TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
O.T. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/7468)
Karar Tarihi: 27/2/2025
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Metin KIRATLI
Raportör
Hüseyin ERAL
Başvurucu
O.T.
Vekili
Av. Burhan GÜR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın sanık tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle o tarihte üsteğmen olarak görev yapan başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.
3. Başvurucu 24/7/2016 tarihinde Adıyaman Sulh Ceza Hâkimliği tarafından söz konusu suçtan tutuklanmıştır.
4. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 26/4/2017 tarihinde iddianame düzenlemiş; iddianamede başvurucunun üst araması neticesinde 1 dolar ele geçirildiğini ve hakkında benzer suçtan adli soruşturma bulunan M.Ö.nün başvurucunun sohbet toplantılarına katıldığını ve Ümit kod ismi kullandığına dair beyanda bulunduğunu dikkate alarak başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğini ifade etmiştir.
5. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Adıyaman 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 9/5/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra başvurucu hakkında beyanda bulunan tanık M.Ö.nün dinlenmesi amacıyla istinabe mahkemesine müzekkere yazılmasına ve yargılamanın ilk celsesinin 24/8/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.
6. Yargılama üç celsede tamamlanmıştır. Yargılamanın ilk celsesinde başvurucu, savunmasını müdafi huzurunda yapmıştır. Aramada ele geçirilen dijital veriler ve HTS kayıtlarıyla ilgili olarak hazırlanan bilirkişi raporu dosyaya ibraz edilmiştir. Başvurucu aşamalardaki yazılı ve sözlü savunmalarında ele geçirilen doların babasına ait olduğunu, aleyhine beyanda bulunan tanık M.Ö.yü tanımadığını, tanık beyanının çelişkiler içerdiğini, tanığın mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve tanığın teşhis işleminin künye defteri üzerinden yapmasını kabul etmediğini ileri sürmüştür. Mahkeme, başvurucunun mahrem imamlarla irtibatlı olup olmadığının tespiti bakımından HTS kayıtlarının araştırılmasına ve tanık M.Ö.nün beyanlarının alınmasına ilişkin istinabe cevabının beklenmesine karar vermiştir.
7. İstinabe mahkemesi, ikinci celse öncesinde (13/10/2017 tarihinde) tanık M.Ö.nün beyanını almıştır. İstinabe mahkemesinin yaptığı duruşmada başvurucu müdafiinin de hazır bulunduğu anlaşılmıştır. Tanık M.Ö. istinabe mahkemesi tarafından ve başvurucu müdafi huzurunda alınan beyanlarında sorumlu olduğu eve başvurucunun 2016 yılına kadar geldiğini, himmet olarak kendisine elden para verdiğini, terfi ettiği dönemlerde bereket parası olarak başvurucuya 20, 50 veya 100 gibi miktarlarda dolar verdiğini ifade etmiştir. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün dosyaya gönderdiği HTS analiz raporunda başvurucu ve birlikte yargılandığı diğer sanıkların tanık M.Ö. ile ortak irtibatı olmadığı bildirilmiştir.
8. İkinci celsede tanığın istinabe mahkemesince alınan beyanları başvurucu ve müdafine okunmuş, tanık anlatımına karşı beyan ve itirazları alınmış, başvurucunun mahrem imamlarla irtibatına ilişkin analiz raporu temin edilmiş, başvurucuya Cumhuriyet savcısının duruşmada verdiği esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak üzere süre verilmiştir.
9. Üçüncü celsede başvurucu; müdafii huzurunda esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanında önceki savunmalarını tekrarlayarak isnat edilen suçu inkâr etmiştir. Başvurucu müdafii ise tanığın beyanlarının çelişkili olduğu, teşhis işleminin hukuka aykırı şekilde yapıldığı, başvurucunun mahrem imamlarla HTS irtibatı olmadığı gerekçesiyle başvurucunun beraatine ve tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, alt sınırdan uzaklaşarak başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 9 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyadaki arama ve el koyma tutanağına göre sanığın üzerinde yapılan aramada örgüt içinde bulundurulması özel anlam ihtiva eden, özellikle TSK mensubu FETÖ/PDY üyelerinde bulunan, terör örgütü elebaşı tarafından gönderilen ve ''Bereket Parası'' olarak adlandırılan 1 ABD Doları ele geçirilmiştir. Sanık bu hususa ilişkin olarak cüzdanında yapılan aramada 1 ABD Doları ve 50 ABD Doları bulunduğunu, yapılan aramada tutanağa 50 ABD Dolarının yazılmadığını, bu paraları 3 yıl önce kendisine babasının verdiğini, örgütsel bir anlamı olmadığını beyan etmişse de, tanık M.Ö.nün beyanları karşısında sanığın savunmasına itibar edilmemiştir.
Sanık hakkında tanıklık yapan ve etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan M.Ö. özetle; sanık ile 2013 yılının bahar aylarında tanıştığını, O.nun Ankara'daki sorumlusunun arayıp Adıyaman'a geleceğini söylediğini, sanığın kendisini arayıp buluştuklarını, sanığın kendisini Ümit olarak tanıttığını, sanığın Ümit kod ismini kullandığını, sanığın Adıyaman'daki sorumlusunun kendisi olduğunu, bu kapsamda sanık ile kendi evinde sohbet için zaman zaman bir araya geldiklerini, Fethullah Gülen'in görüntülü sohbetlerini izlediklerini, sanığın kurban ve himmet adı altında para verdiğini, örgütün askeri yapılanmasında terfi yapanlara bereket olsun diye dolar olarak para verildiğini, sanık 2015 yılında terfi yaptığı için kendisine 50 dolar para verdiğini, sanığın kendisine daha önceki üst sorumlusu tarafından bereket parası olarak adlandırılan 1 Dolar verildiğini söylediğini beyan ederek sanığı fotoğrafından teşhis etmiş, sanığın da soruşturma aşamasında cüzdanında yapılan aramada 1 dolar ve 50 dolar bulunduğunu beyan etmesi bu kapsamda anlamlı bulunmuştur.
...
Sanığın HTS (telefon trafiği) kayıtlarından FETÖ/PDY silahlı terör örgütü adına Hususi Hizmet İmamı (mahrem imam) olarak faaliyet gösteren M.A, R.Y. ve S.A. ile irtibatlı olduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar sanık üzerine atılı suçlamaya karşı redde yönelik beyanda bulunmuş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre sanığın örgüte olan bağlılığı güçlendirmek amacıyla yapılan sohbetlere katıldığı, örgüte himmet adı altında para yardımı yaptığı, örgütün gizlilik tedbirine riayet ederek Ümit kod isimini kullandığı, özellikle TSK mensubu örgüt üyelerine verilen ve örgüt içerisinde özel anlam ihtiva eden 1 ABD Doları bulundurduğu, sorumlu olduğu tanığın beyanına göre kendisine verilen ve bereket parası olarak adlandırılan 50 ABD Doları bulundurduğu, sanığın eylemlerini devletin bu yapı ile aktif mücadeleye başlamasından sonra da devam ettirdiği, sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemleri ile örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgüt ile organik bağ kurarak örgüt üyesi vasfını kazandığı, bu itibarla cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmıştır."
10. Başvurucu, mahkumiyet kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu, söz konusu karara karşı temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, ByLock kullanıcısı olduğunu kabul etmeyen sanığın ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın temin edilememesi nedeniyle anılan tutanağın ayrıntılı olarak araştırılmadığı, başvurucu hakkında Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesinde aynı suçtan açılmış davanın bulunup bulunmadığı incelenmeden karar verildiği gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.
12. Bozma üzerine Ceza Dairesince duruşma açılarak yargılamaya yeniden başlanmıştır. İki celsede tamamlanan yargılama kapsamında başvurucunun bozma ilamı doğrultusunda savunması alınmış, başvurucu hakkında örgüte üye olma suçundan başka bir soruşturma ve kovuşturma dosyası olup olmadığı sorgulanmış, başvurucunun Bylock kullanıcısı olup olmadığı araştırılmıştır.
13. Başvurucu hakkında başka dosya bulunmaması ve Bylock kaydına da rastlanmaması üzerine Ceza Dairesi tarafından yargılama tamamlanarak 19/3/2019 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Ceza Dairesinin mahkûmiyet gerekçesi, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan araştırma neticesinde yeni bir delil elde edilmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesinin kabulü ile aynı yöndedir (bkz. § 9).
14. Başvurucu, Ceza Dairesi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Hüküm, temyiz kanun yolu denetiminden geçerek 16/2/2021 tarihinde kesinleşmiştir.
15. Başvurucu, nihai kararı 21/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 12/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Komisyon; tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
17. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne belirleyici ölçüde esas alınan tanığın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; tanıkların beyanlarının istinabe suretiyle alındığı, bu beyanların duruşmada başvurucuya okunduğu ve bu beyanlara karşı başvurucunun itirazlarını ileri sürebilme olanağına sahip olduğu belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
19. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
21. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeni olup olmadığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanığın verdiği beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur [2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36; Uğur Özcan [1. B.], B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).
22. Suç tipi için kanunda belirlenen cezanın ağırlığı arttıkça duruşmada hazır bulunarak savunma yapmanın da öneminin artacağı hususunda tartışma yoktur (Mehmet Ergün [GK], B. No: 2019/34180, 25/7/2023, § 41). Diğer bir ifadeyle sanığın yokluğunda beyanları tespit edilen tanığın müdafii huzurunda dinlenmesinin yeterli bir dengeleyici güvence olup olmadığı tartışılırken suç tipi için kanunda belirlenen cezanın ağırlığı da dikkate alınmalıdır.
23. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi Kadir İnan ([2. B.], B No: 2020/23928, 30/10/2024, § 37) kararında; tanığın başvurucunun hazır bulunmadığı fakat başvurucu (sanık) müdafiinin hazır bulunduğu duruşmada sadece müdafii tarafından sorgulanmasının telafi edici bir güvence teşkil edip etmeyeceğini incelemiştir. Anılan kararda, başvurucunun yokluğunda beyanda bulunan tanığın sanık müdafiinin katıldığı ve soru sorma hakkını kullanabildiği duruşmada dinlenmesinin -sanık ile tanığın yüz yüze gelmesinin önem arz etmediği davalarda- yeterli bir dengeleyici güvence olabileceği belirtilmiştir. Bahsi geçen güvencenin yeterli düzeyde dengeleyici olup olmadığına karar verilirken tanık beyanının fiziksel teşhise ilişkin olup olmadığının ve güvenilirliğini sarsan unsurların bulunup bulunmadığının tespiti önemlidir.
24. Somut olayda Mahkeme; başvurucunun üzerinde yapılan aramada ele geçirilen ve bereket parası olarak nitelendirilen 1 ve 50 dolara, başvurucu aleyhine beyanda bulunan tanık M.Ö.nün başvurucunun sohbetlere katıldığı, Ümit kod ismi kullandığı, terfi etmesi nedeniyle kendisine bereket parası olarak nitelendirilen 50 doları verdiğine dair teşhis ve beyanları ile HTS incelemesine göre başvurucunun mahrem imamlarla irtibatının tespit edilmiş olmasına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Bu hüküm, Yargıtay tarafından onanmıştır.
25. Mahkemenin gerekçesine göre tanık M.Ö.nün kendisi hakkında yürütülen soruşturma dosyasında başvurucuyla ilgili olarak verdiği ve başvurucunun kendisini Ümit kod ismi ile tanıttığına dair beyanları, subay künye defterindeki fotoğraf üzerinden yaptığı teşhis işlemi ile müdafiinin hazır bulunduğu talimat duruşmasında başvurucunun 2016 yılına kadar kendi sorumluluğunda bulunan eve geldiği, himmet verdiği ve kendisinin de başvurucuya bereket parası olarak 50 dolar verdiğine dair beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür.
26. Gerekçeli kararda, istinabe mahkemesi tarafından dinlenilen tanık M.Ö.nün, başvurucunun da bizzat hazır bulunduğu bir celsede dinlenmemesine ilişkin olarak geçerli bir nedene yer verilmemiştir. Ancak böyle bir nedenin gösterilmemiş olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. Tanık sorgulama hakkına ilişkin yukarıda belirtilen testin diğer aşamalarının da değerlendirilmesi gerekir (bkz. § 21).
27. Mahkeme gerekçesinden anlaşılacağı üzere tanık M.Ö.nün beyanı, mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici delildir. Bu nedenle üçüncü aşama olarak savunma tarafının tanığın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle karşılaştığı zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul yürütüp yürütmediği belirlenmelidir.
28. Somut olayda başvurucunun duruşma sırasında dinlenmediğinden şikâyetçi olduğu tanık M.Ö. başvurucu müdafiinin katıldığı istinabe mahkemesi tarafından açılan duruşmada dinlenmiş ve müdafii bu duruşmada tanığa soru sorma hakkını kullanabilmiş ise de başvurucu, tanık M.Ö.nün kendisinin örgütle irtibatına ilişkin beyanına karşı tanığı tanımadığını, tanığın beyanlarının çelişkili olduğunu, teşhis işleminin sadece subay künye defterindeki fotoğraf üzerinden yapıldığını ileri sürmüştür. Buna ek olarak tanık M.Ö.nün teşhis işlemini gerçekleştirdiği subay künye defteri aslının Mahkeme tarafından incelenmek üzere istenmesini talep etmiş ise de Mahkemece bu talebin "...esasa yarar sağlamayacağı" gerekçesi ile kabul edilmemesi de telafi edici güvence eksikliği bakımından dikkate alınmalıdır. Ayrıca dosyada bulunan 25/9/2017 tarihli HTS analiz raporuna göre tanık M.Ö. ile başvurucu arasında iletişim kaydı olmadığı da tespit edilmiştir.
29. Tanık beyanının niteliği ile başvurucunun savunması dikkate alındığında başvurucu müdafiinin delilin güvenilirliğine ilişkin iddia ve itirazlarını başvurucu kadar etkili şekilde ortaya koyabileceği söylenemez.
30. Bu kapsamda künye defterindeki fotoğraf üzerinden yapılan teşhis işlemini kabul etmeyen başvurucunun tanımadığını beyan ettiği ve ortak irtibatının da tespit edilemediği tanığa soru sorma imkânını elde edememesiyle oluşan dengesizliğin müdafiinin tanığı sorgulayabilmesiyle ortadan kaldırıldığı kabul edilemeyecektir. Böylelikle tanık, başvurucu müdafii tarafından sorgulanırken tanığın başvurucu tarafından sorgulanamamasının yargılamayı bir bütün olarak adil olmaktan çıkardığı sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
32. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
34. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
35. Tanık sorgulama hakkı tanığın yargılama evrelerindeki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın yargılama evresindeki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar, B.No:2013/1664, 16/7/2014,§ 53).
36. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından da maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/165, K.2017/321) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.