|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Yusuf KARABULAK
|
|
Başvurucu
|
:
|
Gökhan BABA
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde Seydikemer-Eşen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) nitelikli kasten öldürme ve nitelikli yağma suçlarından hükümlü olarak bulunmaktadır.
3. Başvurucu; Sözcü gazetesinde (gazete) köşe yazarlığı yapan gazeteci E.Ç.'ye ceza infaz kurumunda devam eden açlık grevine, Ceza İnfaz Kurumunun koronavirüs (COVID-19) tedbirleri kapsamındaki uygulamasına yönelik düşüncelerini içeren bir mektup yazmıştır. Mektupta, aynı koğuşta birlikte kaldığı arkadaşının iki kardeşinin trafik kazası geçirdiğini, kazaya karışanlardan birinin vefat ettiğini, diğerinin ise hastaneye kaldırıldığını ve üç gün sonra vefat ettiğini belirtmiştir. Arkadaşının her iki cenaze için gideceği yerin 30-40 km mesafede olmasına karşın cenazeye katılmak üzere izin verilmesine yönelik taleplerinin ise COVID-19 tedbirleri sebebiyle reddedildiğinden bahsetmiştir. Bununla birlikte binlerce insanın futbol müsabakalarında, açılış törenlerinde, parti mitinglerinde ve sinemalarda bir arada bulunabildiğine değinmiştir. Son olarak Ceza İnfaz Kurumunda bu tür sıkıntılarla uğraşan mahkûmların psiko-sosyal olarak hasta hâle geldiğini, "kuzu ile dost olan kurtların" bir telefonla tahliye edildiğini, "hoca seven damatların" tahliye olduğunu, "halkın garip çocuklarının" cehaletle işlediği suçlar sebebiyle "içeride çürüdüğünü" belirten düşüncelerine yer vermiştir.
4. Başvurucu bu mektubu belgegeçer yoluyla göndermek istemiştir. Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu söz konusu mektubu incelemiş ve Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna (Disiplin Kurulu) sunulmasına karar vermiştir.
5. Disiplin Kurulu incelemesinin sonunda, söz konusu belgegeçerin içeriğinde kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri barındırdığı gerekçesiyle belgegeçerin ilgilisine gönderilmeyerek başvurucuya iade edilmesine karar vermiştir.
6. Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı Fethiye İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Dilekçesinde, itirazını sözlü yapmak istediği yönünde beyanda bulunarak söz konusu Disiplin Kurulu kararına yönelik herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir. Hâkimlik 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 29/3/2020 tarihli ve 31083 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Yönetmelik'in 105. maddesine değinmiştir. Bu doğrultuda hükümlülerin mektubunun ''sakıncalı'' olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunda kullanılacak beş kriter sayılmıştır. Bu kriterlere göre, mektubun; kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren içerikli olmaması, görevlileri hedef gösteren içerikte olmaması, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan içerikli olmaması, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri içermemesi ve tehdit ve hakaret barındırmaması gerektiği belirtilmiştir. Sayılan beş kriterden en az birine aykırılığın bulunması durumunda ise mektubun ''sakıncalı mektup'' olarak kabul edileceği vurgulanmıştır. Bu bağlamda yaptığı değerlendirme sonucunda Hâkimlik, başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Somut olayda ceza infaz kurumu idaresince hükümlünün mektubunun sakıncalı ifadeler içerdiği iddia edilmiş olup Seydikemer-Eşen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun 28/01/2022 tarih 2022/43 Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla hükümlü tarafından yapılan itirazın reddine karar vermek gerekmiş[tir]."
7. Başvurucu, Hâkimlik kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) Hâkimliğin kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek itirazı reddetmiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 1/4/2022 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 20/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyonca, adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda birlikte aynı koğuşta kaldığı arkadaşının yaşadığı mağduriyete ilişkin düşüncelerini yazdığı metnin kurum görevlilerince gönderilmediğini, haberleşme ve düşünceyi açıklama hürriyetinin engellendiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, itirazlarını sözlü olarak mahkemede sunma imkânı verilmeksizin şikâyetinin reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yazılı belgelerin bir başkasına verilmesi, iletilmesi ve bastırılması özgürlüğü ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle mevcut koşullar altında Mektup Okuma Komisyonu kararına konu edilen başvurucunun bir gazeteciye yazdığı mektubun başvurucunun beyanına göre uygulamada yaşanan bir mağduriyete ilişkin olduğu, bu yönüyle başvurucunun iletişim kurmasını sağlayan bir materyal özelliğini taşımadığı anlaşılmış ve başvurucunun haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine dair şikâyetinin de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Başka bir deyişle başvurucunun şikâyetleri haberleşmenin engellenmesine değil mektupta kullandığı ifadeler nedeniyle mektubun alıkonulmasına ilişkindir. Sonuç olarak mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ramazan Yılmaz [2. B.], B. No: 2021/28901, 4/2/2025, § 13; Şeyhmus Ablak [1. B.], B. No: 2019/14529, 30/3/2023, § 22).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Başvuruya konu mektubun Ceza İnfaz Kurumu dışına gönderilmesinin engellenmesi ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir. Anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ...gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
15. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; hükümlü ve tutuklulara uygulanan kısıtlamalar bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. Harun Ağsakallı [2. B.], B. No: 2019/17656, 11/5/2023, § 16).
16. Somut olayda başvurucu, bir gazeteciye mektup göndermek istemiştir. Disiplin Kurulu, söz konusu mektubun içeriğinde kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri barındırdığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Hâkimlik ise gerekçeli kararında mektubun içeriğine yönelik herhangi bir değerlendirmeye yer vermeksizin Disiplin Kurulu kararındaki sonucun yerinde olduğuna karar vermiştir. Mahkeme de Hâkimlik kararını hukuka uygun bulmuştur.
17. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
18. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
19. Ceza infaz kurumlarınca mahpusların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin takdir payı içinde kalıp kalmadığı ve esas itibarıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı müdahalenin gerekçesine bakılarak anlaşılabilir. Dolayısıyla mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde kişi veya kuruluşları paniğe yönelten yalan ve yanlış bilgileri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed [2. B.], B. No: 2013/7363, 16/4/2015, § 80; idare ve yargı mercilerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 73; yargı mercilerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir karar için bkz. Ahmet Temiz (6) [2. B.], B. No: 2014/10213, 1/2/2017, §§ 39-44).
20. Somut olayda Disiplin Kurulu ve Hâkimlik kararlarında; gönderen, muhatap ve içerik gözetilerek başvuruya konu mektup içeriğinde yer alan hangi sözlerin kişi veya kuruluşları paniğe yönelten yalan ve yanlış beyanlar içerdiği belirtilmeden mektubun tamamının sakıncalı olduğuna karar verilmiştir. Bu tespiti yapan kararı denetleyen itiraz makamının kararında da söz konusu dokümanın neden sakıncalı olduğu dokümanın içeriğiyle ilişkilendirerek gerekçelendirilmemiştir.
21. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3) [1. B.], B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Sonuç olarak somut olayda Disiplin Kurulu ve Hâkimlik, başvurucunun göndermek istediği dokümanın gönderilmemesinin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvuru konusu dokümanın gönderilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun açıklanamadığı değerlendirilmiştir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Fethiye İnfaz Hâkimliğine (E.2022/547, K.2022/695) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/9/2025tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.