TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Ş.Ç. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/1061)
|
|
Karar Tarihi: 21/11/2013
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Cüneyt DURMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ş. Ç.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Bulunduğu şehirden başka bir yerde
toplam 12 ay geçici olarak görevlendirilen başvurucu, kendisine altı aydan
sonra harcırah ödenmediğini, oysa 6245 sayılı Harcırah Kanunu’na göre farklı
işlerde görevlendirildiği için harcıraha hak kazandığını, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesine (AYİM) başvurmasına rağmen sonuç alamadığını belirterek Anayasa'da
güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, başvurucu tarafından 7/12/2012
tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 4/3/2013
tarihinde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33.
maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
5. TCG Heybeliada gemi inşası kapsamında, Gölcük Donanma
Komutanlığında deniz astsubayı olarak çalışan başvurucu, 28/7/2010–21/7/2011
tarihleri arasında altı ayrı mesaj emriyle İstanbul Tersane Komutanlığında
toplam 12 ay görevlendirilmiştir.
6. Söz konusu görevlendirme ile ilgili olarak 10/2/1954 tarih ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 42.
maddesi uyarınca ilk altı aylık süre için kendisine harcırah ödemesi
yapılmasına rağmen sonraki altı aylık süre için bir ödeme yapılmamıştır.
7. Başvurucu, 9/1/2012 tarihinde,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesine açtığı davada, çeşitli tarihlerde ayrı ayrı
yapılan görevlendirmelerin aynı iş için olmadığını, buna rağmen kendisine
ikinci altı aylık dönem için harcırah ödemesi yapılmadığını, oysa benzer
konumda olan Aydın sınıfı mayın avlama gemilerinde görevli olanlara ikinci altı
aylık dönem için de ödeme yapıldığını belirterek, toplam 185 güne ilişkin
harcırah ödemesinin kendisine yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
8. AYİM Üçüncü Dairesinin 12/7/2012
tarih ve E.2012/272, K.2012/1488 sayılı kararında, 6245 sayılı Kanun’un 42.
maddesi hükmüne göre yurtiçinde geçici bir görevle başka bir yere gönderilme
halinde bir yıllık dönem zarfında aynı yerde aynı iş için aynı şahsa 180 günden
fazla harcırah ödenmesinin mümkün olmadığı, davacının bir yıllık dönem zarfında
yurt içinde aynı yerde (İstanbul Tersanesi Komutanlığı) geçici olarak
görevlendirildiği, bu geçici görevlendirmenin MİLGEM projesinin birinci gemisi
Heybeliada’nın inşa, donatım, test ve tecrübe faaliyetlerine İstanbul Tersanesi
Komutanlığında devam edilmesi nedeniyle bu komutanlık emrine atanan Heybeliada
personelinin katıldıkları tarihten itibaren geminin geçici teslimine kadar
olmak üzere altı ayrı mesaj emri ile aralıksız olarak birbirini takip eden altı
dönem halinde aynı asıl amaca yönelik olarak yapıldığı, her dönemdeki geçici
görevlendirmenin bir bütünün parçası olduğu, her dönemdeki geçici
görevlendirmede icra edilen faaliyetlerin geminin inşa sürecinin tamamlanması
için bir bütün olarak ele alınması gereken bir sistemin ayrılmaz parçaları
olduğu, bu nedenlerle davacının 28/7/2010 ila 27/7/2011 tarihleri arasında
yapılan görevlendirmesinin “aynı iş”
için olduğu, bu geçici görevlendirmenin ayrı geçici görevlendirme emirleri ile
aralıksız olarak birbirini takip eden birden fazla dönem halinde ve değişik
görev isimleri vermek suretiyle yapılmış olmasının “ayrı iş” için olduğu anlamına gelmeyeceği belirtilerek,
davanın reddine hükmedilmiştir.
9. Başvurucunun, karar düzeltme talebi, aynı Mahkemece 8/11/2012 tarih ve E.2012/1697, K.2012/2192 sayılı karar ile
reddedilmiştir. Ret kararı 21/11/2012 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
10. 6245 sayılı Kanun’un 42. maddesi şöyledir:
“Geçici bir görev ile başka bir yere
gönderilenlere, görev mahalline varış tarihinden itibaren bu Kanuna göre
verilen gündelikler:
a. Yurtiçinde bir yıllık dönem zarfında aynı yerde, aynı iş
için ve aynı şahsa 180 günden fazla verilemez. İlk 90 gün için tam, takibeden 90 gün için 2/3 oranında ödenir.
b. Yurtdışında ilk 180 gün tam ve müteakip günler için 2/3
oranında ödenir.
Geçici
görevlendirmelerde meydana gelecek ara vermeler bu müddetleri veya gündelik
miktarını artırmaya neden olamaz.”
11. 26/9/2011 tarih ve 659 sayılı Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin
Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin “Davalardaki temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve
dağıtımı” kenar başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil
adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk
birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk
müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu
davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve
takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar
üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.”
12. 21/12/2011 tarih ve 28149 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2011–2012 Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi’nin “Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para
Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret”
başlıklı ikinci bölümünün 17. maddesi şöyledir:
17.
|
Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede
görülen davalar için
|
|
|
a) Duruşmasız ise
|
1.200,00 TL
|
|
b) Duruşmalı ise
|
2.400,00 TL
|
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 21/11/2013 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/12/2012 tarih ve 2012/1061 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, benzer konumdaki kişilere harcırah ödemesi
yapılırken kendisine ikinci altı aylık dönem için harcırah ödemesi
yapılmamasının Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı
olduğunu, görevlendirme emri ile çalışmasına rağmen hak ettiği ücreti
alamamasının Anayasa’nın 18. maddesinde düzenlenen angarya yasağına aykırı
olduğunu, hakkında karar veren mahkemenin iki üyesinin hâkim sınıfından olmayan
subay üye olmasının Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkına aykırılık oluşturduğunu, toplu davalarda avukatlık vekâlet ücretinin
Yargıtay 10. Dairesinin 7/6/2012 tarih ve E.
2012/1795, K.2012/10684 sayılı kararıyla yeniden düzenlenmesine rağmen AYİM’in kendisi ile beraber diğer 40 arkadaşına da vekâlet
ücretine hükmetmesinin ve devletin kazandığı davalardan 1200 TL almasına rağmen
kaybettiği davalarda 200 TL ödemesinin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Harcırah
Ödemesi Yapılmaması Nedeniyle Eşitlik İlkesinin ve Angarya Yasağının İhlal
Edildiği İddiası
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Başvurucu, her ne kadar
eşitlik ilkesi ve angarya yasağına aykırılığa ilişkin iddialar ileri sürmüş ise
de başvurucunun temel olarak benzer konumda olduğunu iddia ettiği kişilere
harcırah ödemesi yapılırken kendisine ikinci altı aylık dönem için harcırah
ödemesi yapılmamasından ve bu işleminin iptali talebiyle AYİM’e
açtığı davada verilen kararın sonucundan şikâyetçi olduğu görülmektedir. Bu
nedenle, başvurucunun eşitlik ilkesi ve angarya yasağı ile bağlantı kurarak
ileri sürdüğü iddialar adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
16. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
17. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
18. 6216 sayılı Kanun’un “Esas
hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı
yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal
edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile
sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
20. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun
yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
21. Başvuru konusu olayda başvurucunun
iddiaları ve mahkemenin gerekçesi incelendiğinde, iddiaların özünün 6245 sayılı
Kanun’un 42. maddesinde yer alan “Yurtiçinde
bir yıllık dönem zarfında aynı yerde, aynı iş için ve aynı şahsa 180 günden
fazla (harcırah) verilemez.”
kuralındaki “aynı iş” ifadesinin
AYİM tarafından yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama kapsamında başvurucunun
bu konudaki iddialarını ileri sürdüğü ve AYİM Üçüncü Dairesinin, başvurucunun
iddialarına karşı, hangi gerekçelerle 6 ayrı mesaj emri ile yapılan toplam 12
aylık görevlendirmenin aynı iş kapsamında değerlendirdiğini kararında ayrıntılı
olarak açıkladığı görülmektedir (§ 8).
22. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil
yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama
sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde
karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya
bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve
iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili
iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz
olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye
alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge
sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun, yargılama sürecinin
hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmadığı, aksine davada
uygulanan kuralın yanlış yorumlanması sonucu mahkemece verilen kararın
içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle, başvurucu
tarafından ileri sürülen, kendisine altı ay sonrasında harcırah ödemesi
yapılmamasının eşitlik ilkesine ve angarya yasağına aykırılık oluşturduğu
iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının
açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız Olmadığı İddiası
24. Başvurucu, ek olarak, AYİM’de
görev alan hâkim sınıfından olmayan üyeler nedeniyle bağımsız ve tarafsız
mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu
bu iddiası ile ilgili olarak sadece askeri mahkemelerde görev alan subay
üyelerle ilgili yasal düzenleme yapıldığını ve bu konudaki aykırılığın
giderildiğini ancak AYİM uygulamasında aykırılığın halen devam ettiğini ifade
etmiştir.
25. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel
haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık
olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 24).
26. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha
önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in
oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına
alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29).
27. Bu karardan ayrılmayı gerektirecek herhangi bir yönü
bulunmayan başvurucunun bu bölümdeki iddialarının, açıklanan nedenlerle, derece
mahkemelerinin kararlarında açık bir ihlal tespit edilmediğinden “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Hükmedilen
Vekâlet Ücretinin Hukuk Devleti İlkesini İhlal Ettiği İddiası
28. Başvurucu son olarak, başvuru konusu olayda harcırah
ödemesi yapılması talebinin reddine yönelik işlemin iptali talebiyle açtığı
davanın reddi sonucu aleyhine hükmedilen 1.200 TL vekâlet ücretinin hukuk
devleti ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Ancak bu iddia dava açmanın
zorlaştırılması ve hakkaniyete aykırı olması yönü nedeniyle adil yargılanma
hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında
değerlendirilebilecektir.
29. Nitekim aynı konuya ilişkin benzer gerekçelerle ileri
sürülmüş olan ihlal iddiaları, 2/10/2013 tarih ve
2013/1613 başvuru numaralı kararda incelenmiştir. Söz konusu kararda, bir
yasama işlemi veya düzenleyici idari işlemin, temel hak ve özgürlüğün ihlaline
neden olması durumunda, bireysel başvuru yoluyla doğrudan bu işlemlere değil
ancak yasama veya düzenleyici idari işlemin uygulanması mahiyetindeki işlem,
eylem ve ihmallere karşı başvuru yapılabileceği, başvuruya konu davada, 659
sayılı KHK ile getirilen düzenleme gereğince idare lehine vekâlet ücretine
hükmedildiği, dolayısıyla bu düzenleyici idari işlemin öngördüğü hükümlerin
davaya uygulandığının anlaşıldığı, somut başvurunun da bu açıdan
değerlendirilmesi gerektiği öncelikle ifade edilmiş ve iddialar mahkemeye
erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.(B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 37, 39).
30. Başvurucunun, “devletin
kazandığı davalardan 1.200 TL almasına rağmen kaybettiği davalarda 200 TL
ödemesi” iddiası ise başvuru konusu olayda gerçekleşmiş bir durum
olmayıp başvurucunun örnek olarak verdiği, Yargıtay 10. Dairesinin “aynı avukat tarafından açılan seri davalarda”
her bir dava yönünden dilekçe yazım ücreti yerine avukatlık vekalet ücretinin
hüküm altına alınmasının isabetsiz olduğuna hükmeden 7/6/2012
tarih ve E.2012/1795, K.2012/10684 sayılı kararına konu yargılamada
gerçekleşmiş bir durumdur. Başvuru konusu olayda başvurucu tek başına davacı
olarak yargılamaya taraf olmuş ve davanın reddi kararı ile aleyhine 21/12/2011 tarih, 28149 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren "2011–2012
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi" uyarınca maktu olarak tespit
edilmiş 1.200 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Bu durumda, başvurucunun
soyut bir şekilde idari bir düzenlemenin Anayasa’da düzenlenmiş bir ilkeye
aykırılığı ileri süremeyeceği ve sadece kendisi aleyhine hükmedilen vekâlet
ücreti açısından iddialar ileri sürebileceğinin kabulü gerekir.
31. Başvuru konusu davanın açılmasından önce 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı
KHK ile idarede görevli vekillere taraf sıfatı verilmiş, davanın reddi halinde
idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Vekâlet
ücreti davaya hukuki katkıda bulunan ve davası kabul edilen lehine hükmedilen
bir ücrettir. Dava aşamasında kimin leh ya da aleyhine olacağı önceden belli
olmayan bu ücret yükümlülüğü bir usul kuralı olup, mahkemeye erişim hakkı ile
de ilişkilidir. Yükletilen ücretin, bu hakkın özünü zedeleyecek şekilde
kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu
üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
32. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup, kural olarak bu
tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak, gereksiz
başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin
fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi
amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin
kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen
yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece
zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez.
Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet
ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 39).
33. Vekâlet ücretinin orantılılık incelemesi yapılırken,
öngörülen miktarın ülke şartlarında ne anlam ifade ettiği, başvurucunun ödeme
gücü ve davanın özel şartları gibi hususlar dikkate alınmalıdır. Somut olayda
başvurucu aleyhine 1.200 TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Başvurucu,
yaklaşık 1,5 aylık asgari ücrete tekabül eden bu ücreti ödeme gücüne sahip
olmadığına dair hiçbir bilgi ve belge sunmamıştır. Kamu görevlisi olan
başvurucunun sürekli nitelikte elde ettiği aylık geliri de dikkate alındığında
öngörülen vekâlet ücretinin başvurucuya dava açmasını imkânsız kılacak veya
aşırı derecede zorlaştıracak ağır bir ekonomik yük getirdiğinden ve bu suretle
mahkemeye erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturduğundan söz
edilemez.
34. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Açıklanan nedenlerle;
1.
Başvurucunun harcırah ödemesi yapılmaması suretiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin
“açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Başvurucunun
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3.
Başvurucunun vekâlet ücretine ilişkin iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
21/11/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.