logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Laleş Çeliker (3) [1. B.], B. No: 2023/108636, 12/6/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

LALEŞ ÇELİKER BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2023/108636)

 

Karar Tarihi: 12/6/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Laleş ÇELİKER

Vekilleri

:

1. Av. Sabahattin KORKMAZ

 

 

2. Av. Ercan KANAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğine aykırı olarak hapis cezasının infazına devam edilmesi ve tutukluluk süresinin makul olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Diyarbakır 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 18/4/2000 tarihli kararıyla ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunma suçundan ömür boyu ağır hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu karar, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

3. Başvurucu, mahkûmiyetiyle sonuçlanan olaylara ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. AİHM 2/10/2007 tarihli ve 75573/01 başvuru numaralı kararıyla başvurucunun bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Kararda, talep edilmesi hâlinde yapılacak yargılamanın yenilenmesinin ihlalin giderimi için uygun bir yol olacağını da belirtmiştir.

4. Başvurucu, ihlal kararına dayanarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. (Kapatılan) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi (4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun mülga 250. maddesi ile görevli) başvurucunun talebini reddetmiştir. İtiraz kanun yolu incelemesinden geçen karar 1/9/2013 tarihinde kesinleşmiştir.

5. Başvurucu 11/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi 2013/8413 numaralı başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine 21/9/2016 tarihinde karar vermiştir.

6. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı sonrasında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yeniden görülen yargılama üç celsede tamamlanmıştır. Mahkemece başvurucunun isnat edilen suçtan müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 27/2/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

7. Başvurucu 13/5/2019 tarihinde yeniden bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkı dışındaki şikâyetlerinin kabul edilemez olduğuna ve anılan hakkın ihlal edildiğine karar vermiştir (Laleş Çeliker (2) [2. B.], B. No: 2019/16639, 30/3/2022).

8. Anayasa Mahkemesi ayrıca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir (Laleş Çeliker (2), §§ 23, 24). Kararın ilgili kısmı şöyledir:

23. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

9. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı sonrasında Mahkeme tarafından duruşma açılmak suretiyle yeniden yargılamaya başlanmıştır. Mahkeme 29/11/2022, 21/2/2023, 13/6/2023 ve 2/11/2023 tarihlerinde başvurucunun infazın durdurulmasına ilişkin taleplerinin reddine karar vermiştir.

10. Başvurucu, infazın devamına ilişkin 2/11/2023 tarihli karara aynı tarihte itiraz etmiştir. Başvurucu aynı gün farklı bir dilekçe ile kanunda belirlenen azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle tahliye talebinde bulunmuştur. Mahkeme her iki dilekçeyi de infazın devamı kararının reddine ilişkin olarak kabul ederek itirazları değerlendirmek üzere Diyarbakır 6. Ceza Mahkemesine (itiraz mercii) göndermiştir.

11. İtiraz mercii, başvurucunun infazın devamına ilişkin 2/11/2023 tarihli karara yaptığı itirazın reddine 21/11/2023 tarihinde; tutuklulukta azami sürenin aşılması nedeniyle tahliye talebinin reddine 15/12/2023 tarihinde karar vermiştir.

12. Başvurucu, itirazın reddi kararlarını 25/12/2023 tarihinde öğrendikten sonra 26/12/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Mahkeme, 25/4/2024 tarihinde hükmün onaylanmasına ve infazın devamına karar vermiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla yargılamanın temyiz kanun yolu aşamasında devam etmekte olduğu tespit edilmiştir.

14. Komisyon, adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

15. Başvurucu, başvuru formunda özetle;

i. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı ile mahkûmiyet hükmü ortadan kalkmasına rağmen hapis cezasının infazına hukuka aykırı olarak devam edildiğini,

ii. İhlal kararı ile sanık statüsüne geri döndüğünü, tutukluluğunun devamı için makul bir neden bulunmadığını ve tutukluluğunun makul süreyi aştığını,

iii. Mahkemenin infazın devamı sonucunu doğuran kararlarının gerekçesiz olduğunu beyan ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Adalet Bakanlığının (Bakanlık) başvuruya ilişkin görüşünde; tutukluluğun uzun sürmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

17. Başvuru, Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı çerçevesinde yapılan yeniden yargılamada infazın durdurulmasına ilişkin taleplerin gerekçesiz olarak reddedildiği ve tutukluluğun makul süreyi aştığı iddialarına ilişkindir. Bu sebeple ihlal iddiaları, Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında ve Anayasa Mahkemesinin 30/3/2022 tarihli ihlal kararı üzerine başlayan yeniden yargılama süreciyle sınırlı olarak incelenmiştir.

18. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru hakkı kapsamında verilen ihlal kararı üzerine yapılan yeniden yargılamada hapis cezasının infazına devam edilmesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal edip etmediği meselesini Erol Eşrefoğlu ([GK], B. No: 2018/23111, 1/7/2021) ile Behzet Çakar ve diğerleri (2) ([GK], B. No: 2019/2333, 1/7/2021) başvurularında incelemiştir. Sözü edilen başvurularda şu sonuçlara varmıştır:

i. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı üzerine yapılan yeniden yargılamada infazın ertelenmesi veya durdurulmasına karar verilmesinin gerekli olup olmadığı ihlal kararının niteliğine bağlıdır. Bazı hâllerde ihlal kararı, başvurucunun mahkûmiyete bağlı tutulması ile mahkûmiyet arasındaki bağı koparmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir durumda başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamında özgürlüğünden yoksun bırakılması söz konusu değildir (Erol Eşrefoğlu, §§ 73, 75).

ii. Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verirken ihlalin giderilmesi için ihlale konu mahkûmiyet hükmünün ortadan kaldırılması ya da infazının durdurulması yönünde bir gerekliliğe işaret etmemişse ihlal kararı üzerine yapılacak yeniden yargılamada infazın durdurulup durdurulmaması derece mahkemelerinin takdirindedir. Bununla birlikte anılan takdir yetkisinin kullanılmasında temel hak ve özgürlükler bağlamında bir soruna sebebiyet verilmemesi için özen gösterilmelidir (Erol Eşrefoğlu, § 73).

iii. Anayasa Mahkemesinin ihlale konu mahkûmiyet hükmünün ortadan kaldırılmasına da karar verdiği hâllerde ise derece mahkemeleri öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararını ortadan kaldırmak zorundadır. Bu durumda artık dayanağı kalmayan hükme bağlı tutmanın sonlandırılması gerektiği izahtan varestedir. Dolayısıyla derece mahkemelerince söz konusu ihlal kararı doğrultusunda hükmün ortadan kaldırılmasıyla birlikte derhâl infazın durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir ancak mahkemelerin suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin değerlendirme yaparak -Anayasa ve kanunlarda öngörülen koşulların bulunması hâlinde- başvurucunun tutuklanması yönünde bir karar vermesinin önünde engel bulunmamaktadır (Behzet Çakar ve diğerleri (2), §§ 63, 64).

19. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, Yaşar Alat ([GK], B. No: 2021/65564, 21/11/2024) başvurusunda infazın durdurulması talebinin reddinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal edip etmediği meselesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararı üzerine başlayan yargılamanın yenilenmesi süreci bağlamında değerlendirmiş ve yukarıda değinilen Erol Eşrefoğlu ve Behzet Çakar ve diğerleri (2) başvurularında ortaya konan ilkelerle uyumlu bir sonuca ulaşarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

20. Somut olayda Anayasa Mahkemesi, başvurucuya ilişkin olarak verdiği 30/2/2022 tarihli kararda tespit ettiği ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin başvurucunun yargılandığı mahkemeye gönderilmesine karar vermiş ancak ihlalin giderilmesi noktasında yapılması zorunlu başkaca bir hususa kararda yer vermemiştir (bkz. § 8). Dahası Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararı -tespit edilen eksikliğin niteliği itibarıyla- başvurucunun mahkûmiyete bağlı tutulması ile mahkûmiyeti arasındaki bağı koparmamaktadır. Söz konusu ihlal kararını, ihlale konu eksikliğin giderilerek sonucuna göre bir karar verilmesi biçiminde anlamak gerekir (benzer yönde bkz. Erol Eşrefoğlu, § 75; Yaşar Alat, § 63). O hâlde başvuruya konu olayda yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, başvurucunun tutulma hâlinin niteliğini etkilememektedir ve başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamında özgürlüğünden yoksun bırakılması söz konusu değildir.

21. Yargısal makamlar, başvuruya konu yeniden yargılama sürecinde takdir yetkilerini hukuki varlığını devam ettiren eski hükmün infazının devamı yönünde kullanmıştır. Bu bakımdan başvurucunun kesinleşen mahkûmiyet kararına bağlı olarak yeniden yargılama sürecindeki tutulması da Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi kapsamındadır. Başvurucunun, mahkûmiyet kararını veren mercinin bir mahkeme olmadığı, kararın hürriyeti kısıtlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı veya hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı cezanın kapsamını aştığı yönünde bir iddiası olmadığı nazara alındığında somut olayda Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca başvurucu bir suç isnadına bağlı olarak tutulmadığı için Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmesi de söz konusu değildir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Tahir Laçin (2) [2. B.], B. No: 2020/8226, 22/5/2024).

22. Açıklanan gerekçelerle infazın durdurulmamasının hukuki olmaması ve tutuklulukta makul sürenin aşılması sebebiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve yedinci fıkraları yönünden ihlal edildiğine yönelik iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamıştır.

B. Diğer İhlal İddiaları

23. Başvurucunun suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkı güvencelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Ahmet Sil (2) ([1. B.], B. No: 2017/20969, 28/6/2018, §§ 36-40) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İnfazın durdurulmamasının hukuki olmaması ve tutuklulukta makul sürenin aşılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve yedinci fıkraları yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Yusuf Şevki HAKYEMEZ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA12/6/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğine aykırı olarak hapis cezasının infazına devam edilmesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuruda Mahkememiz çoğunluğunca ulaşılan başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği şeklindeki sonuca katılmamaktayım.

2. Somut bireysel başvuruya konu temel sorun Anayasa Mahkemesinin adil yargılanma hakkı bağlamında verdiği ihlal kararı üzerine gerçekleştirilen yeniden yargılama sürecinde Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararları çerçevesinde yapılan yeniden yargılamada infazın durdurulmasına karar verilmemesi hususunda odaklanmaktadır.

3. Somut başvuruda başvurucunun infazın durdurulması talebi derece mahkemelerince reddedilmiş ve yargılama süreci boyunca hükme bağlı olarak tutularak mahkumiyetin infazı sürdürülmüştür. Başvurucu bu durumun Anayasa’nın 19. maddesindeki kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile ilgili güvenceleri ihlal ettiğini ileri sürmektedir.

4. Mahkememiz çoğunluk kararında, yargısal makamların başvuruya konu yeniden yargılama sürecinde takdir yetkilerini hukuki varlığını devam ettiren eski hükmün infazının devamı yönünde kullanmış olduğuna, bu bakımdan başvurucunun kesinleşen mahkûmiyet kararına bağlı olarak yeniden yargılama sürecindeki tutulmasının da Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi kapsamında olduğuna işaret edilerek başvurucunun mahkûmiyet kararını veren mercinin bir mahkeme olmadığı, kararın hürriyeti kısıtlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı veya hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı cezanın kapsamını aştığı yönünde bir iddiasının olmadığı nazara alındığında somut olayda Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır (bkz.: § 21).

5. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile ilgili olarak Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına göre konumuz bağlamında “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların” varlığı halinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılması mümkündür. Mahkememiz çoğunluğu derece mahkemelerince verilip kesinleşen, akabinde Anayasa Mahkemesinin denetleyip buna ilişkin adil yargılanma hakkı ihlali sonucuna ulaştığı ve bu ihlal kararını esas alarak derece mahkemelerinin yeniden yargılamaya konu yaptığı bu hükmü halen “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı ceza” olarak görmeye devam etmektedir.

6. Anayasa Mahkemesi bu konuda ilk olarak 2021 yılında verdiği bir kararda Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilmeyerek hapis cezasının infazına devam edilmesinin Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal etmediğine karar vermiştir (Bu konuda bkz.: Erol Eşrefoğlu [GK], B. No: 2018/23111, 1/7/2021).

7. Benzer durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yapılan bireysel başvurular üzerine verilen adil yargılanma hakkı ihlalleri sonrasında gerçekleştirilen yargılamanın yenilenmesi süreçlerinde de kendisini gösterebilmektedir. Nitekim Mahkememiz bu bağlamda yapılan bir bireysel başvuruyla ilgili olarak yakın tarihlerde verdiği Yaşar Alat kararında da (Yaşar Alat ([GK], B. No: 2021/65564, 21/11/2024) başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

8. Esasında bu iki yeniden yargılama durumu da benzer yönlere sahiptir. Her ne kadar Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararına binaen gerçekleştirilen yeniden yargılama sürecinde hapis cezasının infazına karar verilmesinde Anayasa’nın 19. maddesi bağlamında bir ihlal olmadığı şeklindeki çoğunluk görüşüne 2021 yılındaki kararda (bkz.: Erol Eşrefoğlu [GK], B. No: 2018/23111, 1/7/2021)katılmış isem de bu konuda şu andaki hukuki yaklaşımımla her iki durumda da başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesinin daha isabetli olacağı kanaatindeyim. Bu nedenle bu konuya ilişkin görüşümü aşağıda belirttiğim gerekçelerle revize etme ihtiyacı gördüğümü ifade etmeliyim. (Bu konudaki görüşümün değişiklik gerekçelerini ilk olarak Yaşar Alat kararına yazdığım karşıoyumda ortaya koymuştum. Ancak o başvuruda AİHM tarafından verilen bir ihlal kararına dayalı, burada ise Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararına dayalı bir kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlali iddiası söz konusudur).

9. Her iki durumda da derece mahkemelerinin verdiği mahkumiyetlere ilişkin hak ihlali olup olmadığı yönüyle Anayasa Mahkemesi veya AİHM tarafından bir yargısal inceleme yapılıp bunun sonucunda denetlenen mahkumiyet hükmünün adil yargılanma hakkı ihlaline sebebiyet verdiği görülmektedir.

10. Mahkememiz çoğunluk görüşünün bu şekilde verilen bir ihlal kararını dikkate almayan ve mahkumiyet kararının infazının devamına daha önce kesinleşmiş olan mahkumiyet hükmü temelinde karar verilmesinde bir sorun görmeyen yaklaşımının bireysel başvurunun özü ile bağdaşmadığını daha net biçimde görmek mümkündür. Zira somut başvuruya konu hukuki meselede artık Anayasa Mahkemesi tarafından başvurucunun mahkumiyetinin Anayasa hükümlerine aykırı olduğu tespit edilmiş durumdadır.

11. Anayasa Mahkemesinin gerçekleştirdiği bireysel başvuru incelemelerinde verilen “ihlal” kararı, kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün Anayasa hükümleri gereğince sorunlu olduğunu ve hak ihlaline sebebiyet vermesi nedeniyle de başvurucunun yeniden yargılanmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Aynı tespiti AİHM tarafından verilen ihlal kararı sonrasındaki yeniden yargılama süreci için de yapmak gerekmektedir.

12. Somut olay bağlamında düşünüldüğünde Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruda incelenen mahkumiyet hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkını ihlal eden nitelikte bir hüküm olarak nitelendirilmiştir.

13. Bu durumda derece mahkemesi Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı sonrasında ihlali giderebilmek amacıyla yeniden yargılama sürecinde bu aykırılığı giderecek biçimde gerçekleştireceği yargılama ile davayı esastan sonuçlandıran yeni bir hüküm kuracaktır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal tespiti sonrasında başvurucu aleyhine derece mahkemelerince kurulmuş olan önceki mahkumiyet hükmü artık hukuken geçerli bir hüküm olmaktan çıkmış olmalıdır. Bu durumda artık bireysel başvuru incelemesi sonucunda hakkaniyete uygun yargılanma hakkını ihlal ettiği tespit edilen derece mahkemesi hükmünün bireysel başvurunun amacı doğrultusunda yorumlanması zorunlu olup ihlal kararı karşısında başvurucunun hükme bağlı tutma pozisyonunun hukuken savunulabilir olmaması gerekmektedir.

14. Daha çarpıcı bir örnek olması bağlamında işkence altında elde edilen bir delile dayalı biçimde kurulmuş olan bir mahkumiyet hükmü üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir adil yargılanma hakkı ihlali sonrasında önceki mahkumiyet hükmünün yeniden yargılama sürecinde derece mahkemelerince gerçekleştirilecek yargılama sonucunda önceki hükmün onaylanacağı veya iptal edileceği zamana kadar geçerliliğini koruyacağını savunmak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararına rağmen hak ihlalinin daha uzun süre boyunca devamı anlamına gelecektir. Bireysel başvuru sisteminin özünün bu biçimdeki bir yaklaşımla bağdaşmayacağı ise aşikardır.

15. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı sonrasında başvurucunun hükme bağlı tutulmasının sonlandırılıp -eğer şartları varsa- Anayasa’nın 19. maddesi bağlamında suç isnadına bağlı tutma aşamasına yeniden dönülmesi bireysel başvurunun niteliği gereği verilen ihlal kararının bu süreçte bir anlamı olması yönüyle zorunlu görülmelidir.

16. Ek olarak çoğunluk kararındaki yaklaşımla hareket edildiğinde yeniden yargılama sürecinde başvurucu ile ilgili olarak masumiyet karinesini ihlal eden durumlar da ortaya çıkabilecektir. Zira bu süreçte kişinin hükümlü statüsünün devam ettiğini ileri sürmek ona suçlu muamelesi yapılması anlamına gelebileceğinden bu durum başvurucunun masumiyet karinesini de zedeleyebilecektir.

17. Nitekim AİHM Dicle ve Sadak/Türkiye başvurusunda yargılanmanın yenilenmesi taleplerinin kabulü sonrası gerçekleştirilen yargılamada davalarının esasıyla ilgili olarak karar verilmeden önce başvuruculardan hükümlü olarak bahsedilmesinin masumiyet karinesine aykırı olacağına hükmetmiştir (Dicle ve Sadak/Türkiye, B. No: 48621/07, 16/6/2015, §§ 60 -66).

18. Bireysel başvurunun temel amacı bağlamında düşünüldüğünde çoğunluk kararındaki yaklaşımın insan haklarının etkili biçimde korunması yönü ile de açıklanması kolay değildir. Zira adil yargılanma hakkının önemli güvencelerinden birisine aykırı biçimde gerçekleştirilen bir yargılama sonucu verilmiş olan bir mahkumiyet hükmü olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından açıkça tespit edilmiş olmasına rağmen ihlale konu bu hüküm yeniden yargılama sürecinde belli bir süre boyunca daha geçerli kalarak kişi mahkumiyete bağlı olarak tutulmaya devam edecektir.

19. Sonuç olarak çoğunluk kararındaki yaklaşımın aksine Anayasa Mahkemesi tarafından başvurucu hakkında verilen bir ihlal kararı sonrasında gerçekleştirilen yeniden yargılama sürecinde önceki hükmün geçerliliğini koruması ve bu süreçte başvurucunun hükme bağlı tutma halinin devam etmesi bireysel başvuru sisteminin etkisinin tam anlamıyla gerçekleşmesine imkan vermeyecek sakıncalı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle başvurucunun Anayasa Mahkemesi ihlal kararı sonrasındaki tutulmasının hükme bağlı tutma statüsünden çıkarılıp -eğer şartları varsa- suç isnadına bağlı tutmaya dönüşmesi bireysel başvurudan beklenen işlevin gerçekleşmesi yönü ile zorunludur.

20. Yukarıda sıralanan gerekçelerle derece mahkemelerince Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararı sonrasında önceki mahkumiyet hükmüne binaen tutulmaya devam etmesi ve infazın durdurulması talebinin bir değerlendirme yapılmaksızın reddedilmesi başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal ettiği kanaatinde olduğumdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Laleş Çeliker (3) [1. B.], B. No: 2023/108636, 12/6/2025, § …)
   
Başvuru Adı LALEŞ ÇELİKER (3)
Başvuru No 2023/108636
Başvuru Tarihi 26/12/2023
Karar Tarihi 12/6/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğine aykırı olarak hapis cezasının infazına devam edilmesi ve tutukluluk süresinin makul olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı İnfaz, koşullu salıverme Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutukluluk (süre) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
AYM kararlarına uyulmaması Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Müdafi yardımından yararlanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi