logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Güner Yiğitbaşı [1. B.], B. No: 2022/91530, 26/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜNER YİĞİTBAŞI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/91530)

 

Karar Tarihi: 26/2/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Güner YİĞİTBAŞI

Vekili

:

Av. Pınar YİGİTBAŞI ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sosyal medya paylaşımında kullanılan ifadenin hakaret kabul edilerek adli para cezasına hükmedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/10/2022 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu kendisini gazeteci, yazar, hukukçu olarak tanıtmaktadır. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte "Haber Güncel" isimli bir internet haber sitesinde yazarlık yapmakta ve gündeme ilişkin köşe yazıları yazmaktadır. Aynı zamanda yazdığı yazıları sosyal medya hesabından da paylaşmaktadır.

10. Başvurucu 18/12/2020 tarihinde internet sitesinde "Sen de gavat ve pezevenk misin o zaman?" başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu yazıyı aynı zamanda Facebook isimli sosyal medya platformundaki kişisel hesabından da paylaşmıştır. Yazıda Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan E.S.nin (müşteki/katılan) 15/12/2020 tarihinde bir televizyon programındaki görüşlerini eleştirmiştir.

A. Başvuruya Konu Paylaşımın Yapıldığı Döneme İlişkin Arka Plan Bilgisi

11. Müşteki, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi olarak 15/12/2020 tarihinde katıldığı bir televizyon programında Z kuşağı konusunda sorulan sorular ve gerçekleşen diyaloglar üzerine sunduğu görüşlerinde özetle 27 senedir Üniversitede çalıştığını, son bir iki senedir derslerin bu denli boş olduğunu görmediğini, üniversitelerin şehirleri geliştirmediğini, Türkiye'de üniversitelerin yerleştiği yerlerin Nişantaşı'na döndüğünü, üniversitelerin çevresindeki yapıların neredeyse fuhuş evi olduğunu, bu şekilde yapılar gördüğünü, geldiklerinde -moderatör ve program konuğuna hitaben- bu tür yapıları gezdirebileceğini, Konya'nın Bosna Hersek Mahallesi'nin de Sakarya'nın Serdivan ilçesi gibi olduğunu, komşuların ve emlakçıların da bu yapılara tanık olduğunu, üniversitelerde devamlılığın azaldığını, öğrencilerin dersleri dinlemediklerini beyan etmiştir.

B. Başvuruya Konu Paylaşım

12. Başvurucu, müştekinin televizyon kanalında yaptığı açıklamalara ilişkin olarak öznel değerlendirmelerini içeren bir paylaşım yapmıştır. Bahsi geçen yazıda müştekiye ithafen şu düşüncelere yer vermiştir:

"Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. [E.S.]nin; katıldığı bir televizyon programında, üniversiteler için: “Fuhuş evleri” demesi, akıl almaz bir skandaldır.

Bu adam kılıklı sözde profesör hakkında soruşturma açılmış güya.

Adamı,anında işten el çektirip kapının önüne koysanıza.

Bu adam kılıklı mahluka sorsanız, Allah'a şükürler olsun ben Müslüman'ım der.

Adamın adına baksanıza, [E.S.], adından bile İslam akıyor.

Bu adamın sadece adında var İslamlık.

Bu adamın İslam olması için, önce adam ve insan olması gerekiyor. Adam olmadığına göre orada durmak lazım.

Bu rezil, üniversiteler fuhuş evleri diyerek, üniversitede okuyan kızlarımızı fahişelikle suçlamaktadır.

Bu ,genel ve çok ağır, yüz kızartıcı bir suçlamadır.

 Bu adam kılıklı mahluk ‘un bu sözlerinin altında; bize göre, kendisinin çirkin ve gerçekleştiremediği, bu nedenle içinde kalan ve şuur altında yer eden, cinsel bir isteğinin dışa vurumu yatıyor olmalı.

Üniversitede hocalığını yaptığı ve göz koyduğu bir genç kız tarafından reddedilerek haddi bildirilmiş olmalı ki; masum üniversiteli kızlarımızı fahişelikle suçlayan bu pespayeliği yapabilmiştir.

Bu adam kılıklı yaratığa sormak lazım;

Üniversiteler fuhuş evleri olduğu için mi, senin cenahında yer alan başı türbanlı inanç sahibi genç kızlarımız, bir zamanlar kendilerine konulan yasağa rağmen,üniversitelerin kapılarını aşındırarak bu yasağı delmek için çaba sarf ettiler, niyetleri fuhuş evlerine mi girmekti?

Üniversiteler fuhuş evleri ise, üniversiteden sorumlu, orada ders veren bir öğretim üyesi olarak; sen de gavat ve pezevenk misin, onu mu anlatmak istedin, üniversiteler fuhuş evleri demekle?

Bak, utanmadan ve sıkılmadan söylediğin bir söz; nerelere kadar uzanıyor, insanların akıllarına neler geliyor, haydi bakalım bu soruların cevaplarını da sen düşün ve kamuoyu ile paylaş. "

C. Başvuruya Konu Dava Süreci

13. Müşteki tarafından Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen dilekçeyle başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda kullandığı ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğu belirtilerek suç duyurusunda bulunulmuştur.

14. Yazdığı yazıda müştekiye yönelik olarak kullandığı ifadelerden dolayı başvurucu hakkında sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret suçundan Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) ceza davası açılmıştır.

15. Başvurucu, yargılama sırasında yaptığı savunmada; müştekinin katıldığı bir televizyon söyleşisinde üniversiteli kızları hedef alarak "Üniversiteler fuhuş yuvalarıdır." tarzında beyanlarda bulunduğunu görünce üzülerek etkilendiğini ve mütedeyyin bir kişi olarak kendini tanıtan müştekinin bir akademisyen ve insan olarak geniş bir kitleyi hedef almak suretiyle haksız bir şekilde üniversiteli genç kızlarımızı fahişelikle suçladığını belirtmiştir. Müştekinin genç kızları hedef alan ve üniversitelerin fuhuş yuvaları olduğuna yönelik hakaret içeren sözlerine sinirlenerek ve ani bir tehevvüre kapılarak hakaret kastı taşımaksızın ve hakaret içermeksizin ağır eleştiri sayılabilecek sözleri de içeren söz konusu yazıyı kaleme aldığını beyan etmiştir. Müştekinin görüşlerindeki ağır hakaret ve suçlamadan olumsuz olarak nasibini alacağını düşünerek "Şayet üniversiteler fuhuş yuvasıysa o üniversiteden sorumlu bir öğretim üyesi olarak o zaman müşteki de gavat ve pezevenk olmuyor mu?" diye bir soru sorma gereğini duyduğunu, bu makaleyi bir varsayım üzerine yazdığını ve üniversitelere yönelik bu haksız, gereksiz ve hakaret içeren suçlamayı yapan bir kişinin insan olamayacağını değerlendirdiğini, doğrudan müştekiye yönelik ve koşulsuz olan, kesin hakaret amacı ve kastı taşıyan bir beyanı olmadığını ileri sürmüştür.

16. Mahkeme basit yargılama usulünü uygulayarak verdiği 15/2/2022 tarihli kararında; başvurucunun hakaret suçunu işlediğini sabit görmüşse de müştekiden kaynaklanan haksız fiil nedeniyle başvurucunun bu haksız fiile tepki olarak suça konu hakaret içeren paylaşımı yaptığı gerekçesiyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

17. Bu karara karşı davaya katılan E.S. tarafından yapılan itiraz üzerine Mahkemece olağan yargılama usulüne geçilmiş ve yeniden değerlendirme yapılmıştır. Başvurucu davada önceki savunmasına benzer bir savunmada bulunmuştur. Mahkemenin 13/9/2022 tarihli kararında başvurucunun katılana yönelik kullandığı ifadelerle hakaret suçunu işlediği sabit görülerek 2.600 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına kesin olarak karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... sanığın yazısının incelenmesinde yazının son kısmında '...Üniversiteler fuhuş evleri ise üniversiteden sorumlu, orada ders veren bir öğretim üyesi olarak; sen de gavat ve pezevenk misin onu mu anlatmak istedin üniversiteler fuhuş evleri demekle...' şeklindeki ifadelerle katılanın şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde sövmek suretiyle hedef aldığı, her ne kadar savunmasında katılana hakaret etmediğini, sadece o şekilde soru sorduğunu savunmuş ise de sanığın yazdığı yazı tümüyle incelenecek olursa katılandan söz ederken kullandığı ifadeler de gözetildiğinde sanığın katılanı tahkir amacıyla hareket ettiği, öyle ki yazısında sanığa kişi ya da şahıs demekyahut ismini kullanmak yerine 'rezil, bu adam kılıklı yaratık, adam kılıklı mahluk' şeklinde ifadelerde bulunduğu, sanığın davaya konu edilen ifadelerinin eleştiri sınırının dışına taştığı, (her ne kadar sanığın yukarıda anılan diğer yazıları dava konusu edilmemiş ise de suçun yasal unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı, sanığın kastının tespiti ve sanığın ifadelerinin ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında gözetilmiştir) ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği, sanık savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, şikayet, dosyada mevcut açık kaynak araştırma raporu, sanığın ilgili hesabın ve yazının kendisine ait olduğuna dair savunması ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla sanığın müştekiye yönelik Facebook isimli sosyal medya mecraı üzerinden 'sen de gavat ve pezevenk misin o zaman' şeklindeki sözlerle üzerine atılı alenen hakaret suçunu işlediği, eyleminin bu şekilde sabit olduğu ..."

"... katılanın TV programında kullandığı söylem tarzı aksi algıya kısmen elverişli olmakla birlikte üniversiteleri yahut öğrencilerini hedef alan, onları büsbütün tahkir etmeye yönelen bir ifade içermemektedir. Dosya arasına bilirkişi tarafından çözümü yapılarak alınan program içeriği ve katılanın ifadelerinin bütünlüğü bozulmaksızın incelenmesinde herhangi bir zümreyi, topluluğu grubu tümüyle aşağılayıcı mahiyette bir ifadenin olmadığı görülmekle sanığın katılanın sözlerinden tahrik olduğu yönünde bir savunması bulunmakla birlikte katılanın sözlerinin sanık ya da ailesiyle ilgili olmadığı, sanığın yakın çevresi ile de alakasının bulunmadığı, tüm dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere katılanın, sanığa yönelik bir sözünün de bulunmadığı, dolayısıyla sanığın eylemi ile ilgili olarak katılandan gelen TCK'nın 129/1 maddesi kapsamında haksız bir fiilden söz edilemeyeceği anlaşılmakla sanık hakkında özel bir haksız tahrik düzenlemesi olan TCK 129/1 maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi'nin 27.04.2022 tarihli ve 2022/993 E ve 2022/1404 K sayılı kararı da bu yöndedir. Bu nedenlerle mahkememizce daha evvel verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararı yerinde görülmeyerek sanığın cezalandırılması yoluna gidilmiştir."

18. Başvurucu, kararı 13/9/2022 tarihinde öğrenmiş ve 7/10/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.

 (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

..."

B. Uluslararası Hukuk

20. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1.B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-31, 36-37.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 26/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu; yaptığı paylaşımda müştekiye yönelik kullanmış olduğu ifadelere ilişkin olarak müştekinin Sakarya Üniversitesinde görevli bir akademisyen sıfatıyla yaptığı açıklamalarda "Üniversiteler fuhuş yuvası." diyerek üniversitede okuyan genç kızları fahişelikle suçladığını, beyanlarının kamuoyunda büyük tepki çektiğini, kamu ve toplum vicdanını yaraladığını belirtmiştir. Müştekiden kaynaklanan bu ağır ve yoğun kusur içeren haksız fiil nedeniyle müştekinin eylemine tepki olarak öfkeyle söz konusu paylaşımı yaptığını, iki kızını üniversitede okutmuş bir baba olarak hâlen üniversitelerde okuyan genç kızlara yönelik haksız suçlamaya tepki göstermek maksadıyla ve hakaret kastı taşımaksızın, büyük yara alan kamu vicdanını biraz olsun rahatlamak adına bahsi geçen yazıyı yayımladığını beyan etmiştir. Başlıkta müştekiye yönelik doğrudan hakaret içeren ve isnatta bulunan bir ifadesinin olmadığını, üniversitede görevli bir öğretim üyesi olan müştekinin bu haksız beyanının yol açabileceği sonuçlara dikkat çekmek amacıyla "Sen de gavat ve pezevenk misin o zaman?" diyerek soru sorduğunu belirtmiştir. Kullandığı ifadeler nedeniyle cezalandırılmasının ise düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği değerlendirilmiştir.

24. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

25. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak basın özgürlüğü ışığında ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

26. İddianın değerlendirilmesinde Anayasa'nın ifade ve basın özgürlüklerinin korunduğu26. ve 28. maddeleri dayanak alınacaktır. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

27. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

29. İnternet haber sitesinde yazılan, akabinde sosyal medya hesabından paylaşılan köşe yazısında kullanılan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında adli para cezası kararı verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğu belirlenmiştir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

30. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

32. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

33. Başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmesinin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı kanaatine ulaşılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

 (a) İfade ve Basın Özgürlüklerinin Demokratik Toplumdaki Önemi

34. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2) [1.B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).

 (b) Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması

35. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44, 45). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran [2.B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3) [2.B.], B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı [2.B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 44).

 (c) Basının Ödev ve Sorumlulukları

36. Demokratik bir toplumda basına, siyasetçileri ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (basının görev ve sorumluluklarına ilişkin bir karar için bkz. Orhan Pala [2.B.], B. No: 2014/2983, 15/2/2017, §§ 46, 47; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş. [1.B.], B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı, § 43).

 (d) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı

37. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan [1.B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

38. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit [2.B.], B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).

 (e) Çatışan Haklar Arasında Dengeleme

39. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.

40. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:

i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı

 ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı

iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları

iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları

v. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği

vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları

vii. Basın özgürlüğünün korumasından faydalanan kişilerin meslek ahlakına saygı gösterip göstermedikleri

viii. Doğru, güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket edip etmedikleri

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

41. İncelenen başvurunun çözümlenmesinde gözönünde tutulması gereken ilk husus Sakarya Üniversitesinde akademisyen olarak görev yapan müştekinin kamu görevlisi olmasının yanında gerek gündeme dair gerekse uzmanlık alanlarına ilişkin konularda televizyon programlarına katılan kişilerden olmasıdır. Katıldığı yayınlardan kaynaklı olarak tanınırlığını arttırdığı da bilinmektedir.

42. Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (siyasetçilerle ilgili bir karar için bkz. Ergün Poyraz (2), § 58; kamusal yetki kullanan görevlilerle ilgili bir karar için bkz. Nilgün Halloran, § 45; tanınan bir Cumhuriyet başsavcısı ile ilgili bir karar için bkz. İlhan Cihaner (2), § 82; tanınan ve siyasete hazırlanan bir kamu görevlisi ile ilgili bir karar için bkz. Önder Balıkçı, § 42).

43. Dolayısıyla müştekinin akademisyen, yazar ve televizyon programlarında yorumcu olduğu dikkate alındığında sahip olduğu tanınırlık gereği kendisine yönelen eleştirilere kamuoyunca tanınmayan kişilere göre daha fazla katlanması gerektiği açıktır.

44. Başvuruya konu yazıda olduğu gibi düşünce açıklamaları hakkında yapılacak değerlendirmenin yazının yayımlandığı bağlamından kopartılmaksızın ve olayın bütünselliği içinde yapılması gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Tek başına ve soyut olarak kullanıldığında kişilik haklarına saldırı olarak bulunabilecek bir söz, bağlamı ile birlikte ele alındığında ifade özgürlüğü kapsamında korunması gereken üslubun bir parçası olarak nitelendirilebilir.

45. Somut olaydaki paylaşım (bkz. § 12), müştekinin bir televizyon programında üniversitelerin bulunduğu yerlerdeki yapılara ve öğrencilerin üniversitelerdeki eğitime olan ilgisine ilişkin yaptığı açıklamalar üzerine "Sen de gavat ve pezevenk misin o zaman?" başlığıyla kaleme alınmıştır. Başvurucu yazının müştekiye yönelik hakaret etme veya isnatta bulunma amacı taşımadığını iddia etmekte ise de yazının içeriğine bakıldığında müşteki hakkında "rezil", "yaratık", "adam kılıklı mahluk" şeklinde değer yargısı olarak tanımlanan hitap ve benzetmelere yer verilmiştir. Ayrıca yazının devamında "sözlerinin altında; bize göre, kendisinin çirkin ve gerçekleştiremediği, bu nedenle içinde kalan ve şuur altında yer eden, cinsel bir isteğinin dışa vurumu yatıyor", "Üniversitede hocalığını yaptığı ve göz koyduğu bir genç kız tarafından reddedilerek haddi bildirilmiş olmalı ki; masum üniversiteli kızlarımızı fahişelikle suçlayan bu pespayeliği yapabilmiş" şeklinde eleştirilmek istenen konunun bağlamı içinde olduğu tartışmalı olan, doğrudan müştekinin kişiliğine yönelen düşüncelere de yer verildiği görülmektedir.

46. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında, katılanın programdaki beyanlarını değerlendirerek söz konusu açıklamaların üniversiteleri yahut öğrencileri hedef almadığını, tahkir etmeye yönelen bir ifade kullanılmadığını, olayda haksız tahrik ve haksız fiilin söz konusu olmadığını belirtmiştir. Diğer yandan kararda, tartışmayı başlatan müştekinin programdaki açıklamalarının başvurucuyla, ailesiyle veya yakın çevresiyle ilgili olmadığına da yer verilmiştir. Bununla birlikte Mahkeme tarafından -her ne kadar açılan kamu davasına konu eylem sadece yazının başlığının sosyal medyada paylaşılması olsa da- başvurucuya ait paylaşımın tamamı değerlendirmeye alınarak ve paylaşımda kullanılan ''rezil", "bu adam kılıklı yaratık", "adam kılıklı mahluk'' ve ''...Üniversiteler fuhuş evleri ise, üniversiteden sorumlu, orada ders veren bir öğretim üyesi olarak; sen de gavat ve pezevenk misin onu mu anlatmak istedin üniversiteler fuhuş evleri demekle..." şeklindeki ifadeler gözönünde bulundurularak söz konusu yazıyla katılanın tahkir edildiğine, şeref ve saygınlığın sövme suretiyle hedef alındığına kanaat getirildiği anlaşılmaktadır.

47. Başvurucuya verilen adli para cezasına konu yazıda yer alan bazı ifadeler mahkûmiyet kararı gerekçesinde alıntılandığından söz konusu ifadelerin yazıda bir konu bütünlüğü içinde kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre yazıdaki bazı bölümlerin, anlatılmak istenen düşünceden ve yapılan eleştiriden ayrılabilir nitelikte kaleme alındığı gözetildiğinde Mahkemece bağlamından koparılarak ve cımbızlanarak değerlendirme yapıldığından söz edilemeyecektir. Nitekim mahkeme gerekçeli kararında, yazının yalnızca başlığını değil tümünü değerlendirdiğini açıkça izah etmiş; kullanılan ifadelerde hakaret kastı bulunduğunu tespit etmiştir. Bu doğrultuda Mahkemenin kullanılan ifadelerin bağlamını, dile getirilme şekli ve nedenini, ifadeyi kullanan ve ifadenin muhataplarının konumlarına bağlı olarak ifade özgürlüğü alanının kapsamını, kullanılan ifadelerin arka planı olup olmadığını ve karşı tarafın önceki davranışlarını dikkate almadan bir sonuca ulaştığını söylemek mümkün değildir.

48. Somut olayda başvurucunun şikâyete konu ifadelerine bakıldığında söz konusu ifadelerin bir kısmının müştekinin sözlerine cevap vermenin, bu konuda eleştiri dile getirmenin ötesine geçtiği, başvurucunun doğrudan müştekinin kişiliğine yönelen değer yargılarını kaleme aldığı görülmektedir. Diğer bir deyişle başvurucunun dile getirdiği bu ifadelerin bir akademisyen olan müştekinin şeref ve itibarını hedef aldığı söylenebilecektir. Belirtilen bu durum ile söz konusu yazının bütünü üzerinden yapılan anlamlandırma faaliyetine ilişkin olarak derece mahkemesi kararlarında yapılan değerlendirmeler gözetildiğinde müştekinin, başvurucunun ifadelerine hoşgörü göstermesi gerektiğinin söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır.

49. Son olarak başvurucu aleyhine hükmedilen adli para cezasının gözetilen amaç ile makul bir orantılılık ilişkisi içinde olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Başvurucu aleyhine derece mahkemesince hükmedilen 2.600 TL’lik adli para cezasının başvurucunun sahip olduğu ekonomik imkânları zora sokacak veya ortadan kaldıracak miktarda olmadığı, ayrıca -bu tür davalarda genellikle hükmedilen tutarlar ve söz konusu haberin ağırlığıyla karşılaştırıldığında- ulaşılmak istenen amaç ile orantısız olmadığı kabul edilmiştir.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Güner Yiğitbaşı [1. B.], B. No: 2022/91530, 26/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı GÜNER YİĞİTBAŞI
Başvuru No 2022/91530
Başvuru Tarihi 7/10/2022
Karar Tarihi 26/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sosyal medya paylaşımında kullanılan ifadenin hakaret kabul edilerek adli para cezasına hükmedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi