logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Yardım [1. B.], B. No: 2020/20912, 16/9/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ YARDIM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20912)

 

Karar Tarihi: 16/9/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Ali YARDIM

Vekili

:

Av. Hüseyin PALA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, imar planında resmî kurum alanı olarak belirlenen taşınmazın uzun süre kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. İstanbul'un Başakşehir ilçesi Şamlar Mahallesi'nde bulunan 493 ada 1 parsel sayılı 21.776,13 m² yüzölçümlü taşınmaz 2008 yılında yapılan 1/1000 ölçekli Küçükçekmece-Kayabaşı Kentsel Gelişme Alanı Revizyon Uygulama İmar Planında resmî kurum alanı olarak belirlenmiş ve bu kayıt tapunun beyanlar hanesine 2009 yılında işlenmiştir. Ayrıca taşınmazın tapu kaydında 2005 yılına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) lehine önalım hakkı şerhleri bulunmaktadır.

3. Başvurucu taşınmazın 10000/725871 hissesini (300 m²) 23/7/2013 tarihinde satış yoluyla edinmiştir. 2015 yılı içerisinde de tapu kaydına TOKİ'nin kamulaştırma şerhi işlenmiştir.

4. Başvurucu ve taşınmazın diğer hissedarı S.E. 19/9/2018 tarihinde TOKİ'ye sunduğu dilekçe ile taşınmazın imar durumunun bildirilmesini istemiştir. TOKİ, Başakşehir Belediyesinden (Belediye) bilgi edinilmesi gerektiğini bildirmiştir. Bunun üzerine aynı yönde Belediyeden talepte bulunmuş, verilen cevapta taşınmazın kamu ortaklık payı parseli olduğu, TOKİ tarafından 2007 yılında Kayabaşı Toplu Konut Alanı ilan edildiği ve imar planlarının TOKİ tarafından yapılması gerektiği, 2017 yılında TOKİ'nin plan çalışmalarına başladığı ve 2018 yılı içerisindeÇevre ve Şehircilik Bakanlığınca 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un 2. maddesi kapsamında Rezerv Yapı Alanına alındığı ve taşınmazla ilgili imar planları, parselasyon v.b. işlemlerin Bakanlık tarafından yapılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucu ve taşınmazın diğer hissedarı S.E., 19/9/2018 tarihinde TOKİ'ye sundukları dilekçe ile uzlaşma talebinde bulunmuş, bu talep 9/10/2018 tarihinde tasarrufta bulunmaya engel bir müdahale yapılmadığıancak başvurulması hâlinde uzlaşma görüşmeleri yapılabileceği belirtilerek uygun görülmüştür. 25/12/2018 tarihinde yapılan uzlaşma görüşmeleri sonucunda anlaşmaya varılamadığı anlaşılmıştır.

5. Başvurucu 20/3/2019 tarihinde TOKİ aleyhine tam yargı davası açmıştır. Bu davada hissesi bulunduğu taşınmazın 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planındakamu ortaklık payı parseli niteliğinde resmî kurum alanı olarak tahsis edildiğini ve hukuki el atma yolu ile mülkiyet hakkının kısıtlandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000 TL tazminatın faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

6. İstanbul 10. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 5/11/2019 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde özetle:

i. Parselasyon işlemi sonucunda kamu ortaklık payı olarak düzenleme sahası içerisindeki parsel maliklerinin hisselendirilmesi suretiyle oluşan parsellerde hisse sahibi olan kişiler açısından mülkiyet hakkının belirsiz ve uzun bir süre kısıtlanması durumunun ortadan kalktığı, kalan hissesine mukabil yapılaşmaya elverişli parsel tahsis edilerek başvurucunun imar planıyla kök parseli açısından oluşan kısıtlılığın giderildiği ve düzenlenme yapılan alandaki diğer parsel malikleri ile eşit oranda kamu külfetine katlanma yükümlüğünün bulunduğu,

ii. İdarenin imar planının uygulanması kapsamında doğan yükümlülüğünü parselasyon işlemi yaparak yerine getirdiği, mülkiyet hakkı üzerindeki belirsizliğin giderildiği, bireysel yarar ile kamusal yarar arasındaki dengenin bozulmadığı, imar uygulaması yaparak ilgililere imar hakları verildiğinden dengetazminatı ödenmesini gerektirecek koşulların bulunmadığı ve kamu menfaatlerinin gerekliliği ile kişi yararı arasındaki adil dengeyi bozan ölçüsüz bir yükün başvurucuya yüklendiğinden söz edilemeyeceği ifade edilmiştir.

7. Başvurucunun istinaf talebini inceleyen İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi 9/6/2020 tarihinde kararı hukuka uygun bulmuş ve istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir.

8. Başvurucu, nihai hükmü 10/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 2/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; istinaf talebinin reddedilmesine ilişkin kararda gerekçeye yer verilmediğini, kök parsele yapılaşma izni verildiği ifade edilmişse de taşınmazın kök maliki olmayıp sonradan satın aldığını, taşınmazın on iki yıldır kısıtlı olduğunu ve satın aldığı tarihten itibaren yedi yıldır da kısıtlılığın devam ettiğini, uzlaşan maliklerle anlaşıldığını ancak uzlaşma olmaması hâlinde ne zaman kamulaştırma yapılacağının belirsiz hâle geldiğini belirterek eşitlik ilkesi ile gerekçeli karar ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, devlet tarafından pozitif yükümlülükler bağlamında başvurucuya etkili, bağımsız ve tarafsız hukuki yolların sağlandığını, başvurucunun da bu yollardan yararlanarak, yargı mercileri önünde iddialarını dile getirebildiğini ve kararlar incelendiğinde kurulan hükümler ile olgular arasında gerekli bağlantıyı gösterecek nedenlerin açıkça belirtildiğini ifade etmiş ve Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.

12. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında, önceki beyanlarını tekrar etmiş ve Danıştayın önceki kararlarında bireysel başvuruya konu edilen olayda olduğu gibi kamu ortaklık payı olarak belirlenen parsellerde mülkiyet hakkının kısıtlanmadığı görüşünde olduğunu ancak daha sonra bu görüşten dönerek mülkiyet hakkının engellendiğine ve tazminat ödenmesi gerektiğine ilişkin kararlar verdiğini ifade etmiştir.

13. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Somut olayda imar uygulamasına konu taşınmazda başvurucu hissesi bulunmaktadır. Tapuda kayıtlı olan taşınmaz hissesinin Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği açıktır.

16. Taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılması, henüz bir kamulaştırma yapılmayıp fiilen de taşınmaza el atılmadığı için mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucu doğurmamakla birlikte malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Bu kapsamda kamu hizmeti alanı olarak ayrıldığı için taşınmaz üzerinde inşaat yapılabilmesi mümkün olamadığı gibi bu durumun taşınmazın satış, bağış, ipotek ve diğer irtifak haklarının tesisi yönünden yapılacak işlemler ve rayiç değeri bakımından da olumsuz etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla imar uygulamalarının ve bu bağlamda taşınmazın imar durumunun kamu hizmeti alanı olarak belirlenmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Ünal [2. B.], B. No: 2017/24715, 20/9/2018, § 39). Anayasa Mahkemesi taşınmazların mülkiyet durumunun uzun süre belirsiz bırakılması biçimindeki müdahaleleri mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelemektedir (Hüseyin Ünal , § 41). Somut olay yönünden bu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığından başvurunun mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

17. Anayasa Mahkemesi olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Uğur Elbir [2.B.], (B. No: 2019/24581, 30/3/2022) kararında, taşınmazın bulunduğu alanda imar uygulaması yapıldığını, bölgedeki tüm maliklerin taşınmazlarından eşit olarak kesinti yapılmak suretiyle oluşturulan ihtilaf konusu taşınmazın mesleki okul alanı olarak belirlendiğini, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 10., 13., ve 18. maddelerinde kamu hizmetine ayrılan taşınmazlara ilişkin olarak detaylı düzenlemelere yer verildiğini ve anılan düzenlemelerin planlama yoluyla mülkiyet hakkına müdahale yönünden yeterli ölçüde kanuni dayanak teşkil ettiğini değerlendirmiştir (Uğur Elbir, §§ 48-50). Ayrıca aynı kararda müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmiştir (Uğur Elbir, §§ 51-53). Somut olayda da imar uygulamaları sonucunda maliklerin taşınmazlarından yapılan kesinti ile oluşturulan kamu ortaklık payı parselinin resmî kurum alanı olarak düzenlediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla aynı nitelikteki Uğur Elbir kararında yer verilen ilkelere göre müdahaleninkanuni dayanağının ve kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmiştir.

18. Anayasa Mahkemesi Uğur Elbir, kararında düzenleme ortaklık payıyla karşılanamayan kamu hizmet alanları için düzenlemeye tabi tutulan bölgedeki tüm taşınmazlardan eşit oranda kesinti yapılmasının ve müdahaleyle oluşacak külfetin tüm maliklere eşit oranda pay edilmesinin önemli bir güvence oluştursa da maliklerin yüklendiği külfeti telafi etmediğini ifade etmiştir. Diğer taraftanimar uygulamasına tabi tutulmasının taşınmazın değerinde artışa yol açacağı kabul edilse bile kamu ortaklık payı olarak yapılan kesintinin uzun süre kamulaştırılmamasını haklı çıkarmadığını, imar uygulamasıyla oluşan değer artışının ise taşınmazdan düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmak suretiyle kamuya aktarıldığını belirtmiştir. İmar uygulamasıyla taşınmazda ortaya çıkan değer artışına karşılık olarak malikin düzenleme ortaklık payı haricinde bir külfete daha katlanmasının kamu yararı ile bireysel yarar arasında kurulması gereken adil dengeyi bozacağını ifade etmiştir (Uğur Elbir,§§ 67,68).

19. Ayrıca kamu otoritelerinin kamu ortaklık payı olarak kesilen parçalardan oluşan taşınmazların kamulaştırılacağı sürenin belirlenmesi hususunda takdirinin geniş olduğunun kabulünün, onlara kişilerin mülkleri üzerinde tasarrufta bulunmasını kanunda öngörülmeyen bir süre boyunca sınırlama yetkisi verilmesi anlamına geleceğini belirtmiştir. İdarenin ihtiyaç hâlinde taşınmazı güncel değeriyle kamulaştıracağı düşüncesinin de bu uygulamaya meşruiyet kazandırmadığını, kamu ortaklık payı kesintilerinin birleştirilmesinden oluşan taşınmazların çok sayıda hissedardan oluştuğunu, bu hissedarların serbest iradeleriyle değil idarenin tek taraflı işlemiyle -imar uygulaması sonucu- paydaş olduğunu ve hissedar çokluğunun taşınmazın değerlendirme yöntemiyle ilgili olarak ortak bir karara varılmasını güçleştireceğini ifade etmiştir. Diğer taşınmazların 3194 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca uygulama imar planının kesinleşmesinden sonra beş yıl içinde kamulaştırılmasının gerektiği kabul edildiğine göre aynı durumun kamu ortaklık payı kesintilerinin birleştirilmesinden oluşan taşınmazlar yönünden geçerli olmamasının makul bir nedeni bulunmadığını belirtmiştir. Netice olarak uygulama imar planının onaylanmasından itibaren yaklaşık otuz yıl geçmesine rağmen imar planında mesleki okul alanı olarak kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmamasının başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediğini, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğunu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varıldığını ifade etmiştir(Uğur Elbir,§§ 70-72).

20. Somut olayda uyuşmazlığa konu taşınmazın başka taşınmazlardan kamu ortaklık payı kesilerek oluşturulduğu ve 2008 yılında yapılan 1/1000 ölçekli Küçükçekmece-Kayabaşı Kentsel Gelişme Alanı Revizyon Uygulama İmar Planında resmî kurum alanı olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Başvurucu ise bu taşınmazın10000/725871 hissesini (300 m²) 23/7/2013 tarihinde satış yoluyla edinmiştir. Başvurucu hissesi bulunan taşınmazın edinme tarihinden bireysel başvurunun incelendiği 2025 yılına kadar yaklaşık on iki yıldır kamulaştırılmadığı ve üzerindeki kısıtlamanın kaldırılmadığı anlaşılmaktadır.

21. Dolayısıyla Uğur Elbir kararında yer verilen ilkeler doğrultusunda imar planının onaylanmasından itibaren yaklaşık on altı ve başvurucunun satın alması üzerinden ise on iki yıl geçmesine rağmen imar planında resmî kurum alanı olarak kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmamasının başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

23. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 10. İdare Mahkemesine (E.2019/835, K.2019/2185) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Yardım [1. B.], B. No: 2020/20912, 16/9/2025, § …)
   
Başvuru Adı ALİ YARDIM
Başvuru No 2020/20912
Başvuru Tarihi 2/7/2020
Karar Tarihi 16/9/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, imar planında resmî kurum alanı olarak belirlenen taşınmazın uzun süre kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı İmar İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi