|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
DİJVAR NESRİ İSMAİL BAŞVURUSU (2)
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/50323)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 29/7/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
|
Başvurucu
|
:
|
Dijvar Nesri İSMAİL
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda yapılan aramada ele geçen dokümanların içeriği nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, olay tarihinde devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan hükümlü olarak Afyonkarahisar 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Başvurucunun barındığı Ceza İnfaz Kurumunda 22/12/2021 tarihinde kısmi bir arama yapılmıştır. Başvurucunun koğuşunda yapılan arama sonucunda iki adet ajanda ele geçirilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu görevlileri tarafından 23/12/2021 tarihinde tanzim edilen tutanakta iki adet ajandanın dolabın üzerinde gizlenmemiş bir vaziyette ele geçirildiği belirtilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından ele geçirilen ajandalar, incelenmek üzere mektup okuma komisyonuna gönderilmiştir. Mektup okuma komisyonu tarafından yapılan inceleme sonucunda 10/1/2022 tarihinde bir tutanak düzenlenmiştir. Tutanak şu şekildedir:
"Mavi renkli defterde; 9/2/2020 tarihinde 17/11/2021 tarihleri arasında kendi el yazısı ile Kürtçe olarak yazdığı günlüğün içerisinde ağırlıklı olarak televizyonda bahsedilen PKK'nın haberleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; PKK terör örgütüne yapmış olduğu operasyonları not almıştır. Ayrıca telefon numaraları ve adresler bulunmaktadır.
Yeşil renkli defterde ise; felsefe ve mitoloji konulardan, ekonomik terimlerden, ulus devlet anlayışından, sosyalizm ve kapitalizm gibi konulardan bahsedilmiştir. Ayrıca [A.Ö.]'ın yaptıklarını kürtlerin var olup olmama mücadelesi olarak belirtmiş.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarından itibaren günümüze kadar iktidarın kürtlere soykırım ve asimülasyon yaptığı anlatılmıştır. Bahsedilen metinlerde Devleti küçümseyen ve aşağılayan ifadeler geçmektedir."
4. Ceza İnfaz Kurumu idaresi, başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmış ve savunmasına başvurmuştur. Başvurucu savunmasında, ele geçirilen ajandaların kendisine ait olduğunu, ajanda içeriklerinin bazı kitaplardan ve haberlerden aldığı notlardan oluştuğunu şayet sakıncalı bir bölüm varsa bu bölümlerin çıkartılarak ajandaların kendisine teslim edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine disiplin soruşturması kapsamında iki hükümlünün tanık olarak beyanına başvurulmuştur. Tanık olarak ifadesine başvurulan hükümlüler, söz konusu ajandaların başvurucuya ait olduğunu ancak içerikleri hakkında herhangi bir bilgilerinin bulunmadığını ifade etmiştir.
5. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinde düzenlenen suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 13 gün hücreye koyma disiplin cezası verilmesine 24/1/2022 tarihinde karar vermiştir. Disiplin Kurulu gerekçesinde şu hususları belirtmiştir:
"Ceza İnfaz kurumumuzda 22.12.2021 tarihinde saat 18:00 sularında A Blok A-14 odasında yapılan kısmi aramada H/T Dijvar Nesri İSMAİL'a ait eşya dolabının üzerinde yeşil ve mavi renkde defter tespit edilmiştir. Defterler incelenmek üzere el konulup mektup okuma komisyonuna teslim edilmiştir. Mektup okuma birimi tarafından düzenlenen raporda; 'Televizyonda bahsedilen PKK haberleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin PKK terör örgütüne yapmış olduğu operasyonları not almıştır. Ayrıca [A.Ö.]’ın yaptıklarını kürtlerin var olup olmama mücadelesi olarak belirtmiştir..' tanzim edilmiş rapordan anlaşılmış olmakla adı geçen hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı Dijvar Nesri İSMAİL’in sözlü savunmasında; Defterlerin kendisine ait olduğunu kabul ettiği, defterlerde yazanların kitaplardan ve haberlerden duyduklarını not aldığını söylemiştir. Defter de bulunan notların arasında Özgürlük Sosyolojisi isimli yasaklı kitaptan da notlar olduğunu beyan etmiştir. Defterleri kendisinden başka kimsenin okumadığını ve içeriği hakkında kimseyle birşey konuşmadığı anlaşılmıştır. Kurum Mektup Okuma Komisyonu Raporu; Ağırlıklı olarak televizyonda bahsedilen PKK’nın haberleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin PKK terör örgütüne yapmış olduğu operasyonları not almıştır. Ayrıca [A.Ö.]’ın yaptıklarını kürtlerin var olup olmama mücadelesi olarak belirtmiştir. Rapor doğrultusunda PKK faaliyetlerini ceza infaz kurumunda da devam ettirilmeye yönelik olabileceği, kurumumuzda güvenlik zafiyetine neden olabileceği ve bu eylemi ile kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinin görüldüğü ve bu eyleminden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılmasının gerektiği düşünülmektedir. Bahsi geçen defterlerden alınan fotoğraflarda; 'TC'nin kültür kırım politikasının özünü anlamak açısından 1925'te geliştirilen Şark Islahat Planı kapsamında hazırlanan bir gizli belgede yer alan şu cümleler; kıyafetin, şarkıların, oyunların, düğün ve toplum gelenek ve göreneklerine bağlayan bağlar olduğu unutulmamalıdır. Özetle dillerini adetlerini Türk yapmak...... Önemli bir görevdir. 've diğer fotoğrafta ise; 'Öz yönetim kendi toplumsal doğasındaki erki; düzenleme ve denetlemeyi, böylece toplumun sürekliliğini besleyip, korunmasına karşılık; yabancı yönetim kendini iktidar olarak (doğallaştırıp) ilgili toplumun baştan çıkarılmasını (beynini koparmasını) böylelikle kendisi için bir sömürge olarak yönetilmesini mümkün kılar. Öz yönetimden yoksun kalmış bir toplum sömürge olmaktan kurtulamayacağı gibi bunun doğal sonucu olarak asimilasyon ve soykırımla süreç içinde yok olması kaçınılmazdır.' şeklinde ifadeler kullanılmıştır.
Hükümlü Dijvar Nesri İsmail’e ait olan defterde bulunan notlar içerisinde yer alan '[A.Ö.]’ın yaptıklarını kürtlerin var olup olmama mücadelesi olarak belirttiği, bu şekliyle suçu ve suçluyu överek meşrulaştırmaya çalıştığı, 'TC'nin kültür kırım politikasının özünü anlamak açısından 1925'te geliştirilen Şark Islahat Planı kapsamında hazırlanan bir gizli belgede yer alan şu cümleler; kıyafetin, şarkıların, oyunların, düğün ve toplum gelenek ve göreneklerine bağlayan bağlar olduğu unutulmamalıdır. Özetle dillerini adetlerini Türk yapmak...... Önemli bir görevdir.' ifadeler kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef alan sözler sarf ettiği, 'Öz yönetimden yoksun kalmış bir toplum sömürge olmaktan kurtulamayacağı gibi bunun doğal sonucu olarak asimilasyon ve soykırımla süreç içinde yok olması kaçınılmazdır.' yine Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef alarak sözde, Türkiye Cumhuriyeti'nin Sömürge, Asimilasyon ve Soykırım Yaptığını ifade etmiştir. Ayrıca sözlü savunmasında Özgürlük Sosyolojisi isimli yasaklı kitaptan da notlar olduğunu beyan etmiştir." Rapor doğrultusunda bir bütün halinde irdelenen dosya kapsamında, PKK faaliyetlerini ceza infaz kurumunda da devam ettirilmeye çalışıldığı, ilgili notların umuma açık alanda teşhir etmeye yönelik şekilde bulunduğu, bu şekliyle kurumumuzda güvenlik zafiyetine neden olabileceği ve bu eylem ile kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinin görüldüğü ve bu eyleminden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılmasının gerektiği düşünülmektedir."
6. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Afyonkarahisar İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde hakkında verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca söz konusu ajandaları yıllardır yanında bulundurduğunu, barınmış olduğu ceza infaz kurumlarında söz konusu ajandaların kendisinden alınarak incelendiğini ve geri verildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca Ceza İnfaz Kurumunda da ajandalarının incelenerek kendisine teslim edildiğini şayet sakıncalı bir bölüm içerseydi yapılan incelemelerde ajandalarına el konulacağını ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak söz konusu ajandaların elbise dolabının içinden alındığını, aramalar sırasında dolap üzerinden alındığına yönelik tespitin doğru olmadığını, gerçeğe aykırı şekilde tutanak tanzim edildiğini iddia etmiştir.
7. İnfaz Hâkimliği tarafından 8/2/2022 tarihinde duruşma gerçekleştirilmiştir. Duruşmada başvurucu, nakil olarak geldiği ve bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda bu ajandaların incelenerek kendisine iade edildiğine dair itirazlarını yinelemiştir. Başvurucu ayrıca ajandaları umumi bir yerde bırakmadığını, kimseyle paylaşmadığını ifade etmiştir.
8. Başvurucunun şikâyetini İnfaz Hâkimliği 9/2/2022 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında; aramaya ilişkin tutanak, soruşturmaya konu defter örneği, başvurucunun savunmaları, soruşturma raporu ve başvurucunun şikâyet dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde, başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesinde isabetsizlik bulunmadığını belirtmiştir.
9. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı şikâyet yolunda dile getirdiği benzer iddialar ile itiraz kanun yoluna başvurmuştur. Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) İnfaz Hâkimliği kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle anılan itirazı 29/3/2022 tarihinde reddetmiştir.
10. Başvurucu, nihai kararı 4/4/2022 tarihinde öğrendikten sonra 7/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından ele geçirilen ajandalardaki içerikler nedeniyle hakkında disiplin cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca söz konusu ajandaların on yılı aşkındır yanında olduğunu, nakil olarak geldiği ve bulunduğu ceza infaz kurumlarında ajanda içeriklerinde yapılan incelemeler neticesinde kendisine iade edildiğini, daha önce sakınca görülmeyen ifadelerin daha sonradan sakıncalı görülerek hakkında disiplin cezası verildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca ajandadaki içeriklerin cımbızlanarak değerlendirildiğini, yazıların bir bütün olarak değerlendirilmediğini de belirtmiştir. Başvurucu son olarak anılan ajandaların aramalar sırasında elbise dolabının içinden alındığını, teşhir edecek şekilde dolabın üzerinde bulunmadığını iddia etmiştir.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun ifade hürriyetinin ihlal edilip edilmediği noktasında Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
14. Ceza İnfaz Kurumundaki koğuşunda yapılan aramada ele geçirilen ajandadaki içerikler nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2) [1. B.], B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26; Beyar Uğurlu [2. B.], B. No: 2019/25673, 25/1/2024, § 12).
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu ajandaların içerikleri nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini teşkil edecektir. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
17. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
18. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
19. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
20. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun'un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir [2. B.], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun bulundurduğu dokümanların kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
21. Eldeki başvuruda Disiplin Kurulu; ele geçirilen ajandaların içeriklerinde terör örgütünün faaliyetlerini devam ettirmeye yönelik ifadeler bulunduğu, bu durumun Ceza İnfaz Kurumunda zafiyete neden olabileceği gerekçeleriyle başvurucuya 13 gün hücreye koyma cezası vermiştir. Disiplin Kurulu kararında ayrıca yapılan aramada ajandaların umuma açık alanda teşhir edilir şekilde bulunduğunu belirtmiştir. Disiplin Kurulu tarafından yapılan bu tespite başvurucu, İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet ve Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz başvurularında karşı çıkmıştır. Yargı mercileri, başvurucunun itirazlarını reddetmiştir.
22. Olay tarihinde başvurucu Ceza İnfaz Kurumunda terör suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucunun bulunduğu suç grubu da gözönüne alındığında ceza infaz kurumlarında düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması hususunda devletin takdir hakkının daha geniş yorumlanması gerektiği açıktır (benzer yönde değerlendirme için bkz. Aydın Akış [2. B.], B. No: 2021/35485, 26/3/2025, § 20).
23. Başvurucunun cezasını infaz ettiği koğuşunda yukarıda bahsi geçen dokümanları bulundurduğu hususunda bir şüphe yoktur. Söz konusu dokümanların PKK terör örgütüne ilişkin basında çıkan haberler ile aynı örgüte yapılan operasyonlara ilişkin bilgi içeren notlar olması (bkz. § 5), başvurucunun PKK terör örgütüyle bağlantılı suçtan mahkûm olduğu da dikkate alındığında, ceza infaz kurumunun düzen ve disiplini açısından elbette sakınca teşkil edebilir. Ayrıca başvurucunun ıslahı açısından da disiplin cezasına konu dokümanların olumsuz bir etkiye sahip olacağı açıktır. Nitekim, idare ve yargı makamları da ele geçen dokümanları dikkatli şekilde incelemiş ve kararlarında disiplin suçuna konu içeriklere de yer vererek bu durumun Ceza İnfaz Kurumunun güvenliğini ve düzenini bozmaya elverişli olduğu sonucuna ulaşmıştır.
24. Terörle bağlantılı suçlardan tutuklu ya da hükümlü olan kişilerin bu nitelikteki dokümanları bulundurmasının ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozabileceği ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyebileceği şüphe götürmez bir gerçektir. Kuşkusuz söz konusu içerikteki dokümanların ceza infaz kurumunda bulundurulmasının aynı zamanda düzenin ve güvenliğin sağlanması noktasında özellikle terör örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır (Gıyasettin Aydın (2), § 44). Öte yandan başvurucu, söz konusu dokümanların giysi dolabından alındığını belirterek dokümanların umuma açık yerde teşhir edilmediğini ileri sürmüş ise de gerek Disiplin Kurulu gerekse de yargı mercileri Ceza İnfaz Kurumu görevlileri tarafından23/12/2021 tarihinde tanzim edilen tutanağı dikkate alarak başvurucunun itirazlarını reddetmiştir.
25. Bu itibarla, Ceza İnfaz Kurumu idaresi ve yargı mercilerinin kararları bir bütün olarak dikkate alındığında, değerlendirmelerinin keyfî olmadığı ve gerekçelerinin makul olduğu kanaatine varılmıştır.
26. Sonuç olarak, yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunmanın gerektirdiği sorumluluğa uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, ajandaları ceza infaz kurumunda bulundurmaktan beklenen fayda ile Ceza İnfaz Kurumundaki disiplinin tesis edilmesi arasındaki dengenin sağlandığı anlaşılmıştır. Öte yandan Ceza İnfaz Kurumu idaresinin takdir payı ile değerlendirildiğinde başvurucuya eylemi nedeniyle 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesi uyarınca verilen 13 gün hücreye koyma disiplin cezasının orantılı olmadığı da söylenemez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Gıyasettin Aydın (2), § 46).
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Kenan YAŞAR bu sonuca katılmamıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/7/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda yapılan aramada ele geçen dokümanların içeriği nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Mahkememiz çoğunluğu, başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır. Aşağıda açıklanan gerekçeler uyarınca çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
3. Başvurucu, devletin egemenliği altındaki toprakların bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan hükümlü olarak Afyonkarahisar 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunmaktadır.
4. 22.12.2021 tarihinde yapılan kısmi aramada başvurucunun koğuşunda iki ajanda bulunmuş; ajandalar Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu’na gönderilmiş ve içeriğinde PKK ile ilgili haber notları, [A.Ö.]’e atıflar, devlet aleyhine yazılar bulunduğu gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatılmıştır.
5. Başvurucu savunmasında ajandaların kendisine ait olduğunu kabul etmiş, ancak içeriklerin çeşitli kitaplardan ve haber kaynaklarından alınmış kişisel notlar olduğunu, defterlerin daha önce incelenip kendisine iade edildiğini ve kimseyle paylaşılmadığını belirtmiştir.
6. Disiplin Kurulu, ajanda içeriklerinde “örgüt propagandası” yapıldığına kanaat getirerek, başvurucuya 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca 13 gün hücre cezası vermiştir.
7. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı şikâyet, önce İnfaz Hâkimliğince, ardından da Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.
8. Başvurucu, daha önce aynı ajandaların incelenerek kendisine iade edildiğini, ajandaların gizli değil dolap içinde olduğunu, arama tutanağının gerçeğe aykırı olduğunu ve içeriklerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu ajandaların içerikleri nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini teşkil edecektir.
10. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir.
11. Hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında ifade özgürlüğü dâhil tüm temel haklara sahiptir. Ancak ifade özgürlüğü mutlak değildir; Anayasa'nın 26. maddesi uyarınca suçun önlenmesi, disiplinin sağlanması, güvenlik ve düzenin korunması gibi ceza infaz kurumu gereklilikleri nedeniyle sınırlanabilir.
12. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber[1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
13. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir[2. B.], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun bulundurduğu dökümanların kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı önem arz etmektedir.
14. Somut olayda Disiplin Kurulu, başvurucunun koğuşunda ele geçirilen ajandaların içeriğinde terör örgütü faaliyetlerini meşrulaştıran ifadeler bulunduğu ve bu ajandaların umuma açık biçimde bulunduğu gerekçesiyle 13 gün hücre cezası vermiştir. Başvurucu ise ajandaların dolabının içinden alındığını, tutanağın bu hususu gerçeğe aykırı biçimde yansıttığını, ayrıca söz konusu ajandaların yıllardır kendisinde bulunduğunu ve önceki cezaevlerinde incelenip iade edildiğini ifade etmiştir. Ancak İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun bu somut ve doğrudan sonuca etkili iddialarını dikkate almamış; tutanağı düzenleyen görevlilerin beyanlarına başvurma gibi hiçbir araştırma yapmaksızın şikâyeti reddetmiştir.
15. Bu durum, hem delillerin değerlendirilmesinde hem de başvurucunun savunma imkânı açısından ciddi bir eksiklik doğurmuştur. Zira ajandaların önceki incelemelerden geçmiş olup olmadığı, geçtikten sonra neden sakıncalı görülmediği ve şimdi hangi yeni değerlendirmeyle disiplin cezasına konu yapıldığı açıklanmamıştır. Ayrıca tanık ifadelerine göre ajandaların yalnızca başvurucuya ait olduğu bilinse de içerikleri hakkında kimseyle paylaşılmadığı belirtilmiştir. Bu bağlamda, ajandaların kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki somut etkisine ilişkin olarak disiplin ve yargı makamlarının kararlarında açık ve nesnel değerlendirmeler yer almamaktadır. Başvurucunun iddialarının ciddiyeti ve delillerin belirsizliği karşısında, daha derinlemesine bir araştırma yapılması gerektiği açıktır.
16. Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3) [1. B.], B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37).Somut olayda idare ve yargı makamları, yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun disiplin cezasıyla cezalandırılmasının neden zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne "13 gün hücreye koyma cezası" vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.