logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Okan Günel [1.B.], B. No: 2022/39704, 7/1/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OKAN GÜNEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/39704)

 

Karar Tarihi: 7/1/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Okan GÜNEL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, adli kontrol tedbirine dayalı tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, haksız arama nedeniyle özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Avukat olan başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yürütülmüştür.

3. Soruşturma kapsamında 5/5/2017 tarihinde başvurucunun işyerinde ve evinde arama yapılmıştır. Yapılan aramalar neticesinde başvurucuya ait cep telefonuna, bilgisayara, flaş belleğe,bilgisayar kasasına el konulmuştur.

4. Başvurucu, soruşturma kapsamında 3/5/2017 tarihinde gözaltına alınmış, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 5/5/2017 tarihli kararı ile adli kontrol altına (yurt dışına çıkmama ve haftanın üç günü karakolda imza atma şeklinde) alınarak serbest bırakılmıştır.

5. Soruşturma sonucunda başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karar 26/1/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

6. Bilgisayar kasası haricindeki diğer el konulan eşyalar 20/2/2018 tarihinde başvurucuyaiade edilmiştir.

7. Başvurucu kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleşmesinden sonra koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası açmıştır. Başvurucu, dilekçesinde bir müvekkilinin ceza soruşturması evresindeki işlerini takip etmek üzere Ankara Emniyet Müdürlüğüne gittiği sırada gözaltına alındığını, haksız olarak gözaltına alınması nedeniyle müvekkilinin ceza soruşturması evresindeki işlerini takip edemediğini, bu nedenle 2.000 TL maddikazanç kaybına uğradığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca yaşadığı bu süreçte pek çok müvekkilini ve alabileceği işi kaybettiğini, en az 10.000 TL maddi zarara uğradığını belirtmiştir. Başvurucu; adli kontrol tedbiri kapsamındapolis merkezine arabayla gittiğini, yol masraflarının maddi zarar olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu; avukatlık mesleğini icra ederken kullanmak zorunda olduğu araç gereçlerine el konulduğunu, bu araç gereçlere ikame olarak yeni araç gereçler edinmek zorunda kaldığını ve bu suretle zarar uğradığını ileri sürmüştür. Ayrıca evinin ve işyerinin haksız olarak arandığını, yapılan aramalara apartman görevlilerinin de eşlik ettiğini, komşularına bir suçluymuş gibi lanse edildiğini, bu suretle özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu sonuç olarak haksız gözaltı, arama, elkoyma ve adli kontrol tedbiri nedeniyle uğradığı zarar için 17.400 TL maddi ve 35.000 TL manevi olmak üzere toplam 52.400 TL tazminat ödenmesini talep etmiştir.

8. Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun maddi zararına ilişkin bilirkişi raporu aldırılmasına karar vermiştir. 16/1/2019 tarihinde bilirkişi raporu dava dosyasına sunulmuştur. Raporda; iade edilmeyen bilgisayar kasasının rayiç bedelinin 850 TL,imza vermek için yapılan yol masrafının469,93 TL, gözaltında kalınan süredeki kazanç kaybının ise 600 TL olduğu (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde soruşturma evresinde takip edilen işler için belirlenen vekâlet ücreti) belirtilmiştir.

9. Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi 24/9/2020 tarihinde başvurucuya üç günlük gözaltı için 450 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Maddi tazminat kapsamında ise Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre gözaltı tarihi itibarıyla başvurucunun gelirinin asgari ücret üzerinden tespit edilmesi gerektiği belirtilmiş, başvurucunun üç günlük gözaltı için uğradığı maddi zararın toplam 140,41 TL olduğu tespit edilmiştir. Başvurucuya iade edilmeyen bilgisayar kasası nedeniyle de 850 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Mahkeme başvurucunun mahrum kaldığını iddia ettiği muhtemel kazancın ve imza yükümlülüğü için adli makamlara başvuru için yaptığı giderin ise 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinde düzenleme altına alınan tazminat kapsamı içinde olmadığını belirtmiştir.

10. Başvurucu bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde başvurucu; müvekkilinin ceza soruşturması evresindeki işlerini takip etmek üzere Ankara Emniyet Müdürlüğüne gitttiği sırada gözaltına alındığını, bilirkişi raporunda bu nedenle uğradığı zararın 600 TL olarak belirlendiğini, ortada açık ve belirli bir zararın söz konusu olduğunu, haksız olarak gözaltına alınmamış olsaydı başladığı işi tamamlayarak bunun ücretini alacağını, bu hususun muhtemel kazanç olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürmüştür.

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 25/2/2022 tarihinde ağır Ceza Mahkemesinin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

12. Başvurucu, nihai kararı 18/3/2022 tarihinde öğrendiğini beyan ederek 18/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu, haksız olarak uygulanan gözaltı tedbiri nedeniyle hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık); ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü şartları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne katılmadığını belirtmiş ve ihlal iddialarını yinelemiştir.

16. Başvurucunun şikâyetinin özü uygulanan yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuka aykırı olduğundan bahisle açtığı tazminat davasında hükmedilen tazminatın yetersizliğine ilişkin olduğundan iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak ([GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023) kararıyla haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettikten sonra yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurularda başvuru yollarının tüketilmiş kabul edilebilmesi için yalnızca 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir tazminat davasının açılmasının yeterli olacağı sonucuna varmıştır. Zira bu hükümle yakalama, gözaltı ve tutuklamanın daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararıyla hukuka aykırı hâle geldiğinin kabul edildiği, dolayısıyla 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca açılan tazminat davalarının Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilmiştir. Bu çerçevede bu bent kapsamında açılan davalarda hukuka aykırılık kanun gereğince kabul edildiğinden ağır ceza mahkemesince bu bende dayanılarak tazminat ödenmesi durumunda Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (Gülseren Çıtak, §§ 36-39).

19. Derece mahkemelerinin tazminat için somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından düşük olması tek başına Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığını değerlendirirken somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerekir (M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 48).

20. Bunun yanında manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren derece mahkemesinin karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır. Anayasa Mahkemesince yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın meydana geliş tarzı, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır (Siyami Hıdıroğlu [GK], B. No: 2018/11489, 11/1/2024, § 35).

21. Yargıtay içtihatlarına göre maddi zarar, zarara uğrayanın mevcut mal varlığı ile uygulanan koruma tedbiri olmasaydı bu mal varlığının olacağı hâl arasındaki farktan ibarettir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/11/2015 tarihli ve E.2014/12-123, 2015/380 sayılı kararı). Maddi zarar, mal varlığında meydana gelen fiilî azalma şeklinde ortaya çıkabileceği gibi yoksun kalınan kâr şeklinde de oluşabilir. Öte yandan ihlal ile zarar arasında nedensellik bağı bulunması gerekir. İhlal ile zarar arasındaki illiyet bağının açık olmaması, illiyet bağının belirsiz veya spekülatif olduğu hâllerde maddi tazminata hükmedilmeyecektir. Hükmedilecek tazminat miktarının her zaman maddi zarara eşit olması gerekmez. Başvurucu lehine uygun bir tazminata hükmedilebilmesi de yeterli olabilir. Maddi tazminatın belirlenmesinde derece mahkemelerinin daha iyi konumda oldukları açıktır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemesinde açıkça dayanaktan yoksun veya keyfî olduğu anlaşılmadıkça yetkili mahkemelerin maddi tazminat konusundaki takdirine müdahalesi söz konusu olamaz.

22. Somut başvuruda Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ihlal tespiti yapılmış ve bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olduğundan inceleme, hükmedilen tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır.

23. Başvurucu; bir müvekkilinin ceza soruşturması evresindeki işlerini takip etmek üzere Ankara Emniyet Müdürlüğüne gittiği sırada gözaltına alındığını, haksız olarak gözaltına alınması nedeniyle müvekkilinin ceza soruşturması evresindeki işlerini takip edemediğini, bu nedenle 2.000 TL maddi kazanç kaybına uğradığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca yaşadığı bu süreçte pek çok müvekkilini ve alabileceği işi kaybettiğini, en az 10.000 TL maddi zarara uğradığını belirtmiştir.

24. Başvurucu, gözaltında kaldığı süre zarfındaki kazanç kaybını değil müdafiliğini üstleneceği müvekkilinin işini yapamadığından dolayı ve münferit bu iş bakımından kazanç kaybını talep etmiştir.

25. Ağır Ceza Mahkemesi SGK kayıtlarına göre gözaltı tarihi itibarıyla davacının gelirinin asgari ücret üzerinden tespiti gerektiğini belirtmiş, bu kapsamda üç günlük gözaltı tedbiri nedeniyle başvurucunun uğradığı maddi zararı 140,41 TL olarak belirlemiştir. Başvurucunun mahrum kaldığını iddia ettiği muhtemel kazancın ise 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesindeki tazminat kapsamı içinde olmadığını değerlendirmiştir. Ağır Ceza Mahkemesince maddi tazminatın bu şekilde belirlenmesinin keyfî olduğu, açık ve bariz takdir hatası içerdiği söylenemeyecektir. Ağır Ceza Mahkemesince toplanan deliller doğrultusunda belirlenen maddi tazminat miktarının davanın koşullarında yetersiz olmadığı görülmektedir.

26. Ceza Mahkemesince ödenmesine karar verilen 450 TL manevi tazminat ise somut olayın koşullarında ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde değerlendirildiğinde -tazminata karar veren yargı merciinin karar verdiği tarih itibarıyla- Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesine karar verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre düşüktür (Anayasa Mahkemesinin gözaltının hukukiliği ile ilgili iddialarda bir günlük gözaltı süresi için ödenmesine karar verdiği tazminat miktarı yargı merciinin karar tarihi olan 2020 yılı için asgari 600 TL, 2024 yılı için ise 2.970 TL’dir). Ceza Mahkemesince hükmedilen tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte somut olayın şartlarında ödenmesine hükmedilen miktarın düşük olduğu anlaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak aynı maddenin dokuzuncu fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu; hakkında haksız olarak uygulanan adli kontrol tedbirinden dolayı uğradığı zararın tazmin edilmesine ilişkin talebinin reddedildiğini, bu konudaki iddiaları hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, zararının karşılanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Anayasa Mahkemesi; Yahya Çevik (B. No: 2018/15454, 17/11/2021) başvurusunda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde imza atmak suretiyle adli kontrol altında kalma nedeniyle oluştuğu iddia edilen zararlara karşılık açık bir yasal dayanağın bulunmadığını, kanun tarafından açıkça veya dolaylı olarak kabul edilmiş bir hakkın varlığından söz edilemeyeceğini, yargısal uygulamaların da söz konusu taleplere ilişkin olarak savunulabilir medeni nitelikte bir hakkın kabul edilmesine dayanak oluşturabilecek ve imkân verecek düzeyde olmadığını belirterek adil yargılanma hakkı açısından konu bakımından yetkisizlik kararı vermiştir (Yahya Çevik, §§ 28-43). Somut başvuru yönünden anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Özel Hayata Saygı ve Konut Dokunulmazlığı Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucu; ev ve işyerinin haksız bir şekilde arandığını, bu aramaya apartman görevlilerinin ve baro temsilcilerinin de eşlik ettiğini, ev ve iş yerinin detaylı arandığını, yabancı kişilerin evinin her odasına girmesine sebep olunduğunu belirterek özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Başvurucunun bu iddiaları özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı hakları kapsamında incelenecektir. Başvurucunun iddialarının hem hukuka aykırı arama hem de ölçüsüz aramaya ilişkin olduğu değerlendirilmiş ve bu iki iddianın ayrı ayrı incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Hukuka Aykırı Arama İddiası Yönünden

33. Anayasa Mahkemesi Mehmet Cengiz ve Rıdvan Cengiz (B. No: 2019/21704, 20/9/2023) kararında, arama işleminin hukuki olmaması nedeniyle özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiği iddiası bakımından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun aynı maddenin (1) numaralı fıkrasının (i) bendi uyarınca hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen kişilere tanınan bir yol olduğunu, ilgili Yargıtay kararına da değinerek belirtmiştir. Bu kararda, söz konusu tazminat yolunun Anayasa Mahkemesine başvurmadan önce tüketilmesi gereken etkili bir başvuru yolu olmadığını ifade etmiş ve hukuka uygun olmayan arama kararına dayalı ihlal iddialarını başvurucular hakkında yürütülen ceza yargılaması sonrasında yapılan bireysel başvuruda incelemiştir (Mehmet Cengiz ve Rıdvan Cengiz, §§ 28-31, 65).

34. Başvurunun bu kısmında süre aşımı nedeniyle kabul edilemezlik durumunun söz konusu olup olmadığının belirlenmesi gerekir. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Bu sadece başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yollarının dikkate alınmasına olanak sunar. Zira bir başvurucunun şikâyetlerine ilişkin etkili bir telafi kabiliyetini haiz olmayan yollara uygunsuz veya hatalı görülebilecek başvurular yapmasının bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır (S.K. [GK], B. No: 2018/24280, 17/3/2021, § 48).

35. Yukarıda da ifade edildiği üzere 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolu arama kararının ölçüsüz şekilde gerçekleştirilmesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararların telafisine imkân veren bir yol olup arama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararların telafisi bakımından ise etkili bir başvuru yolu değildir (Mehmet Cengiz ve Rıdvan Cengiz, §§ 64, 65).

36. Bu durumda, hukuka aykırı arama işlemine ilişkin özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine dair şikâyetlerin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ile birlikte ileri sürülmesi hâlinde, arama işlemine esas teşkil eden isnada ilişkin mahkûmiyetle sonuçlanan yargılama sonucunda verilen nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekmektedir. Arama işlemine esas teşkil eden isnada ilişkin soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına ya da yargılama neticesinde beraate karar verilmesi hâlinde ise söz konusu bu yargısal yollar neticesinde verilen nihai kararların öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulmalıdır (Hatice Özyar Karataş, B. No: 2022/5325, 6/6/2024, § 24).

37. Bu bilgiler ışığında ve etkili olmayan bir yargısal yola başvurulmasının bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağı dikkate alındığında somut başvurudaki özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiği iddiası yönünden süre aşımı bulunduğu değerlendirilmiştir. Zira başvurucu, hakkındaki soruşturma kapsamında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararının öğrenmesinden itibaren otuz gün içinde değil hukuka aykırı arama işlemi nedeniyle yaşanan hak ihlali bakımından etkili bir giderim imkânı sunmayan 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettikten sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Ölçüsüz Arama İddiası Yönünden

39. Yukarıda da belirtildiği üzere 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde arama tedbiri yönünden öngörülen tazminat yolu yalnızca aramanın ölçüsüz uygulanması hâline ilişkindir. Arama kararlarının hukuka aykırılığına ilişkin şikâyetler yönünden anılan yolda bir değerlendirme yapılmamaktadır (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 90). Dolayısıyla arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirildiği iddiası bakımından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde öngörülen tazminat yolunun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu görülmektedir. Bunun sonucu olarak arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapılabilmesi için, tazminat davasında arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirildiği iddiası dile getirilmek suretiyle anılan yolun tüketilmesi gerekir.

40. Başvurucu bireysel başvuru dilekçesinde, ev ve iş yerinin detaylı arandığını, yabancı kişilerin evinin her odasına girmesine sebep olunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucunun bu iddialarının arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirildiğine ilişkin olduğu görülmektedir.

41. Ancak başvurucu tazminat davası ve istinaf dilekçesinde arama kararının ölçüsüz gerçekleştirdiğine ilişkin bir iddiada bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun anılan tazminat yolunu usulüne uygun bir şekilde tükettiği söylenemeyecektir.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşullar incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

43. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, miktar belirtmeden maddi zararının karşılanmasını ve 60.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

44. Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

45. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikayetin hukuka aykırı arama iddiası yönünden süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikayetin ölçüsüz arama iddiası yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/331, K.2020/260) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 664,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Okan Günel [1.B.], B. No: 2022/39704, 7/1/2025, § …)
   
Başvuru Adı OKAN GÜNEL
Başvuru No 2022/39704
Başvuru Tarihi 18/4/2022
Karar Tarihi 7/1/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, adli kontrol tedbirine dayalı tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, haksız arama nedeniyle özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Konu Bakımından Yetkisizlik
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Aile konutu Süre Aşımı
Konut dokunulmazlığı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi