logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (6) [1. B.], B. No: 2023/14121, 3/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK
REKLAMCILIK LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU (6)

(Başvuru Numarası: 2023/14121)

 

Karar Tarihi: 3/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Ali PACCI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan bir haber nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin adil yargılanma hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Yeni Akit gazetesinin (gazete) sahibi ve yayımcısıdır. Davacı M.D. ise Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan bir kamu görevlisidir.

3. Yeni Akit gazetesinin internet sitesi olan www.yeniakit.com.tr'de (internet sitesi) 11/1/2019 tarihinde -hâlen yayımda olan- "[K.A.nın] 'İP'liği pazara çıktı! İşkenceci polisi danışman yapmış" başlığı altında bir haber yayımlanmıştır. Haberin yapıldığı dönemde milletvekili olan aynı zamanda siyasi bir partinin de kurucuları arasında yer alan K.A.ya ilişkin yapılan haberde, K.A.nın danışmanlığını yapan ve davacının da babası olan İ.D.nin başkomiser olarak görev yaptığı dönemde gözaltına alınan bir üniversite öğrencisini işkence altında öldürdüğünden ve bu suçtan yapılan yargılaması sonucunda 4 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiğinden bahsedilmiştir. K.A.nın ise Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptığı dönemde İ.D.yi danışman olarak işe aldığı ve hakkında yakalama kararı çıkarılmasına rağmen yanından uzaklaştırmadığı belirtilmiştir. Haberin son bölümünde ise davacının da 2003 yılında bir üniversite öğrencisine işkence yaptığı (olaya ilişkin detaylı bilgi için bkz. Şenol Gürkan [1. B.], B. No: 2013/2438, 9/9/2015, § 6-46) suçlamasıyla içerisinde bulunduğu bir grup polisle beraber yargılanıp ceza aldığından söz edilmektedir. Anılan haberin ilgili kısmı şu şekildedir:

"Baba oğul işkenceciler

İşkenceci [İ.D.nin] Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde komiser yardımcısı olarak görev yapan oğlu [M.D.nin de] bir üniversite öğrencisine işkence yaptığı öğrenildi.

Arşivlerde yer alan bilgilere göre, 2003 yılında Şenol Gürkan adlı üniversite öğrencisine işkence yaptıkları suçlamasıyla hakim karşısına çıkan oğul [M.D.nin de] içerisinde bulunduğu bir grup polis, işkence suçundan yargılanarak hapis cezası almıştı."

4. Bahsi geçen haber üzerine davacı, noterlik aracılığıyla 25/1/2019 tarihinde başvurucuya ihtarname göndererek haberin internet sitesinden kaldırılmasını istemiştir. Ardından M.D., haberin kaldırılmaması ve internet sitesinde görünür hâlde olmasından kaynaklı olarak kişilik haklarının zedelendiği iddiasıyla başvurucu aleyhine 20.000 TL tutarlı manevi tazminat davası açmıştır. Davanın görüldüğü Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) davanın kısmen kabulüne karar vermiş ve başvurucu aleyhine 10.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...haberin içeriğinde davacı ile ilgili haber yapıldığı ve işlemediği bir suçun sanığı olarak belirtildiği,kamuoyuna bu şekilde gerçeğe aykırı bilgi verildiği, ilgili haberin internet sitesinden kaldırılması ve tekzip metninin yayınlanması konusunda Nallıhan Noterliği'nin 25.01.2019 tarih ve 179 yevmiye nolu ihtarnamesi ile 31.01.2019 tarihinde davalı tarafa tebliğ edilmesine rağmen haberin ilgili internet sitesinden kaldırılmadığı, dava konusu haberde bahsedilen suçlama ile ilgili yapılan yargılama sonucunda Ankara 1 Ağır Ceza Mahkemesi'nin 01.10.2004 tarih, 2004/143 Esas sayılı dosyasında beraat kararı verildiği, bu kararın Yargıtaydenetiminden geçerek kesinleştiği, dava konusu haberin gerçeğe aykırı olduğu, haberde belirtilen olay nedeniyle yapılan yargılama sonucu beraat etmesine ve kararın onanmak suretiyle 01.10.2004 tarihinde kesinleşmesine rağmen 11.01.2019 tarihinde yayınlanan ve halen internet sitesinde bulunan haberde 'oğul [M.D.nin de] içerisinde bulunduğu bir grup polis, işkence suçundan yargılanarak hapis cezası almıştı' şeklindeki ifadelere yer verilmesinin davacıya da da yapılan yargılama sonucu hapis cezası verildiği, mahkum olduğu algısının yaratılmasının kişilik haklarını zedeler mahiyette olduğu, üstelik olayın üzerinden ve beraat kararının kesinleşmesinden itibaren de uzun yıllargeçmesi nedeniyle güncel haber değerininbulunmadığıdeğer yargısı da içermediği anlaşılmakla bu eylemin davacının kişilik haklarına basın yoluyla saldırı teşkil ettiği, davalı tarafça da haberdeki iddianın gerçekliğine ilişkin herhangibir bilgi, emare, belgenindosyaya sunulmadığı, dolayısıyla haberin görünür gerçeğe uygun olması gerekliliği ilkesinin de ihlal edildiği, ifade ve basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı kanaatine varıl[mıştır]."

5. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi), ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinin usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 28/12/2022 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, nihai kararı 30/1/2023 tarihinde öğrendikten sonra 24/2/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu; dava konusu haberde davacının ana unsur olmadığını, babasının geçmişte işlemiş olduğu suçla beraber düşünüldüğünde ilgisiz denilmeyecek bir yan unsur olduğunu, davacının beraat etmesine karşın mahkûm olduğu yönünde hatalı bir bilgi verilmişse de bunun başvurucuya zarar verme kastı taşımadığını belirtmiştir. Başvurucunun beraat ettiğinin bilinmeden haber yapılmasının iyi niyet savunması kapsamında kaldığını, isnadın ağırlığı ve baba oğul polis memuru olan kişilerin aynı suçlardan yargılanmasındaki ilginçliğin haberin değerini arttırdığını, farklı giderim yöntemleri ve orantılı bir müdahale tercih edilmemesi sebebiyle adil yargılanma hakkı ile ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda, yargılama makamları tarafından ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması arasında makul bir denge sağlanıp sağlanmadığının, başvuranın şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edilip edilmediğinin Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede somut olayın kendine özgü koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

9. Başvurucunun iddiaları basın özgürlüğü ışığında ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Somut başvuruda ulusal ölçekte yayın yapan Yeni Akit gazetesinin internet sitesinde yayımlanan bir haber nedeniyle açılan davada başvurucunun 10.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulmuştur. Müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Bu kapsamda söz konusu müdahale yönünden 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. O hâlde mevcut başvuruda söz konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

12. Anılan denetim sırasında Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin gerekçesine odaklanır. Kamu makamlarının temel hak ve özgürlüklere -zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu- ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koymadan yaptıkları müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [G.K.], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120).

13. Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruya benzer başvurularda başvurucunun müdahale edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir (Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015 § 49; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Somut başvuruda çözümlenmesi gereken esas meselenin basının doğru ve güvenilir bilgi verme ödev ve sorumluluğu kapsamındakaldığı görülmektedir (ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkının dengelenmesinde dikkate alınacak kriterlere ilişkin daha detaylı açıklama için bkz. Bilal Uçar [1. B.], B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 14).

14. Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri basına tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa’nın 12. maddesinin Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (Orhan Pala [2. B.], B. No:2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43).

15. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşar. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61). Bu bağlamda geniş halk kitlelerinin düşünce ve kanaatleri üzerinde etki yapan ve onları harekete geçirebilen basının basın etik kurallarına uyması, bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir (Emin Aydın [1. B.], B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 47).

16. Somut olayda başvurucunun sahibi olduğu gazeteye ait internet sitesi, K.A. ve danışman olarak görevlendirdiği İ.D.ye yönelik bir haber yapmıştır. Söz konusu haberin başlığı ve içeriği incelendiğinde, özü itibarıyla K.A. ve İ.D.ye ilişkin olduğu, İ.D.ningeçmişte işlediği bir suça rağmen K.A.nın yanında aldığı göreve vurgu yapıldığı görülmektedir. Bununla birlikte haberde İ.D.nin oğlu olan davacı M.D.den de söz edilmekte ve M.D.nin geçmişte babasının da işlemiş olduğu gibi işkence suçunu işlediği ve bir grup polis memuruyla birlikte bu suçtan yargılanarak hapis cezası aldığı aktarılmaktadır (bkz. § 3). Başvurucu, aynı haberde M.D.ye yönelik bilgi verilmesinin sebebini ise aynı mesleği yapan baba ve oğulun aynı suçtan yargılanmış olmasındaki ilginçlik olarak açıklamaktadır (bkz. § 8).

17. Kişilere ilişkin haberlerde, gerçeğe aykırı bir haber vermenin o kişinin şeref ve itibar hakkına verebileceği zarar gözönüne alınarak haberin gerçeğe uygunluğu iyi niyetle sorgulanmalıdır (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 54). Bununla birlikte yapılan haberlerde haberin içeriğinin denetlenmesi de ayrı bir önem taşımaktadır.

18. İncelenen bilgi ve belgelerde; davacının efrada sui muamele suçundan bir grup polis memuruyla birlikte Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılaması sonucunda üzerine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle 1/10/2004 tarihinde beraatine hükmedildiği, bu kararın Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2/3/2006 tarihli kararıyla onandığı görülmektedir.

19. Somut olayda başvurucu, verdiği bilgilerin haberin yayımlandığı andaki görünür gerçekliğe uygun olduğu yönünde yeterli donelere sahip olduğunu gösterebilmiş değildir. Buna karşın haberde yer alan bilginin doğruluğuna ilişkin okuyucuda hiçbir şüphe bulunmadığı algısını oluşturacak derecede kesin bir dil kullanıldığı görülmüştür. Davacının insanlığa karşı işlenen suçlar içerisinde yer alan işkence suçu gibi ciddi bir suçtan ceza aldığının ulusal çapta yayın yapan bir siteden haber yapılmasından önce başvurucunun basının ödev ve sorumlulukları içerisinde kalan asgari araştırma yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmektedir. Başvurucunun, davacının ceza yargılaması sonucunda beraatine hükmedildiğini ve bu kararın kesinleştiğini dikkate almaksızın haber yaptığı açıktır. Nitekim haberde yer alan bilginin doğruluğunu ve güvenilirliğini teyit edecek başka bir kaynakla da haberin desteklenmediği, kaldı ki haberin doğru olmadığının bireysel başvuru formunda hatalı bilgi verilse de bunun davacıya zarar verme kastıyla yapılmadığı şeklindeki ifadelerle kabul edildiği de görülmektedir.

20. Hâl böyleyken başvurucunun, davacının işkence suçunu işlediği ve bu suçtan yargılanarak hapis cezası aldığına yönelik haberde yer alan bilginin basının üzerine düşen ödev ve sorumluluklar çerçevesinde asgari araştırma yapmadan haber konusu yaptığı görülmektedir.

21. Öte yandan, her ne kadar bir emniyet görevlisinin işkence suçundan yargılanması münferit bir haber değeri taşısa da somut olaydaki suçun işleniş tarihi (6/6/2001) ve davacıya ilişkin yargılamanın beraatle sonuçlanarak kesinleştiği tarih (2/3/2006) dikkate alındığında haberin güncelliğini koruduğunu söylemek de güç görünmektedir. Söz konusu yargılamanın güncelliğini koruduğu dönemde çeşitli ulusal basında haber yapılmış olması da başvurucunun yaptığı haberin güncelliğine dair yeterli bir dayanak teşkil etmemektedir. Hâkeza M.D.nin işkence suçu isnadıyla yargılandığı dönemde yapılan haberlerin görünür gerçeğe uygunluğu ile başvurucunun yaptığı haberin görünür gerçeğe uygunluğu arasında da ciddi bir fark bulunmaktadır. Zira başvurucunun haberi yaptığı tarihte davacının beraat ettiği hususu net olduğu için haberin görünür gerçeğe uygun olduğundan bahsedilemez.

22. Somut başvuruya konu tazminat yargılamasında ilk derece mahkemesi başvurucunun manevi tazminat ödemesine konu edilen haberdeki ifadeleri incelerken, haberin güncel bir değerinin olmadığı, görünür gerçeğe aykırı olduğu ve başvurucunun iddiasının gerçekliğine ilişkin somut bilgi ve belge sunamadığı değerlendirmesinde bulunmuştur (bkz. § 4). Kamunun haber alma hakkının bulunması, gerçeğe aykırı bilgilerin yayılmasının haklı bir gerekçesi olarak kabul edilemeyecektir. Dolayısıyla yeterli bir araştırmayla doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde hareket etmek için çabaladığını ortaya koyamayan (Mehmet Ali Yılmaz [1. B.], B. No: 2019/21052, 15/3/2022, § 37) başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği ve başvurucu aleyhine verilen tazminat miktarı da gözönüne alındığında orantılı olduğu, bu hâliyle derece mahkemelerinin çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir paylarını aşmadıkları sonucuna ulaşılmıştır.

23. Sonuç olarak başvurunun bütün şartları gözönünde tutulduğunda başvurucu aleyhine hükmedilen manevi tazminat ile Anayasa'nın 26. maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereği olarak zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu; ilk derece mahkemesince tahkikat ve sözlü yargılama için ihtaratlı davetiyeyle çağrılmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, usule ilişkin itirazlarının Bölge Adliye Mahkemesinde kabul edilmediğini iddia etmektedir.

26. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunma hususunda uygun imkânların sağlanması şarttır (Yüksel Hançer [1. B.], B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19). Yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal [1. B.], B. No: 2013/7727, 4/2/2016, § 52).

27. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması vetarafların yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın Aslan [2. B.], B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, § 18).

28. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesinin tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz [2. B.], B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 29).

29. İlk derece mahkemesi, davanın yazılı yargılama usulüne göre yürütüleceğini tensip tutanağıyla düzenlenmiş ve başvurucuya tebliğ etmiştir. Duruşmalı yapılan ön incelemenin sonunda da tahkikat aşamasına geçilmesine karar vermiştir. Başvurucu duruşmaya katılmamasına karşın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden duruşma tutanağını okumuş ve Mahkemenin iddia ve savunmalar ile delilleri değerlendirip esas hakkında bir karar vereceğine vakıf olmuştur. Ön inceleme duruşma tutanağının tebliğinden sonra dosyaya cevap dilekçesini sunan başvurucu, bu tarihten sonra yapılan duruşmalara ise katılım sağlamamış ve Mahkemeye de herhangi bir mazeret sunmamıştır.

30. Bu hâliyle, davanın tahkikat aşamasına geldiğinden ve bu aşamadan sonra yapılacak duruşma tarihinden haberdar olan başvurucunun mazeretsiz olarak duruşmalara katılım sağlamadığı görülmektedir. Tahkikat aşamasında ilk derece mahkemesinin gerekli inceleme ve değerlendirmelerin ardından sözlü yargılamaya geçip bir kanaate ulaşarak davanın esasına yönelik karar verecek olması usuli bir sonuçtur. Başvurucunun bu sonucu öngöremeyeceğini söylemek mümkün görünmemekle birlikte tarafı olduğu davada gerekli takibi sağlamayarak üzerine düşen özen yükümlülüğünü getirmediği de açıktır. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesi de başvurucunun savunma hakkının kısıtlandığı iddiasına yönelik başvurucu vekilinin katılmadığı ön inceleme duruşma tutanağını ve bir kısım tahkikat duruşma tutanaklarını sistemden okuduğunu tespit ederek, başvurucunun tahkikat aşamasına geçildiğini ve yapılan yasal değişiklik ile tahkikat devam ederken duruşma ertelemesi yapılmaksızın sözlü yargılamaya geçilebileceğini bildiğini kabul etmiştir. Mazeretsiz şekilde katılmadığı duruşmalar nedeniyle başvurucunun savunma hakkının kısıtlanmadığına işaret ederek, esas yönünden yaptığı değerlendirme sonucunda istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Buna göre yargılamanın bütünü değerlendirildiğinde başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden dezavantajlı durama düşürülmediği anlaşılmıştır.

31. Sonuç olarak, başvuruya konu somut yargılamanın bütünü yukarıda belirtilen ilkeler ve tespitler doğrultusunda incelendiğinde başvurucunun, yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum kalmadığı anlaşıldığından, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (6) [1. B.], B. No: 2023/14121, 3/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK REKLAMCILIK LTD. ŞTİ. (6)
Başvuru No 2023/14121
Başvuru Tarihi 24/2/2023
Karar Tarihi 3/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan bir haber nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin adil yargılanma hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi