|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
VELİ AĞBABA BAŞVURUSU (2)
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/39261)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 15/10/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
Raportör
|
:
|
Ekin ÇANKAL
|
|
Başvurucu
|
:
|
Veli AĞBABA
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Sedat ASLANTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, bir siyasetçiye yönelik sözleri gerekçe gösterilerek aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 24., 25., 26., 27. ve 28. dönemlerde ana muhalefet partisinden Malatya milletvekili seçilmiş olup 8/5/2014 tarihinden bu yana ana muhalefet partisi genel başkan yardımcılığı görevini yürütmektedir. Başvurucu 14/3/2019 tarihinde Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanını ziyareti sırasında, basına bazı güncel meselelere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucunun açıklamalarının ilgili kısmı şöyledir:
"[Ö. ] 'Ben birilerini alıp Pensilvanya'ya götüreceğim ve duyulmayacak, böyle bir şey olabilir mi' diyor. Evet, böyle bir şey olabilir. 22/3/2016 tarihinde [B.] Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı [H.B.] ile bir görüşme yaptım. İfadelerinde de var. Heyette genel sekreteri var, [İ.T.] var, [A.Ö.K.] var, [H.K.] var, [İ.M.] var, [A.Ö.] var. [H.B.] 'Beni zorla Pensilvanya'ya götürdü' diyor. 'Ben orada 2 saat kaldım Pensilvanya'da' diyor. '[Ö.] ve diğer heyet 3 [...] boyunca Pensilvanya'da hocaya övgüler dizdi' diyor. 'Ben içerideyim onlar Bakan oldu, milletvekili oldu' diyor. Sayın [Ö.nün] bu bağlantısı açık ve nettir. Sayın [Ö.] Kayseri'deki iş adamlarını örgütleyerek Pensilvanya'ya götürmüştür. Ayrıca diğer bütün organizasyonların içinde de [Ö.] vardır. FETÖ ile ilgili bütün organizasyonların [Ö.nün] yaptığını hep beraber biliyoruz. Van'daki depremde de Fethullah cemaatini alarak Van'a götüren de şu anki Ankara Belediye Başkan [adayı] [Ö.dü]r. [Ö.nü]n şu resmini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu dava dosyasında olan bir fotoğraf. Burada [Ö.] var, [Ö.] dışında herkes yargılanıyor. Kimi cezaevinde, kimisi firari. Eğer [Ö.] Fethullah'cı arıyorsa, FETÖ'cü arıyorsa aynaya bakması yeterlidir. Kayseri'de dünya âlem biliyor ki; FETÖ'nün Kayseri'deki 1 numaralı başı Belediye Başkanı [Ö.dü]r. Bunu herkes bilsin ve dava dosyasına girmiş bir fotoğraftır. Dava dosyasında [H.B.] diyor ki 'Beni Fethullah hoca ile tanıştıran, Fethullah Gülen ile tanıştıran, beni ilk kez oraya götüren [M.Ö.dü]r' diyor. Bütün beyanatlarında ve ifadelerinde mahkeme dosyasında var. Bunu birileri görmüyor ama bunu gündeme getirmek de bizim görevimiz. [Ö.] 'hodri meydan' diyoruz. Gel Pensilvanya'ya gittin mi, gitmedin mi, hocanın okullarını ziyaret ettin mi, etmedin mi, [H.B.] ve Kayseri'deki zengin işadamlarını götürüp Fethullah Gülen'e pazarladın mı, pazarlamadın mı bunun hesabını ver. Bunların hepsi mahkeme kayıtlarında olduğunu da söylemek istiyorum."
3. Bahsi geçen açıklamada adı anılan M.Ö. (davacı), başvurucunun ifadelerinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği iddiasıyla Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) manevi tazminat davası açmıştır. Davacı, iktidar partisinin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğunu ifade etmiş; Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) davasında yargılanan bir sanığın henüz doğruluğu ispat edilmemiş ifadeleri referans alınarak hakkında sarf edilen sözlerin hakaret niteliğinde olduğunu iddia etmiştir.
4. Mahkeme davacının 50.000 TL meblağında manevi tazminat istemini reddetmiştir. Mahkeme gerekçesinde, davacının siyasi konumu sebebiyle ağır, sert ve hatta incitici eleştirilere katlanması gerektiğini, davacının siyaseti seçmekle bilinçli olarak tutum ve davranışlarını kamunun denetimine açtığını, tarafların sıfatları gereği haklarındaki söylemlere cevap verecek olanaklara sahip olduklarını, davalının ana muhalefet partisi milletvekili olarakkamuyu bilgilendirme ve aydınlatma görevi kapsamında davacının siyasi eylem ve söylemleri hakkında kişisel değer yargılarını da katarak eleştiride bulunabileceğini değerlendirmiştir. İhtilafın odağındaki sözlerin davacının kişilik haklarını hedef almadığını, özle biçim arasındaki dengeyi koruduğunu, tartışılmasında kamusal yararı bulunan konuları ifade ettiğini, sert de olsa ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını değerlendiren Mahkemeye göre söz konusu ifadeler, davacının kişilik haklarına saldırı boyutuna ulaşmamıştır.
5. İlgili kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi), ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi "FETÖ’nün Kayseri’deki 1 numaralı başı" şeklindeki ifadenin somut olgu isnadı içerdiğini; başvurucunun bunu ispata elverişli delil dosyaya sunamadığını; davacının FETÖCÜ olduğuna dair bir soruşturmanın da mevcut olmadığını dikkate alarak başvurucunun 7.000 TL manevi tazminat ödemesine hükmetmiştir. Karar kesin niteliktedir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 23/3/2022 tarihinde öğrendikten sonra 15/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının hukuka ve Anayasa Mahkemesinin içtihadına aykırılık teşkil ettiğini, kendisinin ve davacının siyasetçi olduklarının, ifadelerin yerel seçim arifesinde sarf edildiğinin değerlendirmeye dahi alınmadığını ifade etmiştir. Üstelik başvuruya konu ifadelerin davacının sözlerine cevaben sarf edildiğini de vurgulayan başvurucu, sözlerinin siyasi eleştiri niteliğinde olduğunu ve siyasi ifadelerin ifade özgürlüğünden en geniş yararlanması gereken ifadeler olduğunu savunmuştur. İfadelerin kamuyu bilgilendirme ve eleştiri kapsamında kaldığını ileri süren başvurucu, adil yargılanma hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının, yargı mercilerinin kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerip içermediğinin dikkate alınarak inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu noktada müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü yönünden incelenmesi gereklidir.
12. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir ihtiyacı karşılayan orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile davacının Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 56-58). Şüphesiz ki bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2), § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Davacının kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu (3) [2. B.], B. No: 2015/1220, 18/7/2018, § 71 ),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
13. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucunun davacı hakkında kullandığı ifadeler sebebiyle aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, müdahalenin gerçekleşmesinin amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçenin Anayasa Mahkemesince yukarıda açıklanan kriterleri karşılayan ilgili ve yeterli bir gerekçe olup olmadığını davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sinan Baran [1. B.], B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 38).
14. 31/3/2019 tarihinde Türkiye'de yerel seçimler yapılmış olup seçim sonucunda, büyükşehir belediye başkanları, belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, muhtarlar ve ihtiyar heyetleri belirlenmiştir. İhtilafın merkezindeki sözler de milletvekili olan başvurucu tarafından bahsi geçen yerel seçimlerden yaklaşık iki hafta önce sarf edilmiştir. Sözlerin muhatabı ise iktidar partisinin önde gelen siyasetçilerinden olup aynı zamanda söz konusu yerel seçimde Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayıdır.
15. Başvurucunun, davacının 1/3/2019 tarihinde "ana muhalefet partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanması hâlinde 20 bin kişinin belediyede işe alınacağı; PKK ve DHKP-C'nin "Sana destek verdik, sen de bizi gör" diyeceklerini; insanların parklarında artık o militanlar olacak. Allah korusun, evine su parasını getiren tahsildarın militan olduğunu bir düşünün" şeklindeki açıklamasına cevaben ihtilaflı ifadeleri sarf ettiği anlaşılmaktadır. Yargılama sürecinde davacının bahsi geçen sözleri sarf etmediği yönünde bir iddiası yoktur. Davacı kendisinin Fetönün Kayseri'deki bir numaralı ismi gibi gösterilmesinin haksız bir saldırı teşkil ettiğini, 2011 yılı Ekim ayında Amerika Birleşik Devletleri'ne gerçekleştirilen ziyaret esnasında FETÖ terör örgütü ile ilgili resmî bir bilginin mevcut olmadığını; bazı sanıkların ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını, başvurucunun hakaret ve iftira suçunu işlediğini savunmaktadır. Bu doğrultuda Bölge Adliye Mahkemesi de "FETÖ’nün Kayseri’deki 1 numaralı başı" ifadesinin olgu isnadı olduğunu kabul etmiştir.
16. Oysa başvurucunun, davacının FETÖ/PDY'ci olduğu yönündeki iddiası değer yargısı niteliğindedir. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre başvurucu, ana muhalefet partisi milletvekili olarak olayların meydana geldiği tarihte başkentin belediye başkanı adayı olan davacının anılan örgüte yönelik geçmişteki yaklaşımını hedef almıştır. Açıklamasında bazı olgulara dayanan başvurucunun konuşmasında geçen ve davacı için kullandığı "Fetönün bir numaralı başı" ifadesinin somut bazı vakalara dayalı ispatlanması beklenmeyen değer yargısı niteliğinde ifadeler olduğu anlaşılmaktadır (kişilere yapılan FETÖ'cü yakıştırmasının bir değer yargısı oluşturduğuna ilişkin bkz. Haydar Akar [1. B.], B. No: 2019/2593, 15/3/2022, § 35; bir kimsenin devlet içerisindeki paralel yapılanmada sorumluluğu olduğunu iddia etmenin değer yargısı olduğuna ilişkin bkz. İbrahim Okur (2), §§ 24-27).
17. Ancak unutmamak gerekir ki bir açıklamanın ispatlanması beklenmeyen değer yargısından oluşması durumunda bile müdahalenin orantılılığı ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla desteklenmiyorsa değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut [2. B.], B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).O hâlde tespiti gereken hususlar, başvurucunun ifadeleriyle keyfî biçimde davacıyı hedef alıp almadığı, kullandığı söz ve ifadelerin sebepsiz bir kişisel bir saldırı oluşturup oluşturmadığıdır (Osman Palçik [1. B.], B. No: 2018/25073, 15/12/2020, § 40).
18. Başvurucunun açıklamalarının temelinde H.B. ile 22/3/2016 tarihinde yaptığı konuşmanın bulunduğu, H.B.nin aynı zamanda sanığı olduğu yargılama sürecinde de benzer ifadeleri mahkemeye sunmuş olduğu, H.B.nin bizzat davacı tarafından Pensilvanya'ya götürüldüğünü, davacı aracılığıyla F.G. ile tanıştığını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Pensilvanya'ya giden ekibin içindeki bazı şahısların önemli görevlere getirilmesine rağmen kendisinin yargılandığını ifade eden H.B.nin sözlerinden yola çıkan başvurucunun, FETÖ ile davacının yakın ilişkisine işaret ettiği görülmektedir. Buna dayanak olarak başvurucu yine Amerika Birleşik Devletleri'nde çektirildiği anlaşılan bir fotoğrafı da kamuoyuyla paylaşmaktadır. Başvurucu konuşmasının sonunda ise davacıya Pensilvanya'ya gidip gitmediğini, F.G.nin okullarını ziyaret edip etmediğini, H.B. gibi Kayseri'nin zengin iş insanlarını F.G. ile tanıştırıp tanıştırmadığını kamuya açıklaması için çağrı yapmaktadır. Bu noktada, başvurucunun tanık ve başka delillere dayalı ifadelerinin olgusal dayanaktan yoksun keyfî bir saldırı olduğunu söylemek mümkün görünmemiştir.
19. Toplumun tamamını ilgilendiren ve kamusal bir tartışmaya katkı sunduğu konusunda şüphe bulunmayan konularda oluşan rahatsızlıkların yüksek sesle dillendirilmesinin ancak düşüncelerin herhangi bir engelle karşılaşmadan açıklanabildiği demokratik rejimlerde mümkün olduğu unutulmamalıdır (Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, § 129). Üstelik başvuruya konu konuşmaların siyasi bir tartışma ekseninde söylendiği açıktır. Özellikle siyasetçilerin ve milletvekillerinin aralarında geçen tartışmalarda taraflar ifade özgürlüğünden çok daha geniş bir şekilde yararlanırlar. Zira siyasi tartışmaların serbestliği demokratik toplum idealinin merkezinde yer alan bir ilkedir. Seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple müdahale, eğer bir siyasetçinin ve özellikle muhalefet partisinin bir üyesinin ifade özgürlüğüne yönelik ise başvuruların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmektedir. Buna ilaveten mevcut başvuru konusu olaylar halka mal olmuş kişiler olarak hareket eden kamusal ilginin odağındaki siyasetçiler arasında geçtiği için kabul edilebilir eleştiri sınırları sıradan bir kimse ile karşılaştırıldığında daha geniştir (Bilal Uçar [1. B.], B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 19; Mustafa Hidayet Vahapoğlu [1. B.], B. No: 2019/19608, 22/2/2022, § 40; Kemal Kılıçdaroğlu, § 61; Nihat Zeybekci, § 38).
20. Kullanılan dil ve üslup muhatabı açısından rahatsız edici olsa dahi Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan, toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü; sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2) [2. B.], B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102).
21. Bölge Adliye Mahkemesi somut olayda başvuruya konu ifadelerin kullanıldığı dönemdeki koşullarını, ifadenin bağlamını, başvurucunun konuşmasının tamamını ve başvurucu ile davacının toplumsal konumunu tartışmadan başvurucunun davacı hakkındaki ifadelerinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği sonucuna varmış ve başvurucuyu tazminata mahkûm etmiştir. Bu sebeple Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucu aleyhine manevi tazminata hükmetmesi bakımından ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez. Sonuç olarak yargı mercilerinin başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurduklarından bahsedilemeyeceği değerlendirilmiştir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 50.000 TL manevi ve 17.125,18 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine, maddi tazminata ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesine (E.2021/1624, K.2022/445) iletilmek üzere Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2019/998, K.2021/584) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.