|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
HAKAN YAĞCI BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/88597)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 9/12/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin ERAL
|
|
Başvurucu
|
:
|
Hakan YAĞCI
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayşe Nur GÜRGİL
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza davasında karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte üsteğmen olarak görev yapmaktadır.
3. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) askerî mahrem yapılanması içinde yer alan kişilerin tespitine yönelik soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda örgütün anılan yapılanmasının, bağlı oldukları sivil imam konumundaki örgüt mensuplarının örgütsel toplantıları organize etmek amacıyla İstanbul'un Üsküdar ilçesinde bulunan G. Büfe adlı işyerine tahsis edilen sabit hattı kullandıkları tespit edilmiştir. Bunun üzerine hâkimlik kararı doğrultusunda bu hat ile yapılan iletişimlerin tespitine dair HTS kayıtları temin edilerek kolluk görevlileri tarafından incelenmiştir.
4. HTS kayıtlarının incelenmesi sonucunda kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 5/12/2017 tarihli HTS Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nda G. Büfeye tanımlanan sabit hat üzerinden yapılan iletişimlerin bazılarının 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsünde örgüt adına aktif rol oynayan asker ve sivil kişilerle yapıldığı, bu nedenle söz konusu hattın örgütün sivil imamları tarafından örgütsel amaçla kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Tutanakta başvurucu yönünden yapılan tespitler ise şöyledir:
i. Anılan sabit hat üzerinden başvurucunun kullandığı 054...6334 numaralı GSM hattının 5/1/2013 tarihinde bir kez arandığı,
ii. Örgütle irtibatlı oldukları gerekçesiyle bir kısmı kamu görevinden çıkarılan S.A.D., A.S. ve Ö.Ç. adlı asker kişilerin de bu hat üzerinden aynı gün ardışık olarak arandıkları,
iii. Başvurucuya ait GSM hattının G.Büfe dışında aynı amaçla kullanıldığı tespit edilen farklı sabit numaradan da 13/1/2013 tarihinde iki defa 32 ve 52 saniye sürelerle arandığı tespit edilmiştir.
5. Diğer taraftan Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından asker kişiler hakkında yürütülen soruşturma dosyasında etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan H.T.nin başvurucu hakkındaki beyanları dosyaya gönderilmiştir. H.T. ifadesinde örgütle ortaokul dönemi olan 2005 yılında tanıştığını, örgütün kendisini askerî sınavlara hazırladığını, askerî liseyi kazandıktan sonra sohbetlere katıldığını, bu dönemde kendisinin sabit numaralar üzerinden arandığını, mezun olduktan sonra İbrahim kod isimli kişiye devredildiğini ve 2014 yılı Ağustos ayında Bandırma'dayken gittiği örgüt evinde devre arkadaşı olan başvurucuyu da gördüğünü beyan etmiştir. Kendisinin, başvurucu ve yine dönem arkadaşları olan U.S. ile sohbet grubu yaptıklarını belirten H.T. 2016 yılı Mart ayına kadar sohbetlere katıldığını beyan etmiştir.
6. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma şüphesiyle 29/11/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu, kollukta müdafiinin de hazır bulundurulmasıyla alınan ifadesinde son rakamlarını 6334 olarak hatırladığı GSM numarasını kullanmış olabileceğini, ardışık olarak arandığı belirtilen Ö.Ç.yi devresi olması nedeniyle tanıdığını savunmuştur. Başvurucu, tutuklanma talebiyle sevk edildiği sorgusunda ise kollukta verdiği ifadesine ek olarak babasının adına kayıtlı olan 054...6334 numaralı hattı lise ve askerî okul döneminde kullandığını ve FETÖ/PDY ile herhangi bir irtibatının olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu, sorgusunun ardından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6/12/2017 tarihinde tutuklanmıştır.
7. Başsavcılık tarafından başvurucunun kullandığı GSM hattı ile G. Büfeye tahsis edilen sabit hat ve sivil imamlar tarafından örgütsel iletişim amacıyla kullanıldığı tespit edilen diğer sabit hatlar arasındaki iletişimlerin analizine ilişkin adli bilişim uzmanı bilirkişiler tarafından düzenlenen 10/2/2018 tarihli raporda başvurucunun kullandığı GSM hattının G. Büfeye tahsis edilen sabit hat üzerinden S.A.D., A.S. ve Ö.Ç. ile birlikte 5/1/2013 tarihinde ardışık olarak 1 defa arandığı, bu hattın ayrıca yine örgütsel iletişim için kullanıldığı belirlenen farklı bir sabit hattan da 13/1/2013 tarihinde iki kez arandığı belirlenmiştir.
8. Soruşturma sonucunda Başsavcılık, aralarında başvurucunun da bulunduğu asker kişiler hakkında düzenlediği 12/2/2018 tarihli iddianame ile bu kişilerin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri iddiasıyla İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde kamu davası açmıştır.
9. İddianamede FETÖ/PDY'nin askerî mahrem yapılanmasına yönelik ülke genelinde yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturmalarda örgütün askerî mahrem yapılanmasından sorumlu olan sivil imam konumundaki kişilerin örgütsel toplantıları organize etmek amacıyla bu yapılanmadaki asker kişilerle irtibat kurmak için sabit/ankesörlü hatları kullandıklarına dair tespitlere yer verilmiştir. Bu doğrultuda başvurucunun kullandığı GSM hattının hem G. Büfeye tahsis edilen sabit hattan hem de 10/2/2018 tarihli raporda değinildiği üzere örgütsel iletişim amacıyla kullanılan diğer sabit hatlardan ardışık ve tekil olarak aranmasına dair tespitler doğrultusunda başvurucunun FETÖ/PDY'nin askerî mahrem yapılanması içerisindeki ankesörlü/sabit hatlardan aranma gizli iletişim sistemine dâhil olmak suretiyle atılı suçu işlediği kanaatine varılmıştır. İddianamede ayrıca H.T.nin başvurucu hakkındaki beyanlarına da dayanılmıştır.
10. Mahkemece 2/2/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra başvurucu adına ByLock kullanıcı kaydı ile Bank Asya hesabının bulunup bulunmadığının araştırılmasına karar verilmiştir. Yargılama altı celsede tamamlanmıştır. Celse öncesinde başvurucu adına Bank Asya hesabının ve ByLock kullanıcı kaydının bulunmadığına dair yazı cevabı dosyaya gönderilmiştir. Yargılamanın 9/5/2018 tarihli ilk celsesinde müdafiinin de hazır bulundurulmasıyla savunması alınan başvurucu, soruşturma evresinde verdiği ifadeleri tekrarlamış; buna ek olarak ardışık şekilde arandığı belirtilen S.A.D. ve A.S.yi tanımadığını, Ö.Ç.nin ise dönem arkadaşı olduğunu beyan etmiştir. H.T.nin dönem arkadaşı olduğunu belirten başvurucu, sabit numaralardan hangi amaçla arandığını hatırlamadığını ve Bandırma'da örgütsel toplantılara da katılmadığını ifade etmiştir. Mahkeme, başvurucuya ait HTS kayıtlarının istenilmesi amacıyla celseyi ertelemiştir.
11. Üçüncü celse öncesinde başvurucuya ait HTS kayıtları ile G. Büfeye ait sabit numarayla ilgili yeniden düzenlenen 30/5/2018 tarihli analiz raporu dosyaya gönderilmiştir. 30/5/2018 tarihli analiz raporunda soruşturma aşamasında temin edilen 5/12/2017 tarihli analiz raporunda yer alan değerlendirmelere (bkz. § 4) ilave olarak başvurucuya ait GSM hattının G.Büfe dışındaki üç farklı sabit numaradan da 7/1/2012 ila 24/8/2013 tarihleri arasında ardışık olmayacak şekilde yirmi kez arandığı belirtilmiştir. Başvurucu, üçüncü celsede vermiş olduğu ifadesinde hukuka aykırı şekilde elde edilen HTS kayıtlarını kabul etmediğini ve kayıtların birbiriyle çeliştiğini beyan etmiştir. Celse, ardışık arama kayıtlarına ilişkin analiz raporlarıyla HTS kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması amacıyla ertelenmiştir.
12. Beşinci celse öncesinde sunulan 24/12/2018 ve 10/2/2018 tarihli bilirkişi raporlarında; yer verilen tespitlerin anılan sabit hatların ve başvurucuya ait GSM hattının HTS kayıtlarıyla uyumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Başvurucu, beşinci celse beyanlarında bilirkişi raporunu kabul etmediğini ve HTS kayıtlarının analiz raporuyla örtüşmediğini ileri sürmüştür. Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasında örgütün askerî mahrem yapılanması tarafından ardışık olarak aranan başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Başvurucu; mütalaaya karşı sunduğu yazılı savunmasında HTS kayıtlarının hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini, HTS kayıtlarının tek başına örgüt üyeliği suçunun işlendiğini göstermeyeceğini ve yargılamada adı geçen tanıklara soru soramadığını beyan etmiştir.
13. Yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucu hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezasına hükmetmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın [başvurucu] BTK'dan gelen kayıtlara göre; kullandığını sorgu sırasında beyan ettiği 544...63 34 numaralı telefon hattının İstanbul da bulunan [G.] Büfeye tahsis edildiği anlaşılan 216...6035 numaralı kontörlü hattan ;
-[S.A.D.], [A.S.] ve [Ö.Ç.] ile 05/01/2013 tarihinde aynı gün 1 er dakika ara ile peş peşe(ardışık) arandığı,
-[G. ] Büfeden başkaca ardışık arama veya tekil aramasının olmadığı,
-Sanığın [G.] Büfe harici 0216... 0369 nolu sabit hattan 13.02.201 tarihinde 2 defa arandığı tespit edilmiştir.
-Sanık, mahkememizdeki savunmasında, kendisi ile birlikte ardışık olarak aranan [S.A.D.], [A.S.] ve [Ö.Ç.] ile ilgili olarak '0 216...6035, 0216...0369 hatlardan aranmamla ilgili kimin aradığını hatırlamıyorum, konuşmanın içeriğini de hatırlamıyorum, ancak bunun örgütsel anlamda bir konuşma olduğunu düşünmüyorum ve böyle değildir. [S.A.D.] ve [A.S.] isimli şahsı tanımıyorum. [Ö.Ç.] isimli kişi harp okulundan öğrenci arkadaşımdır' şeklinde beyanda bulunmuştur. Arama kayıtları göz önüne alındığında bu aramaların yukarıda açıklanan örgütsel iletişim yöntemi ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır."
14. Başvurucu; ele geçirilme yöntemi hukuka aykırı olan HTS kayıtları arasında çelişkiler bulunduğuna, içeriği belli olmayan görüşmelerin mahkûmiyet kararına esas alınamayacağına ve lehe delillerin hangi gerekçeyle değerlendirmeye esas alınmadığının açıklanmadığına dair itirazlar ileri sürerek Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi (İstinaf Dairesi) 17/10/2019 tarihinde istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
15. Başvurucu, İstinaf Dairesi kararına karşı istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarına ek olarak İstinaf Dairesi kararının da gerekçesiz olduğunu belirtmek suretiyle temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) 25/10/2021 tarihinde İstinaf Dairesinin esastan ret kararını onamıştır. Anılan kararda başvurucu hakkında yer verilen açıklamalar şöyledir:
"... FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sızmış mensuplarının bir kısmı ile özellikle geçmiş yıllarda kullandıkları bir sistem olan büfe, market ve benzeri yerlerdeki ücretli telefonlar veya kontörlü telefonlar ile haberleşmek suretiyle örgütsel iletişimin kurulduğu, arama işleminin genellikle tek taraflı ve kısa süreli olduğu, sadece sorumlu şahısların arama işlemini yaptığı (askeri şahıs tarafından karşı arama yapılmadığı, askeri personelin de çok sık olmamakla birlikte mahrem sorumlusuna ulaşmak istedikleri durumlarda aradığı), sorumlu şahıs tarafından aranan askeri personelin büyük kısmının rütbe, makam ve sınıf olarak genelde denk oldukları, genel olarak her sivil yöneticinin sorumluluğunda birden fazla hücre bulunduğu ve hücrelerin 2-3 asker şahıstan (askeri öğrenci ve/veya muvazzaf personel) oluştuğu, bu asker şahısların da aynı Kuvvete mensup olup aynı rütbede bulundukları (istisnai olarak farklı rütbe ve/veya Kuvvetlere mensup asker şahıslardan bir hücre oluşabildiği, örneğin; sivil sorumlunun astsubaylardan oluşan grubunun yanında astsubaylıktan subaylığa geçen askeri personelle de ilgilenebileceği) tespit edilmiş, tek ankesör ya da sabit hattan (market-büfe-bakkal vb.) farklı asker şahısların aranması, arka arkaya arama (ardışık arama) şeklinde olması durumu da aramanın örgütsel olduğu kanısını güçlendirmiştir.
...
İl Merkezindeki kontörlü telefon ve ankesörlü telefon olarak kullanımda olduğu tespit edilen telefon hatlarına yönelik CMK'nın 135/6. maddesi gereğince iletişimin tespiti kararları alındığı, bu kararlara dayanılarak (HTS) kayıtlarının incelenmesinde (soruşturma konusu suç ile ilgileri bulunmayan üçüncü kişilere ait veriler ayıklanarak);
Ayrıntıları hükme esas alınan 24.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda açıklandığı üzere;
...
Sanık Hakan Yağcı'nın [G. Büfeye] tahsis edildiği anlaşılan 0216...6035 nolu sabit hattan 1 kez ardışık olarak, 0216 412...0369 nolu hattan 2 kez tekil olarak arandığı,
Tespit edilmiştir.
Sanıklar, aşamalarda alınan savunmalarında, söz konusu aramalara ilişkin makul bir açıklama getirememiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında somut olay irdelendiğinde;
Hukuka uygun olarak elde edilen (HTS) kayıtlarının incelenmesinde,'sanıkHakan Yağcı’ın 0544...63 34 GSM nolu hattının İstanbul İl Merkezinde bulunan ücret karşılığı kullanıma sunulan farklı farklı kez sabit hatlı telefonlardan, (05.01.2013 – 13.01.2013) tarihleri arasında toplam 1 ardışık ve 2 kez tekil olarak arandığının' anlaşılması karşısında, arama sayısı, [başvurucu ve ardışık - periyodik olarak arandıkları tespit edilen diğer sanıklar açısından] aramaların ardışık ve periyodik olması, ardışık aranan kişilerin aynı rütbeden olması, aramaların gerçekleştirildiği zaman, konuşma süreleri, sanıkların farklı sabit hatlardan aranması, aranmaların makul görünmemesi nazara alındığında, sanığın örgütün iletişim metotlarından olan 'ankesörlü/sabit hatlardan aranma' gizli iletişim sistemine dahil oldukları dikkate alındığında, mahkemenin sanıkların örgüt üyesi olduklarına ilişkin kabulünde bir isabetsizlik olmadığı [anlaşılmıştır.]"
16. Başvurucu, nihai hükmü 5/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 3/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Komisyon; başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma ile gerekçeli karar hakları dışındaki şikâyetlerinin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerinin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
18. Başvurucu; dosya kapsamında lehine olan delillerin hangi nedenle değerlendirilmediğinin gerekçede açıklanmadığını, HTS kayıtlarının hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini, yapılan tespitlerin ardışık olmadığını, ardışık aramada uygulanan yöntemlere uygun olmadığını, HTS kayıtlarına yansıyan aramaların örgütsel iletişime uygun yapıldığına dair kabulün yerinde olmadığını, bu doğrultuda gerekçeli karar hakkı ile hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; öncelikle kabul edilebilirlik şartlarının incelenmesi gerektiği, bu koşulları sağladığında başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca mahkemenin dava konusu maddi olay ve olguları, delillerin değerlendirmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul şekilde gerekçelendirdiği ileri sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı bir beyanda bulunmamıştır.
20. Başvurucunun anılan iddialarının değerlendirilmediği şikâyeti adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
22. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
23. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1.B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
24. Somut olayda Mahkemece başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sonucuna varılmış ve hakkında hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet kararı verilmiştir. Anılan kararda Mahkemece, kolluk birimlerinin ardışık aramaya ilişkin HTS kayıtlarıyla yapılan tespitleri neticesinde başvurucunun ardışık arama denen yöntem ile mahrem şahıslara zimmetlenen asker şahıslardan olduğuna dair tespitler Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır.
25. Yargıtay kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023, §§ 127-132; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 20/11/2024 tarihli ve E.2024/705, K.2024/15150 sayılı; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 19/11/2024 tarihli ve E.2022/6992, K.2024/14586 sayılı; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21/10/2024 tarihli ve E.2022/3927, K.2024/11894 sayılı).
26. Bu çerçevede Yargıtayın anılan kararlarında sanıkla birlikte ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, ardışık aranan diğer şahıslar hakkında soruşturma bulunması hâlinde bu kişilerin tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması, sanığın kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca sanıkların bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadıkları, ardışık aramaya dâhil olan şahısların aynı kuvvete mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı hususlarını gösterir analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesi uyarınca sanık ve müdafiine okunması, anılan Kanun'un 210. maddesi kapsamında tek veya belirleyici ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği de ifade edilmiştir (R.T. [GK], B. No: 2021/47924, 29/5/2025, § 30).
27. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan deliller dikkate alındığında başvurucunun sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olduğuna ilişkin tespitlerin mahkûmiyet kararına götüren tek delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Bu noktada Mahkemece H.T.nin 2014 yılı Ağustos ayında gitmiş olduğu örgüt evinde devre arkadaşı olan başvurucuyu da gördüğüne dair soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanlarına dayanılmadığının altı çizilmelidir. Yargıtayın yukarıda belirtilen uygulamaları dikkate alındığında başvurucunun hakkında yapılan tespitlerin ardışık olmadığı, ardışık arama da uygulanan yöntemlere uygun olmadığı itirazıyla ilgili kolluk tarafından düzenlenen HTS analiz raporuna karşı -HTS kayıtlarıyla analiz raporunun uyumlu olduğuna ilişkin tespit içeren inceleme dışında- bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden başvurucu ile arandığı tespit edilen kişilerin tanık sıfatıyla Mahkemece dinlenmediği açıktır. Başvurucuyla ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, bu kişilerin tüm aşama ifadeleri getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması, başvurucunun kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması ve bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi gerektiği Yargıtay kararlarından anlaşılmaktadır. Ayrıca gerekirse UYAP'ta araştırma yapılarak başvurucu hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığı, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada başvurucu ve müdafiine okunması, gerekirse de ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre başvurucunun hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla muhakeme sürecinde elde edilen deliller ve Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında kişilerin sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının belirlenmesi açısından Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaların somut olayda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
28. Mahkemece başvurucunun savunmalarında dile getirilen bu hususlarla ilgili bir araştırma veya değerlendirme yapılmamıştır. Savunmaya ilişkin olarak belirtilen olguların kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan iddialar olduğu, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunduğu, bu konularda Mahkeme ve Ceza Dairesince herhangi bir açıklama yapılmadığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 13, 15).
29. Buna göre başvurucu, üzerine atılı suçu işlemediğine dair savunmasını destekleyebilecek mahiyette itirazlar sunmasına rağmen Mahkemece bu durum gerekçeli kararda ayrı ve açık olarak tartışılmamış; başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
31. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuca ve uygun görülen giderime göre başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyeti hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
32. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir(yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
34. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
35. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddiasının incelenmesine GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine(E.2018/35, K.2019/195) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/12/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.