logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aslan Günay ve diğerleri [1.B.], B. No: 2022/82421, 28/11/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ASLAN GÜNAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/82421)

 

Karar Tarihi: 28/11/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucular

:

1 . Aslan GÜNAY

 

 

2 . Ömer GÜNAY

 

 

3 . Recep GÜNAY

Başvurucular Vekili

:

Av. Raşit SARIKAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, muris aleyhine açılan paydaşlığın giderilmesi davasında murisin vefatı üzerine mirasçılara davanın ihbar edilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/8/2022 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, kısmi kabul edilemezlik kararıyla başvurucuların mahkemeye erişim hakkına ilişkin iddialarının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucular murisi aleyhine İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) paylı mülkiyete dayalı ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkeme 16/1/2020 tarihli karar ile taşınmaz üzerinde ortaklığın açık artırma yoluyla satış yapılarak giderilmesine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyen aynen taksim talebinde bulunan başvurucular murisi vekiline yetki ve yeterli süre verildiğini ifade etmiştir. Ancak vekilin dava konusu taşınmazda kat mülkiyeti kurulması ile ilgili işlemleri, ilgili kurumlara başvuruları tamamlamaması nedeniyle kat mülkiyeti kurulması suretiyle dava konusu taşınmazın aynen taksiminin mümkün olmadığını vurgulamıştır. Bu durumda davanın 2014 yılında açılması ve Mahkemece defaten kat mülkiyeti kurulması yönünde süreler verilmesine rağmen işlemlerin tamamlanmaması dikkate alınarak bilirkişi raporuna ve davaya konu taşınmazın korunması gerekli eski eser tescilli yapı olmasına, imar durumuna, hissedar sayısına ve hisse oranlarına göre taksimin mümkün olmadığını belirtmiştir. Taşınmazın satışı yoluyla ortaklığın giderilmesinin davacının talebi doğrultusunda ve ekonomik açıdan daha uygun olacağı kanaatine varıldığını ifade etmiştir.

7. Başvurucular murisi 14/8/2020 tarihli dilekçeyle istinaf talebinde bulunmuş, 24/5/2022 tarihinde vefat etmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 21/6/2022 tarihli kararla esastan ret kararı vermiştir.

8. Nihai karar başvuruculara 28/7/2022 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 29/8/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

9. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir;

"Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer."

10. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 50. maddesi şöyledir;

 "Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir."

11. 6100 sayılı Kanun'un 55. maddesi şöyledir:

"Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir."

12. 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesinin ilgili kısmı şöyledir;

"(1) Dava şartları şunlardır:

 ...

 d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

 ..."

13. 6100 sayılı Kanun'un 115. maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

"1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler."

B. Yargıtay Kararları

14. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/10/2021 tarihli ve E.2017/11-3008, K.2021/1264 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

 16. Davanın açıldığı sırada mevcut olmasına rağmen yargılama sırasında taraflardan birinin ölümüyle taraf ehliyetinin sona ermesi durumunda HMK’nın 55. maddesi uygulama alanı bulur. Bu doğrultuda HMK’nın 55. maddesi “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” hükmünü haiz olup anılan maddenin uygulanabilmesi için dava konusunun ölen tarafın varislerine miras yoluyla intikali mümkün malvarlığına ilişkin olması gerekir. Eş söyleyişle dava konusunun sadece ölen tarafı ilgilendirdiği, miras yoluyla intikali mümkün olmayan bir hakka ilişkin olduğu hâllerde taraflardan birinin ölümü sonrasında mirasçılarla davaya devam edilemeyeceğinden HMK’nın 55. maddesi uygulama alanı bulmaz (Kuru: s. 907, 914; Pekcanıtez, Hakan/Özekes Muhammet/Akkan, Mine/ Korkmaz, Hülya Taş: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku C. I, İstanbul 2017, s. 578).

17. Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada davacının ölümü hâlinde HMK’nın 55. maddesi gereğince mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de TMK’nın 640. maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında HMK’nın 59. maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya red etmemiş olmaları hâlinde TMK’nın 606. maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir.

18. Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; davacı nüfus kayıtlarına göre bozma ve direnme kararları öncesinde 02.02.2012 tarihinde vefat ederek dava açıldığı sırada sahip olduğu taraf ehliyetini kaybetmiştir. Ancak mahkemece, davacının vefatı sonrasında taraf teşkilinin sağlanması için herhangi bir usul işlemi yapılmaksızın esas hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.

19. Dava konusunun, müteveffa davacının mirasçılarının haklarını etkileyecek nitelikte ve miras yoluyla intikali mümkün bir malvarlığına ilişkin hakkın kapsamı içerisinde olması nazara alındığında; davacının yargılama sırasında vefatı üzerine HMK’nın 55. maddesinde belirtildiği üzere davacının mirasçıları davadan haberdar edilip taraf teşkili sağlanmaksızın esas hakkında karar verilemez. O hâlde mahkemece, HMK’nın 55. maddesinde gösterilen şekilde müteveffa davacının mirasçılarını tebligat yoluyla davadan haberdar ederek mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması hâlinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması sonrasında yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekir.

20. O hâlde, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmek üzere direnme kararının usulden bozulması gerekir."

15. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6/6/2024 tarihli ve E.2023/12-684, K.2024/318 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

 15. İstinaf incelemesinin öncelikle kanun yolu olarak bir denetim fonksiyonu olduğu, gerekiyorsa yargılama da yapılacağı unutulmamalıdır. Denetim yönünden, maddi vakıa ve hukuki değerlendirme yönünden denetim yapıldığından temyizden daha geniş bir denetim yapılmaktadır. Yargılama bakımından ise ilk derecenin tekrarı olmamakla birlikte, eksik veya yanlış olan noktalarda, onun devamını sağlayacak şekilde Kanun'da belirtilen sınırlar içinde ilk derece yargılamasının adeta ikâmesidir. Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 360 ıncı maddesinde de aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derecede o yargılama için uygulanan yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmiştir. Bu çerçevede Kanun'daki sınırlar ve özel hükümler dikkate alınarak ilk derecede yapılan işlemler ve ve tahkikatın şekli istinaf aşamasında da gerçekleştirilir (Pekcanıtez vd., C. 3., s.2257).

...

20. Bu aşamada belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca taraf ehliyeti dava (itiraz ve şikâyet) şartlarından olup aynı Kanun’un 50 nci maddesinde taraf ehliyeti; “Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre taraf ehliyeti, bir davada (itiraz veya şikâyette) taraf olabilme yeteneği olup 4721 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde düzenlenen “hak ehliyeti” kavramın yargılama usul hukukundaki karşılığıdır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İstanbul 2001, s.887). Bu bağlamda taraf ehliyetine sahip olma ölçütleri 4721 sayılı Kanun'da düzenlenen hak ehliyetine sahip olma ölçütlerine göre belirlenir.

21. Hak ehliyetine ilişkin olarak 4721 sayılı Kanun'un 8 inci maddesi “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler” düzenlemesini içermekle her gerçek kişi, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer (4721 sayılı Kanun md. 28/1). Bu doğrultuda ölüm hâlinde de ölen kişinin hak ehliyeti ve dolayısıyla taraf ehliyeti sona erecektir.

22. 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinde sayılan dava şartlarından biri olarak sayılması sebebiyle taraf ehliyeti, aynı Kanun’un 115 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği gibi taraflar da davanın sona ermesine kadar bu eksikliği ileri sürebilir. Ancak taraf ehliyetinin dava açıldığı sırada mevcut olmaması ile dava açıldığı sırada var olmasına rağmen yargılama sırasında son bulması hâlinde uygulanacak hükümler farklılık arz etmektedir.

23. Davanın açıldığı sırada mevcut olmasına rağmen yargılama sırasında taraflardan birinin ölümüyle taraf ehliyetinin sona ermesi durumunda 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi uygulama alanı bulur. Bu doğrultuda 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir” hükmünü haiz olup anılan maddenin uygulanabilmesi için dava konusunun ölen tarafın varislerine miras yoluyla intikali mümkün malvarlığına ilişkin olması gerekir. Başka bir anlatımla, dava konusunun sadece ölen tarafı ilgilendirdiği, miras yoluyla intikali mümkün olmayan bir hakka ilişkin olduğu hâllerde taraflardan birinin ölümü sonrasında mirasçılarla davaya devam edilemeyeceğinden 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi uygulama alanı bulmaz (Kuru, s.907, 914; Pekcanıtez vd., C. 1., s.578).

24. Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada davacının ölümü hâlinde 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi gereğince mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de 4721 sayılı Kanun'un 640 ıncı maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında 6100 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya ret etmemiş olmaları hâlinde 6100 sayılı Kanun'un 606 ncı maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edilebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir.

25. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; alacaklı vekili tarafından borçlu ... aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe karşı borçlu vekili borca itirazını ileri sürerek icra mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin ... karar borçlu vekili tarafından yasal süresinde ... istinaf edilmiş, 14.04.2021 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmuştur. Borçlu istinaf başvurusundan sonra 05.06.2021 tarihinde vefat etmiş, icra mahkemesine başvuru sırasında sahip olduğu taraf ehliyetini kaybetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun vefatı sonrasında mirasçılar dahil edilmeden, taraf teşkili sağlanmaksızın dosya üzerinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesince taraf teşkilinin sağlanması için karar bozularak dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.

...İstinaf, bir kanun yolu olmakla birlikte temyiz yolundan farklı olarak ilk derece mahkemesi kararının denetlenmesi yanında aynı zamanda gerektiğinde yeni bir yargılama yapılması ve hüküm mahkemesi gibi karar verilmesi söz konusudur. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince öncelikle taraf teşkili sağlanmalıdır. Bu aşamada ilk derece mahkemesi kararının denetlenmesi veya gerekiyorsa yargılama da yapılarak hüküm mahkemesi gibi karar verilip verilmeyeceği belirli olmadığından taraf teşkili sağlanmaksızın esastan inceleme yapılamaz.

27. Somut olayda icra mahkemesinde görülen borca itirazın borçlunun mirasçılarının haklarını etkileyecek nitelikte ve miras yoluyla intikali mümkün bir malvarlığına ilişkin hakkın kapsamı içerisinde olması dikkate alındığında, borçlunun kararın istinaf edilmesinden sonra ancak istinaf incelemesi yapılmasından önce vefatı üzerine 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesinde belirtildiği üzere borçlunun mirasçılarına tebligat yapılıp taraf teşkili sağlanmaksızın esas hakkında karar verilemez.

28. O hâlde, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun mirasçıları dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekir."

16. Davanın ihbarıyla ilgili mevzuat ve kararlar için bkz. Yusuf Bilin, B. No: 2014/14498, 26/12/2017, §§ 21-33; Saffet Öksüz, B. No: 2021/16758, 7/3/2024,§§ 17-21.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 28/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

18. Başvurucular, başvuru konusu ortaklığın giderilmesine ilişkin dosya istinaf aşamasındayken murislerinin vefat ettiğini ancak mahkemece kendilerine haber verilmeden karar verildiğini ileri sürerek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların şikâyetlerinin özü, murislerinin tarafı olduğu davadan, vefatı üzerine haberdar edilmeyerek yargılamaya katılımlarının sağlanmamış olmasıdır. Bu nedenle başvurucuların belirtilen şikâyetleri bağlamındaki ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı

22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

23. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

24. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

25. Bireylere menfaatlerini etkileyen işlemlere karşı dava açabilmelerinin yanı sıra üçüncü şahıslarca açılmış ve doğrudan taraf olmadıkları ancak sonucu itibarıyla menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını dile getirebilmeleri amacıyla davaya katılma imkânının sağlanması da mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken güvencelerden biridir. Bu itibarla bir davanın sonucundan menfaati etkilenecek olan kişilerin bu yargılama hakkında bilgi sahibi olabilmelerine, uyuşmazlığın çözümü için gerekli ve sonuca etkili olduğunu düşündükleri hususlarda açıklamada bulunabilmelerine, iddialarını ispata yönelik delil sunabilmelerine imkân sağlanması gerekir. Bu husus aynı zamanda yargı mercilerinin tüm verileri dikkate alıp değerlendirme yaptıktan sonra gerekçeli karar vermesini sağlayacağından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi ile de ilgilidir. Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde, mahkemeye erişim hakkının güvenceleriyle örtüşür nitelikte bir düzenleme getirilerek davanın taraflarının yanı sıra müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin de kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkeme; davanın taraflarına, müdahillere, yargılamanın diğer ilgililerine savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapamayacaktır (Yusuf Bilin, § 44; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay, B. No:2013/4073, 21/1/2016, § 35).

26. Bireyin sonucu itibarıyla menfaatini etkileyen bir davadan haberdar edilmeyerek davaya katılımının sağlanmaması ve mahkeme önünde argümanlarını öne sürme imkânından yoksun bırakılması mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder.

27. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucular murisinin ortağı olduğu taşınmaza yönelik ortaklığın giderilmesine ilişkin dava açılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda taşınmaz üzerindeki ortaklığın açık artırma yolu satış yapılarak giderilmesine karar verilmiştir. Başvurucular murisi istinaf talebinde bulunmuş ancak dosya istinaf incelemesindeyken vefat etmiştir. Başvurucular, murislerinin istinaf talebinin reddine dair kararın tebliği ile davadan haberdar olduklarını belirtmiştir. Anılan kararın sonucu mirasçıların mal varlığı üzerinde değişiklik yaratabileceğinden başvurucuların doğrudan etkilendiği görülmektedir. Bu itibarla başvurucuların mirasçı olarak sonucundan doğrudan etkilendiği bir yargılama sürecine katılımlarının sağlanmaması nedeniyle mahkemeye erişim haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

28. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

30. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

31. Başvuru konusu olayda başvurucular murisi, yargılamaya ilişkin istinaf talebinden sonra ancak istinaf incelemesi yapılmasından önce vefat etmiştir. İstinaf Mahkemesince başvuruculara dava ihbar edilmeyerek, katılımları sağlanmadan esas inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

32. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

33. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. Somut olayda başvurucular murisi aleyhine paylı mülkiyete dayalı ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkeme, taşınmaz üzerinde ortaklığın, açık artırma yoluyla satış yapılarak giderilmesine hükmetmiştir. Başvurucular murisi 14/8/2020 tarihli dilekçeyle istinaf isteminde bulunmuş, 24/5/2022 tarihinde vefat etmiştir. İstinaf Mahkemesince21/6/2022 tarihinde esastan ret kararı verilmiştir. Başvurucular yargılamadan haberdar edilmemiş, istinaf kararının tebliğiyle davadan haberdar olmuştur.

35. 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları bir dava şartı olarak düzenlenmiştir. Öte yandan aynı Kanun'un 115. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını yargılamanın her aşamasında resen araştıracağı hükme bağlanmıştır.

36. Taraf ehliyeti ise 6100 sayılı Kanun'un 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyeti olarak tanımlanmıştır. Buna göre taraf ehliyeti, bir davada davacı veya davalı olabilme yeteneği olup medeni hukuktaki hak ehliyeti kavramın yargılama usul hukukundaki karşılığını oluşturmaktadır. 4721 sayılı Kanun'un 28. maddesi gereği hak ehliyeti, ölümle sona erdiğinden taraf ehliyeti de ölümle sona ermektedir. Dava şartı olduğundan yargılamanın her aşamasında resen gözetilmektedir. Dava açıldığında mevcut olan ancak açıldıktan sonra taraflardan birinin ölümüyle taraf ehliyetinin sona ermesi durumunda 6100 sayılı Kanun'un 55. maddesi gereği mahkemece mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Bu hükmün uygulanabilmesi için dava konusunun ölen tarafın varislerine miras yoluyla intikali mümkün mal varlığına ilişkin olması gerekmektedir. Her hâlükârda yargılamada taraflarının birinin ölümü hâlinde taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilip esas hakkında hüküm kurulması gerekir (İlgili Yargıtay kararları için bkz. §§ 14,15)

37. Başvuruya konu olayda başvurucular murisinin 1/2 oranında paydaş olduğu taşınmaza ilişkin diğer paydaş tarafından ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkeme, yargılama neticesinde taşınmaz üzerindeki ortaklığın açık artırma yoluyla satış suretiyle giderilmesine karar vermiştir. Başvurucular murisi istinaf kanun yoluna başvurmuş daha sonra 24/5/2022 tarihinde vefat etmiştir. İstinaf Mahkemesince mirasçılara dava ihbar edilmeden 21/6/2022 tarihinde esastan ret kararı verildiği anlaşılmaktadır.

38. İstinaf kanun yolu incelemesindeyken taraflardan birinin ölümü halinde taraf teşkilinin sağlanmasına ilişkin Yargıtay kararları incelendiğinde istinafın bir kanun yolu olmakla birlikte temyiz yolundan farklı olduğunun vurgulandığı görülmektedir. İstinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını denetlemesi yanında gerektiğinde yeni bir yargılama yapabilmesi ve verilen kararı kaldırarak yeni bir hüküm tesis edebilmesi nedeniyle istinaf kanun yolunda taraf teşkilinin sağlanmasının önemli bir husus olduğu kararlarda ifade edilmiştir (bkz. §§ 14,15).

39. Anılan ilkeler çerçevesinde somut olay incelendiğinde başvurucular murisinin Mahkemece verilen karar hakkında istinaf talebinde bulunduğu ancak istinaf incelemesi yapılmadan vefat ettiği açıktır. Başvuruya konu paylı mülkiyete dayalı ortaklığın giderilmesi davasının sadece başvurucular murisini ilgilendirmediği, miras yoluyla intikali mümkün mal varlığına ilişkin olduğu da görülmektedir. Bu durumda Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere başvurucuları davadan haberdar edip yargılamaya katılımları sağlanarak karar verilmesi gerekirken neden taraf teşkili sağlanmadan karar verildiği anlaşılamamıştır. İstinaf mercinin, dava şartı olması nedeniyle taraf teşkilini resen sağlayarak başvurucuların davaya katılımlarını sağlaması gerekirken başvurucular yargılamaya dâhil edilmeden esas hakkında karar verilmesi nedeniyle başvurucuların mahkeme huzurunda argümanlarını öne sürme imkânından yoksun bırakıldığı anlaşılmaktadır.

40. Bu hâliyle İstinaf Mahkemesinin taraf teşkili sağlamadan ölmüş kişi adına karar vermesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

42. Başvurucular, yeniden yargılama ve toplam 1.500.000 TL maddi ile 600.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

44. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama -istinaf incelemesi- yapılmak amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesine (E.2020/2155-K.2022/1787) iletilmek üzere İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2014/471, K.2020/51) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderlerinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Aslan Günay ve diğerleri [1.B.], B. No: 2022/82421, 28/11/2024, § …)
   
Başvuru Adı ASLAN GÜNAY VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2022/82421
Başvuru Tarihi 29/8/2022
Karar Tarihi 28/11/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, muris aleyhine açılan paydaşlığın giderilmesi davasında murisin vefatı üzerine mirasçılara davanın ihbar edilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4721 Türk Medeni Kanunu 28
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 27
50
55
61
63
66
68
114
115
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 31
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi