TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAVVA ÇELİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/42571)
|
|
Karar Tarihi: 21/1/2025
|
R.G. Tarih ve Sayı: 6/5/2025 - 32892
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Havva ÇELİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet Sami ÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; yargı mercilerince haksız gözaltından kaynaklı tazminat talebinin esasının incelenmemesi nedeniyle karar hakkının, kovuşturma nedeniyle avukatlık ruhsatı alınamamasından kaynaklı maddi zararın tazmin edilmemesi nedeniyle de özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında terör örgütüne üye olma suçundan 8/3/2018 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu 9/3/2018 tarihinde tahliye edilmiştir.
3. Başvurucu hakkındaki yargılamaya Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmıştır.
4. Başvurucu 15/3/2018 tarihinde Isparta Barosundan avukatlık staj bitim belgesi almış ancak ruhsat talebinin hakkındaki dava sonuçlanıncaya kadar reddine karar verilmiştir.
5. Başvurucu, ruhsat alma talebiyle Ankara Baro Başkanlığına da başvurmuştur. Ankara Baro Başkanlığı 25/4/2018 tarihinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesinin üçüncü fıkrasına atıf yaparak başvurucu hakkındaki yargılamanın devam ettiğini belirtmiş, kovuşturmanın sonuna kadar ruhsat talebinin reddine karar vermiştir.
6. Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesi 28/11/2018 tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun beraatine karar vermiştir. Beraat kararı 9/1/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiştir.
7. Başvurucu 30/1/2019 tarihinde Ankara Barosuna kaydolmuş, 27/3/2019 tarihinde ruhsat alarak avukatlık mesleğine başlamıştır.
8. Başvurucu 12/4/2019 tarihinde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; Isparta Barosunda avukatlık stajını yaparken 8/3/2018 tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan gözaltına alındıktan sonra sorgusunun yapılmasının ardından yurt dışı çıkış yasağı konularak serbest bırakıldığını, hakkında Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığını, bu dava sonunda beraat ettiğini, bir gün haksız yere gözaltında tutulduğunu, hakkında kovuşturma olduğundan bahisle ruhsat talebinin Isparta ve Ankara Barosunca reddine karar verildiğini, ruhsat alamaması sebebiyle iş bulamadığını belirtmiş; maddi tazminatın baroların belirlediği ücret tarifesine göre hesaplanması gerektiğini belirterek 50.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
9. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 13/5/2019 tarihli tensip incelemesinde Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesine müzekkere yazılarak başvurucunun gözaltında ve tutuklukta kalıp kalmadığının, kalmış ise gözaltı, tutuklama ve tahliye tarihlerinin bildirilmesine; gözaltında ve tutuklulukta geçen sürelerin başkaca bir karar nedeniyle mahsup edilip edilmediğinin bildirilmesine, mahsup edilmiş ise mahsuba ilişkin karar örneğinin istenmesine karar vermiştir.
10. 25/9/2019 tarihli duruşmada başvurucu söz almıştır. Başvurucu "Ben hakkımda açılan bu soruşturma nedeniyle süresinde avukatlık ruhsatımı alamadığımdan dolayı 1 yıl boyunca avukatlık yapamadım, bundan dolayı benim talebim 1 yıl boyunca yapamadığım avukatlığımdan ötürü avukatlık kazancından mahrum kalmamdan kaynaklı maddi tazminat talebinden ibarettir, … bu kapsamda bilirkişiden hesaplama yapılmasını talep ediyorum ve maddi tazminat talebimin değerlendirilmesini ve kabulünü talep ederim, benim talebim gözaltında kalma süresiyle ilgili değlidir, 1 gün gözaltında kaldım, gözaltında kalma süresi de dahil olmak üzere hakkımda açılan soruşturma nedeniyle avukatlık ruhsatımın verilmemesi ve bundan dolay avukatlık yapamam ve bundan dolayı uğramış olduğum maddi kazanç kaybından ibarettir, aynı zamanda manevi tazminat talebimde söz konusudur." şeklinde beyanda bulunmuştur.
11. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun tazminat talebini kısmen kabul etmiş ve başvurucuya 2.000 TL manevi, 31.800 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Davacı asil 25/9/2019 tarihli duruşmada vermiş olduğu beyanda, hakkındaki soruşturma devam ettiği için ruhsat alamadığını ve 1 yıl boyunca avukatlık yapamayıp, avukatlık kazancından mahrum kalmasından dolayı maddi tazminat talep ettiğini, manevi tazminat da talep ettiğini ifade etmiştir.
Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, mahkememiz maddi tazminat açısından konuya CMK 141 maddesinin bir bütün olarak ele alarak bakmaktadır. CMK 141 maddesinin 3. fıkrasında genel bir düzenleme getirilmiş ve 1. fıkrada yazılan haller dışındaki hususlarda tazminat davası kapsamına alınmıştır.
Bu cümleden olmak üzere yapılan soruşturma ve kovuşturma nedeniyledavacının8/3/2018-9/3/2018 tarihleri arasında 1 gün gözaltında kaldığı, hakkında açılan davada 28/11/2018 tarihinde beraat kararı verildiği, bu kararın 9/1/2019 tarihinde kesinleştiği, davacının Isparta Barosuna yaptığı ruhsat başvurusunun 15/3/2018 tarihinde reddedildiği, davacının Ankara Barosuna yaptığı başvurunun ise 30/1/2019 tarihinde kabul edildiği, davacının 15/3/2018 ile 30/1/2019 tarihleri arasında avukatlık yapamadığı, gelir elde edemediği, davacının bu süreçte kendi ofisini açabilme imkanı olduğu gibi bir avukatın yanında sigortalı olarak da çalışma imkanının olduğu, mahkememizce dosya arasına getirtilen Ankara Barosuna ait en az ücret tarifesine göre bir avukat yanında ücret karşılığı birlikte çalışma ücretinin baz alınmasının davacının talep ettiği maddi tazminat hesabı açısından en adil yöntem olduğu kabul edilerek davacının ruhsat başvuru talebinin reddedildiği 15/3/2018 ile Ankara Barosunun başvuruyu kabul ettiği tarih olan 30/1/2019 tarihleri arasında Ankara barosunun en az ücret tarifesi kabul edilmiş ve 31.800 TL maddi tazminatın ve davacının konumu, isnat edilen suç gözetilerek zenginleşmeye de yol açmayacak şekilde 2.000 TL manevi tazminatın gözaltı tarihi olan 8/3/2018 tarihinden itibaren yasal faiziile tahsiline karar veril[miştir]."
12. Davalı Maliye Hazinesi istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 21/2/2022 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi kararını düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Avukat stajyeri olan davacının silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan 8/3/2018 - 9/3/2018 tarihleri arasında 2 gün süre ile gözaltında kaldığı, davacının İlk Derece Mahkemesinde iştirak ettiği 19/12/2019 tarihli duruşma sırasında, maddi tazminat talebinin ruhsat almak için Isparta Baro Başkanlığına başvurduğu tarihten itibaren Ankara'da Baro'ya kayıt oluncaya kadar geçen zamana ilişkin mahrum kaldığı gelire ilişkin olduğunu beyan ettiği, davacının avukatlık ruhsatı alma yönündeki talebinin Isparta Baro Başkanlığı'nın 15/3/2018 tarihli ve Ankara Baro Başkanlığı'nın 25/4/2018 tarihli yönetim kurulu kararları ile, davacının gözaltına alınmasından kaynaklı değil hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın varlığı nedeni ile ret olunduğunun anlaşıldığı, bir kimse hakkında delil değerlendirmesine dayalı olarak soruşturma yürütülmesi veya kamu davası açılmış olmasının (kasıtlı olması hariç), CMK.nun 141. ve devamı maddelerinde tazminat talep edilmesini gerektirir haller arasında bulunmadığı, davacının anılan Baro yönetim kurulu kararlarının haksız ve hukuka aykırı olduğu, bu nedenle avukatlık yapamayıp gelir elde edemediği düşüncesinde olması halinde bunu ancak idari yargı mercileri önünde dava konusu yapabileceği, ayrıca gözaltında kalması nedeni ile maddi tazminat talebinin bulunmadığı, yine İlk Derece Mahkemesinde iştirak ettiği 25/09/2019 tarihli duruşma sırasında manevi tazminat talebinin gözaltında kalma süresi ile ilgili olmadığını beyan etmesi de gözetilerek, maddi ve manevi tazminat talebinin tamamen reddine karar verilmesi gerekirken, davacının anılan Baro kararları nedeni ile ruhsat alamadığı için avukatlık yapamayıp gelir elde edemediğinden bahisle bir avukat yanında ücret karşılığı birlikte çalışma ücreti baz alınarak, bu suretle de varsayıma dayalı olarak davacı yararına yazılı şekilde maddi ve ayrıca manevi tazminata hükmolunması, [hukuka aykırıdır]."
13. Başvurucu, bu kararı 28/2/2022 tarihinde öğrenmiş; 28/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamında Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu; istinaf mahkemesinin tazminat davasını düzgün şekilde incelemediğini, beyanlarını aleyhe yorumlayarak hak kaybına sebep olduğunu, haksız gözaltı nedeniyle manevi tazminat talep etmesine rağmen böyle bir talepte bulunmadığı şeklinde yanlış bir yorumla manevi tazminat talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun iddiasının özü davaya konu şikâyetlerinin esası hakkında bir inceleme ve değerlendirme yapılmamasıdır. Bu nedenle başvurunun adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olan karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında, hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar hakkını da içerdiğini ifade etmektedir (İbrahim Demiroğlu [GK], B. No: 2017/15698, 26/7/2019 § 54).
19. Demokratik bir toplumda vazgeçilmez bir hak niteliğindeki adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesini, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince incelenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını, ayrıca verilen kararın icra edilmesini gerektirir. Buna göre mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan bireyin asıl amacı uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak davanın sonunda bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (bazı farklarla bkz. İbrahim Demiroğlu, § 55).
20. Diğer taraftan görülmekte olan bir dava, yargılama usulü kuralları gereğince uyuşmazlığın esasının incelenemediği birtakım kararlarla da neticelenmiş olabilir (düşme/açılmamış sayılma, karar verilmesine yer olmadığı, süre aşımı vb.). Bu durum kural olarak karar hakkı yönünden bir sorun teşkil etmez. Zira söz konusu hakkın sağladığı güvence bakımından önemli olan husus; açıldığı sırada davanın -usule ilişkin sorunlar hariç- uyuşmazlığın esasını çözüme kavuşturma niteliğinde, bir başka ifadeyle dava açılmasındaki asıl amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasıdır. Ancak bu nitelikleri taşıyan bir davada yargılamanın henüz devam ettiği bir süreçte, taraflardan birinin aleyhine olacak ve yargı merciinin uyuşmazlık konusu talep hakkında karar vermesini engelleyecek şekilde davayı ortadan kaldıran ya da davanın incelenmesini durdurarak karara bağlanmasına mâni olan kanunlar çıkarılması karar hakkının ihlaline yol açabilir ( İbrahim Demiroğlu , § 56).
21. Somut olayda başvurucu, tazminat dava dilekçesinde diğer hususların yanı sıra bir gün haksız yere gözaltına alındığını, haklı bir gerekçeye dayanmayan gözaltı kararı nedeniyle suçlu olarak yaftalandığını, itibar kaybı yaşadığını belirterek tazminat talep etmiştir. Nitekim Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun gözaltında kalıp kalmadığını tespit etmek için Isparta Ağır Ceza Mahkemesine müzekkere yazılmasına karar vermiş ve yargılama sonucunda, başvurucunun bir gün gözaltında kalmasını da nazara alarak başvurucuya 2.000 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
22. Bölge Adliye Mahkemesi ise başvurucunun 25/9/2019 tarihli duruşmadaki beyanına atıfla manevi tazminat talebinin reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun bu duruşmada manevi tazminat talebinin gözaltında kalma süresiyle ilgili olmadığını beyan ettiğini tespit etmiştir. Bu tespit ilk defa kesin nitelikteki Bölge Adliye Mahkemesi kararında yapıldığı için başvurucu bu tespitin aksini ortaya koyabilecek imkândan yoksun kalmıştır. Ayrıca söz konusu beyandan yola çıkılarak başvurucunun haksız gözaltından kaynaklı bir manevi tazminat talebinin olmadığı da söylenemeyecektir. Başvurucunun manevi tazminat talebinin haksız gözaltı ile ilgili olmadığı yönünde bir beyanı bulunmamaktadır. Başvurucunun tazminat dava dilekçesi de dikkate alındığında haksız gözaltı nedeniyle tazminat talep ettiğini kabul etmek gerekir. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun haksız gözaltından kaynaklı manevi tazminat talebini reddetmiş, dolayısıyla başvurucunun tazminat talebinin esasını incelememiştir.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; avukatlık stajını tamamlamasına rağmen hakkındaki kovuşturma devam ettiği için avukatlık ruhsatı alamadığını ve gelir elde edemediğini, bu nedenle maddi tazminat talep ettiğini ancak maddi tazminat talebinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini, beraat kararında tazminat talebi için ağır ceza mahkemesi gösterildiğinden ağır ceza mahkemesinde dava açtığını, avukatlık yapamamasından kaynaklı zararının devletçe karşılanması gerektiğini, istinaf mahkemesince maddi tazminat talebiyle ilgili idari yargının görevli olduğu söylenmesine rağmen görevsizlik kararı yerine işin esasına girilip davanın reddine karar verildiğini belirterek çalışma hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Başvuru, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 16, 17).
27. Somut olayda başvurucu; hakkındaki kovuşturma devam ettiği için avukatlık ruhsatı alamadığını, bu nedenle avukatlık mesleğini yapamadığını belirterek maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi; başvurucunun avukatlık ruhsat talebinin hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın varlığı nedeniyle kabul edilmediğini, bir kimse hakkında delil değerlendirmesine dayalı olarak soruşturma yürütülmesi veya kamu davası açılmasının 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. ve devamı maddelerinde tazminat talep edilmesini gerektirir hâller arasında bulunmadığını, başvurucunun anılan Baro Yönetim Kurulu kararlarının haksız ve hukuka aykırı olduğu, bu nedenle avukatlık yapamayıp gelir elde edemediği düşüncesinde olması hâlinde bunu ancak idari yargı mercileri önünde dava konusu yapabileceğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.
28. 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi kimlerin hangi şartlar altında tazminat talep edebileceği açıkça ve sınırlı olarak sayılmıştır. Sözü edilen madde, beraat eden kişilerin haklarında haksız yere kamu davası açılıp yargılama yapılması nedeniyle tazminat talep edebileceklerine dair açık bir düzenleme içermemektedir. Ayrıca başvurucu, beraat edenlerin haklarında haksız yere kamu davası açılıp yargılama yapıldığı iddiasıyla tazminat talep edebileceklerine ilişkin herhangi bir Yargıtay kararı ibraz etmemiş; böyle bir tazminat talebine imkân veren yerleşik Yargıtay içtihadının varlığı da tespit edilmemiştir (benzer yönde bkz. Veysel Arık, B. No: 2021/26594, 18/4/2024, § 27). Dolayısıyla başvurucunun talebiyle ilgili etkili olmayan bir hukuki yola başvurduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu beraat kararında ağır ceza mahkemesinde tazminat davası açılabileceği gösterildiği için ağır ceza mahkemesinde dava açtığını belirtse de beraat kararında tazminat isteminin gözaltı süreleri yönünden olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu nedenle başvurucunun etkili olmayan bir hukuki yola yöneltildiği söylenemez.
29. Başvurucu, avukatlık ruhsatı alamaması işlemine karşı idari yargıda iptal davası açabileceği gibi bu işlemden kaynaklanan zararları için de tam yargısı açabilecektir. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklanan her türlü zararın idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilmesi mümkündür. Anılan kuralda idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasıyla istenebilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları usulüne uygun şekilde tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu değerlendirilmektedir.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
31. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
33. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
34. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine (E.2020/2693, K.2022/426) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.