|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Güzay ŞERBETCİ
|
|
Başvurucu
|
:
|
Haci Abbas SAVAR
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Harun ŞAHİN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpusa vefat eden annesinin taziyesini kabul etmesi için izin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru tarihinde Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucunun annesi 1/12/2021 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu, Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde gerçekleşecek taziyeye ve taziyeleri kabul etme sürecine katılmasına izin verilmesi talebiyle 2/12/2021 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) müracaat etmiştir. Başsavcılık, başvurucunun talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun silahlı terör örgütü kurma, yönetme veya üye olmak suçundan mahkûm olması ve yurt dışına kaçma şüphesinin bulunduğu değerlendirmesine yer vermiştir.
3. Başvurucu anılan karara karşı,İnfaz Hâkimliğine etkili olmayacağı gerekçesiyle şikâyet yoluyla başvurmamıştır.
4. Başvurucu, Başsavcılığın ret kararını 15/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 10/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
7. Başvurucu, annesinin taziyesini kabul etmesi için izin verilmemesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca mesnetsiz bir gerekçeye dayalı olarak taziye izninin verilmediğini böylece ailesinin yaşadığı acıyı paylaşmasının engellendiğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri incelenirken Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuru özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Somut olayda başvurucunun vefat eden annesinin taziye kabulüne izin verilmemesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Beşir Doğan [2. B.] B. No: 2013/2335, 15/12/2015, § 30; Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 16/12/2019, § 42).
12. Bu müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 94. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında yer alan düzenlemeler gereğince kanuni temelinin bulunduğu ve infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması şeklinde meşru amacının bulunduğu kabul edilmiştir (Rasul Kocatürk, §§ 45-50). Kanuni dayanağı bulunan ve meşru amaç taşıyan müdahalenin ihlal teşkil etmemesi için Anayasa’nın 13. maddesinde yer verilen demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine de uygun olması gerekir. Bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için ise zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğunun ortaya konulması beklenir (Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 37, 45-48; Abuzer Uzun [2. B.],B. No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38; Rasul Kocatürk, §§ 51-57).
13. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Mehmet Koray Eryaşa [2. B.], B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89; Rasul Kocatürk, § 56).
14. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, taziye ziyaretinin aile ilişkileri ve kültürümüz yönünden önemli bir yeri olması nedeniyle 5275 sayılı Kanun'da yakınlarının ölümü hâlinde hükümlüye mazeret izni verilmesi düzenlenerek cenaze merasimine katılma imkânı sağlandığını, izin süreleri ve aile hayatına saygı hakkının gerekleri gözetildiğinde kanun koyucunun iznin kapsamını sadece defin işlemi ile sınırlı tutmadığının kabulü gerektiğini vurgulayarak cenazeye katılma talebinin taziye ziyareti ile birlikte ele almıştır. Ayrıca bu imkândan yararlanmanın mutlak olmayıp şartların bulunması hâline ve kamu makamlarının yapacakları değerlendirme sonucu uygun bulmalarına bağlı kılındığını belirtmiştir (Rasul Kocatürk, §§ 58-61).
15. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi yakını ölen mahpusun izin talebinin kamu makamlarınca somut koşullar da dikkate alınarak özenli bir değerlendirme ile mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması, talebin karşılanması imkân dâhilinde değilse zorunluluk hâllerinin ve güvenlik risklerinin, somut olgu ve olaylara dayalı olarak yeterli gerekçeyle açıklanması gerektiğini kabul etmiştir (Muhittin Pirinççioğlu (4) [1. B.], B. No: 2020/28439, 21/11/2023, § 13,14; Rasul Kocatürk, § 61, 62). Anayasa Mahkemesi anılan gerekliliklere uyulmadığını ve taleplerin özenli bir şekilde değerlendirilmeyerek kişilerin menfaatiyle kamusal menfaat arasında adil denge kurulmadığını tespit ettiği başvurularda müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (birçok karar arasından bkz. Rasul Kocatürk; Beşir Doğan; Yavuz Geçim [2. B.], B. No: 2018/15011, 24/2/2021; Muhittin Pirinççioğlu (4); Abdullah Selvi [2. B.], B. No: 2020/35123, 3/4/2024).
16. Somut olayda, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun vefat eden annesinin taziye kabulüne izin verilmesi talebinin Başsavcılık tarafından başvurucunun silahlı terör örgütü kurma, yönetme veya üye olmak suçundan mahkûm edilmesi ve yurt dışına kaçma şüphesinin bulunduğu gerekçesiyle reddedildiği görülmektedir.
17. Başsavcılık anılan genel nitelikteki gerekçesinde, başvurucunun talebinin karşılanması için durumun gerektirdiği özeni gösterdiğini, ilgili personelin görevlendirilmesi için alternatif çözümler denediğini ortaya koyabilmiş değildir. Başvurucunun uzun süre görmediği annesinin taziye kabulüne izin verilmemesinin neden olduğu derin üzüntü dikkate alındığında Başsavcılık kararında gösterilen gerekçeler, başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli unsurlara sahip değildir. Bu çerçevede, başvurucunun talebinin karşılanmasına ilişkin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının gerekliliklerini karşılayan somut bir değerlendirme yapıldığı söylenemeyecektir. Dolayısıyla, başvurucunun taziyeye katılarak ailesine destek olma imkânından yoksun kalmasında kamu makamlarının talebin reddedilmesi şeklindeki müdahalesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Abdullah Selvi, §§ 16-17; Murat Kaymakçı [2. B.], B. No: 2020/35000, 3/4/2024, § 14; Muhittin Pirinççioğlu (4), § 15).
18. Açıklanan gerekçelerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 5.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. İnceleme tarihi itibarıyla başvurucunun annesinin taziye törenine katılmasının mümkün olmadığı ve vefat üzerinden uzun bir süre geçtiği dikkate alındığında tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
21. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak ve taleple bağlı kalınarak başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
22. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvuruya konu olayda böyle bir illiyet bağı bulunmadığından maddi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.