logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ferhat Vatankulu [1. B.], B. No: 2022/69679, 5/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERHAT VATANKULU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/69679)

 

Karar Tarihi: 5/2/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Ferhat VATANKULU

Vekili

:

Av. Arzu BEYAZIT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, mahkumiyet kararı verilmesinden sonra kanun yolları aşamasındaki tutukluluğun makul süreyi aşması ve bu aşamada yapılan tahliye talebinin incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/7/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) silahlı terör örgütüne üye olma ve Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu 16/11/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu, gözaltı süreci sonunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sivas Sulh Ceza Hakimliğince 29 Kasım 2016 tarihinde tutuklanmıştır.

6. Başvurucu hakkında daha sonra atılı suçtan kamu davası açılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 2/7/2018 tarihinde başvurucunun Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan beraatine, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun tutukluluk halinin hüküm ile birlikte devamına karar vermiştir.

7. Anılan hükme karşı başvurucu istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu müdafileri istinaf başvuru dilekçesinde başvurucunun tahliyesini de talep etmişlerdir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi 24/10/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Başvurucunun tutukluluk halinin devamına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi şu şekildedir:

"... Sanığa yüklenen silahlı terör örgütü üyeliği suçunun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu gösteren dosya kapsamındaki bilgi ve belge içerikleri, atılı suçun CMK'nin 100/3-a-11 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu, verilen ceza miktarı karşısında kaçma şüphesinin varlığı, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı ve atılı suç bakımından tutuklama tedbirinin orantılı bir tedbir niteliğini taşıdığı, tutukluluk halinin devamının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5 ve 6. maddesindeki koşullara uygun olduğu anlaşılmakla, CMK'nin 100/3-a-11 ve 108. maddeleri gereğince tutukluluk halinin devamına, ... [karar verildi]."

8. Anılan esastan red kararı başvurucu müdafii tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 4/11/2021 tarihinde müşteki vekilinin temyiz başvuru dilekçesi hakkında ek tebliğname düzenlenmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar vermiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesinin ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 27/4/2022 tarihli kararındatemyiz aşamasında müşteki vekilinin sunduğu 26/10/2019 tarihli dilekçede katılma talebinde bulunulduğu ve dilekçe içeriği itibarıyla karara yönelik itirazların temyiz başvurusu olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararın devamında müşteki vekili tarafından kanun yoluna başvurulan Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan kurulan hükmün öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 272. maddesinin 1. fıkrası kapsamında Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilip bir karar verilmesi akabinde istemde bulunulması halinde temyiz isteminin değerlendirilmesi gerektiğini belirterek dosyanın mahalline tevdiine karar vermiştir.

9. Başvurucu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesine hitaben sunduğu 16/6/2022 tarihli dilekçesinde cezaevinde geçirmesi gereken sürenin 7/6/2022 tarihi itibariyle dolduğunu belirterektahliyesini talep etmiştir.

10. Yargıtay 3. Dairesinin tevdi kararı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi 27/6/2022 tarihli ek kararı ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden müşteki kurumun suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma ve istinaf başvurusunda bulunma hakkı bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi başvurucu hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin olarak müşteki vekilinin katılma talebinin kabulüne karar vermiş ve istinaf başvurusunu esastan inceleyerek reddine karar vermiştir.

11. Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun salıverilme talebine ilişkin olarak ise, ek karara konu esas incelemesinin Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu yönünden yapıldığını, oysa ki başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olduğunu, nitekim 5271 sayılı Kanun'un 104. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden yapılan esas incelemesi ile birlikte 24/10/2019 tarihinde başvurucunun tutukluluk halinin devamına karar verildiğini, başvurucunun tutukluluk durumunun 5271 sayılı Kanun'un 104. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince Yargıtay tarafından yapılacak incelemeden sonra değerlendirilebileceğini belirterek salıverilme istemi konusunda karar verilmesine yer olmadığına itiraz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.

12. Başvurucu 28/6/2022 tarihli dilekçesiyle tahliye talebinin incelenmemesine ilişkin karara itiraz etmiştir. Başvurucu dilekçesinde cezaevinde kalması gereken sürenin 7/6/2022 tarihi itibarıyla dolduğunu, istinaf merciinin önüne gelen bir dosyada tutukluluk durumu hakkında inceleme yapmasının önünde engel bir durum bulunmadığını belirterek tahliye edilmesi gerektiğini yinelemiştir.

13. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi 4/7/2022 tarihli kararıylakararı yerinde bularak itirazı kesin olarak reddetmiştir.

14. Bu karar 6/7/2022 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 8/7/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Yargıtay 3. Ceza Dairesi 26/9/2022 tarihli kararı ile Bölge adliye mahkemesince verilen hükmü onamıştır.

16. 8/11/2022 tarihinde Sivas İnfaz Hakimliğince başvurucunun kalan cezasının koşullu salıverme tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ve bu nedenle derhal tahliyesine karar verilmiştir. Karardabaşvurucunun koşullu salıverilme tarihinin 5/6/2023 olduğu, koşullu salıverilme tarihine 1 yıldan az süre kaldığı, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını taşıdığı ve iyi halli olduğu belirtilmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 5/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Mahkumiyete Bağlı Tutmaya İlişkin Tahliye Talebinin İncelenmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu AİHM kararlarına atıf yaparak mahkumiyet hükmü sonrası aşamadaki tutukluluk incelemelerinin de Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında olduğunu, istinaf ve temyiz mercilerinin 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (3) numaralı hükmüne ve cezaevinde kalması gereken süre dolmuş olmasına rağmen tutukluluk durumu ile ilgili inceleme yapmadığını, Yargıtay ve istinaf merciinin tutukluluk durumu hakkında karar vermemesine karşı başvurabileceği bir yasa yolunun olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, karar hakkının, etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık başvurucunun tutulmasının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmüyle ilgili olarak tutulmaya devam edilmesini hukuka aykırı hâle getirecek yeni bir mesele ileri sürmediğini, dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamındaki güvencelerin uygulanması imkanı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde bu hususun dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür.

20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının somut olayda uygulanabilir olduğunu ileri sürmüş ve ihlal iddialarını yinelemiştir.

b. Değerlendirme

21. Anayasa'nın 19. maddesinde her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişinin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla tahliye taleplerinin incelenmemesi Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki güvenceyle ilgilidir.

22. Somut olayda başvurucu, tahliye taleplerinin değerlendirilmemesinden şikayetçidir.

23. Anayasa Mahkemesi söz konusu şikâyeti incelediğinde -başvurucunun tutukluluk durumu devam ediyorsa- giderim olarak eğer başvurucunun itirazı henüz değerlendirilmemiş ise derece mahkemesince itirazın veya tahliye talebinin değerlendirilmesine ve tazminata hükmedebilecektir. Ancak başvurucunun şikâyetine konu itiraz ya da tahliye talebi değerlendirilmiş, başvurucu tahliye edilmiş ya da başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş ise Anayasa Mahkemesi giderim olarak ancak tazminata hükmedebilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 164-177). Somut olayda başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi inceleme sonunda ihlal sonucuna varması hâlinde giderim olarak sadece tazminata hükmedebilecektir. Bu tespite bağlı olarak başvurucuya tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir başvuru yolunun mevcut olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

24. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır (benzer yönde bkz. Ali Efendi Peksak (2), B. No: 2017/37727, 12/9/2019, §§ 55-67; Semih Aydın [GK], B. No: 2023/104438, 23/1/2025, §§ 55-67).

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mahkumiyet Kararından Sonraki Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkinİddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu istinaf ve temyiz incelemesinin süresinin 4 yılı aştığını, bu durumun uzun süre tutuklu kalmasına neden olduğunu ileri sürmüştür.

27. Bakanlık, başvurucunun suç isnadına bağlı tutukluluk halinin mahkumiyet hükmü ile sona erdiğini,başvurucunun mahkumiyete bağlı olarak tutulduğunu, mahkumiyet kararından sonraki tutmanıntutukluluk süresinin hesabında dikkate alınmadığını belirtmiştir.

b. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesince 2/7/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluk halinin devamına da karar verilmiştir (§ 6). Dolayısıyla anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.

29. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun uyarınca üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine makul süre şikâyetlerinin Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Ahmet Kartalkuş kararında ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşmıştır (Ahmet Kartalkuş, B. No: 2019/39635, 19/3/2024). Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.1.Mahkumiyete bağlı tutmaya ilişkin tahliye talebinin incelenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkumiyet kararından sonraki tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 5/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ferhat Vatankulu [1. B.], B. No: 2022/69679, 5/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı FERHAT VATANKULU
Başvuru No 2022/69679
Başvuru Tarihi 8/7/2022
Karar Tarihi 5/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mahkumiyet kararı verilmesinden sonra kanun yolları aşamasındaki tutukluluğun makul süreyi aşması ve bu aşamada yapılan tahliye talebinin incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi