logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Fırat Can Arslan [2. B.], B. No: 2023/91124, 13/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FIRAT CAN ARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2023/91124)

 

Karar Tarihi: 13/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Fırat Can ARSLAN

Vekilleri

:

Av. Nuray ÖZDOĞAN

 

 

Av. Resul TAMUR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan başlatılan soruşturma kapsamında 25/7/2023 tarihinde gözaltına alınmıştır.

3. Başsavcılık, başvurucuyu anılan suçtan tutuklanması talebiyle Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.

4. Başvurucu sorgusunda Mezopotamya Haber Ajansında gazeteci olarak çalıştığını, Resmî Gazete'de yayımlanan aleni bir bilgiyi sosyal medya hesabından paylaştığını ve terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme gibi bir kastının bulunmadığını ifade etmiştir.

5. Hâkimlikçe başvurucunun isnat edilen suçtan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararda; başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda PKK/KCK terör örgütünün medya yapılanmasına yönelik bir soruşturmayı yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında görevli Cumhuriyet savcısı ile Cumhuriyet savcısının eşi olan ve kovuşturma aşamasında görev alan hâkimin -isimleri, sicil numaraları, örgütün medya yapılanmasına yönelik mezkûr soruşturma/kovuşturmada görev aldıkları bilgisiyle beraber- yeni görev yerlerinin belirtildiği ve bu paylaşımın atılı suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delil niteliğini arz ettiği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçunun niteliği ve suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığı hususlarına bağlı bir şekilde adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı vurgulanmıştır.

6. Başvurucunun karara itirazı, Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 8/8/2023 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 11/9/2023 tarihinde tebliğ edilmiştir.

7. Başvurucu 6/10/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başsavcılıkça başvurucunun hakkında tutuklama kararına konu olan suçtan cezalandırılması talebiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucunun sosyal medya hesabından “13 ay boyunca tutuklu kalan gazetecilerin iddianamesini hazırlayan savcı [M.K.] ve mahkeme heyetindeki eşi üye hâkim [S.K.] nın görev yerleri değiştirildiği ortaya çıktı! 11 Temmuzdaki duruşmada evli oldukları öğrenilen [K.] çifti Vezirköprü'ye atandı” şeklinde paylaşım yaptığı, bu paylaşımda ismi geçen Cumhuriyet savcısının örgütün medya yapılanmasına yönelik soruşturmayı yürüttüğü ve iddianameyi tanzim ettiği, eşinin ise kovuşturmayı yürüten mahkeme heyetinin üyesi olduğu ifade edilmiş ve başvurucunun ismi geçen yargı mensuplarının görev aldıkları soruşturma/kovuşturma bilgisini de paylaşarak terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçunu işlediği ileri sürülmüştür.

9. İddianameyi kabul eden Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2023 tarihli ilk duruşma sonunda yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığı gerekçesiyle başvurucunun beraatine ve tahliye edilmesine karar vermiştir.

10. Başsavcılık hükme karşı istinaf kanun yoluna müracaat etmiş olup bireysel başvuru inceleme tarihi itibarıyla yargılama istinaf aşamasında derdesttir.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

12. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini belirterek ölçülü olmayan tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Öte yandan başvurucu; ifade hürriyeti kapsamında kalan eylemlerinin tutukluluğuna dayanak kılındığını belirterek hakkında uygulanan tedbirin siyasi amaç taşıdığını iddia etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. maddesi ile ifade hürriyetinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ilgili Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfta bulunularak değerlendirmenin bu içtihat doğrultusunda yapılmasının uygun olacağı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

15. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

18. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

19. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde tutuklama tedbirinin dayanağını oluşturan suçlamanın temelinde, başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımın olduğu görülmüştür.

20. Soruşturma mercileri, bu paylaşımın esasen PKK/KCK'nın medya yapılanmasına yönelik soruşturma/kovuşturmada görev alan Cumhuriyet savcısı ile eşi olan hâkimi hedef gösterme amacıyla yapıldığını zira yargı mensuplarının isimlerinin yanı sıra görev aldıkları mezkûr soruşturma/kovuşturma bilgisinin de paylaşımda verildiğini ileri sürmüştür (bkz. § 8).

21. Bununla birlikte başvurucunun yargı mensuplarına ilişkin paylaşımında yer alan bilgilerin aleni nitelikte olduğuna yönelik savunması ile başvurucunun bu paylaşımı örgütsel bir ilişki içinde yaptığına dair soruşturma belgelerinde somut bir olguya veya tespite yer verilmemesi hususu gözetildiğinde somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

22. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

23. Öte yandan yukarıda ulaşılan sonuca bağlı olarak başvurucunun siyasi bir amaçla tutuklandığı ve tutuklama tedbiri nedeniyle ifade hürriyetinin ihlal edildiği iddialarının incelenmesi gerekli görülmemiştir.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

25. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak [2. B.], B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek [1. B.], B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan [2. B.], B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 31/10/2023 tarihinde hakkında beraat hükmü verilerek tahliye edilen başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucu, ihlalin tespiti ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Yargılandığı dava kapsamında başvurucu hakkında beraat kararı verilmiş, başvurucu tahliye edilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. § 9). Dolayısıyla hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

30. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 2.220,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 32.220,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve bilgi için Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2023/180, K.2023/250) GÖNDERİLMESİNE 13/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Fırat Can Arslan [2. B.], B. No: 2023/91124, 13/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı FIRAT CAN ARSLAN
Başvuru No 2023/91124
Başvuru Tarihi 6/10/2023
Karar Tarihi 13/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) İhlal Manevi tazminat
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi