|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
|
Başvurucular
|
:
|
1. Yaprak YILMAZ
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Refik ATALAY
|
|
|
:
|
2. Alişan TABUROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, üniversite kampüsünde bildiri dağıtılmaya çalışıldığı gerekçesiyle hapis cezasına hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, olayların yaşandığı tarihte kendilerinin öğrenci olduğunu belirtmiştir.
3. Kolluk tarafından tanzim edilen 4/11/2015 tarihli olay tutanağında; Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) 6/11/2015 tarihinde kuruluş yıl dönümü olması nedeniyle 2/11/2015-6/11/2015 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi merkez ve yakın çevresinde yaşanabilecek olayların engellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla İstanbul Üniversitesi tarafından İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne bir yazı gönderildiği ve bunun üzerine emniyet güçleri tarafından İstanbul Üniversitesinde bir dizi güvenlik önlemleri alındığı belirtilmiştir.
4. Yine olay tutanağına göre 6/11/2015 tarihinde YÖK'ün kuruluşunu protesto etmek amacıyla düzenlenecek olan gösteriye davet için hazırlanan bildirileri dağıtmak amacıyla 4/11/2015 tarihinde üniversite kampüsüne girmek isteyen başvurucular, güvenlik güçlerince tespit edilerek yakalanmıştır. Başvurucular, yakalama işlemi esnasında güvenlik güçlerine direnç göstermiş ve "İşkence yapmak şerefsizliktir, İnsanlık işkenceyi yenecek, işkenceci polis üniversiteden defol" şeklinde sloganlar atmıştır.
5. Olay tutanağına göre, başvurucuların emniyet güçleri tarafından usulüne uygun şekilde yapılan üst aramalarısonucunda:
- Başvurucu Yaprak Yılmaz'dan (birinci başvurucu) ''6 Kasım'da Akp Faşizminin Katliamlarına Paralı Eğitime Karşı Boykottayız'' yazılı DEV-GENÇ imzalı 100 adet bildiri, ''Yök'eParalı Eğitime Hayır!, Yök Kaldırılsın, Berkin Elvan'ın Katilleri Cezalandırılsın, 6 Kasım'da Boykottayız'' ibareli DEV-GENÇ imzalı 65 adet bildiri, "6 Kasım'da Boykottayız'' ibareli bir adet kırmızı zemin üzerine sarı yazılı 2x2 metre ebatlı pankart,
- Diğer başvurucu Alişan Taburoğlu'ndan (ikinci başvurucu) ''6 Kasım'da Akp Faşizminin Katliamlarına Paralı Eğitime Karşı Boykottayız'' yazılı DEV-GENÇ imzalı 100 adet bildiri, ''6 Kasım'da Boykottayız'' yazılı DEV-GENÇ imzalı iki adet kırmızı zemin üzerine 2x2 metre ebatında pankart ile ''Akp'nin Faşist Saldırılarına Ve Katliamlarına Karşı Devlet İstiyoruz, Adalet Yürüyüşüne Tüm Halkımızı Çağırıyoruz, Yer: Gülpa Meydan Alibeyköy Tarihi:8 Kasım Pazar Günü Saat:15:00'' Halk Cephesi imzalı 150 adet bildiri ele geçirilmiştir.
6. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucular 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen terör örgütü propagandası yapmak suçlarını işledikleri isnadıyla gözaltına alınmıştır. Birinci başvurucunun Başsavcılık tarafından alınan savunmasında; YÖK'ün kuruluş yıl dönümünde YÖK'ü protesto etmek için bildiri dağıtmak istediklerini, bunun demokratik bir hak olduğunu, DEV-GENÇ'in bir örgüt olmadığını beyan etmiştir. İkinci başvurucu da birinci başvurucuya benzer bir savunmada bulunmuştur. Başsavcılık, başvurucuların savunmalarının ardından 5/11/2015 tarihinde terör örgütü propagandası yapmak suçundan başvurucuların tutuklanmaları talebiyle yetkili hâkimliğe sevk etmiştir. Ancak bu talep, Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilerek başvurucular serbest bırakılmıştır.
7. Aynı zamanda olay günü başvuruculardan ele geçirilen bildirilere el konulmasına karar veren Başsavcılık, elkoyma kararının onanması için 5/11/2015 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliğine talepte bulunmuştur. Hâkimlik, elkoyma kararının onanmasına karar vermiştir.
8. Başvurucular hakkında 2911 sayılı Kanun'un 27. maddesi atfıyla 34. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı olan halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma ve terör örgütü propagandası yapmak suçlarını işledikleri gerekçesiyle 16/11/2015 tarihinde Başsavcılık tarafından iddianame tanzim edilmiştir. Başsavcılık; iddianamede DHKP-C'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu, DEV-GENÇ'in ise bu örgütün uzantısı olduğunu belirtmiştir. İddianamede ayrıca başvurucuların bildirisini dağıttığı gösterinin 6/11/2015 tarihinde gerçekleştiği ve gösterinin güvenlik güçleri tarafından zorla dağıtıldığı belirtilerek başvurucuların cezalandırılması talep edilmiştir.
9. İddianameyi kabul ederek kamu davasına bakmaya başlayan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 12/1/2016 tarihli ilk celsesinde başvurucuların savunmalarına başvurulmuştur. Başvurucular, savunmalarında Başsavcılıkta vermiş oldukları ifadeleri yinelemiştir.
10. Mahkeme 19/6/2018 tarihinde başvurucular hakkındaki kararını açıklamıştır. Bu doğrultuda, başvurucular halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçuna teşebbüs ettiği gerekçesiyle 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Ayrıca Mahkeme, başvurucuların terör örgütü propagandası yapmak suçundan da 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme, mahkûmiyet kararında şu hususları belirtmiştir:
"Sanık anlatımları,kolluk tutanakları ve ele geçen örgütsel meteryallerin içeriği birlikte değerlendirildiğinde;06 Kasım tarihinde YÖK'ün kuruluş tarihi nedeni ile çeşitli protesto eylemlerinin yapılmasının bilinen bir durum olması nedeni ile 04/11/2015 tarihinde İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü girişinde tedbir amaçlı olarak görev yapan emniyet görevlilerinin sanıklardan [E.Ç] ve [S.Ç]ın YÖK'ü protesto amacını taşıyan silahlı terör örgütü DHKP-C nin alt yapılanması olan ve terör örgütü olduğu Yargıtay kararları ile kesin olarak ortaya konan Dev-Genç imzalı bildiri ve yürüyüş isimli dergiyi sanıklardan [E.Ç] ve [S.Ç]ın dağıttıklarının görülmesi üzerine müdahalede bulunulduğu,direniş gösteren bu sanıkların kontrollü güç kullanarak göz altına alındıkları, bu olaydan kısa bir süre sonra aynı gün bu kez sanıklardan Alişan Taburoğlu ve Yaprak Yılmaz'ın [başvurucular] benzer nitelikte bildiri ve dergiyi dağıtmak üzere Beyazıt kampüsü içine girmeye çalıştıkları sırada güvenlik görevlilerince yakalandıkları,sanıklar Yaprak Yılmaz ve Alişan Taburoğlu'nunkolluk tutanağına göre bildiri ve dergiyi dağıttıklarının görülmediği,üst ve eşya aramasında 6 Kasım'da protesto amacı ile gösteri yapılmasına ilişkin Devgenç ibareli çok sayıda bildirinin ve benzer mahiyette olan pankartların ele geçirildiği, sanıkların yakalandıkları tarihten 2 gün sonra olan 6 kasımda kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünün gerçekleştirildiği ve güvenlik güçlerince zor kullanılarak dağıtıldığı, bu şekilde sanıkların silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak ve 2911 sayılı kanuna muhalefet suçlarını işledikleri dosya kapsamındaki delillerden anlaşıldığından;
Sanıkların üzerlerine atılı "terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapmak" suretiyle propagandası yapmak suçundan eylemlerine uyan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2maddesi gereğince suç konusunun önem ve değeri, sanıkların kastının yoğunluğu, suçun işlenmesindeki konumu, suçun işlendiği yer ve zaman, meydana gelen tehlikenin ağırlığı, suçun işleniş şekli, fiilin işlenmesindeki özellikler nazara alınarak takdiren alt sınırdan cezalandırılmaları yoluna gidilmiş,
...
Sanıklar Yaprak Yılmaz ve Alişan Taburoğlu'nun üzerlerine atılı 2911 sayılı kanunun 27. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 34. Maddesine muhalefet suçundan eylemlerine uyan 2911 sayılı kanunun 34/1 maddesi gereğince suçun işleniş şekli, işlendiği yer ve zaman dikkate alınarak takdiren alt sınırdan cezalandırılmaları yoluna gidilmiş,sanıkların kolluk tutanağına bildiri ve dergiyi dağıttıklarının görülmediği ve üst ve eşya aramasında söz konusu meteryallerin elde edildiği,bu haliyle eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşıldığından TCK'nın 35/1-2 maddesi gereğince teşebbüsün derecesi dikkate alınarak cezalarında takdiren 1/4 oranında indirim yapılmış,..."
11. Başvurucular, Mahkeme kararından sonra istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Bölge Adliye Mahkemesi 14/11/2019 tarihinde kararın -2911 sayılı Kanun gereğince verilen mahkûmiyet hükmündeki maddi hata konusunda- düzeltilerek başvurucuların istinaf taleplerinin esastan reddine temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
12. Başvurucular bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay tarafından 26/12/2022 tarihinde yapılan değerlendirme sonucunda, başvurucuların 2911 sayılı Kanun'a muhalefet etmekten verilen 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasının kesin nitelikte olduğu ve temyize kabil olmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar vermiştir. Başvurucular hakkındaterör örgütü propagandası yapmak suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar vermiştir.
13. Başvurucular hakkındaki 2911 sayılı Kanun'a muhalefet etmek suçundan verilen hüküm böylece kesinleşmiştir. Birinci başvurucu, nihai hükmü 27/2/2023 tarihinde öğrendikten sonra 28/3/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. İkinci başvurucu ise nihai hükmü 24/3/2023 tarihinde öğrendikten sonra 20/4/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurucular hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan verilen bozma kararı sonrası dosyayı yeniden ele alan Mahkeme 4/4/2023 tarihinde Yargıtay kararına uyarak başvurucuların beraatine karar vermiştir. Kararda, başvurucuların gerek gözaltına alınırken attıkları sloganlar gerekse bildiri içeriğindeki ifadelerin terör örgütü propagandası suçunu oluşturmadığı belirtilmiştir. Bu karar, sanık müdafileri tarafından vekâlet ücretine yönelik hukuka aykırılık gerekçesiyle temyiz edilmiş olup karar henüz daha kesinleşmemiştir.
15. Komisyonca ikinci başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir. Ayrıca başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
16. Bölüm aşamasında 2023/22229 numaralı bireysel başvuru konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle ikinci başvurucunun yapmış olduğu 2023/43312 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve inceleme 2023/22229 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucular; mahkûmiyetlerine konu olan eylemlerin ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında olduğunu, bu nedenle verilen mahkûmiyet uyarınca söz konusu haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca yargılamalar sırasında bazı usuli eksikler nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini de iddia etmişlerdir.
18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönünde bulundurulması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarında genel olarak başvuru formundaki iddialarının tekrarı niteliğinde açıklamalarda bulunmuştur.
19. Başvurucular, bildiri dağıtmak için üniversite kampüsü girişinde yakalanmaları üzerine haklarında yürütülen ceza davası sonucunda halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçuna teşebbüs ettikleri gerekçesiyle mahkûm edilmiştir. Başvurucuların şikâyetleri bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenecektir (benzer yönde bkz. Mahir Engin Çelik ve Sakine Esen Yılmaz [1. B.], B. No: 2016/8776, 7/9/2021, § 30).
20. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi kararında halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçundan verilen ve bireysel başvuruya konu olan mahkûmiyet hükmünde temyiz kanun yolunun açık olduğu belirtilmiştir. Bu durumda istinaf kararındaki yönlendirmeyle anılan suç yönünden temyiz kanun yoluna giden başvurucunun nihai hükmü öğrenmesinin ardından otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmasının, süre aşımı nedeniyle başvurunun kabul edilemez bulunmasını gerektirmediği değerlendirilmiştir.
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
22. Başvurucuların somut olaya özgü eylemleri nedeniyle halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçuna teşebbüs etmekten hapis cezasına mahkûm edilmelerinin toplantı ve gösteri yürüyüşleri haklarına yönelik bir müdahale olduğu açıktır. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34 maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
23. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin dayanağı olan 2911 sayılı Kanun'un 27. ve 34. maddelerinin kanunilik ölçütünü karşıladığı kabul edilmiştir. Müdahalenin Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sınırlama sebeplerinden kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla yapıldığı anlaşılmıştır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Mahir Engin Çelik ve Sakine Esen Yılmaz, §§ 33, 34)
24. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil [2. B.], B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).
25. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının demokratik toplumdaki yüksek önemi nedeniyle Anayasa’nın 34. maddesinde fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını özel olarak düzenlenmiş ve güvence altına alınmıştır. Toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz [2. B.], B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54).
26. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ya da diğer meşru amaçlar ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk Akyüz, § 61).
27. Somut olayda, kolluk tutanaklarından da anlaşılacağı üzere YÖK'ün kuruluş yıl dönümü nedeniyle yaşanabilecek olumsuz olayların engellenmesi amacıyla emniyet güçleri tarafından İstanbul Üniversitesi Kampüsü'nde birtakım önlemler alınmıştır. Bu doğrultuda, başvurucular 6/11/2015 tarihinde YÖK'ün kuruluş yıl dönümünde YÖK'ü protesto etmek amacıyla düzenlenecek olan gösteriye davet niteliğindeki bildirileri dağıtmak amacıyla İstanbul Üniversitesi Kampüsü'ne girecekleri sırada emniyet güçleri tarafından tespit edilerek yakalanmıştır. Yapılan aramalar sonucunda da üzerilerinden ele geçirilen bildirilere (bildiri içerikleri için bkz.§ 5) el konulmuştur. Başvurucular hakkında yürütülen ceza yargılaması sonucunda da halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçuna teşebbüs ettikleri gerekçesiyle cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
28. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolü ve ifade özgürlüğünün özel bir biçimi olması, ayrıca demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki inkâr edilemez önemi nedeniyle (Dilan Ögüz Canan, § 34; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 66) toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale sonucunu doğuracak her tür kamu gücü işlemi titizlikle gerçekleştirilmeli,yargı makamları da bu müdahaleleri dikkatli bir şekilde ele almalıdır. Toplantı hakkına yapılan ve kanuni dayanağı ile en az bir meşru amacı bulunan her tür müdahalenin Anayasa'ya aykırı olmadığının kabul edilmesi ancak söz konusu müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının ve orantılı olduğunun ikna edici biçimde gösterilmesiyle mümkündür.
29. Mevcut başvuruda, Mahkemenin başvurucuları halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçuna teşebbüs ettikleri gerekçesiyle cezalandırdığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, böyle bir cezalandırma yoluna gidilebilmesi için yargı mercilerinin kararlarında; öncelikle başvurucular tarafından söz konusu toplantı veya gösterinin 2911 sayılı Kanun'a aykırı şekilde gerçekleşeceğini nasıl biliyor olduklarına yönelik birtakım açıklamalarda bulunması, ikinci olarak ise başvurucuların bu toplantıya başkalarının katılması için ne şekilde özendirici veya kışkırtıcı eylemlerde bulunduklarına yönelik yeterli bir gerekçenin oluşturulması beklenmektedir.
30. Bu doğrultuda, Mahkeme kararı (bkz. § 10) incelendiğinde mahkûmiyet hükmünün; başvurucuların yapılacak toplantıya başkalarının katılmasını özendirme konusundaki eylemleri; dağıtılmak istenen dokümanların başvurucuların üzerilerinde ele geçirilmesi ve dokümanlarda yer alan ifadeler belirtilmek suretiyle gerekçelendirildiği görülmektedir. Kararda ilk olarak açıklanması gereken kısım olan gerçekleşecek toplantının neden kanuna aykırı olduğu konusunda bir açıklamanın yapılmadığı, sadece dağıtılan bildirilerde ibare olarak yer alan Dev-Genç yapılanmasının DHKP-C terör örgütüyle bağlantılı olduğunun belirtilmesiyle yetinildiği görülmektedir. Varlığı kabul edilen bu bağlantının terör örgütü propagandası yapma suçu yönünden bir gerekçe olabileceği söylenebilse de bunun gerçekleştirilmek istenen bir toplantıyı neden kanuna aykırı hâle getirdiği konusunda yeterli bir açıklama olmayacağı açıktır. Bunun yanı sıra Mahkeme, gerçekleşecek toplantının Dev-Genç tarafından organize edildiği yahut katılımcıların çoğunluğunu bu yapılanmaya mensup kişilerin oluşturduğu gibi bir bilgiye dayanılarak toplantının kanuna aykırı olacağına dönük bir değerlendirmede de bulunmamıştır.
31. Öte yandan, mahkûmiyet kararında başvurucuların söz konusu toplantının kanuna aykırı olduğunu nasıl bildikleri hususunda da bir belirleme veya değerlendirme yapılmamıştır. Sırf başvurucuların dağıttıkları dokümanlardan hareketle iki gün sonra gerçekleşmesi planlanan bir toplantının kanuna aykırı olduğunu bildikleri söylenemez. Nitekim yargı mercileri kararlarında söz konusu gösterinin yetkili merciler tarafından yasaklandığı ve bu yasaklama kararından başvurucuların haberdar olduklarına yönelik somut verilerle desteklenmiş bir gerekçe de ortaya koymamışlardır. Bu durumda, yargı kararlarında başvurucuların halkı kanuna aykırı toplantıya özendirme suçunu işlediklerine yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçenin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
32. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yargı mercileri tarafından somut olayda başvurucuların 1 yıl 10 ay 15 gün gibi bir hapis cezasıyla cezalandırılmasını gerekli kılan zorunlu bir toplumsal ihtiyacın varlığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucular yargılama sırasında bazı usuli eksikler nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini de ileri sürmüşlerdir.Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden ulaşılan sonuç ve buna ilişkin aşağıda varılan giderim türü gözetildiğinde başvurucuların bu iddialarının ayrıca incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Birinci başvurucu yargılamanın uzun sürmesi nedeniylemakul sürede yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. 12/3/2024 tarihinde yürürlüğe giren 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun'la 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun'a eklenen 5/A maddesi ve ayrıca anılan Kanun'un geçici 3. maddesinde yapılan değişiklik gereği, 12/3/2024 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı değerlendirildiğinden başvuru yollarının tüketilmediği kanaatine varılmıştır (Ahmet Kartalkuş [2. B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024, § 41).
37. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
38. Başvurucular; ihlalin tespitini talep etmişlerdir. Birinci başvurucu 200.000 TL manevi tazminat, ikinci başvurucu ise miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
39. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
40. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
41. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvuruculara manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkına ilişkin birinci başvurucunun iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/309, K.2018/136) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculara net 34.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 1.480,40 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.480,40 TL yargılama giderinin birinci başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.