logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hüsnü Çalmuk (2) [1. B.], B. No: 2022/6609, 19/11/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSNÜ ÇALMUK BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2022/6609)

 

Karar Tarihi: 19/11/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Hüsnü ÇALMUK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; haksız yakalama ve gözaltı tedbirlerine karar verilmesi, bu tedbirlerin yerine getirilmesi sırasında azami sürenin aşılması, dijital materyallere hukuka aykırı olarak el konulması nedeniyle açılan tazminat davasının gerekçesiz olarak reddedilmesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ve mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/1/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve ekleri ile başvurucu hakkındaki soruşturmayı yürüten soruşturma makamından temin edilen ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, en son Kocaeli hâkimi olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 16/7/2016 tarihli kararı ile görevden uzaklaştırılmıştır.

6. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) aralarında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçunun da bulunduğu muhtelif suçlardan başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.

7. Başsavcılığın talebi üzerine Kocaeli 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucu hakkında 17/7/2016 tarihinde yakalama emri düzenlenmiştir.

8. Başvurucunun işyerindeki odasında 17/7/2016 tarihinde arama yapılmış ve 4 hard diske beş flash belleğe bir SD karta otuz altı CD'ye ve yirmi beş DVD'ye el konulmuştur.

9. Başvurucu, hakkında düzenlenen yakalama emrine istinaden 18/7/2016 tarihinde işyerinde yakalandıktan sonra gözaltına alınmıştır.

10. Gözaltında bulunan başvurucu, yakalama emrini infaz edecek makama hitaben yazdığı 19/7/2016 tarihli dilekçesinde 24 saatlik gözaltı süresinin dolduğunu ve bu durumda hürriyetinin sınırlandığını ileri sürmüştür.

11. Başsavcılık 19/7/2016 tarihinde başvurucuyu tutuklanması talebiyle Kocaeli 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu, sorgusunun ardından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 20/7/2016 tarihinde tutuklanmıştır.

12. Başvurucunun ikametgâhında 22/7/2016 tarihinde arama yapılmış ve iki dizüstü bilgisayar, üç taşınabilir hard disk, bir ses kayıt cihazı ile muhtelif sayıda flash belleğe, CD ve DVD'ye el konulmuştur.

13. Başvurucu, koruma tedbirleri nedeniyle Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde tazminat davası açmıştır. Başvurucu 23/8/2016 tarihli dava dilekçesiyle 15/5/2017 ve 22/6/2017 tarihli dilekçelerinde hakkında düzenlenen yakalama emrinin hukuka aykırı olduğunu, bu emrin yerine getirilmesi sırasında kanuni tutma süresinin aşıldığını, arama işlemleri sırasında kopyaları alınarak kendisine teslim edilmesi gereken dijital materyallerine zorlayıcı bir neden yokken el konulduğunu belirterek bu nedenlerle uğradığı maddi ve manevi tazminatın giderilmesini talep etmiştir.

14. Mahkeme 26/9/2017 tarihinde başvurucu hakkındaki ceza yargılamasının devam etmesi nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Davacı Hüsnü Çalmuk hakkında yapılan yakalama ve arama-elkoymanın usule ve kanuna aykırı olarak yapıldığından bahisle hakkında yapılan işlemler nedeniyle CMK 141 vd.maddelerine istinaden tazminat davası açmış ise de; Davacı hakkında Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme ve Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçlarından soruşturmanın tamamlanarak kamu davasının açıldığının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’na yazılan müzekkere sonucu öğrenildiği, davanın derdest olduğu, dava sonucuna göre tazminat talebinin haklı olup olmadığının değerlendirilebileceği, bu aşamada dava halen derdest olduğu için bir değerlendirme yapılamayacağı anlaşılmakla, CMK 141 maddesinde yazılı tazminat isteme koşulları oluşmadığından davanın usulden reddine mahkememizce karar vermek gerekmiştir."

15. Başvurucu söz konusu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

16. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi (İstinaf Mahkemesi), 29/1/2017 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Yasal gözaltı süresi içerisinde görevli mahkeme önüne çıkarılmama durumunda tazminat davası açılabilmesi için, davacı hakkındaki kararın kesinleşmesine gerek bulunmadığı, bu gerekçe ile davanını reddinin yasaya uygun olmadığı anlaşılsa da, dosya kapsamına göre sonucu itibarı ile davanın reddinin doğru olduğu anlaşıldığından, gerekçedeki hata sonuca etkili olmamakla kararın kaldırılması gerekçesi yapılmamıştır.

Eleştirilen husus dışında;

Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, anlaşıldığından, ... İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE [karar verildi.]"

17. Başvurucu, söz konusu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

18. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 5/10/2020 tarihinde başvurucunun temyiz kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davacının davanın kabulü gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve Kanuna uygun bulunan ... istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karara karşı yapılan temyiz isteminin isteme uygun olarak ... ESASTAN REDDİNE [karar verildi.]"

19. Başvurucu, nihai kararı 24/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 10/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Gözaltı" kenar başlıklı 91. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz."

21. 5271 sayılı Kanun'un "Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma" kenar başlıklı 134. maddesi şöyledir:

"(1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.

 (2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

 (3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.

 (4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.

 (5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır."

22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b)Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

...

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 19/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu, suçüstü koşulları oluşmadığı hâlde mesleğinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin hukuka aykırı olarak düzenlenen yakalama emrine istinaden yakalandığını ve gözaltına alındığını, yakalandıktan sonra 5271 sayılı Kanun'da belirtilen azami süre geçmesine rağmen yetkili merci önüne çıkarılmadığını veya serbest bırakılmadığını, bu nedenle açtığı tazminat davasının keyfî ve gerekçesiz şekilde reddedildiğini beyan ederek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde, yapılacak değerlendirmede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

27. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 19. maddesinin birinci, üçüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

...

Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal ve savaş hallerinde uzatılabilir.

...

Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."

28. Başvurucunun iddiası Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü ve beşinci fıkralarında yer alan güvenceler de dikkate alınmak suretiyle- dokuzuncu fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

30. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek kaydıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunan kişilere tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu, B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 43).

31. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" ifadesiyle maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu, § 44).

32. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalamanın ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

33. Somut olayda başvurucu; hukuka aykırı olarak yakalandığını ve gözaltına alındığını, yakalandıktan sonra azami süre geçmesine rağmen yetkili merci önüne çıkarılmadığını veya serbest bırakılmadığını ileri sürerek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (a) ve (b) fıkralarına istinaden tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesi, başvurucu hakkındaki ceza yargılamasının devam ettiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Söz konusu kararda, başvurucunun yakalamanın hukuka aykırı olduğu ve azami sürenin aşıldığı yönündeki iddialarıyla ilgili olarak herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir (bkz. § 14).

34. Öte yandan İstinaf Mahkemesi, yasal gözaltı süresi içinde görevli mahkeme önüne çıkarılmama durumunda tazminat davası açılabilmesi için davacı hakkındaki kararın kesinleşmesi gerekmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin ceza yargılamasının devam ettiği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararının yasaya uygun olmadığını belirlemiştir. Bununla birlikte İstinaf Mahkemesi, söz konusu yasaya aykırılığa rağmen dosya kapsamına göre sonucu itibarıyla davanın reddinin doğru olduğu ve gerekçedeki hatanın sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar vermiştir (bkz. § 16).

35. İstinaf Mahkemesi kararında ilk derece mahkemesince verilen davanın reddi kararının sonucu itibarıyla doğru olduğu kanaatine ne şekilde ulaşıldığına dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir (bkz. § 16). İstinaf Mahkemesinin davanın esasına ilişkin olarak gerekçelerini açıklamadan verdiği bu karar Yargıtayın genel ve soyut nitelikteki kararıyla onanarak kesinleşmiştir (bkz. § 18).

36. Başvuruya konu tazminat yargılaması sürecinde başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulmadığı sonucuna varılmış ancak bu sonuca ne şekilde ulaşıldığı açıklanmamıştır. Başvurucunun koşullarında etkili bir başvuru yolu olduğu Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ortaya konulan söz konusu tazminat davası, somut olayda başvurucunun iddialarının özenli bir biçimde incelenmediği kuşkusunu doğuracak şekilde ve gerekçesiz olarak reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucu, Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında düzenlenen tazminat talep etme imkânını etkili bir biçimde kullanamamıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü ve beşinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

38. Başvurucu; soruşturma kapsamında verilen arama kararları doğrultusunda dijital materyallerine 5271 sayılı Kanun'un 134. maddesine aykırı olarak el konulduğunu, Kanun'a göre kopya alınmasıyla yetinilmesi gerekirken elkoyma kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle açtığı tazminat davasının keyfî ve gerekçesiz olarak reddedildiğini belirterek mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Bakanlığın başvuruya ilişkin görüşünde, yapılacak değerlendirmede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

40. Başvurucunun elkoyma işleminden kaynaklanan, mülkiyet hakkının ihlal edilmesi suretiyle oluşan zararlarının tazmin edilmesi talebiyle açtığı davanın etkili bir çözüm imkânı sunmadığına ilişkin şikâyetleri, Anayasa'nın 35. maddesiyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

42. 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendinde, eşyasına veya diğer mal varlığı değerlerine şartları oluşmadığı hâlde el konulan veya bunların korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer mal varlığı değerleri amaç dışı kullanılan ya da zamanında geri verilmeyen kişilere tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır.

43. Anayasa Mahkemesi ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında yargı organlarınca şüphelilerin eşyasına ya da mal varlığı değerlerine ilişkin olarak elkoyma tedbirinin uygulandığı durumlarda bunun hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Nuray Işık, B. No: 2014/7561, 28/9/2016,§§ 60-67; Sinan Aydın Aygün (2), B. No: 2014/922, 16/6/2016, §§ 61-69).

44. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen bu yol, bir yandan başvurucunun maruz kaldığı elkoyma işleminin hukuka aykırılığının tespitini, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesiyle öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır.

45. Başvurucu da bu kapsamda elkoyma tedbirinin kanunda öngörülen şartlara uyulmadan hukuka aykırı şekilde uygulandığı iddiasıyla 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazminat davası açmıştır. Ancak yargısal makamların süreçte verdiği kararlara bakıldığında başvurucunun bu talebine ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür (bkz. §§ 14, 16, 18). Başvurucunun elkoyma tedbirinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddiası açısından bir değerlendirme yapılmamasının ve bunun bir sonucu olarak söz konusu talep yönünden hüküm kurulmamasının başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağlamadığı açıktır. Neticede somut olayın şartlarında mülkiyet hakkı bağlamında oluşan zararlarının tazmini konusunda başvurucuya asgari güvenceleri içerecek şekilde etkili bir hukuk yolu sunulmadığı sonucuna varılmıştır.

46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

47. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevitazminat talebinde bulunmuştur.

48. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

49. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1.Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/140, K.2017/302) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hüsnü Çalmuk (2) [1. B.], B. No: 2022/6609, 19/11/2024, § …)
   
Başvuru Adı HÜSNÜ ÇALMUK (2)
Başvuru No 2022/6609
Başvuru Tarihi 10/1/2022
Karar Tarihi 19/11/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız yakalama ve gözaltı tedbirlerine karar verilmesi, bu tedbirlerin yerine getirilmesi sırasında azami sürenin aşılması, dijital materyallere hukuka aykırı olarak el konulması nedeniyle açılan tazminat davasının gerekçesiz olarak reddedilmesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ve mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Yeniden yargılama
Mülkiyet hakkı Mülkiyet hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkı İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 91
134
141
142
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi