TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NAZAN İPEK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/56672)
Karar Tarihi: 22/5/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucu
Nazan İPEK
Vekili
Av. Muhammet TANRIKULU
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, belediye başkanının gözaltına alınması nedeniyle gerçekleştirilen bir protesto eylemine katılması sonucu başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 1974 doğumlu olup 2011 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar Kayapınar Belediyesi Personel A.Ş.de (Belediye/İşveren) belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Başvurucu, iş sözleşmesinin feshedildiği sırada Kamu Hizmetleri Müdürlüğünde işçi olarak çalışmaktadır.
3. Belediye başkanının gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla 21/10/2019 tarihinde Belediyenin hizmet binası içinde alkışlı-sloganlı bir gösteri ve bina önünde bir basın açıklaması düzenlenmiştir. Başvurucunun da anılan eylemlere katıldığının yetkililerce öğrenilmesi üzerine Disiplin Kurulu tarafından soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu soruşturma aşamasında verdiği savunmasında; olay günü içeri alındıklarını, o sırada herkesin alkış tuttuğunu, kendisinin de olayın farkında olmadan alkışladığını, hizmet binası önündeki kalabalığı görünce de merak ettiği için orada bulunduğunu belirtmiştir. Soruşturma sonucu Disiplin Kurulu; başvurucunun siyasi ve ideolojik bir eyleme katıldığı ve destek verdiği, kamu hizmetinin sunulmasına engel olduğu, görev yerinde bulunmadığı ve görevini yapmadığı kanaatine varmıştır.
4. Belediye 26/11/2019 tarihinde "İş Yeri Disiplin Kurulunun 26/11/2019 tarih ve 59 sayılı kararı 4857 sayılı İş Kanununun 25/II maddesinin (e) bendine göre iş sözleşmeniz feshedilerek SGK'nın 29 (işveren tarafından işçinin ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle fesih) kodu ile işten ayrılış işlemleriniz yapılmıştır." gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir.
5. Başvurucu; fesih işleminin haksız ve geçersiz olduğunu belirterek işveren aleyhine işe iade talepli tespit davası açmıştır. Davanın görüldüğü Diyarbakır 3. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 6/1/2022 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında mahkeme; dosya içerisinde bulunan CD kayıtlarının incelenmesinden, davacının hem hizmet binası içindeki alkışlı ve sloganlı protesto eylemine hem de hizmet binası önündeki basın açıklamasına katıldığını, başvurucunun görev alanını terk ettiğini, eylemin sebebi de gözönüne alındığında feshin haklı olmasa da geçerli olduğunu belirtmiştir.
6. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 17/4/2022 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Bölge Adliye Mahkemesi; başvurucunun katıldığı eylem nedeniyle görevini yapmadığını, başvurucunun davranışı ile işyerinde olumsuzluğa yol açtığını ve feshin geçerli olduğunu belirtmiştir.
7. Diğer yandan başvurucu hakkında anılan eyleme katılması nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan soruşturma başlatılmış ancak suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 25/4/2022 tarihinde öğrendikten sonra 20/5/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; olay günü işyerinde gerçekleştirilen arama-elkoyma işlemleri nedeniyle binaya giriş çıkışların kapatıldığını ve personelin çalışmasının durdurulduğunu, bu hâliyle işyerini terk etmediğini ve o esnada alkış tutulmasına bir süre eşlik ettiğini belirtmiştir. Başvurucu devamında; anılan eylemin o tarihte işvereni olan belediye başkanının gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla yapıldığını, bu kapsamda işvereninin güvenini kötüye kullanmasının mümkün olmadığını, nitekim işveren lehine bir eylemde bulunduğunu belirtmiştir. Yine başvurucu; hakkındaki soruşturmanın belediyeye kayyum atanmasından sonra yapıldığını, bu hâliyle de eylem tarihinde işvereninin (kayyumun) güvenini sarsmasının mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle feshin haksız ve geçersiz olduğunu ancak mahkemelerce bu hususların değerlendirilmediğini belirtmiştir.
11. Bakanlık görüşünde; başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenirken yargılama makamları kararlarının yeterli gerekçeyi içerip içermediği, verilen kararlardaki tespit ve sonuçların, yasanın uygulanması niteliğinde olup olmadığı ve adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içerip içermediği hususlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
12. Başvurucunun iddialarının bir toplantıya katılması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesine ve açtığı işe iade davasının reddedilmesine ilişkin işlemler bütününe yönelik olduğu görülmektedir. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 80; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54). Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı hem kamu otoritelerinin hem de üçüncü kişilerin müdahalesi olmaksızın bir araya gelebilme serbestisini korumaktadır (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 21). Dolayısıyla devletten, koruma yükümlülüğü olarak adlandırılabilecek olan pozitif yükümlülüğü kapsamında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak isteyenlerin yalnızca üçüncü kişiler tarafından herhangi bir saldırıya uğrama endişesi taşımadan bu hakkı kullanmalarını temin etmesi değil (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 122) aynı zamanda iş sözleşmelerinin feshi gibi yapılabilecek her türlü müdahalelere karşı da önlem alması beklenir. Anayasa Mahkemesinin yapması gereken inceleme de devletin toplantı hakkına yönelik söz konusu pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine yönelik olacaktır. Bu kapsamda başvuru toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Temel hak ve özgürlüklere yönelik negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden ayrılması her durumda mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda temel hak ve özgürlüklere keyfî surette müdahaleden kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da temel hak ve özgürlüklerin güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, § 46; Ayhan deniz ve diğerleri [GK], B. No: 2019/10975, 14/6/2023, § 35).
15. Devletin toplantı hakkının korunmasına yönelik yükümlülükleri çerçevesinde; uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması, uyuşmazlıkların adil yargılama gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesi ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesi sorumluluğu bulunmaktadır. Yine bireylerin temel hak ve özgürlüklerine, üçüncü kişilerin müdahalesinin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması ve mahkemelerce korunma sağlanması da söz konusu yükümlülükler kapsamındadır. Kamusal makamlarca gerekli yapısal önlemler alınmış olsa da uyuşmazlık konusu davayı yürüten mahkemelerce verilen kararlarda üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bireylere korunma imkânı sağlanmadığı durumlarda bu yükümlülükler gereği gibi yerine getirilmemiş olacaktır. Bu, kamusal makam olan mahkemeler aracılığıyla bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasız bırakıldığı anlamına gelecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ömür Kara ve Onursal Özbek, §§ 47-49; Ayhan deniz ve diğerleri, § 36).
16. Bu doğrultuda iş sözleşmesi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik işverence gerçekleştirilen müdahale iddiasını içeren uyuşmazlıkların karara bağlandığı davalarda mahkemelerce söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50; Kasım Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2019/33243, 4/7/2022, § 32; Ayhan deniz ve diğerleri, § 37).
17. Mahkemeler tarafından, tarafların çıkarları dengelenirken iş sözleşmelerinde kısıtlayıcı ve zorlayıcı düzenlemelerin ne şekilde belirlendiği, çalışanların temel haklarına yönelik müdahalede bulunulmasına neden olan çıkarın üstün olup olmadığı, sözleşmenin feshinin çalışanların eylem ya da eylemsizlikleri karşısında makul ve orantılı bir işlem olup olmadığı somut olayın koşullarına göre ele alınmalıdır. Ayrıca yargılamalar sırasında gerçekleştirilen işlemlerin ve neticede verilen kararın gerekçesinin bizatihi toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin bir müdahale oluşturmaması için mahkemelerce gereken özen gösterilmelidir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 51; Kasım Çiftçi ve diğerleri, § 33; Ayhan deniz ve diğerleri, § 38).
18. Somut olayda Belediye, başvurucunun bir protesto eylemine katılması nedeniyle ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davrandığını belirterek başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir. İş Mahkemesi başvurucunun söz konusu eylemleri nedeniyle işverenin işçisine karşı güven duygusunun zedelendiği ve feshin haklı olmasa da geçerli olduğu kanaatine varmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise başvurucunun söz konusu eyleme katılarak görevini yapmadığı, davranışları ile işyerinde olumsuzluğa yol açtığı ve feshin geçerli olduğu kanaatine varmıştır. O hâlde, nihai olarak başvurucunun iş sözleşmesi, katıldığı bir eylem nedeniyle görevini yapmaması ve işyerinde olumsuzluğa yol açması sonucu işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli fesih kapsamında feshedilmiştir.
19. 4857 sayılı Kanun'un 18. maddesinde belirsiz süreli iş sözleşmelerinin işveren tarafından sona erdirilmesinde geçerli bir sebep bildirme zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu hükümde, geçerli sebeplerin neler olabileceği madde metninde sayılmıştır. İşveren tarafından iş sözleşmesinin feshi için ya işçinin yeterliliği ve davranışlarından kaynaklanan ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebin işveren tarafından gösterilmesi gerekmektedir. Hükmün gerekçesinde de işbu hüküm gereği iş sözleşmesinin feshi için işçinin davranışlarının iş görme borcunu ciddi biçimde olumsuz etkilemesi, iş görme borcunu gerektiği biçimde yerine getirmesine olanak vermemesi, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından makul ölçülerde beklenememesi gerektiği ifade edilmiştir. Hükme göre bir davranış ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması hâlinde geçerli sebep sayılabilir. İşçinin davranışlarının işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine olumsuz bir etkisi yoksa bu davranışların iş sözleşmesinin feshinde geçerli bir sebep olarak gösterilmesi mümkün değildir (Ayhan deniz ve diğerleri, § 42).
20. Somut olayda başvurucu; belediye başkanının gözaltına alınmasını protesto etmek için gerçekleştirilen bir eyleme katılmış ve bu durum mahkemelerce başvurucunun görevini yapmadığı ve işyerinde olumsuzluğa yol açtığı şeklinde değerlendirilmiştir. Ancak söz konusu değerlendirmede mahkemeler başvurucunun söz konusu eyleme katılması nedeniyle "iş sözleşmesinden kaynaklanan hangi sorumluluklarını yerine getiremediğine", eylemin "iş yerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz olarak nasıl etkilediğine", başvurucunun "işi ve iş yeri ile ilgili hangi görevleri ifa edemediğine" ve "iş yerinde nasıl bir olumsuzluk meydana geldiğine" dair somut bir değerlendirmeye yer vermemiş; "işverenin zarar gören menfaatlerinin neler olduğu"nu yeterli ve ikna edici bir gerekçeyle açıklamamıştır.
21. Üstelik başvurucunun katıldığı eylemin belediye başkanının gözaltına alınmasına yönelik protesto amacıyla gerçekleştirildiği gözönüne alındığında kamusal bir meseleye ilişkin düşüncelerin kolektif bir biçimde ifade edilmesine yönelik olduğu açıktır. Bu kapsamda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40; Dilan Ögüz Canan, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115). Toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55). Fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının güvence altına alınması gerekir. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına sabır ve hoşgörü gösterilmesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (Dilan Ögüz Canan, § 36; Osman Erbil, § 54).
22. Bu kapsamda mevcut olayda başvurucunun katıldığı eylemin barışçıl olmaktan çıktığına, iş ve işyeri düzenini bozduğuna dair bir değerlendirme mahkemelerin kararlarında yer almamaktadır. Hâliyle işveren tarafından işçinin toplantı hakkının işyerinde de korunması gerekliliğine uygun davranılmadığı, mahkemelerce de bu hususa yönelik bir değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir.
23. Kaldı ki başvurucu hakkında anılan eyleme katılması nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan soruşturma başlatılmış ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Ancak söz konusu kararın da mahkemelerce herhangi bir değerlendirmeye esas alınmadığı görülmüştür.
24. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; başvurucunun söz konusu eyleminin 4857 sayılı Kanun'un 18. maddesinde yer alan işçinin davranışlarından kaynaklı geçerli sebepler kapsamında değerlendirilmesine yönelik olarak söz konusu mahkemelerin; "başvurucunun eylemi ile iş yerinde olumsuzluğa yol açtığı" ve "görevini yapmadığı" kabulüne dair somut olaya uygun ilgili ve yeterli gerekçeler sunamadığı görülmüştür. Başvurucunun eyleminin geçerli fesih kapsamında kaldığı kabulünün işverenin tek taraflı beyanına dayandığı ancak söz konusu eylemin sonuçları itibarıyla iş sözleşmesinin sürdürülmesinin işverenden beklenemeyeceği hususunun işveren ve mahkemeler tarafından ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. Bu hâliyle mahkemelerce toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı görülmektedir,
25. Açıklanan gerekçelerle anayasal güvencelerin korunması açısından devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
26. Başvurucu ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
27. Başvuruda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
28. Ayrıca ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 3. İş Mahkemesine (E.2020/22, K.2022/2) GÖNDERİLMESİNE,
D. 664,10 TL başvuru harcı ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.