TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BEKİR ÇEPER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2022/77805)
Karar Tarihi: 28/11/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ekin ÇANKAL
Başvurucular
1. Bekir ÇEPER
2. Hilal Nur YAVUZ
3. Sevgi ÇEPER
Vekili
Av. Mesut ÖZER
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, sosyal medya platformunda sarf edilen ifadeler sebebiyle manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuların murisi Mustafa Çeper (muris) 1962 doğumlu olup 6/1/2022 tarihinde vefat etmiştir. Muris, Facebook isimli sosyal medya platformunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adına açılmış bir sayfada, başka bir kullanıcı tarafından yapılan linkli paylaşımın altına kendi yorumunu eklemiştir. Bahsi geçen üçüncü kişinin yaptığı paylaşımda, davacı A.Ş.nin görseline ve davacıya ait olduğu iddia edilen bazı sözlere kendi yorumuyla yer verilmiştir. Anılan paylaşıma göre davacı A.Ş., hükûmet politikalarına destek veren bir partinin genel başkanını şu sözlerle eleştirmiştir:
"Çok genel başkan gördük ama 2 yıl sonraki seçim için partisini iktidara teslim eden, tüm iddialarını terkeden, siyasi müflis D.B. gibisini görmedik... (A.Ş.)
- Paylaşıma ek yorum ise şöyledir:
"Biz de çok siyasetçi gördük ama k... tekmeyi yiyerek bu kadar anıranını ilk defa gördük!!!"
- Başvurucuların murisi ise mezkûr paylaşımın altına 11/1/2018 tarihinde şu şekilde bir yorum yapmıştır:
"Çok insanlar gördük senin gibi satılmış siyonist görmedik"
3. Söz konusu paylaşımla kendisine hakaret edildiğini ileri süren A.Ş. (davacı), iktidar partisi kurucularından olup 2002-2007 yılları arasında milletvekilliği ve başbakan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. İlerleyen süreçte iktidar partisinden ayrılarak kendi partisini kurmuş ve 2012 yılına kadar siyasi hayatına parti başkanı olarak devam etmiştir. Davacı 2012-2018 yılları arasından bağımsız bir şekilde siyaset hayatına devam etmiş; 24/6/2018 tarihli Genel Seçim'de (Genel Seçim) ana muhalefet partisinden milletvekili seçilmiştir.
4. Başvuruya konu olayla ilgili ceza yargılaması hakkında detaylı bilgi için bkz. Bekir Çeper ve diğerleri, B. No: 2019/21707, 14/2/2024, §§ 8-9.
5. Davacı, kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla 5.000 TL meblağında manevi tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında, somut olaya ilişkin ceza yargılamasında hakaret suçunun sübuta erdiği kabulüyle murisin mahkûmiyetine karar verildiğini dikkate almış; sert eleştirilerin doğal olmakla birlikte yapılan eleştirilerin sınırlar içerisinde kalması ve kişilik haklarını ihlal eder nitelikte olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Davacının kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminatın koşullarının oluştuğunu kabul eden derece mahkemesi, 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
6. Bahsi geçen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf isteminin reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi "satılmış siyonist" ibaresinin hakaret teşkil ettiğini, kaba, değer yargısı veya eleştiri olarak kabul edilemeyeceğini, kamuya mal olmuş kişiler ile ilgili yapılan eleştirilerin de bir sınırının olması gerektiğini, bir siyasi partinin milletvekiline yönelik hakaret içerikli paylaşımda bulunulmasını kanunun himaye etmeyeceğini, kamu menfaatinin davacının kişisel itibarının korunmasından yana olduğunu değerlendirmiştir. Ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararı ile ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucunun beklenmesini zorunlu görmeyen istinaf mahkemesi; "satılmış siyonist" ibaresi ile davacının bazı devletlere hizmet eden bir kişi olarak sunulduğunu, eleştiriden ziyade küçük düşürülerek kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu kabul etmiştir.
7. Başvurucular nihai karardan 22/7/2022 tarihinde haberdar olmuş, 12/8/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular; murislerinin ifadelerinin sert eleştiri olarak değerlendirilmesi gerektiği, sosyal medya paylaşımı sebebiyle manevi tazminat ödemek zorunda bırakılmasının ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasındadır.
9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşüne cevap verilmemiştir.
10. Başvuru ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda inceleme yaparken ifade özgürlüğünün herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğu dikkate alınacaktır (Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No:2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).
12. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu' un 58. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu noktada müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü yönünden incelenmesi gereklidir.
13. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], §§ 70-72; AYM, E. 2018/69, K. 2018/47, 31/5/2018, § 15; AYM, E. 2017/130, K. 2017/165, 29/11/2017, § 18). Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
14. Bu bağlamda somut olayda başvurucuların murisinin ifade özgürlüğü ile siyasetçi olan davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurulmalıdır (bu konuda genel ilkeler için bkz. İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 65-73). Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2), § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun [GK], §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Davacının kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2), B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık, B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Tazminata konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
15. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucuların murisinin sosyal medya paylaşımı sebebiyle aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçenin Anayasa Mahkemesince ortaya konulan ve yukarıda açıklanan kriterleri karşılayan, ilgili ve yeterli bir gerekçe olarak görünüp görünmediğini davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
16. Başvurucuların murisi, ülke çapında tanınan bir siyasetçi hakkında yaptığı yorum sebebiyle hem adli para cezasıyla cezalandırılmış hem de manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. Derece mahkemelerinin gerekçeli kararları incelendiğinde, ihtilaflı yorumun paylaşıldığı bağlam gözetilmeksizin "satılmış siyonist" ifadesinin bağlamından kopartılarak hakaret niteliğinde aşağılayıcı bir nitelendirme olduğunun kabul edildiği görülmektedir.
17. Oysa Anayasa Mahkemesi daha önce Bekir Çeper ve diğerleri (B. No: 2019/21707, 14/2/2024) kararında, murisin desteklediği partinin bir zamanlar önde gelen siyasetçilerinden olan davacının, ilk önce kurucusu olduğu partiden ayrılmasına, daha sonra da siyasi hayatını başka bir partide ve nihayet ana muhalefet partisinde devam ettirmesine duyduğu öfkeyi dile getirmek amacıyla "satılmış siyonist" ifadesini kullandığını değerlendirmiştir (Bekir Çeper ve diğerleri, § 28). Bu kapsamda Anayasa Mahkemesine göre, mezkûr ifade değer yargısı niteliğinde olup somut olayda davacının sebepsiz bir şekilde hedef alındığını söylemek mümkün değildir.
18. Her ne kadar davacı kişilik haklarına saldırıldığını iddia etmişse de Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği üzere demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir (Ali Suat Ertosun, B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102). Şu hâlde bir ifadenin kaba ve rahatsız edici olması hukuk sisteminde ceza veya tazminat şeklinde bir müeyyideye bağlanmasının tek başına haklı gerekçesi olamaz (Bekir Çeper ve diğerleri, § 29).
19. Üstelik davacı siyasi kariyerinde önemli görevlerde bulunmuş, kamu tarafından yakından tanınan ve takip edilen tecrübeli bir siyasetçidir. Davacının, seçmenlerinin sıkı ve yakın denetimi altında olması son derece doğaldır. Davacı hâlen iktidarda bulunan partinin önde gelen bir üyesiyken kurucusu olduğu partiden ayrılarak önce muhalif bir siyasetçi sonra ana muhalefet partisinin milletvekili olmuştur. Başvurucuların murisine göre siyasi çizgisi değişen davacının bu kapsamda, kendisine daha önce destek veren seçmenin eleştirilerine daha fazla tahammül göstermesi gerekir (siyasetçilerin sıradan bireylere göre eleştirilere daha fazla katlanma yükümlülüğüne ilişkin değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 61; Nihat Zeybekçi, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 38; Bekir Çeper ve diğerleri, § 30).
20. Bütün bu açıklananlar ışığında, somut olayda derece mahkemelerinin başvurucuların murisinin ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında Anayasa Mahkemesinin koyduğu ölçütleri dikkate alarak bir değerlendirme yaptığını söylemek mümkün görünmemektedir. Şu hâlde, manevi tazminat ödenmesine karar veren mahkemenin ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyduğu söylenemez.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucular, ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile birlikte her bir başvurucu için 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Başvuruculara toplam 30.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2019/405, K.2021/400) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculara toplam net 30.000 TL manevi tazminatın müştereken ÖDENMESİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.