logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Merdan Yanardağ [1. B.], B. No: 2023/91838, 27/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MERDAN YANARDAĞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2023/91838)

 

Karar Tarihi: 27/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Merdan YANARDAĞ

Vekili

:

Av. Bilgütay Hakkı DURNA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Gazeteci olan başvurucu 20/6/2023 tarihinde ulusal bir televizyon kanalında yayımlanan bir tartışma programına katılmış ve program sırasında silahlı terör örgütü PKK/KCK ve örgütün kurucusu Abdullah Öcalan hakkında çeşitli beyanlarda bulunmuştur. Kolluk tarafından yapılan tespitlere göre başvurucunun açıklamalarının ilgili kısımları şöyledir:

 “Şimdi İmralı’ya baktığımız zaman yani 70 yaşını geçmiş bir Abdullah Öcalan ve kabul etmek gerekir ki çok uzun süredir yani 25 yıldır hapiste kesintisiz hapiste ve tecritte olan bir kişiden söz ediyoruz. Türkiye’de en uzun süre yatan siyasi mahkûmdur, en uzun süre yatan. Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor ev hapsi vesaire. Çünkü demokrasiler tutukluların ve hükümlülerin haklarının da olduğu rejimlerdir. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur, kaldırılması lazım, biz görmüyoruz, duymuyoruz, tartışamıyoruz, o izliyor mu izlemiyor mu bilmiyoruz, ama orada elinde rehin olarak tutmuşsun adamla pazarlık yapıyorsun onun üzerinden tehdit savuruyorsun ne pazarlık yapıldı ne teklif edildi bunun karşılığında ne alındı ne verildi bunu bilen kimse yok. Ailesiyle bile görüşemiyor avukatlarıyla görüşemiyor. Öyle bir, öyle bir infaz düzen olabilir mi ya Türkiye’de yasa gereği, infaz yasası gereği her tutuklu ya da hükümlü haftada bir gün telefon görüşmesi hakkına sahiptir. O telefon dinlenir önemli değildir. Ben konuştum. Ben annemle konuştum. Ben yakınlarımla konuştum hapishanede. Biliyorum bu hakların olduğunu. Mektuplaşma hakkı vardır, avukatlarıyla görüşme hakkı vardır. Yakınları ile görüşme hakkı vardır. Üç kişiyi seçersiniz onların serbest bir açık görüşme yapma hakkınız vardır ve seçim sadece size aittir. Bunu mahkûm seçer. Üç kişinin adını verir ve bunları arada bir değiştirebilir, şimdi bunların hiçbirini uygulamıyorsunuz Abdullah Öcalan için.

...

Çünkü Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil. Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor, siyaseti doğru okuyan, doğru gören, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir. Çünkü daha önceki geçmişine ve manevralarına baktığım zaman bunu görüyorum. Bir kez kendisine bir kez kazık attılar. İki kere attılar. Üçüncüsünde buna izin vermeyecektir. Böyle bir şansları yok aslında. Ama deneyecekler.

...

Şimdi Selçuk Bey, Diyarbakır’ın seçilmiş belediye başkanı... Ben konuştum onun PKK konusundaki Kandil konusundaki görüşlerini de biliyorum. TELE1'e konuk olarak çağırdık. Diyarbakır Belediye Başkanı olarak çağırdık, adayı olarak çağırdık, zaten bir iki ay sonrada görevden alındı adamcağız... Şimdi ben onların PKK, Kandil, İmralı hakkındaki görüşlerini biliyorum. Türkiye’de demokratik bir Kürt siyasi hareketine izin vermediğiniz zaman karşınızda sadece silahlı güçleri bulursunuz. Başka yol bırakmazsınız ki çünkü. Yani büyük bir siyasi ne diyelim öngörüsüzlük, körlük içindeler.”

3. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun televizyon programında kullandığı sözlere ilişkin olarak resen soruşturma başlatmıştır.

4. Başvurucu, soruşturma kapsamında 26/6/2023 tarihinde gözaltına alınmıştır.

5. Başsavcılık, başvurucuyu terör örgütü propagandası yapma suçundan tutuklanması talebiyle İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.

6. Başvurucu sorgusunda; tespiti yapılan sözlerin kendisine ait olmakla birlikte bağlamından koparıldığını, katıldığı programdan birkaç gün önce açıklama yapan eski bir milletvekilinin sözlerine kinayeli bir şekilde eleştirilerde bulunduğunu, kesinlikle terör örgütü propagandası yapmak gibi bir amaç taşımadığını beyan etmiştir. Hâkimlik, sorgusunun ardından başvurucunun anılan suçtan tutuklanmasına karar vermiştir.

7. Başsavcılık 24/3/2023 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma ile suçu ve suçluyu övme suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

8. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2023/173 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

9. Başvurucunun tutukluluk durumuna ilişkin olarak Mahkeme tarafından 14/7/2023 tarihinde yapılan inceleme sonucunda tutukluluğunun devamına karar verilmiş, başvurucunun karara itirazı ise İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 31/7/2023 tarihinde tebliğ edilmiştir.

10. Başvurucu 2/8/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Mahkeme 4/10/2023 tarihli ilk duruşma sonunda başvurucunun terör örgütü propagandası yapma suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiş ve tahliyesine karar vermiştir.

12. Bireysel başvuruyu inceleme tarihi itibarıyla yargılama, istinaf kanun yolu aşamasında derdesttir.

13. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini belirterek ölçülü olmayan tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Diğer yandan başvurucu; gazetecilik faaliyeti kapsamında kalan açıklamalarının tutukluluğuna dayanak kılındığını belirterek bu nedenlerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı, ifade hürriyeti, basın hürriyeti ve çalışma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfla başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı içerdiği ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

17. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

20. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

21. Başvurucunun suça konu edilen ve tutuklama tedbirinin dayanağını oluşturan ifadelerinin terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerine yönelik övgü, meşrulaştırma ya da teşvik etme niteliğinde olduğunun soruşturma makamlarınca ortaya konulamadığı görülmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sultan Kaya [1. B.], B. No: 2020/29355, 15/3/2022, §§ 33-36; Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, § 90). Diğer yandan başvurucu, tespiti yapılan sözlerin kendisine ait olduğunu ancak eleştirel nitelikteki ifadelerinin bağlamından koparıldığını ve terör örgütü propagandası yapmak gibi bir amaç taşımadığını beyan etmiştir (bkz. § 6).

22. Bu itibarla suçlama konusu ifadelerin bağlamı ile başvurucunun savunması gözetildiğinde somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin mevcut olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

23. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

24. Öte yandan yukarıda ulaşılan sonuca bağlı olarak başvurucunun tutuklama tedbiri nedeniyle ifade hürriyeti, basın hürriyeti ve çalışma hakkı ile maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddialarının incelenmesi de aynı şekilde gerekli görülmemiştir.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

26. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

27. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği tespit edilmiştir. Yargılandığı dava kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir. Dolayısıyla hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

28. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 166.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Başvurucuya net 166.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 2.220,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 32.220,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2023/173, K.2023/242) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/5/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu, suç işlendiğine dair kuvvetli belirtilerin yeterince ortaya konulmadığı gerekçesiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

2. Gazeteci olan başvurucunun 20/6/2023 tarihinde ulusal bir televizyon kanalında silahlı terör örgütü PKK/KCK ve örgütün kurucusu Abdullah Öcalan hakkında kullandığı sözlerden (bkz. § 2) dolayı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmış ve 26/6/2023 tarihinde başvurucu gözaltına alınmıştır. Başsavcılık, terör örgütü propagandası yapma suçundan tutuklanması talebiyle başvurucuyu İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiş; hâkimlik, başvurucunun anılan suçtan tutuklanmasına karar vermiştir. Başsavcılık, terör örgütü propagandası yapma ile suçu ve suçluyu övme suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmış, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sonunda başvurucunun terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmasına hükmetmiş ve hükümle birlikte başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Dava, istinaf kanun yolu aşamasında derdesttir.

3. Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar verdiği birçok kararında tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanmasının derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamında olduğunu, ancak kanun veya Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açıkça keyfilik halinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerektiğini, dolayısıyla incelemenin bu çerçevede yapılması gerektiğini belirtmiştir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 48, Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 49).

4. Diğer yandan Anayasa Mahkemesikişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını, zira tutukluluğun amacının, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre, suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkumiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 04/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 04/122013, § 71). Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbiri bu ilkeler ışığında değerlendirilmelidir.

5. Somut olayda başvurucunun 20/6/2023 tarihinde bir televizyon programında “… Türkiye'de demokratik bir Kürt siyasi hareketine izin vermediğiniz zaman karşınızda sadece silahlı güçleri bulursunuz. Başka yol bırakmazsınız ki çünkü.” şeklinde ifadeler kullandığı hususunda herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Tutuklama kararında Sulh Ceza Hakimliği tarafından başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin temelini oluşturan somut olgulara yer verilmiştir. Başvurucunun anılan açıklamasının PKK/KCK silahlı terör örgütünün kullandığı yöntemi haklı ve meşru gösterdiği dikkate alındığında soruşturma makamlarının başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

6. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediği kanaatini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

 

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Muhterem İNCE

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Merdan Yanardağ [1. B.], B. No: 2023/91838, 27/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı MERDAN YANARDAĞ
Başvuru No 2023/91838
Başvuru Tarihi 2/8/2023
Karar Tarihi 27/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi