logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Lotüs Suzan Gülcan Ünlütokmak [1.B.], B. No: 2022/57145, 6/6/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

LOTÜS SUZAN GÜLCAN ÜNLÜTOKMAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/57145)

 

Karar Tarihi: 6/6/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2024 - 32702

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

Lotüs Suzan GÜLCAN ÜNLÜTOKMAK

Vekili

:

Av. Aydeniz ALİSBAH TUSKAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, müşterek çocukların velayetlerinin değiştirilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucunun E.E. ile yaptığı evlilikten 2009 yılında bir erkek ve 2012 yılında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. E.E.nin 2019 yılında açtığı anlaşmalı boşanma davasında tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin ortak olarak anne ve babaya verilmesine, velayeti anne ile babaya ortak olarak verilen ancak fiilen anne yanında kalacak çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Anılan karar 23/1/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

3. Başvurucu 30/7/2021 tarihinde İstanbul Anadolu 23. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) ortak velayetin kaldırılarak velayetin kendisine verilmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde kendisinin ve müşterek çocukların ikamet adreslerinin Atina olduğunu, kendilerine özel bir vize alma hakkı ve oturma izni verildiğini bu haklarını kaybetmemeleri için yılın belirli zamanlarında Yunanistan'a giriş ve Yunanistan'dan çıkış yapmak zorunda olduğunu belirtmiştir. Bu süreçte çocukların pasaportlarının kullanım süresinin sona erdiği, ancak ortak velayet hakkı sahibi babanın tüm taleplerine rağmen pasaportların yenilenebilmesi için herhangi bir işlem yapmadığını iddia etmiştir. Bunun yanında müşterek çocukların pasaportlarının yenilenebilmesi ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için Mahkemeden tek başına bu işlemleri yapabilmesi için yetki talebinde bulunmuştur.

4. Ayrıca başvurucu, karşı tarafın kendisi aleyhindeki şikâyeti nedeniyle ceza soruşturması kapsamında çocukların ifadelerinin bilgisi ve izni olmaksızın alındığı soruşturma sonucunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ifade etmiştir. Karşı tarafın çocukların sağlığı, bakımı ve eğitimi için yapılan harcamalara protokole aykırı olarak katılmadığını, bu nedenle hakkında icra takibi başlatıldığını vurgulamıştır. Sonuç olarak karşı tarafın ortak velayetin kullanılmasında kötü niyetli davranışları olması nedeniyle velayetin kendisine verilmesini talep etmiştir.

5. Buna karşılık davalı baba cevap ve karşı dava dilekçesinde; başvurucunun ve birliktelik yaşadığı kişinin çocuklara yönelik davranışları nedeniyle kötü muamele suçundan şikâyetçi olduğunu, akabinde başvurucunun velayetin değiştirilmesi davası açtığını belirtmiştir. Bunun yanında dava dilekçesinde başvurucunun ileri sürdüğü iddiaları kabul etmediğini, başvurucunun çocukların üstün yararına aykırı davranışlarda bulunduğunu, çocukları ifade vermek için Savcılığa götürmemesi nedeniyle kolluk tarafından arandığını, bu yüzden çocukları, ifade vermek için kendisinin götürdüğünü vurgulamıştır. Ayrıca çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığı iddiası bakımından da icra hukuk mahkemesince verilen takibin iptali kararı olduğu, böylelikle başvurucunun iddialarının hukuki dayanağının olmadığı, protokolde yurt dışındaki taşınmazlardan elde edilecek gelirlerin çocukların eğitimi için kullanılacağının kararlaştırıldığını belirtmiştir. Başvurucu ile önce birlikte yaşadığı sonradan evlendiği kişi tarafından çocuklara yönelik psikolojik, fiziki ve ahlaki şiddet uygulandığını, başvurucunun velayet hakkını kötüye kullandığını ve sorumluluklarını yerine getirmediğini iddia ederek ortak velayetin sonlandırılması ile velayetin kendisine verilmesini talep etmiştir.

6. Yargılama sürecinde tek uzman tarafından çocuklar, anne ve baba ile ayrı ayrı yapılan görüşmeler sonunda düzenlenen bir sosyal inceleme raporu alınmıştır. 22/9/2021 tarihli uzman raporunda özetle başvurucu annenin velayet hususunda motivasyonunun yüksek olduğu ve çocukların yaşam düzeninin anne yanında devam ettiği görülse de baba ile çocuklar arasında sevgi ve güvene dayanan ilişki bağının güçlü olduğu, müşterek çocukların okul, sağlık, sosyal ve diğer günlük zaruri gereksinimlerini babanın düzenli ve uyumlu şekilde karşıladığı, müşterek çocukların beyanlarında da velayetlerinin babaya verilmesi hususunda açık ve net şekilde anlatımda bulundukları gerekçe gösterilerek velayetin babaya verilmesinde herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığı kanaati belirtilmiştir. Ayrıca kardeşler arasındaki ilişki bağının da korunması gerektiği vurgulanmıştır.

7. Başvurucu, tek kişilik uzman raporuna karşı 11/10/2021 tarihli dilekçesiyle itirazlarını sunmuştur. İtiraz dilekçesinde müşterek çocukların 2018 yılından itibaren psikiyatri desteği aldığını belirterek çocuklarla yalnızca bir görüşmenin yapıldığı raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını vurgulamıştır. Böylelikle çocukların fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıp kalmadıkları, hayatlarını kökten değiştirecek bir değişikliğin bu süreçte uygun olup olmadığı, hangi ortamda daha iyi yetişebilecekleri ve bu uygun ortamı hangi ebeveyninin daha iyi sağlayabileceği hususlarında çocuklarla uzun süredir görüşme yapan, çocuk ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı olan bu kişiden ayrıntılı bir rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkeme 3/11/2021 tarihli duruşmada çocuklarla ilgilendiği belirtilen psikiyatri uzmanından rapor alınması yönündeki talebin dosyaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle reddine karar vermiştir.

8. Mahkeme çocuklar ve bildirilen tanıkları dinlemiştir. Çocuk C.E. 31/1/2022 tarihli beyanında özetle babasıyla daha mutlu olduğunu, onunla yaşamak istediğini, annesinin bu yaz çok ceza verdiğini, kötü davranışlarda bulunduğunu, ayrıca annesinin sevgilisinin odalarına iç çamaşırıyla geldiğini ve yanlarında öpüştüklerini, bu nedenle babasıyla yaşamak istediğini beyan etmiştir. Diğer çocuk D.E. ise aynı tarihli beyanında özetle hem annesiyle hem de babasıyla yaşamak istediğini, bazen annesinin ve babasının kızdıklarını ama sonra barıştıklarını, kötü davranmadıklarını, ikisini de çok sevdiğini ifade etmiştir. Ayrıca İstanbul'daki evde başvurucunun yeni eşinin odalarına pantolonla ve normal olarak geldiğini, odalarına iç çamaşırıyla gelmediğini ancak Kuşadası'nda annesi ve evlendiği kişiyle aynı odada kaldıklarını, bu kişinin Kuşadası'nda geceleri çamaşırıyla yattığını belirtmiştir.

9. Mahkeme anılan delilleri değerlendirerek 31/1/2022 tarihinde asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile ortak velayetin değiştirilmesine, müşterek çocukların velayetinin babaya verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; anne ve babanın arkadaşı olan ve tanık olarak dinlenen kişi ile başvurucunun evlendiğini, bu kişinin çocukların odasına iç çamaşırı ile girme ve çocuklar üzerinde fiziksel baskı kurma eylemleri olduğunu, bu hususu pedagog eşliğinde dinlenen müşterek çocukların da ifade ettiğini ve sosyal inceleme raporundaki beyanlarında da bu hususu dile getirdiklerini belirtmiştir.

10. Ayrıca Mahkeme, baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki tesisini annenin kısıtladığını, bu nedenle icra kanalıyla kişisel ilişkinin tesisinin sağlandığı, gerek sosyal inceleme raporuna yansıyan, gerek mahkeme huzurunda pedagog eşliğinde alınan beyanlarında özellikle müşterek çocuk C.E.nin anne ile yeni eşinin yanlarında öpüştüğü yönündeki anlatımları, sosyal inceleme raporu ve tüm dosya kapsamını birlikte değerlendirdiğini ve kardeşlerin birbirlerinden ayrılmamaları gerektiği ifade etmiştir. Sonuç olarak ortak velayetin kaldırılarak velayetlerin babaya verilmesi şeklinde velayetin yeniden düzenlenmesi, anne ile müşterek çocuklar arasında kişisel ilişki tesisinin çocukların üstün yararına uygun olacağı kanaatine ulaşmıştır.

11. Başvurucu, bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf başvuru dilekçesinde özetle çocukların aşamalardaki beyanlarında çelişkiler olduğunu, dosyada mevcut pedagog raporunun yetersiz ve eksik inceleme ile düzenlendiği, çocukların ev hâlinin incelenmediğini uzun zamandır çocukları izleyen psikiyatrdan ve okul pedagogundan görüş sorulmadığı belirtmiştir. Bunun yanında müşterek çocuklardan birine dikkat eksikliği, hiperaktivite ve davranış bozukluğu, öfke kontrol sorunu, dürtüleriyle hareket etme tanısı konulduğunu ifade ederek çocuğun kaygı ve takıntıları için kırmızı reçeteli ilaç kullandığını ileri sürmüştür. Belirtilen iddiaları değerlendiren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 25/4/2022 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.

12. Anılan kararın gerekçesinde; ilk derece mahkemesince delillerin toplandığı, uzman raporu alındığı, duruşmada çocukların beyanlarının alındığı, uzmanların gözlemleri sonucunda çocukların yönlendirilmediğini ve kendilerini rahat ifade edebildiklerini tespit ettikleri belirtilmiştir. Bunun yanında uzman raporunun ayrıntılı ve açıklayıcı olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının birbirine yakın olduğu, ev incelemesi yapılmasını veya heyet raporu alınmasını gerektirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verildiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte anlaşmalı boşanma sırasında düzenlenen ortak velayet nedeniyle taraflar arasında çocukların menfaatine olmayacak şekilde sorunlar baş gösterdiği, ortak velayetin gönüllülük esasına dayalı olup bu hâliyle yürütülemeyeceği, idrak çağındaki çocukların görüşlerine üstünlük tanındığı, kardeşlerin de ayrılmaması gerektiğinin gözetildiği belirtilerek velayetlerin babaya verilmesinin küçüklerin ahlaki ve sosyal gelişimleri açısından menfaatlerine olduğu açıklanmıştır.

13. Başvurucu, nihai hükmü 11/5/2022 tarihinde öğrendikten sonra 24/5/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

15. Başvurucu; çocukların çok kısa süre gözlemlenerek hazırlanan uzman raporunun eksik olduğunu, çocukların beyanlarının çelişkili olduğunu, çocuklardan biri ilaç kullandığından pedagog, psikolog ve sosyal çalışmacıdan oluşan üç kişilik heyet tarafından rapor düzenlenmesi gerektiğini ancak bu taleplerinin kabul edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve özenli bir yargılama yapılmadığından özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi kararları ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu Bakanlık, görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

16. Başvurucunun şikâyetinin özü, yapılan yargılamada alınan rapor eksik olmasına rağmen başka bir rapor alınmadığından ve ileri sürdüğü itirazlar değerlendirilmediğinden adil yargılanma hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bu açıklamalar kapsamında başvurucunun iddialarının bir bütün olarak aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenebilir olduğu değerlendirilmiştir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26). Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri ebeveynin çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41. maddede, her çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 69). Söz konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, § 25).

19. Şüphesiz çocuğun üstün yararının ne olduğuna ilişkin tespit, bu tür davalarda dikkate alınması gereken en önemli unsurdur (Murat Atılgan, § 45; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 84; N.Ö., B. No: 2013/19725, 19/11/2015, § 56). Bununla birlikte derece mahkemelerinin çocukla ebeveyn arasındaki ilişkileri düzenleyen kararlarının gerekçeleri; psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı gibi konusunda uzman bilirkişiler tarafından hazırlanmış yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar ile hâlen bulunduğu yerdeki yaşantısına ilişkin gerekli araştırma ve incelemeyle elde edilen somut, nesnel verilere dayanmalıdır. Bu konudaki diğer önemli bir husus ise çocuğun beyanlarının alınmasıdır. Çocuğun dinlenebileceği uygun bir yaşa ve olgunluğa eriştiğinin anlaşılması hâlinde kişisel ilişki tesisi ve velayetle ilgili beyanları mahkeme tarafından mutlaka dikkate alınmalıdır (Bahadır Üney ve diğerleri, B. No: 2018/4453, 10/3/2022, § 58).

20. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetkisinde ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda olduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte; özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 135; Bahadır Üney ve diğerleri, § 59).

21. Somut olayda tarafların evlilik birliği içinde müşterek bir kız ve bir erkek çocuklarının olduğu, anlaşmalı olarak boşandıkları, aralarındaki anlaşmaya göre çocukların velayetinin ortak olarak taraflara verildiği, çocukların fiilen başvurucu annenin yanında yaşadıkları, baba ile şahsi ilişki tesis edildiği ancak ortak velayetin kullanılması hususunda sorunlar doğduğundan başvurucunun ortak velayetin kaldırılması ve velayetin kendisine verilmesi talepli dava açtığı görülmüştür.

22. Başvuru konusu velayetin değiştirilmesi davasında ilk derece mahkemesi yargılama sürecinde tarafların tanıklarını ve müşterek çocukları bizzat dinlenmiş, konuya ilişkin tek kişilik uzman raporu aldırmıştır. Anılan raporda sonuç olarak çocukların velayetinin babaya verilmesinde herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığı kanaati bildirilmiştir. Başvurucunun rapor hazırlayan uzmana verdiği beyanlarında çocuklarının psikolojik tedavi gördüğünü ifade ettiği görülmekte ise de uzman raporunda çocukların gördüğü psikolojik tedaviye ve anılan tedavinin velayet hakkının kullanımına etkilerine ilişkin değerlendirme yapılmamıştır. Başvurucu düzenlenen rapora karşı itirazlarını sunmuş olup çocukların uzun süredir psikolojik tedavi gördüğünü belirterek çocukların kendisi ve baba ile ilişkilerinin ve psikolojik durumlarının tespit edilmesi suretiyle yeni bir rapor düzenlenmesini talep etmiştir. Mahkeme ise bu talebin dosyaya bir yenilik katmayacağı gerekçesiyle reddine karar vermiştir.

23. Bunun yanında başvurucu, istinaf aşamasında da dosya kapsamındaki rapora karşı itirazlarını ileri sürerek çocukların beyanlarında çelişkiler olduğunu, çocukların ev hâlinin incelenmediğini, uzun zamandır çocukları izleyen psikiyatrdan ve okul pedagogundan görüş sorulmadığını vurgulamıştır. Ayrıca başvurucu, psikolojik tedavi gören ve kırmızı reçeteli ilaç kullanan çocuğun psikolojik durumunun araştırılarak üç kişilik uzman heyeti tarafından rapor düzenlenmesini talep etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında ise mevcut uzman raporu yeterli görülerek ev incelemesi yapılması ve heyet raporu alınması talepleri reddedilmiştir.

24. Velayetin tespitinde uzman raporu, tarafların koşulları, çocuğun maruz kaldığı olaylar/riskler gözetilerek çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine en uygun çözümün tercih edilmesi ve bunun çocuğun yararına olduğunun yeterli gerekçeyle açıklanması gerekir (M.Ö., B. No: 2019/36657, 19/10/2023, § 27). Buna göre yargılama süreci bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucunun çocuklarının duruşmada alınan beyanlarında yeni eşiyle ilgili çelişkili ifadelerinin olduğunu vurgulayarak bu çelişkilerin giderilmesi ile çocukların yaşam koşullarının ve psikolojik durumlarının araştırılması gerektiğini ileri sürmesine rağmen yargılama makamlarınca bu iddialar hakkında aşamalarda gerekli araştırmaların ve değerlendirmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.

25. Ayrıca başvurucunun mahkeme kararlarının gerekçesinin dayandırıldığı tek kişilik uzman raporuna yönelik olarak aşamalarda ileri sürdüğü itirazların karar sonucunu etkileyebilecek nitelikte olduğu söylenebilir. Ancak rapora ve çocukların hükme esas alınan beyanlarına yönelik dayanaktan yoksun olmayan itirazlar ve talepler karşılanmadığı gibi uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan iddiaların derece mahkemelerince gerekli özen ve derinlikte incelenmediği, uyuşmazlığa özgü yeterli ve ilgili gerekçe sunulmadığı görülmüştür.

26. Bunun yanında Mahkemenin gerekçesinde çocukların beyanlarına üstünlük tanındığı hâlde velayet değişikliğinin psikolojik tedavi sürecine etkisi ile tedavinin içeriği ve bu tedavi nedeniyle çocukların beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği hususunda hem uzman raporunda hem de yargı makamlarının kararlarında değerlendirme yapılmadığı tespit edilmiştir. Oysaki çocukların psikolojik tedavi gördüğü ve erkek olan çocuğun ilaç kullandığı ileri sürüldüğünden çocukların psikolojik durumları gözetilerek beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği ve velayete ilişkin verilecek kararın çocukların psikolojik tedavilerine dair etkilerinin tedavi evraklarıyla birlikte ilgili uzmanlardan alınacak raporlarla tam olarak ortaya konulduktan sonra bir sonuca ulaşılmasının çocuğun üstün yararı ilkesinin bir gereği olduğu açıktır. Dolayısıyla başvurucunun yeni rapor alınmasına ilişkin talebinin yetersiz gerekçeyle karşılanmaması pozitif yükümlülüklere uygun bir yargılama yapılmadığını göstermektedir.

27. Sonuç olarak çocukların yaşlarının, cinsiyetlerinin ve velayete ilişkin taleplerinin farklılığının yargılama makamlarınca gözetilerek çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimine en uygun yöntemin benimsenmesi gerektiğinin altı çizilmelidir. Böylelikle başvuru konusu olayda tarafların ve somut olayın şartları, çocuğun üstün yararı ilkesi ile aile hayatına saygı hakkına ilişkin olarak Anayasa'da belirtilen güvenceleri gözeten bir araştırma yapılmadan ve yeterli gerekçe ortaya konulmadan varılan sonucun çocukların üstün yararına olduğunun söylenemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu, ihlalin tespitine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 23. Aile Mahkemesine (E.2021/686, K.2022/145) GÖNDERİLMESİNE,

D. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Lotüs Suzan Gülcan Ünlütokmak [1.B.], B. No: 2022/57145, 6/6/2024, § …)
   
Başvuru Adı LOTÜS SUZAN GÜLCAN ÜNLÜTOKMAK
Başvuru No 2022/57145
Başvuru Tarihi 24/5/2022
Karar Tarihi 6/6/2024
Resmi Gazete Tarihi 24/10/2024 - 32702

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, müşterek çocukların velayetlerinin değiştirilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çocuk (velayet, kişisel ilişki, Lahey Sözleşmesi, koruma kararları) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi