TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ILARIA ALESSANDRA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/95767)
|
|
Karar Tarihi: 15/1/2025
|
R.G. Tarih ve Sayı: 6/5/2025 - 32892
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
Başvurucu
|
:
|
Ilarıa ALESSANDRA
|
Vekili
|
:
|
Av. Süreyya TURAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, müşterek çocuğun yurt dışında bulunan mutat meskenine iade edilmesi davasının uzun sürmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel Başvuru Süreci
2. Başvurucunun ve birliktelik yaşadığı D.Y.nin 2016 yılında İtalya'da bir erkek çocukları dünyaya gelmiştir. Başvurucu ve D.Y. arasında resmî nikâh bulunmamaktadır. Başvurucu, İtalya vatandaşıdır. Müşterek çocuğun babası D.Y. ise 2000 yılında Türk vatandaşlığından çıkarak Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olmuştur. Başvurucu, birliktelik yaşadığı D.Y.nin müşterek çocuğu Türkiye'de alıkoymak suretiyle mutat meskenine dönmesini engellediğini iddia ederek 25/11/1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (Lahey Sözleşmesi) uyarınca iade işlemlerinin başlatılması talebiyle 27/3/2020 tarihinde İtalya makamlarına başvurmuştur.
3. Söz konusu talep, Lahey Sözleşmesi kapsamında Türkiye merkezî makamı konumunda olan Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne (Genel Müdürlük) iletilmiştir. İletilen talep üzerine Genel Müdürlüğün 17/4/2020 tarihli yazısıyla çocuğun bulunabileceği yer itibarıyla yetkili Urla Cumhuriyet Başsavcılığından (Başsavcılık) gerekli önlemleri alarak öncelikle dostane bir çözüme ulaşılması için Lahey Sözleşmesi ile 22/11/2007 tarihli ve 5717 sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun'a göre işlemleri titizlikle yürütmesi istenmiştir.
4. Anılan talep üzerine müşterek çocuğun bulunduğu yerin tespit edilmesi, gerekli önlemlerin alınması ve çocuğun annesinin bulunduğu ülkeye iade edilip edilmeyeceği konusunda karar verilmesi talebiyle 20/4/2020 tarihinde Urla Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır. Talepte İtalya vatandaşı başvurucu ile D.Y.nin evlilik dışı birlikteliklerinden 26/4/2016 tarihinde İtalya'da bir erkek çocuklarının dünyaya geldiği, müşterek çocuğun 2020 yılı Şubat ayında annesinin bilgisi olmadan babası tarafından Türkiye'ye getirildiği, Floransa Olağan Mahkemesinin 6/2/2020 tarihli kararı ile ebeveynin çocuk üzerindeki velayet haklarını müştereken kullanmasına izin verildiği ancak çocuğun ikametinin kendisini bir anaokuluna yazdırabilecek kişi olan annesinin konutu olarak belirlenmesine karar verildiği belirtilmiştir.
5. Mahkemece yapılan yargılamada 27/11/2020 tarihli ilk celsede taraf beyanları alınmak suretiyle davanın kabulü ile müşterek çocuğun mutat meskeni olan İtalya'ya iadesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; Floransa Olağan Mahkemesinin kararıyla ortak velayetin taraflara verildiği, çocuğun ikametinin annesinin İtalya'da bulunan konutu olarak belirlendiği, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis edildiği ve babanın çocuk için nafaka ödemesi hakkında karar verildiği belirtilmiştir. Ayrıca bu karara rağmen babanın müşterek çocuğu alıp Türkiye'ye getirdiği ve burada ikamet etmeye başladıkları, babanın müşterek çocuğu Türkiye'de bir anaokuluna gönderdiği vurgulanmıştır. Bunun yanında çocuğun İtalya'ya dönmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağı veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek duruma düşüreceği yolunda ciddi risk bulunduğunu gösteren, o ülke yetkili makamlarından elde edilmiş hiçbir belge ve bilgi sunulmadığı belirlenerek dosya kapsamındaki belgelerden çocuğun doğumundan Türkiye'ye getirilme tarihine kadar yaşamını sürdürdüğü, maddi ve şahsi ilişkileri ile en sıkı şekilde bağlılık kurduğu yaşam merkezi olarak belirlenen mutat meskeninin İtalya olduğu tespit edilmiştir.
6. Müşterek çocuğun babası bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 3/6/2021 tarihli kararında, dosya içinde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir davanamenin bulunmadığını ve Genel Müdürlük tarafından gönderilen yazıya istinaden dosyanın esasa kaydedilerek davanın görüldüğünü belirterek bu durumu usul ve kanuna aykırı bulmuştur. Ayrıca davanamenin taraflara tebliğ edilmesinden sonra davanın Cumhuriyet savcısının katılımı ve huzuru ile görülmesinin ilgili mevzuat bağlamında zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Anılan dosyada ise usulüne uygun bir davaname hazırlanarak taraflara tebliğ edilmediği gibi Cumhuriyet savcısına duruşma gününün bildirilmediğini tespit etmiştir. Bunun yanında çocuğun babası tarafından bildirilen deliller toplanmadan, sosyal inceleme raporu alınmadan ve annenin yaşadığı İtalya'da araştırma yapılarak iade edildiğinde çocuğun yaşam koşulları belirlenmeden eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesini doğru bulmamıştır. Böylelikle mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın belirtilen eksikliklerin giderilmesi için Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.
7. Anılan karar sonrasında yapılan yargılamada 17/9/2021 tarihinde ilk duruşma yapılmıştır. Anılan duruşmada Başsavcılığa müzekkere yazılarak bozma kararı doğrultusunda usulüne uygun davanamenin hazırlanarak mahkemeye ivedilikle gönderilmesi ve bir sonraki duruşmaya katılmak üzere Cumhuriyet savcısı görevlendirilmesi istenmiş olup davaname ulaştığında taraflara tebliğine dair ara kararı kurulmuştur. Bir sonraki duruşma 8/12/2021 tarihinde yapılmıştır. Bu duruşmada müşterek çocuğun babasının uzman psikologdan rapor alınması talebinin gerekçe belirtilmeksizin reddine, aynı duruşmada davanın kabulüne ve müşterek çocuğun mutat meskeni olan İtalya'ya iadesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde bir önceki kararda belirtilen hususlar tekrarlanmıştır (bkz. § 5).
8. Müşterek çocuğun babası bu karara karşı da istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 18/2/2022 tarihli kararında Mahkemenin gerekçeli kararı ile babanın istinaf başvuru dilekçesinin Urla Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edilmediğini tespit etmiştir. Anılan gerekçeli karar ile istinaf başvuru dilekçesinin Cumhuriyet savcısına "Görüldü" yaptırılmak suretiyle tebliği sağlanıp yasal istinaf ve istinafa cevap süresi beklenmeden dosyanın gönderilmesi doğru bulunmamıştır. Bunun yanında dosyanın geri çevrilmesi nedeniyle istinaf gider avansının da yetersiz kalacağı belirtilerek bahsedilen eksiklikler giderildikten sonra dosyanın gönderilmesi için geri çevirme kararı verilmiştir.
9. Belirlenen eksiklikler giderilip dosya yeniden istinaf incelemesi için gönderilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi 16/6/2022 tarihli kararında, Mahkemece Dairenin kaldırma kararı gereğinin bir kısmı yerine getirilirken bir kısmının değerlendirilmediği gibi bunun gerekçesinin de yazılmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca kararda her ne kadar dosya içinde Floransa Mahkemesine ibraz edilen ve psikolog tarafından düzenlenmiş 7/2/2019 tarihli rapor mevcut ise de raporun düzenlenme tarihi ve içeriği dikkate alındığında dava tarihinden çok önceki duruma ilişkin olduğundan bu rapora göre değerlendirme yapılması mümkün görülmemiştir. Sonuçta mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
10. Anılan karar üzerine Mahkemece 18/7/2022 tarihinde tensip zaptı düzenlenmiş olup taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğine karar verilerek duruşma günü 16/11/2022 tarihine bırakılmıştır. Başvurucunun duruşmanın öne alınması talebi de reddedilmiştir.
11. Başvurucu 3/11/2022 tarihinde yargılama süreci devam ederken çocuğun iade edilmesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi talepli bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
13. Bireysel başvurudan sonra 16/11/2022 tarihinde yapılan duruşmada; dosyanın bir sosyal çalışmacı, bir pedagog, bir psikolog bilirkişiye tevdii ile iade hâlinde çocuğun psikolojik veya fiziki bir tehlikeye maruz kalıp kalmayacağı ya da başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir durumda riskin olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesinin istenmesine dair ara kararı kurulmuştur.
14. Bu ara kararı üzerine düzenlenen 13/12/2022 tarihli raporda müşterek çocuğun İtalya'da annesi ve ailesiyle yaşamasının çocuk üzerinde risk oluşturmayacağı düşünülmesine rağmen babasından ayrılmasının çocuğun psikososyal gelişimine olumsuz bir etki yaratacağı kanaati bildirilmiştir. Taraflarla ve çocukla tekrar görüşme yapılmak suretiyle düzenlenen 8/3/2023 tarihli ek heyet raporunda da annenin farklı bir ülkede yaşaması ve sosyal inceleme yapılamaması gözönünde bulundurularak annenin beyanları, gösterdiği belgeler, görüşme sırasındaki tutum ve davranışları, anksiyetesi yüksek olan çocuğunu sakinleştirme konusundaki becerisi, sabrı ve tarzı dikkate alınarak İtalya'ya iadesi hâlinde çocuğun annesinin yanında kalıcı psikolojik bir soruna veya fiziki bir tehlikeye maruz kalmayacağı kanaatinin oluştuğu belirtilmiştir. 10/3/2023 tarihli duruşmada ek raporun taraflara tebliğ edilmesine ve beyanda bulunmak üzere taraflara süre verilmesine karar verilmiştir.
15. 14/4/2023 tarihli duruşmada ise davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, iade isteğinin reddini gerektirecek vahim bir tehlikenin varlığı veya geri dönmesinin çocuğu fiziksel ve psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağı ya da başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğine dair ciddi bir riskin ve sözleşmede kabul edilen diğer iadeden kaçınma sebeplerinin varlığının ispatlanamadığı belirtilmiştir.
16. Babanın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 17/7/2023 tarihli kararında; istinaf dilekçesinin Urla Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edilmediğini tespit ederek eksikliğin giderilmesi için dosyanın geri çevrilmesine karar vermiştir. Mahkemenin dosyayı tekrar Bölge Adliye Mahkemesine göndermesi üzerine 13/9/2023 tarihli kararda anılan geri çevirme kararına rağmen istinaf dilekçesinin Cumhuriyet savcısına usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini ve gider avansının eksik olduğunu ifade ederek ikinci kez geri çevirme kararı vermiştir. Bu karar sonrasında Mahkeme 1/11/2023 tarihli istinaf başvurusu değerlendirme kararında istinaf posta giderlerinin tamamlatılması konusunda 18/10/2023tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içinde eksiklik tamamlanmadığından D.Y.nin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına ve istinaf talebinin reddine karar vermiştir.
17. Anılan karara karşı D.Y. nin istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine verilen 30/1/2024 tarihli kararda ise Mahkemece tamamlattırılması gereken gider avansının ne miktarda olduğu, yatırılma süresi, yatırılması gereken yer ve yatırmamanın sonuçlarının ne olacağı hususunda tereddüde yol açmayacak şekilde hâkim imzası bulunan muhtıra düzenlenmeden sadece istinaf kararının tebliğinin yeterli olmadığı belirtilerek usulüne uygun bir ihtarattan söz edilemeyeceğinden Mahkemenin istinaf talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme kararının esasının incelenmesiyle çocuğun annenin rızası olmaksızın baba tarafından kanuni olmayan yollardan Türkiye'ye getirilerek Türkiye'de alıkonulduğu, çocuğun mutat meskeninin İtalya olduğu, çocuğun iadesi yararına olup mutat meskene iadesi hâlinde fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz kalacağının ispatlanamadığı, mevzuatta aranan diğer şartların bulunduğu, buna göre mahkeme kararının usul ve kanuna uygun bulunduğu sonucuna ulaşılarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
18. Bu karara karşı D.Y. temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 18/4/2024 tarihinde onama kararı vermiştir. Onama kararıyla müşterek çocuğun mutat meskeni İtalya'ya iadesine ilişkin karar 18/4/2024 tarihinde kesinleşmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Başvurucu, 5717 sayılı Kanun'a aykırı olarak müşterek çocuğun kaçırılıp Türkiye'ye baba tarafından getirildiğini, çocuğun İtalya'ya geri dönmesi için uluslararası sözleşmeler gereğince en az altı hafta içinde karar verilmesi gerekirken uzayan süreç nedeniyle bireysel başvuru tarihine kadar üç yılı aşkın zaman geçtiğini, bu durumda kendilerinden kaynaklanmayan nedenler yüzünden aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun ihlal iddiaları incelenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
21. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Her çocuk, menfaatleri aksini gerektirmedikçe ebeveyni ile doğrudan ve düzenli olarak kişisel ilişkisini sürdürme hakkına sahiptir. Lahey Sözleşmesi, yasa dışı kaçırılan veya taraf devletlerden birinde alıkonulan çocuğun ivedi şekilde iadesini ve ebeveyn tarafından gerçekleştirilen uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümü hususunda hızlı bir prosedürü öngörmekte ve Lahey Sözleşmesi'nde yer verilen sınırlı sayıdaki istisnai hâller dışında çocuğun bulunduğu ülkenin yetkili makamlarının çocuğu mutat ikametgâhı olan ülkesine ivedi şekilde iade etmesini zorunlu kılmaktadır (Marcus Frank Cerny, [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, §§ 46, 47; Emrah Acıdereli, B. No: 2018/34860, 12/1/2021, § 34; Angela Jane Kilkenny, 2015/10826, 17/7/2018, § 69). Örneğin Anayasa Mahkemesinin Emrah Acıdereli ve Angela Jane Kilkenny kararlarında Lahey Sözleşmesi kapsamında açılan çocuğun mutat meskene iadesine ilişkin davanın üç yıl gibi uzun bir sürede tamamlanması sözleşme kapsamındaki taleplerin acil işlerden sayılarak ivedilikle sonuçlandırılması kuralının geçerli olduğu dikkate alınarak sözleşmenin ortaya çıkış amacına aykırı görülmüştür. Böylece anılan sürecin başvurucu ile çocuk arasındaki bağların sürdürülebilirliğine zarar vererek telafisi imkânsız zararların oluşmasına yol açtığından sürecin ivedilikle tamamlanması konusunda devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini ve usul yönünden ihlal sonucuna ulaşıldığını vurgulamak gereklidir.
24. Bunun yanında Lahey Sözleşmesi'nde yer alan istisnalardan biri de çocuğun ağır fiziksel veya psikolojik zarar riskine maruz bırakılması veya başka bir şekilde katlanılmaz bir duruma sokulması olarak sayılmaktadır (Marcus Frank Cerny, § 75; Levent Aşıklar, B. No: 2014/13936, 8/3/2018, § 77; Nuray Öztürk, B. No: 2017/38142, 10/6/2020, § 44). Anayasa Mahkemesi, anneye bağımlılık çağında olan ve doğumundan itibaren anne tarafından bakılan çocukların anne yanındayken alıştığı koşullardan ve anneden koparılarak başka bir ülkeye gönderilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğinin de gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir (Dilek Tsakırıdıs, B. No: 2018/35068, 9/6/2020, § 46).
25. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile yaşamının tesisinde dikkate alınması gereken temel unsur çocuğun üstün yararıdır. Anayasa Mahkemesi çocuğun üstün yararını; mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilke olarak kabul etmektedir . Bu bağlamda kamu makamlarının çocuğun üstün yararını daima dikkate alarak ve ebeveyn ile çocuğun menfaatleri arasındaki adil dengeyi gözeterek karar vermeleri gerekmektedir (M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 133; Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33). Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetleme ve özellikle mahkemelerin Lahey Sözleşmesi hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirleme yetkisine sahiptir (Marcus Frank Cerny, § 62; Levent Aşıklar, § 68).
26. Somut olayda müşterek çocuğun annenin rızası dışında baba tarafından Türkiye'ye getirildiği ve Türkiye'de alıkonulduğu yargılama makamlarınca tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan yargılamada çocuğun İtalya'ya dönmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağı veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek duruma düşüreceği yolunda ciddi risk bulunduğunu gösteren o ülke yetkili makamlarından elde edilmiş hiçbir belge ve bilgi sunulmadığı vurgulanmıştır. Dosya kapsamındaki belgelerden çocuğun doğumundan Türkiye'ye getirilme tarihine kadar yaşamını sürdürdüğü mutat meskeninin İtalya olduğu belirlenmiştir.
27. Yapılan yargılama bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunun İtalya makamlarına başvurması üzerine düzenlenen 27/3/2020 tarihli başvuruya ilişkin Mahkemece ilk kararın 27/11/2020 tarihinde verildiği görülmüştür. Ancak devam eden süreçte Bölge Adliye Mahkemesi tarafından farklı tarihlerde altı ayrı karar verildiği, anılan kararlardan üçünün usuli eksikliklerin giderilmesi için verilen geri çevirme kararı olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak karar, istinaf ve temyiz süreçlerinin ardından 18/4/2024 tarihinde kesinleşmiştir.
28. Başvurucunun yargılama sürecinde takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiği görülmüştür. Bununla birlikte Mahkemece ilk Bölge Adliye Mahkemesi kararına kadar olan süreçte davanın Cumhuriyet savcısının katılımıyla ve huzurunda görülmediği, Cumhuriyet savcısına gerekli tebligatlar yapılmadığı gibi dosyada usulüne uygun bir davaname bulunmadığı ve sosyal inceleme raporu alınmadan karar verildiği Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararda tespit edilmiştir.
29. Anılan karar sonrasında yapılan yargılamada Mahkemece sosyal inceleme raporu alınmaksızın tekrar karar verildiği ve bu gerekçeli karar ile babanın istinaf başvuru dilekçesi Cumhuriyet savcısına tebliğ edilmeden ve görüldü işlemi yapılmaksızın dosyanın istinaf incelemesi için gönderildiği Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tespit edilmekle öncelikle tebligat işlemlerinin tamamlanması için geri çevirme kararı verildiğini vurgulamak gerekmektedir. Geri çevirme kararından sonra tebligat eksikliğinin giderilmesi üzerine ise Mahkemenin ilk kaldırma kararında tespit edilen hususların bir kısmını yerine getirmediğine işaret edilerek müşterek çocuğun ve tarafların son yaşam koşullarına ilişkin sosyal inceleme raporu alınmasının zorunluluk olduğu gerekçesiyle birlikte açıklanarak (bkz. § 9) dosya tekrar Mahkemeye gönderilmiştir.
30. Mahkemece 18/7/2022 tarihinde tensip zaptı düzenlenmesine rağmen duruşmanın 16/11/2022 tarihine bırakıldığı ve bu duruşma gününe kadar sosyal inceleme raporu düzenlenmesi için herhangi bir işlem yapılmadığı gibi başvurucunun duruşmanın öne alınması talebinin de reddedildiği görülmektedir. Bir sonraki duruşma tarihi olan 10/3/2023'ekadar iki rapor alınmış olup 14/4/2023 tarihinde yeniden karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğunda Bölge Adliye Mahkemesi istinaf dilekçesinin Cumhuriyet Savcılığına yine tebliğ edilmediğini tespit ederek geri çevirme kararı vermesine rağmen eksiklik giderilmeden dosya yeniden istinaf incelemesine gönderilince ikinci kez geri çevirme kararı vermiştir. Bu aşamada Bölge Adliye Mahkemesi gider avansı eksikliğinin de giderilmesi gerektiğini kararında belirtmiştir. Anılan karar sonrasında ise Mahkemenin usulüne uygun muhtıra düzenlememesine rağmen D.Y.nin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına ve istinaf talebinin reddine karar verildiğini ifade eden Bölge Adliye Mahkemesi, Mahkemenin bu kararını kaldırarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
31. Böylelikle 20/4/2020 tarihinde başlayan yargılamanın istinaf aşamasında verilen kararlarla birlikte -taraflara yüklenebilecek somut bir sebep bulunmaksızın- 3 yıl 9 ay 10 günlük sürede tamamlandığı ve temyiz aşaması ile birlikte yargılamanın toplamda 4 yıl devam ettiği dikkate alındığında somut olayın koşullarında uluslararası çocuğun kaçırılması ve alıkonulması ile iadesi davasına ilişkin sürecin aile hayatına saygı hakkının özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman dilimi aralığında tamamlandığı söylenemez (benzer yönde değerlendirmeler için bkz.Emrah Acıdereli, § 48; Angela Jane Kilkenny, § 83).
32. Bu bağlamda çocuğun uluslararası kaçırılması ve alıkonulması ile iadesi davasının sonuçlandırılmasına ilişkin işlemlerde, aile hayatına saygı hakkına ilişkin olarak devlet tarafından üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin çocuğun üstün yararı ilkesinin ve aile hayatına saygı hakkının özünü zedeleyecek şekilde ve gereken özenin gösterilmemesi, işlemlerin makul bir sürede tamamlanmaması nedeniyle yerine getirilmediği değerlendirilmiştir.
33. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının özünü zedeleyen hukuki belirsizlikler hızlı ve etkili bir yargısal süreç yürütülerek giderilmediğinden usul güvenceleri yönünden aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
34. Başvurucu, ihlalin tespiti ile çocuğun İtalya'ya iadesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.
35. Başvuruya konu uluslararası çocuğun kaçırılması ve alıkonulması ile iadesi davasında verilen kararın kesinleştiği dikkate alındığında başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bunun yanında başvurucunun tazminat talebi de olmadığından ihlalin tespiti ile yetinilmesi gerekmektedir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Urla 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2022/554, K.2023/201) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.