|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
HAMZA ÇAĞLAR BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2023/35382)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 9/12/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
Raportör
|
:
|
Aydın DEMİREL
|
|
Başvurucu
|
:
|
Hamza ÇAĞLAR
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Serkan KARAKAŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kanuni gözaltı süresinin aşıldığı gerekçesiyle açılan davada yetersiz tazminata hükmedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu; kanuni gözaltı süresinin aşıldığını, dolayısıyla kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmadığını ifade ederek 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca tazminat davası açmıştır.
3. Cizre 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 24/2/2022 tarihinde davanın usulden reddine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"... Bu açıklamalar doğrultusunda dosya incelendiğinde; Davacı Hamza Çağlar hakkında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2021/6326 Soruşturma sayılı dosyasından kasten öldürmeye teşebbüs ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından yürütülen soruşturma doğrultusunda 16/12/2021 tarihinde gözaltına alındığı, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'nın müzekkere cevabından ve yapılan UYAP sorgulamasından davacı hakkında yürütülen soruşturmanın halen derdest olduğunun anlaşıldığı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tazminat isteminin koşulları başlıklı 142inci maddesinde karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir hükmü doğrultusunda davacı hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin haksız olup olmadığının değerlendirilmesi için öncelikle hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetinin beklenilerek verilen kararın kesinleşmesi gerektiği, her halükarda dava açma süresinin kararın kesinleşmesini mütakiben başlayacağı dikkate alınarak yasal koşulları oluşmadığından davacının maddi ve manevi tazminat talebinin usulden reddine karar verilmiş, davalı hazinenin kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşılmakla yürürlükte bulunan AAÜT'ne göre 2.000.00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..."
4. Davanın reddine ilişkin karara karşı 2/3/2022 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
5. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 6/4/2023 tarihinde hükmün düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun davasının kısmen kabulüyle 91,16 TL maddi, 200 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine kesin olarak karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Dava dosyasında yer alan nezarethane kayıt defteri, gözaltı tutanağı, C. Savcılığı ifade tutanakları, adli kontrol sorgu zaptı, adli rapor, olay yakalama şifaen görüşme ve rızaen teslim tutanağı vegözaltına alma kararına göre; 16/12/2021 tarihinde saat 04:31 sıralarında [...] sayılı adreste bulunan ve gönüllü güvenlik korucusu olan davacının, eniştesi ve erkek kardeşi ile tartışmasıesnasında ikametin çatısına çıkarak üzerine kayıtlı AK-47 model uzun namlulu silahla havaya ateş ettiği ve bu sırada kendisiyle birlikte çatıya çıkan yengesini yaraladığından bahisle, ikamet gelen asayiş ekibince saat 06:00 sıralarında yakalandığı (Nezarethane defterinde yakalamanın saat 06:00 da yapıldığının yazılı olduğu, olay yakalama şifaen görüşme ve rızaen teslim tutanağında ise 07:00 sıralarında yakalamasının yapıldığının yazılı olduğu) 16/12/2021 tarihinde saat 17:00 da C. Savcısına haber verildiği, bunun üzerine sanığın 16/12/2021 tarihinde saat 17:00'da yakalandığı belirtilerek saat 17:00 itibariyle C. Savcısı tarafından gözaltına alma kararı yazıldığı, 16/12/2021 tarihinde saat 20:48'de Davacının Asayiş Büro Amirliğinde şikayetçi-şüpheli sıfatıyla ifadesinin tamamlandığı, 16/12/2021 tarihinde saat 22:39:30'da Davacının Cizre Devlet Hastanesi Acil Servisinde gözaltı giriş adli muayene işleminin yapıldığı, 17/12/2021 tarihinde nezarethaneden çıkarılan Davacının, saat 14:15:23'te Cizre Devlet Hastanesi Acil Servisinde gözaltı çıkış adli muayenesinin yapıldığı, 17/12/2021 tarihinde saat 16:36'da C. Savcılığı ifadesinin tamamlandığı, ifadesi akabinde adli kontrol istemiyle Cizre Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen davacı hakkında adli kontrol kararı verilerek salıverildiğininanlaşılmasına göre,Davacı hakkında yakalama işlemi yapılması akabinde derhal C. Savcısına haber verilmemesi ve bunun sonucunda dakanuni süre içinde hakim önüne çıkarılamaması nedeniyleDavacı lehine1 (Bir) gün içinmaddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, davanın reddine karar verilmesi..."
6. Başvurucu, nihai hükmü 18/4/2023 tarihinde öğrendikten sonra 3/5/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu, kanuni gözaltı süresinin aşılması sonrası açtığı tazminat davasında hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden yakınmaktadır. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşulları gözönünde bulundurularak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuru kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalamanın ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150). Somut olayda başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açtığı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup başvurucu hükmedilen tazminat miktarından şikâyetçidir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Kişilerin keyfî olarak hürriyetinden yoksun bırakılmaması, hukukun üstünlüğüyle bağlı olan bütün siyasal sistemlerin merkezinde yer alan en önemli güvenceler arasındadır. Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahalenin keyfî olmaması, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de uygulanması gereken temel bir güvencedir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 347). Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinde düzenlenmiş olan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bireylerin keyfî olarak özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarını önlemeye yönelik güvenceler içeren temel bir hak niteliğindedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 62).
12. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci ve üçüncü fıkralarında özgürlüğün kısıtlanabileceği durumlar sayılmış, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ise hürriyetinden yoksun kalan kişilere tanınan güvencelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu [2. B.], B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 43; M.E. [2. B.], B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 44; Şenel Çelik [1. B.], B. No: 2019/16560, 18/1/2022, § 36).
13. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan “bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler” ifadesi ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu, § 44; M.E., § 45; Şenel Çelik, § 37).
14. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Safkan Aydoğdu, § 45; M.E., § 46; Şenel Çelik, § 38).
15. Bu nedenle başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında yer alan esaslara aykırı bir işleme tabi olduğu mahkemelerce ve Anayasa Mahkemesince tespit edilmeden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında tazminat hakkının ihlal edildiği sonucuna varılamaz (Şenel Çelik, § 38). Bir başka ifadeyle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının mahkemelerce ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir (M.E., § 46).
16. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu mahkemeler tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E., § 47).
17. Bu bağlamda yargı mercilerinin tazminat için somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan düşük miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırılık oluşturacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından belirli ölçüde düşük olması tek başına Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığı değerlendirilirken somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerekir (M.E., § 48).
18. Tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren yargı merciinin tazminatın miktarına ilişkin nihai karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır.
19. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun 16/12/2021 günü saat 06.00'da yakalandığını, bununla birlikte saat 17.00'de gözaltına alındığını, 17/12/2021 günü saat 16.36'da Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinin tamamlanarak sorgu işleminin gerçekleştirildiğini, başvurucunun yapılan sorgu sonrası adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakıldığını belirtmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi yaptığı tespitler uyarınca kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmadığı anlaşılan başvurucunun davasını reddeden Ağır Ceza Mahkemesi kararının düzeltilerek istinaf talebinin esastan kesin olarak reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kanuni süre içinde hâkim önüne çıkarılmama nedeniyle 91,16 TL maddi, 200 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir (bkz. § 5). Somut olayda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tespit edilmiştir. Dolayısıyla yapılacak inceleme yeterli olduğu kanaatine varılan maddi tazminat dışında kalan 200 TL tutarındaki manevi tazminat miktarının Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği veya hükmedebileceği tazminat miktarına nazaran yeterli olup olmadığının incelenmesiyle sınırlı olacaktır.
20. Tazminatın yeterliliğine ilişkin olarak yukarıda belirtilen kriterler ve somut olayın şartları dairesinde manevi tazminat miktarı değerlendirildiğinde mezkûr miktarın -tazminatın miktarına ilişkin nihai karar tarihi olan 6/4/2023 itibarıyla- Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verebileceği tazminat miktarına göre düşük olduğu görülmüştür (Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin beşinci fıkrasında sayılan güvencelerin ihlali hâlinde hükmettiği tazminat miktarları somut olaydaki tazminatın miktarına ilişkin nihai karar tarihi olan 2023 yılı için asgari 1.800 TL, ortalama 4.800 TL, azami 12.000 TL'dir. 2025 yılı için ise asgari tutar 3.330 TL'dir). Başvurucu lehine hükmedilen 200 TL tutarındaki tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte -somut olayın özel şartları da gözetildiğinde- tazminat hakkının özünü zayıflatacak derecede düşük olduğu sonucuna varılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -beşinci fıkrasıyla bağlantılı olarak-dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 5.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin -beşinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken Bölge Adliye Mahkemesinin tazminata karar verdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine vereceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılarak uygun tazminatın belirlenmesi gerekir. Karar tarihi itibarıyla hükmedilecek tazminatın hesabında tedbir/dava tarihinden karar tarihine kadar işleyecek yasal faiz de dikkate alınabilir.
24. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Kanuni gözaltı süresinin aşılması sonrası açılan tazminat davasında yetersiz tazminata hükmedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -beşinci fıkrasıyla bağlantılı olarak-dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliğihakkının ihlali sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine(E.2022/574, K.2023/236) iletilmek üzere Cizre 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2022/29, K.2022/66) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/12/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.