TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
VEDAT ERAT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/39604)
Karar Tarihi: 6/6/2024
R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2024 - 32702
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
Başvurucu
Vedat ERAT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna yapılan başvurunun daha önce Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun süresinde olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
3. Başvurucu; kasten öldürme, yağma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve kasten öldürme suçuna teşebbüs başta olmak üzere birçok suçtan hakkında başlatılan soruşturma kapsamında 19/9/2003 tarihinde gözaltına alınmış 27/5/2008 tarihinde de tutuklanmıştır. Aralarında başvurucunun da bulunduğu sanıklar hakkında yapılan yargılama sonucunda 2/10/2012 tarihinde başvurucunun kasten öldürme ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçları ile kasten öldürme suçuna teşebbüsten ayrı ayrı hapis cezalarıyla cezalandırılmasına, yağma suçundan beraatine, kasten yaralama ve ruhsatsız silah taşıma suçlarından açılan kamu davalarının ise zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmiştir.
4. Kasten öldürme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçları ile kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet kararları ve yağma suçundan verilen beraat kararına yönelik yapılan temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 1. Ceza Dairesi (Daire) 24/6/2014 tarihli kararı ile kasten öldürme ve bu suça teşebbüsten verilen mahkûmiyet kararları ile yağma suçundan verilen beraat kararının onanmasına, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan verilen hükmün bozulmasına ve davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine hükmetmiştir.
5. Yargıtayın resmî internet sitesinde yer alan dosya sorgulama bölümünde, Dairenin bu dosyasına ilişkin olarak "Dosya Sonuç Bilgileri" başlığı altında yer alan "Dosya Kapatma Tarihi" kısmında 4/7/2014 yer almaktadır.
6. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca aralarında başvurucunun da bulunduğu beş sanık hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma suçlarından verilen düşme kararları yönünden Daire kararına 16/7/2014 tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi 14/10/2014 tarihinde sanıklardan biri yönünden itirazı kabul etmiş; aralarında başvurucunun da bulunduğu dört sanık yönünden ise itirazın reddine, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna (Genel Kurul) gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) tevdiine karar vermiştir.
7. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarına göre Dairenin 24/6/2014 tarihli kararının ardından davanın sanıkları Mahkemeye farklı tarihlerde dilekçeler sunmuş, adli makamlar da dava dosyası hakkında bilgi verilmesi hususunda Mahkemeye müzekkereler göndermiştir. Mahkeme 30/6/2014 ila 5/5/2015 tarihlerinde anılan dilekçeleri gereği için Yargıtaya göndermiş ve adli makamlara da dosyanın henüz Yargıtaydan dönmediği hususunda açıklamada bulunmuştur. Diğer yandan Genel Kurul, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 12/5/2015 tarihli yazı ile Mahkemenin dava dosyasına yönelik temyiz incelemesi üzerine verilen kararlarla Başsavcılığın itirazı hakkında açıklamalarda bulunup Genel Kuruldaki iş yoğunluğu nedeniyle itiraz incelemesinin zaman alacağını belirtmiş ve kesinleşen hükümlerin infazına başlanabilmesi için yazı ekinde Başsavcılığın itiraznamesi ile Dairenin 24/6/2014 ve 14/10/2014 tarihli kararlarını sunmuştur. Böylelikle anılan belgeler ilk kez İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/5/2015 tarihli yazısı ile Mahkemeye sunulmuş ve 14/5/2015 tarihinde Mahkemenin UYAP'taki dava dosyasına eklenmiştir.
8. Dava dosyasının devredildiği İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi (devredilen Mahkeme) tarafından dosya bu Mahkemenin E.2003/122 sırasına kaydedilmiş ve devredilen Mahkeme tarafından düzenlenen 2/6/2015 tarihli tutanakta, Genel Kurul Yazı İşleri Müdürü ile telefonla yapılan görüşme üzerine Genel Kurulun gönderdiği belgelerin doğruluğunun teyit edildiği açıklamasına yer verilmiştir. Devredilen Mahkeme bu doğrultuda başvurucu ve diğer sanıklar hakkında Dairenin 24/6/2014 tarihli kararıyla kesinleşen mahkûmiyet hükümleri yönünden 5/6/2015 tarihinde kesinleşme şerhleri düzenlemiş; bu hükümlere ilişkin olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/7/2015 tarihli müddetname, tutuklandığı 27/5/2008 tarihinden itibaren ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuya 23/7/2015 tarihinde, Dairenin 24/6/2014 tarihli kararı ise 27/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
9. Genel Kurul 30/6/2015 tarihli ve E.2014/1-682, K.2015/265 sayılı kararıyla başvurucu yönünden Başsavcılığın itirazının kabulüne, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan Dairece verilen düşme kararının kaldırılmasına ve Mahkemece bu suçtan verilen mahkûmiyet kararının onanmasına karar vermiştir. Genel Kurul kararı, devredilen Mahkemenin UYAP'taki dava dosyasına 5/11/2015 tarihinde eklenmiştir. Devredilen Mahkeme de bu suçtan kesinleşen hükme ilişkin 6/11/2015 tarihinde kesinleşme şerhleri düzenlenmiştir.
10. Başvurucu; Daire ve Genel Kurul kararlarının kendisine tebliğ edilmediğini belirterek makul sürede yargılanma hakkı başta olmak üzere birçok anayasal hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Daire kararıyla kesinleşen hükümler yönünden 20/7/2015 tarihinde, Genel Kurul kararıyla kesinleşen hüküm yönünden de 9/12/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin 2015/13922 ve 2015/19532 başvuru numaralarına kaydedilen bu başvuruların birleştirilmesinin ardından İkinci Bölüm İkinci Komisyonunun 29/12/2017 tarihli kararıyla makul sürede yargılanma hakkı dışındaki ihlal iddialarının kabul edilemez olduğuna, anılan hakka dair şikâyetin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 2015/13922 başvuru numaralı dosya, sonradan 2015/1784 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiştir. Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici 2. maddeyle Bakanlık bünyesinde oluşturulan başvuru yoluna istinaden, ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görünen İnsan Hakları Tazminat Komisyonunu (Tazminat Komisyonu) işaret ederek 26/12/2018 tarihli kararla başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.
11. Bunun üzerine başvurucu 26/3/2019 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvurmuştur. Tazminat Komisyonu 15/2/2021 tarihli karar ile Dairenin dosyayı kapatıp Mahkemeye gönderme tarihinin 4/7/2014 olduğu, bu durumda nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği hâlde 20/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğu, dolayısıyla başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmadığı gerekçesi ile başvuruyu reddetmiştir.
12. Başvurucu, karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine (Bölge İdare Mahkemesi) itirazda bulunmuştur. Başvurucu, itiraz dilekçesinde; nihai karar olan Yargıtay ilamlarının taraflarına tebliğ edilmediğini, kararı öğrenmesi üzerine süresinde başvuru yaptığını ileri sürmüştür.
13. Bölge İdare Mahkemesi 27/4/2021 tarihli kararla itirazın reddine hükmetmiştir. Bölge İdare Mahkemesi gerekçesinde; Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmelerinin bekleneceğini belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, bu kapsamda başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair şikâyetine konu olan yargılama sürecinin 24/6/2014 tarihinde son bulduğuna ve başvuru süresinin bu tarihten itibaren başladığına vurgu yapmıştır. Bölge İdare Mahkemesi, bu tarihi izleyen üç ayın bitiminden itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu sürenin bitiminden çok sonra 20/7/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduğunu belirterek itirazın reddine hükmetmiştir.
14. Nihai karar 30/6/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edildikten sonra başvurucu 9/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne ve mahkemeye erişim hakkı dışındaki ihlal iddialarının kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
16. Anayasa Mahkemesi; Daire ve Genel Kurul kararlarının başvurucuya tebliğine ilişkin hususu belirginleştirme amacıyla dosyanın devredildiği Mahkemeden anılan kararların devredilen Mahkeme Kalemine ne zaman ulaştığını ve başvurucuya nihai kararın tebliğ edilip edilmediğini 22/2/2024 tarihli yazı ile sormuştur. Devredilen Mahkemenin 1/3/2024 tarihli cevabında da şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Yargıtayın 24/6/2014 tarihli kararından sonra karara karşı Genel Kurula itiraz edilmesine ve Genel Kurul tarafından 30/6/2015 tarihinde karar verilmesine kadar geçen süreçte, UYAP üzerinden Genel Kurulun 12/5/2015 tarihli yazısı ekinde Daire kararının ve diğer evrakın gönderildiği ancak fiziki dosyanın gönderilmediği belirtilmiştir.
ii. Başvurucu yönünden onanarak kesinleşen hükümlerin 4/6/2015 tarihinde infaza gönderildiği ifade edilmiştir.
iii. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Daireye sunduğu 4/6/2015 tarihli ve 2013/255073 sayılı "Hüküm Tesisi" konulu yazı ekinde bir ana klasör dosya, dört ek klasör, altı da ek dosyanın gönderildiği belirtilmiştir.
iv. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraznamesinin ve Dairenin ret kararının başvurucu vekiline 13/3/2015 tarihinde tebliğ edildiği açıklamasına yer verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
17. Başvurucu; dava dosyasının Daire kararı üzerine Mahkemeye gönderilmediğini, Daire kararının ardından Başsavcılığın itirazı üzerine dosyanın doğrudan Genel Kurula gönderildiğini, tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu aracılığıyla Mahkemeden dosyanın akıbetini sorup kararların tebliğ edilmesini talep etmesine rağmen kendisine bilgi verilmediği ve dosya ile nihai kararlar Mahkemeye gönderilmediği için bu kararları öğrenme imkânı bulamadığını, nihai kararların tebliğinden önce de bireysel başvuruda bulunduğunu belirterek makul sürede yargılanma hakkıyla ilgili Tazminat Komisyonuna yaptığı başvurunun reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, yargılandığı davanın kesinleşmesine kadar geçen süre itibarıyla da makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, ihlal iddialarının değerlendirilmesinde Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleriyle somut olayın şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü itirazlarını yinelemiştir.
19. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.
20. Anayasa Mahkemesinin bir ihlal iddiasının giderilmesi için etkili olarak görüp tüketilmesi gerektiğini belirttiği bir başvuru yoluna başvurulduktan sonra yapılacak bireysel başvurularda ihlal iddialarının yine ilk başvuruda ihlal edildiği ileri sürülen hak yönünden incelenebileceği tabiidir (Davut Kabasakal ve diğerleri, B. No: 2019/27223, 10/5/2023, § 23).
21. 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi ile "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat" düzenlenmiştir. Anılan hüküm ile geçici 2. maddenin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından incelenebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra Anayasa Mahkemesi, Tazminat Komisyonuna başvurunun ilk bakışta başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu kabul ederek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararları vermiştir (Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018).
22. Bu sebeple Anayasa Mahkemesinin Tazminat Komisyonunu etkili görüp bu yolun tüketilmesi gerektiğini belirttiği ilk başvuru başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olduğundan Tazminat Komisyonuna yapılan başvuruda söz konusu ihlal iddialarının incelenmemesine/giderilememesine dair eldeki ikinci başvuruda ileri sürülen iddiaların da makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı yönünden incelenmesi gerekir (Davut Kabasakal ve diğerleri, § 25).
23. Buna göre makul sürede yargılanma hakkı ihlali iddiasıyla 31/7/2018 tarihine kadar Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular yönünden bir kanun yolu oluşturulmuş, eldeki başvuruda inceleme söz konusu kanun yolundan başvurucunun yararlandırılmamasına yönelik Tazminat Komisyonu kararı ve bu karara karşı itirazı inceleyen Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin olacaktır (Davut Kabasakal ve diğerleri, § 26).
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
25. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).
26. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen şartlar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).
27. Anayasa Mahkemesi içtihadında ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır. Ayrıca ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 29, 34).
28. Bireysel başvuruların 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşa ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibare nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılmalıdır. Bu öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir (A.C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).
29. Mevzuatta, Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra, özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru süresi, en geç anılan üç aylık sürenin sona ermesinden itibaren başlayacaktır (A.C. ve diğerleri, § 30).
30. Başvurucu; ceza infaz kurumunda bulunması ve dava dosyasının Daire kararı üzerine Mahkeme yerine doğrudan Genel Kurula gönderilmesi nedenleriyle kararları 4/7/2014 tarihinde öğrenme imkânı bulamadığını, Daire kararıyla kesinleşen hükümler yönünden dosyanın Genel Kurula gönderildiğini öğrendikten sonra ve Daire kararı kendisine tebliğ edilmeden önce, Genel Kurul kararıyla kesinleşen hüküm yönünden ise anılan karar dosyaya eklendikten sonra yasal süresi içinde başvuruda bulunduğunu ifade etmiştir.
31. Somut olayda Daire 24/6/2014 tarihli ilamıyla kasten öldürme suçu, bu suça teşebbüsten verilen mahkûmiyet kararları ile yağma suçundan verilen beraat kararının onanmasına, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararının ise bozulmasına ve bu suç yönünden başvurucu hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar vermiştir. Düşme kararı ise Genel Kurul kararıyla kaldırılarak bu suçtan Mahkemece verilen mahkûmiyet kararı onanmıştır. Başvuru evrakında ve dava dosyasındaki belgelere göre dava dosyası Daire tarafından 4/7/2014 tarihinde kapatıldıktan sonra dosyanın Mahkemeye gönderilmeden önce Başsavcılığın Daire kararına itiraz etmesi üzerine dosya yeniden Daireye, ardından da Genel Kurula gönderilmiştir. Daire kararı, Mahkemeye Genel Kurulun 12/5/2015 tarihli yazısı üzerine 14/5/2015, Genel Kurul kararı ise 5/11/2015 tarihinde ulaşmıştır. Başvurucu müdafiine 13/3/2015 tarihinde tebliğ edildiği belirtilen Daire kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraznamesinde de Dairece onanarak kesinleşen hükümlere dair açıklamaya yer verilmemiştir. Dolayısıyla somut olayda A.C. ve diğerleri kararında vurgulanan "kararın ilk derece mahkemesine ulaşması ve böylece gerekçesinin erişilebilir olması" durumunun 4/7/2014 tarihinden itibaren gerçekleşmediği ve aksi yönde bir tespit de olmadığından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına dayanan başvurunun başvurucunun belirttiği öğrenme tarihleri gözetilerek değerlendirilmesi gerekir.
32. Buna göre anılan ilkeler dikkate alındığında somut olayda yargılamanın Daire kararıyla kesinleşen hükümler yönünden 10 yıl 9 ay 5 gün, Genel Kurul kararıyla kesinleşen hüküm yönünden de 11 yıl 9 ay 11 gün sürdüğü anlaşılmıştır.
33. Ancak makul sürede yargılanma hakkına ilişkin ihlalin giderilmesi bakımından teorik düzeyde etkili olduğu saptanan Tazminat Komisyonunun öngörülebilir olmayan ve başvuru konusu olaya da uymayan yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma potansiyelini yitirdiği değerlendirilmiştir. Bu ihlalin giderilmesi için ihdas edilen başvuru yolundan Tazminat Komisyonunca -Anayasa Mahkemesine başvurulara ilişkin otuz günlük sürenin hesabında- başvurucunun yararlandırılmamasının makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
35. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
36. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
37. İncelenen başvuruda yargılamanın uzun sürmesi başvurucunun makul sürede yargılanma hakkını ihlal etmiştir. Uzun süren yargılamaya karşın Tazminat Komisyonu tazminat vermemiştir. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin öncelikle Tazminat Komisyonu kararından, sonrasında da ihlalin sonuçlarının giderilmemesi nedeniyle Bölge İdare Mahkemesi kararından kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır.
38. Bu durumda makul sürede yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Bölge İdare Mahkemesince yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yeniden yargılamada yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine (E.2021/243, K.2021/2319) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.