TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞAHİN ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/83563)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Şahin ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Serhat EREN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mal varlığına ulaşamama sebebiyle oluşan zararlar için açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde ikamet etmekteyken 1992 yılında yaşanan terör olayları nedeniyle mal varlığına ulaşamadığını iddia ederek 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında oluşan zararlarının tazmini talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) 30/5/2008 tarihinde başvurmuştur. Komisyon 30/1/2020 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olmak suçundan ceza aldığını belirterek 5233 sayılı Kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.
3. Başvurucu, Komisyon kararının iptali talebiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 17/11/2020 tarihli kararla davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; başvurucunun Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2009 tarihli kararıyla terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetinin bulunduğu, 2007 yılı öncesinde "terör örgütü mensuplarının oluşturduğu gruba yaşamsal malzeme, gıda maddeleri, teknolojik ürünler ve giysi türü eşyaları temin etmek, evlerine kabul etmek, evlerinde terör örgütü mensuplarına yemek yedirip yiyecek tedarik etmek, akülerini doldurmak gibi eylemlerde bulunmak suretiyle terör örgütü mensuplarına ve dolayısıyla terör örgütü PKK'ya yardım ettiğinin sabit olduğu'' gerekçesiyle 5 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve anılan kararın 24/8/2012 tarihli kararla kesinleştiği belirtilmiştir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyet hükmü bulunduğundan talebin 5233 sayılı Kanun kapsamı dışında olduğu ve Komisyon kararında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
4. Başvurucunun istinaf talebi, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi tarafından 24/5/2022 tarihli kararla kesin olarak reddedilmiştir.
5. Başvurucu, nihai kararı 18/6/2022 tarihinde öğrendikten sonra 13/7/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyon, başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiş; diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
7. Başvurucu, 2008 yılı sonrasında yargılandığını ve kararın 2012 yılında kesinleştiğini, tazminini istediği zararla cezaya konu olay arasında illiyet bağının olmadığını, hakkında verilen ceza nedeniyle mağduriyetinin giderilmediğini, mahkeme kararı nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Diyarbakır Valiliğinden alınan görüş sunulmuştur. Anılan yazıda başvurucunun talebinin kanun kapsamında olmadığından reddedilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı; 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz [1. B.], B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
10. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam [2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
11. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin anılan Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ve Kanun'un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesine ilişkin takdir, derece mahkemelerine aittir (Ali Şaşkın ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/6819, 21/4/2016, § 38).
12. Terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanmamasından kaynaklanan ihlal iddiaları daha önce de bireysel başvurulara konu olmuştur. Anayasa Mahkemesi, bu konuda verdiği kararlarda yargı mercilerinin kanun koyucunun hukuki ve teknik izaha girmeksizin genel olarak yardım ve yataklık suçu işleyen kişiler ile terör suçundan mahkûm olan kişileri bu Kanun hükümlerinden faydalandırmamayı amaçladığı, Kanun'un sadece mağdur olan kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi yolunda uygulanması gerektiği, terör örgütüne yardım ve yataklıktan hüküm giymiş kişilerin terör örgütünün ve terörün gelişmesine ve büyümesine sebebiyet verdiğinin tartışmasız olduğu, dolayısıyla bu kişilere devlet tarafından tazminat ödenmesinin Kanun'un amacına aykırılık teşkil ettiği yönündeki gerekçelerinin bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik içermediği sonucuna ulaşmış; başvuruların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Abdulkadir Güneş [2. B.], B. No: 2013/4347, 30/3/2016, §§ 29-35; Abdurrahman Ete [2. B.], B. No: 2013/5489, 30/3/2016, §§ 24-30; Hamit Yıldız ve Halit Yıldız [2. B.], B. No: 2013/7720, 30/3/2016, §§ 19-26).
13. Başvuruya konu olayda Mahkeme, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına yer vermiş; başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyet hükmü bulunduğunu ve 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendi gereğince taleplerin kanun kapsamında olmadığını ifade etmiştir. Anılan karar istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
14. Somut olayda başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet hükmü verildiği ve bu suça konu eylemlerin 2007 yılı öncesine ilişkin olduğu Mahkeme kararından anlaşılmıştır. Başvurucunun 1992 yılı sonrası yaşanan terör olayları nedeniyle oluşan zararlarının tazmini talebiyle Komisyona başvuruda bulunduğu görülmüştür.
15. Anayasa Mahkemesinin kararlarında belirtildiği üzere Kanun'un sadece mağdur olan kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi yolunda uygulanması gerektiği, terör suçundan mahkûm olan kişilerin terör örgütünün ve terörün gelişmesine ve büyümesine sebebiyet verdiğinin tartışmasız olduğu, dolayısıyla bu kişilere devlet tarafından tazminat ödenmesinin Kanun'un amacına aykırılık teşkil ettiği gözetildiğinde yargı mercilerinin söz konusu değerlendirmesinde bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik bulunduğunun söylenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında zararının karşılanması talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi ve mal varlığını kullanamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Başvurucunun terör olayları nedeniyle zarar gördüğünü ve erişemediğini ifade ettiği mal varlığı değerlerinin kendisi için mülk teşkil ettiği açıktır.Zarar olgusu ve belirli bir dönem mülke ulaşamama mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Söz konusu müdahalenin terör, terör olayları ve genel olarak şiddetin önlenmesi, bu bağlamda kişilerin can ve mal güvenliğinin sağlanması amacına yönelik tedbirler kapsamında olduğu değerlendirilmiştir (benzer yöndeki karar için bkz. Emrullah Yılmaz [2. B.], B. No: 2019/37252, 15/6/2022, § 42). Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin üçüncü kural kapsamında incelenmesi gerekir.
19. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun düşebilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan [1. B.], B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Bu kapsamda somut olay incelendiğinde mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa dayandığı ve terörle mücadelenin gerekli kıldığı meşru amacın takip edildiği anlaşılmıştır.
20. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacın gerçekleştirilmesi için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
21. Somut olayda başvurucunun mal varlığına belirli bir süre ile ulaşımının kısıtlanması hâli ve alınan tedbirlerin terörle mücadele edilmesine ilişkin meşru amacın gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Başvuruya konu olayda nihai olarak orantılılık incelemesi yapılmalıdır. Başvurucunun Komisyona yaptığı başvuru üzerine Komisyonun ulaştığı nihai sonuç ile iptal davası sonucunda gerekçeli kararda yer verilen hukuki tespitler ve dayanaklar birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun terör örgütü üyeliğinden hakkında mahkûmiyet hükmü bulunduğu anlaşılmakla uğradığını belirttiği zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı neticesine ulaşılmıştır. Anılan karar istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Bu durumda başvurucunun oluştuğunu ileri sürdüğü zararları nedeniyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengeyi bozmadığı, müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.