TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ARİF KÖROĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/97483)
|
|
Karar Tarihi: 17/7/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin ERAL
|
Başvurucu
|
:
|
Arif KÖROĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Ömer Faik ÇETİNER
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın başvurucu (sanık) tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu,bireysel başvuruya konu olayların geçtiği tarihte Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisaklı ve irtibatlı olduğunun tespit edilmesi nedeniyle kapatılmasına karar verilen Özel K. Erkek Öğrenci Yurdunda müdür yardımcısı olarak görev yapmaktadır.
3. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı FETÖ/PDY'ye üye olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Başvurucu; kolluk görevlilerine verdiği ifadesinde işsiz olduğu için yurtta çalışmaya başladığını, örgütle bağının bulunmadığını ve örgütün yaptıkları ortaya çıkınca işten ayrıldığını beyan etmiştir.
4. Başvurucu 4/10/2016 tarihinde gözaltına alınmış, 7/10/2016 tarihinde ise adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakılmıştır.
5. Soruşturma işlemleri kapsamında, başvurucunun ByLock kullanıcısı olup olmadığı, Asya Katılım Bankasında (Bank Asya) hesabının bulunup bulunmadığı, örgütle iltisak ve irtibatı bulunan dernek ve kurumlarda çalışma kaydının bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. Bu doğrultuda başvurucunun ByLock kaydının bulunmadığına, dernek ve sendika kaydına da rastlanmadığına dair tutanaklar ile başvurucu adına tespit edilen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çalışma kayıtları ile Bank Asya hesap hareketleri dosyaya ibraz edilmiştir. Diğer taraftan bir kısım soruşturma dosyasında A.Ö., E.Ü., M.D., R.U. ve E.E.nin başvurucu aleyhine verdikleri beyanlar soruşturma dosyasına gönderilmiştir.
6. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun eylemlerinin yoğunluk kazandığı yerin Ankara olduğu gerekçesiyle 22/5/2018 tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma dosyasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.
7. Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 15/8/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun örgüte bağlı erkek öğrenci yurdunda müdür yardımcılığı yaptığı, başvurucu aleyhine beyanda bulunan kişilerin başvurucunun kaldıkları evde sorumlu abilik yaptığına, himmet parası topladığına ve sohbetler düzenlediğine yönelik anlatımlarda bulundukları belirtilerek atılı suçu işlediği ileri sürülmüştür.
8. Açılan dava hakkında Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği yetkisizlik kararından sonra Çorum Ağır Ceza Mahkemesinin de verdiği yetkisizlik kararıyla ortaya çıkan yetki uyuşmazlığı Yargıtay tarafından Çorum Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) yetkili olduğuna karar verilmek suretiyle giderilmiştir.
9. Mahkeme 5/2/2019 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmıştır. Tensip Tutanağı'nda tanıklar A.Ö., E.Ü., M.D., R.U., E.E., A.E., İ.E., E.D. ve A.C.nin beyanlarının istinabe mahkemeleri tarafından alınmasına yönelik işlem yapılmıştır. Ayrıca başvurucuya ait Bank Asya hesap hareketleri, başvurucu hakkında düzenlenen Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporu ile SGK kayıtlarının istenmesine karar verilmiştir.
10. Yargılama iki celsede tamamlanmıştır. Birinci celse öncesinde başvurucunun örgütle iltisakı nedeniyle kapatılan yurtta müdür yardımcısı olduğuna dair kurum kayıtları ve Bank Asya hesaplarında bakiyeye rastlanmadığına ilişkin olarak MASAK tarafından düzenlenen rapor dosyaya gönderilmiştir.
11. Diğer taraftan birinci celse öncesinde istinabe mahkemeleri tarafından dinlenen tanıkların beyanları da Mahkemeye gönderilmiştir. İstinabe mahkemelerince dinlenen tanıkların beyanlarında özet olarak;
i. Tanık M.D. başvurucunun erkek öğrenci yurdunda belletmen olarak görev yaptığını, Elmadağ ilçe imamının verdiği sohbetlere katıldığını, esnaflara sohbet verdiğini, küçük bölge imamı olarak görevlendirildiğini ve esnaflardan örgüte para topladığını,
ii. Tanık R.U. başvurucuyu 2014 yılında müdür olarak çalıştığı yurda kalmak için gelmesi nedeniyle tanıdığını, altı ay sonra kendisinin yurt müdürlüğünü bırakması nedeniyle başkaca bir bilgisinin olmadığını,
iii. Tanık E.E. başvurucunun ev abiliği yaptığını, okuma kamplarına katıldığını, esnaf grubuna sohbet verdiğini ve himmet topladığını, 2013 yılı Temmuz ayından sonrasına ilişkin bilgisinin olmadığını,
iv. Tanık E.D. başvurucuyu örgüte ait evde kalması nedeniyle tanıdığını ve sohbetlerde gördüğünü,
v. Tanık A.C. başvurucuyu yüksek okulda okuduğu dönemde örgüt evinde kalması nedeniyle tanıdığını, ikinci sınıftan sonra başvurucunun yurda geçtiğini bildiğini,
vi. Tanık A.E. başvurucuyu 2011-2013 yıllarından örgüt evinde kalması nedeniyle tanıdığını, kitap okuma programlarına katıldığını ve başvurucunun üst konumda olan biri olmadığını belirtmiştir.
12. Birinci celsede gelen tanık beyanları başvurucuya okunmuş ve başvurucunun talebi doğrultusunda müdafii hazır bulunmaksızın savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında özet olarak 2013 yılında sınava hazırlanabilmek amacıyla yurtta kaldığını ve örgütle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca istinabe yoluyla alınan tanık beyanlarını kabul etmediğini, bölge imamlığı yapmadığını ve tanık beyanlarının çelişkili olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, tanıklar E.Ü., A.Ö. ve İ.E.nin beyanlarının alınmasına yönelik ara kararından, mevcut delil durumu ve beyanları alınan diğer tanık anlatımlarını dikkate alarak vazgeçmiştir. Cumhuriyet savcısı aynı celse sunmuş olduğu esas hakkındaki mütalaasında; başvurucunun örgütle iltisaklı yurtta müdür yardımcısı olarak çalıştığını, örgüt evlerinde kalıp sorumlu olarak abilik yaptığını, sohbet ve okuma programlarına katıldığını belirterek silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Mahkeme başvurucuya savunmasını hazırlamak amacıyla süre vererek duruşmayı ertelemiştir.
13. Celse arasında Mahkemenin dinlenmesinden vazgeçtiği tanık A.Ö.nün istinabe mahkemesi tarafından alınan beyanları dosyaya gönderilmiştir. Tanık A.Ö.nün örgüte ait bir evde başvurucuyla kaldıklarını ve başvurucunun ev abiliği yaptığını beyan ettiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan başvurucu adına müdafii tarafından vekâletname ibraz edilmiştir. Başvurucu ikinci celsede müdafii huzurunda yapmış olduğu savunmalarında, tanık beyanlarını kabul etmediğini ve örgütle irtibatının bulunmadığını beyan etmiştir. Mahkemece başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sabit kabul edilerek örgüt üyeliği suçundan alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle 6 yıl 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkemenin alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi meydana gelen tehlike ve zararın ağırlığı olarak açıklanmıştır. Gerekçeli kararın diğer kısmı şu şekildedir:
"... Dosya kapsamındaki aşamalarda alınan tanık beyanlarından sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü içerisinde bulunduğu, örgüt içerisinde süreç öncesinde ve sonrasında çeşitli konumlarda sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü, örgüte ait evlerde kaldığı, örgüt evlerinde ev abiliği yaptığı, okuma kamplarına ve örgütün ev imamlarından oluşan istişare toplantılarına katıldığı, örgüte ait yurtta belletmenlik yaptığı, örgütün sohbet toplantılarını düzenlediği, esnaf ve öğrencilere sohbet verdiği, örgüt adına sorumlusu olduğu esnaflardan himmet adı altında para topladığı, sohbet grubu sorumlusu olduğu ve örgüt hiyerarşisi içerisinde yükselerek küçük bölge imamı olduğu ve örgütün Elmadağ ilçe imamına bağlı olarak faaliyet yürüttüğü hususlarının anlaşıldığı,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olan Özel K.K. Orta Öğretim Erkek Öğrenci Yurdunda 11/4/2014-4/7/2014 tarihleri arasında müdür yardımcısı olduğu..."
14. Başvurucu müdafii mahkûmiyet kararına yönelik Mahkemeye sunmuş olduğu 26/6/2019 tarihli istinaf -süre tutum- dilekçesinde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucunun istinaf talebi Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince (Daire) 16/10/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir.
15. Başvurucu 29/4/2022 tarihinde sunmuş olduğu temyiz dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- aleyhine beyanda bulunan tanıkların Mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve tanıklarla yüzleştirilmediğini de belirtmiştir.
16. Dosyanın temyiz incelemesinin devam ettiği aşamada başvurucunun Meriç ilçesinde bulunan birinci derece askerî yasak bölgede kaçmak üzereyken yakalandığı belirtilerek Mahkemece 31/3/2022 tarihinde tutuklanmasına karar verilmiştir.
17. Yargıtay 3. Ceza Dairesi istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Daire kararını14/9/2022 tarihinde onamıştır.
18. Başvurucu, nihai hükmü 17/10/2022 tarihinde öğrendikten sonra 10/11/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı ve makul sürede yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna ve anılan haklara ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, beyanları mahkûmiyet hükmüne belirleyici ölçüde esas alınan tanıklar M.D. ve E.E.nin duruşmada dinlenmemeleri nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; duruşmada okunan tanık ifadelerine karşı başvurucu ve müdafiine itiraz ve savunmalarını sunma imkânı tanındığı, tanık beyanının yanı sıra dosya kapsamındaki diğer delillere de kararda yer verildiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formunda yer alan şikâyetlerle aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur.
22. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
24. Başvurucunun aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamında düzenlenmiştir. Bu durumda başvurucunun tanıkların istinabe mahkemeleri tarafından yokluğunda dinlenmesi nedeniyle onlara soru soramadığı yönündeki iddiasının Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
25. Başvuru öncelikle kabul edilebilirlik yönünden tanık sorgulama hakkından feragat edilip edilmediği bakımından değerlendirilmelidir. Anayasa Mahkemesi, Selçuk Arslan ([GK], B. No: 2020/19752, 6/2/2025) kararında tanık sorgulama hakkından feragat ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi daha önce adil yargılanma hakkı güvencelerinden açık veya örtülü şekilde feragat edilmesinin mümkün olduğunu belirtmiştir. Buna göre Anayasa'nın herhangi bir maddesi, kişilerin tanık sorgulama hakkını da içeren adil yargılanma hakkının güvencelerinden feragat etmelerini yasaklayan bir hüküm içermemektedir (birçok karar arasından bkz. S.Ö. [GK], B. No: 2020/38783, 4/7/2024, § 15; Selçuk Arslan, § 61).
26. Anayasa Mahkemesi feragatin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için feragat iradesinin kesin olarak (tereddütsüz) ortaya konulması ve feragatin sonuçlarının kişi yönünden makul ve öngörülebilir olması gerekliliğini ifade etmiştir. Buna ek olarak asgari usul güvencelerinin sağlanmış olması, ayrıca adil yargılanma hakkından feragat edilmesini meşru olmaktan çıkaran üstün bir kamu yararının da bulunmaması gerekir (bazı farklılıklar ve eklemelerle birlikte bkz. Nurettin Balta [1. B.], B. No: 2016/10023, 28/12/2021, § 45). Örtülü feragatin hangi durumlarda Anayasa'ya uygun kabul edileceğine ilişkin ilkeler genel olarak Ansar Onat ([2. B.], B. No: 2019/14515, 15/6/2022) kararında belirtilmiştir. Buna göre örtülü feragatin geçerli olabilmesi için feragat eden tarafın söz konusu eylemlerinin sonuçlarını makul olarak öngörebileceğinin ortaya konulması gerekir. Dolayısıyla yetkili yargı organları bu konuda varsayıma dayalı bir değerlendirme yapmamalıdır. Bununla birlikte adil yargılanma hakkı güvencelerinden feragat iradesi, bunu gösteren olguların bulunmasından veya suç isnadı altındaki kişinin tutum ve davranışlarından anlaşılabilir (Ansar Onat, § 21; Selçuk Arslan, § 62).
27. Feragatle ilgili olarak Anayasa Mahkemesince benimsenen bu genel ilkeler her somut olayın kendi koşulları çerçevesinde değerlendirilerek bir sonuca ulaşılabilecektir. Bu kapsamda -her durumda- belli bir veriden hareketle ya da tanık sorgulamaya dair talebin sadece yargılamanın belli bir aşamasında ileri sürülmediği gerekçesiyle feragat sonucuna varılması uygun görünmemektedir. Özellikle feragatin kesin/tereddütsüz olması koşulunun somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği titizlikle incelenmelidir. Bu koşul yönünden mahkemelerin tanık sorgulama taleplerini hangi gerekçeyle reddettikleri büyük önem kazanmaktadır (Selçuk Arslan, § 63).
28. Türk hukukunda istinaf mahkemelerinin de tanık dinleme yetkisi bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince mahkûm edilen kişilerin tanık sorgulama konusundaki taleplerini ilk kez istinaf mahkemesi önünde ileri sürdüğü durumlarda, feragat değerlendirmesi bağlamında istinaf mahkemesinin bu talebi ele alış şekli üzerinden bir inceleme yapılması gerekmektedir. İlk derece mahkemesinin tanık sorgulama taleplerini sanığa atfedilebilir bir kusura dayalı olarak ve makul sınırlar içinde reddettiği durumlar hariç olmak üzere, istinaf mahkemesinin sanığın tanık sorgulama konusundaki talebini hiç incelemediği ya da bu konudaki talebi gerekçesiz reddettiği durumlarda feragat sonucuna ulaşılmamalıdır. İstinaf mahkemesinin bu talebi karşıladığı durumlarda ise mahkemece sunulan gerekçe üzerinden bir değerlendirme yapılması gerekir (Selçuk Arslan, § 66).
29. Buna karşın sanığın tanık dinleme yetkisine sahip olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri önünde bu şikâyetini dile getirmeyip temyiz aşamasında bu talepte bulunduğu durumlarda -talebin ilk kez temyiz aşamasında ileri sürülmesini haklı kılan koşulların bulunduğu durumlar dışında- Yargıtay bu şikâyeti karşılamamış olsa dahi feragat sonucuna ulaşılması mümkün olabilir. Çünkü sanık, hukukun kendine sağladığı imkânlara rağmen bu talebini ilk kez tanık dinleme yetkisine sahip olan ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesi önünde değil bu yetkiye sahip olmayan bir kanun yolu mercii (Yargıtay) önünde dile getirmiştir (Selçuk Arslan, § 67).
30. Somut olayda Mahkemenin başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet kararı vermesine dayanak yapılan delillerin, tanıklar M.D., R.U., E.E., E.D., A.C. ve A.E.nin başvurucu hakkındaki örgüt evlerinde ev abiliği yaptığı, örgüte ait yurtta belletmenlik yaptığı, örgüt adına sorumlusu olduğu esnaflardan himmet adı altında para topladığı ve örgüt hiyerarşisi içinde yükselerek küçük bölge imamı olduğu şeklindeki beyanlar ile başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatı ve iltisakı nedeniyle kapatılan erkek öğrenci yurdunda müdür yardımcısı olarak çalıştığına ilişkin kayıtlar olduğu anlaşılmaktadır.
31. Yargıtayın tanık ifadeleri dışındaki delillerle ilgili uygulaması dikkate alındığında mahkeme huzurunda dinlenmeyen tanıkların başvurucu hakkındaki ev abiliği yaptığına, sohbet düzenlediğine, himmet topladığına ve küçük bölge imamı olduğuna ilişkin beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında önemli ağırlıkta bir delil olarak dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların ifadelerinin mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
32. Bu durumda mahkûmiyet kararı yönünden belirleyici nitelikte delil kabul edilen tanık beyanlarına karşı başvurucu ve müdafii tarafından tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmesi ve tanık sorgulama hakkının kullanılması yönünde bir talepte bulunulup bulunulmadığının da ortaya çıkartılması gerekmektedir. Yargılama iki celsede tamamlanmıştır. Başvurucu birinci celsede esas hakkındaki savunmasını yapmış, Mahkeme tarafından kendisine okunan tanık beyanlarına karşı "... talimatla alınan tanık beyanlarında geçen aleyhe olan hususları kabul etmiyorum. Tanık beyanları doğru değildir. Çelişkilidir." şeklinde beyanda bulunmuştur (bkz. § 12). Başvurucu ve müdafii, ikinci celsede yapmış oldukları savunmalarında ise tanık beyanlarını kabul etmediklerini, beyanların çelişkili olduğunu ifade etmişlerdir (bkz. § 13). Görüleceği üzere başvurucu ve müdafii tarafından ilk derece yargılamasında tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmesi ve tanık sorgulama hakkının kullanılması yönünde bir talepte bulunulmamıştır. Dahası ceza muhakemesi hukukumuzda istinaf mahkemelerinin tanık dinleme yetkisi varken başvurucu, 26/6/2019 tarihli istinaf başvurusunda da tanık beyanları hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamış ve yine dinlenmeleri hususunda bir talepte bulunmamıştır (bkz. § 14). Bununla birlikte başvurucu temyiz dilekçesinde istinabe ile dinlenen tanıklar ile yüzleştirilmediğinden şikâyet ettiğini belirtmiştir (bkz. § 15).
33. Başvurucunun ve müdafiinin tanık dinleme yetkisine sahip olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri önünde tanık sorgulayamama şikâyetini dile getirmeyip ilk defa temyiz aşamasında bu talepte bulunduğu anlaşılmıştır. Eldeki uyuşmazlığın tüm bu özellikleri birlikte değerlendirildiğinde başvurucu ve müdafiinin tanıkların istinabe yoluyla dinlenilmesinin ne gibi sonuçlar doğuracağını makul bir şekilde öngörebilecek durumda oldukları, imkânları varken zamanında tanık sorgulama hakkını kullanmayı talep etmedikleri, feragatin gönüllü ve bilinçli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca söz konusu feragatin herhangi bir önemli kamu menfaatine de aykırı olduğu söylenemez. Böylelikle başvurucunun hukukun kendisine sağladığı imkânlara rağmen bu talebini ilk kez tanık dinleme yetkisine sahip olan ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesi önünde değil bu yetkiye sahip olmayan bir kanun yolu mercii (Yargıtay) önünde dile getirmesi tanık sorgulama hakkından zımnen feragat ettiği yönünde değerlendirilmiştir.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucunun yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.