarında başvurucu Derneğin düzenleyeceği müzik dinletisinin yapılmasının uygun görülmemesinin, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmadığı değerlendirilmiştir.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Yılmaz AKÇİL bu görüşe katılmamıştır.
VI. GİDERİM
61. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
62. Kamu makamlarınca engellenen etkinliğin, olay tarihi itibarıyla gerçekleştirilmesinin başvurucu bakımından özel bir anlam taşımadığı söylenemez. Ne var ki başvurucu, etkinliğin daha sonraki bir tarihte gerçekleştirilmesinin güncel ve özel bir anlam ifade ettiğini ileri sürmediği gibi bu durum, olayın niteliğinden de anlaşılmamaktadır. Dolayısıyla, başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
63. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Yılmaz AKÇİL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına ve Ankara 13. İdare Mahkemesine (E.2020/1089, K.2021/330) GÖNDERİLMESİNE 2/10/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, Grup Yorum isimli müzik grubuna dayanışma sağlamak amacıyla başvurucu Derneğe ait bir şubede düzenlenmesi planlanan müzik dinletisine idarece izin verilmemesine ilişkindir.
2. İl Emniyet Müdürlüğü, söz konusu faaliyetin, toplanma çağrısı ile güvenlik güçlerine saldırıda bulunan, açlık grevi/ölüm orucu eylemleri yapan, DHKP-C isimli terör örgütünün talimatı doğrultusunda faaliyet yürüten, sözde müzik ve sanat faaliyetleri üzerinden örgüt propagandası yapan, terör suçundan tutuklu bulunan, terör örgütünün talimatı ile açlık grevi/ölüm orucu eylemlerine başlayan Grup Yorum üyelerine moral ve motivasyon desteği sağlama amacı taşıyabileceğini tespit etmiştir. Bu bağlamda benzer provokatif faaliyetler ile suç ve suçluyu övme suçunun önüne geçilebilmesi amacıyla 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) fıkrası ve 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi hükümlerine istinaden etkinliğin yapılmasının uygun görülmediğine kanaat etmiştir. Ayrıca Derneğin yapacağı faaliyete yönelik ilgili makamlara başvuruda bulunmadığı da ifade edilmiştir. Valilik; milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla toplantının yapılmamasına karar vermiştir.
3. Bu işlemin iptali istemiyle açılan davada İdare Mahkemesi, mevzuatta yer alan bildirim usulüne uyulmadığını, etkinliğin kitlesel tepkilere ve kışkırtıcı eylemlere sebebiyet verebileceğini, kamu güvenliğinin sağlanabilmesi ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla orantılı şekilde, katılacakların can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından gerekli bir önlem olarak etkinliğin uygun görülmemesi yolundaki önleyici kolluk yetkisi çerçevesinde tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir. İstinaf başvurusunun Bölge İdare Mahkemesince reddedilmesi üzerine başvurucu, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur.
4. Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle düzenin değiştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 118; Osman Erbil [2. B.], B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 80; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 37; Ömer Faruk Akyüz [2. B.], B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54). Eğer toplantı şiddet içeriyorsa veya bu toplantıda şiddete çağrıda bulunuluyorsa toplantının barışçıl olduğu, dolayısıyla Anayasa'nın 34. maddesinin sağladığı korumadan yararlanacağı söylenemez (Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 51).
5. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan,, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45).
6. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz [2. B.], B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer [1. B.], B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. (Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan §§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
7. Kamu gücünü kullanan organlar anayasal haklara somut olayda olduğu gibi tamamen yasaklamak şeklinde bir müdahalede bulunduklarında bu organların yasaklama kararıyla gidermeye çalıştıkları güvenlik kaygısı ya da diğer bir meşru amacı açıkça ortaya koymaları gerekir. İdarenin önleyici tedbirler alırken dayandığı "açık ve mevcut tehlike" halinin, ağır ve ciddi bir zararın meydana gelme olasılığına dair korku ve endişenin makul bir düşünüş tarzı ile oluşacak derecede belirginleşmiş olması bu tedbirin alınması açısından elverişli görünmektedir. Valiliklerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların yapmaları gereken, temel haklara müdahale gerekçesi bir tehlikenin varlığına dayanıyorsa olası ve güncel tehlikenin varlığını somut delillerle değil yalnızca olgulara dayalı olarak göstermesi yeterli olacaktır. Söz konusu olgular güvenlik güçlerinin raporlarına dayanabileceği gibi yakın tarihlerde yaşanan, toplum ve devlet hayatı ile bireyler üzerinde olumsuz etkileri açıkça görülen olaylara, söz konusu olaylar nedeniyle kamu düzeninin henüz sağlanamamasına veya bu tehlikenin devam ettiği düşüncesine de dayanabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Adnan Vural ve diğerleri [GK], B. No: 2017/36237,10/3/2022, § 57).
8. İncelenen bireysel başvuru dosyasına göre Valilik yapılacak etkinliğin provokatif faaliyetlere sebebiyet verecek olmasının yanı sıra suçu ve suçluyu övme suçunun önüne geçilebilmesi amacıyla uygun olmadığına yönelik tespitleri dikkate alarak söz konusu faaliyetin milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılmamasına karar vermiştir.
9- İdare Mahkemesi de bildirimde bulunmaksızın toplantı yapılacağını ve söz konusu etkinliğin kitlesel tepkilere ve kışkırtıcı eylemlere de sebebiyet verebileceğini belirterek, kamu güvenliğinin sağlanabilmesi ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla orantılı şekilde, katılacakların can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından gerekli bir önlem olarak uygun görülmemesinin hukuka aykırı olmadığına karar vermiştir.
10- Somut olayda devletin toplantı hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine ilişkin olarak yapılacak değerlendirmede, müdahalenin gerçekleştirildiği andaki genel koşulların göz önünde bulundurulmaması mümkün değildir. İdarenin söz konusu işlemle, önleyici tedbir yoluna gitmesindeki takdir yetkisinin kamu düzeni açısından gerekli olmadığını ifade etmek zor görünmektedir. Dolayısıyla başvuruya konu toplantıya izin verilmemesinin şartlarında milli güvenlik ve toplumsal düzen ve huzurun bozulma tehlikesi ile suç işlenmesini önlemek amacına matuf olduğu görülmüştür. Nitekim başvurucunun kuruluş ve işleyiş amacıyla bağlantılı farklı konulardaki etkinlik taleplerinin idarece yasaklandığı ortaya konulmadığından, idarenin başvuruya konu kararını başvurucuya özgü olarak toplantı hakkını engelleme saikiyle vermediği açıktır.
11- Devletin, pozitif yükümlülüğü kapsamında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak isteyenlerin bu hakkı kullanmalarını temin etmesi asıl olandır. Ancak somut olayda belirtilen gerekçelerle idarenin etkinliği uygun bulmama işlemi ve derece mahkemelerinin de idari işlemi hukuka uygun bulma bağlamında kabul ettiği gerekçelerin devletin toplantı hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirememesine sebep olan bir istisna hâli barındırdığı kabul edilmelidir. Nitekim yapılacak etkinliğin amacı nazara alındığında etkinlik boyunca gerçekleşecek eylemlere yönelik idarenin önleyici tedbirler almayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda devletin yaşanabilecek tehlike ve suçları göz önünde bulundurarak gerçekleştirilmek istenen etkinliğe ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği, bu nedenle etkinliğe ilişkin tedbirler alması gerektiği kabul edilmektedir.
12. Yapılmak istenen toplantının yasaklanması şeklindeki müdahaleye yönelik idari ve yargısal makamlarca toplantının amacı ve yapılış şekli dikkate alınarak ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulduğu, kamu gücünü kullanan organların ve mahkemelerin farklı menfaatleri dengelemek konusundaki takdir yetkileri de gözetildiğinde aynı zamanda orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.
13- Açıklanan gerekçelerle başvurucu Derneğin gerçekleştirmek istediği etkinliğin yasaklanması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.