TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LOKMAN SAPAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/723)
|
|
Karar Tarihi: 21/11/2013
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
Lokman SAPAN
|
Vekili
|
:
|
Av. İnan AKMEŞE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, yasal mitinglerde
slogan attığı kabulü çerçevesinde cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün
ve yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/1/2013 tarihinde
İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler
tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 11/10/2013 tarihinde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. İstanbul (Kapatılan) Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 20/3/2003 tarih ve E.2003/323
sayılı iddianamesiyle başvurucu hakkında “yasadışı
silahlı PKK-KADEK örgütü üyesi olmak, örgüt adına eylemlere katılmak”
suçunu işlediği iddiası ve 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu’nun 168. maddesinin ikinci fıkrası ile 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu’nun 31., 33., 39. ve 40. maddeleri uyarınca
cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmıştır.
6. Davanın görüldüğü İstanbul
11. Ağır Ceza Mahkemesi, 25/4/2007 tarih ve E.2003/88, K.2007/198 sayılı
kararla başvurucunun eylemine uyan ve lehinde olan 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 53.
maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkraları, 58. maddesinin (9) numaralı
fıkrası ile 62. maddesi ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca altı yıl üç
ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında güvenlik tedbirleri, mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar vermiş ve bu karar, Yargıtay
9. Ceza Dairesinin 16/6/2009 tarih ve E.2009/4952, K.2009/7140 sayılı ilamı ile
onanarak kesinleşmiştir.
7. Başvurucu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ihlal edildiği iddiasıyla 4/3/2009 tarihinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurucunun 17252/09 no.lu anılan bireysel başvurusuyla ilgili
olarak AİHM, 20/9/2011 tarihli kararıyla, başvurucunun gözaltında tutulduğu
süre içerisinde bir avukatın hukuki yardımından yararlandırılmadığı
gerekçesiyle Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendi ile
birlikte aynı maddenin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiş,
söz konusu karar 20/12/2011 tarihinde kesinleşmiştir.
9. AİHM kararı üzerine başvurucu, İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesinden yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Mahkemenin
4/10/2012 tarih ve E.2012/68, K.2012/280 sayılı kararıyla başvurucunun bu
talebi reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“…
Yargılamanın yenilenmesini düzenleyen CMK 311. maddesinde
sınırlı olarak yenilenme nedenleri sayılmıştır. Her ne kadar hükümlü LOKMAN
SAPAN hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince 20 Aralık 2011 tarihinde
sözleşme ihlali sebebiyle karar verilmiş ise de söz konusu AİHM kararında ihlal
nedeni olarak ‘sanığın hazırlık soruşturmasında gözaltındayken bir avukatın
hukuki yardımından yararlanmamış olması’ nın gösterildiği
dikkate alınıp mahkememizin yukarıda sözü edilen dava dosyasında kovuşturma
aşamasında sanığın bir avukatın hukuki yardımından faydalanmış olduğu, ayrıca
mahkememizin sanık hakkında verdiği hükmün gerekçesinin doğrudan gözaltındaki
ifadelerine dayandırılmamış olduğu, bunun yanında AİHM’nin ihlal nedeni olarak
gösterdiği gözaltındayken hukuki yardımdan yararlandırılmamış olmayı yeniden
yapılacak bir yargılamayla sağlama imkanının da hukuken ve fiilen bulunmadığı
nazara alındığında hükümlü müdafii tarafından sunulan
yargılamanın yenilenmesine yönelik iddiaların mahkememize verilmiş hükme hiçbir
etkisinin olmayacağı kanaatiyle CMK 321. Maddesi uyarınca talebin reddine …”
10. Başvurucu, Mahkemenin ret kararına karşı itiraz yoluna başvurmuş
olup, itirazı inceleyen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2012 tarih ve
2012/1220 Değişik İş sayılı kararı ile “…
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine dair kararında belirtilen
gerekçelerde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığı…”
gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiş, bu şekilde başvuru yolları
tüketilmiştir. Karar başvurucuya 24/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 18/1/2013
tarihinde, Anayasa Mahkemesine süresi içerisinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesi şöyledir:
“(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda
yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar
görülür:
…
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri
Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin
ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl
içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003
tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003
tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine
verilecek kararlar hakkında uygulanır.”
13. 5271 sayılı Kanun’un 319.
maddesi şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen
şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir
neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem
kabule değer görülmeyerek reddedilir.
(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği
varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa
tebliğ olunur.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”
14. 5271 sayılı Kanun’un 321.
maddesi şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen
iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların
önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın
yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve
duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 21/11/2013
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/1/2013 tarih ve 2013/723
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, soruşturma
aşamasında avukatının hukuki yardımı olmadan kolluk ve Cumhuriyet savcısı
tarafından alınan ifadeleri hükme esas alınarak hakkında mahkûmiyet kararı
verildiğini, bireysel başvuru üzerine AİHM’in,
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fırkasının (c) bendinin ihlal
edildiğine karar verdiğini, bu nedenle 13/3/2003 tarihli aleyhe ikrar içeren
ifadesinin hükme esas alınamayacağını, buna bağlı olarak yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesi gerekirken, buna ilişkin talebinin reddedilerek
Anayasa’nın 19. maddesinin ve Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı
fırkasının (b) ve (c) bentlerinin ihlal edildiğini; aynı kapsamda yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine karar veren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin
4/10/2012 tarihli kararını duruşma açmaksızın dosya üzerinden verdiğini, bu
şekilde yargılamaya katılımı engellenerek adil yargılanma hakkı kapsamında olan
aleni yargılama ve aleni hüküm haklarının ve dolayısıyla Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini, ayrıca yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine dair karara karşı itirazı inceleyen merciin
hiçbir gerekçe göstermeden itirazın reddine karar verdiğini ileri sürmüş, maddi
ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
17. Başvurucu ayrıca, yasal ve
meşru bir toplantıya katılarak yasadışı slogan atan iki başvurucunun mahkumiyetine
dair kararla ilgili olarak 2/2/2010 tarih ve 13304/03 başvuru numaralı Savgın/Türkiye kararı ile AİHM’in,
Sözleşme’nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesinin ihlal edildiğine karar
verdiğini, AİHM’in bu kararının kendisi açısından
emsal nitelikte olduğunu, sırf bu nedenle kendisine isnat edilen eylemlere
ilişkin olarak hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkûmiyet kararı
verildiğini, yasal mitinglere katılarak slogan attığı kabulü ile
cezalandırılmasının ifade özgürlüğünün kullanılmasına müdahale niteliğinde
olduğunu ve bu şekilde Anayasa’nın 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen
özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiği İddiası Yönünden
18. Başvurucu, yasal mitinglere
katılarak slogan attığı kabulü ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünün
kullanılmasına müdahale niteliğinde olduğunu ve bu şekilde Anayasa’nın 25. ve
26. maddelerinde düzenlenen hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
19. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
20. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin
yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, §
16).
21. Yargılamanın yenilenmesi,
kanunda düzenlenen belirli sebeplerle maddi anlamda kesin hükmün ortadan
kaldırılması ve daha önce kesin bir hükümle sonuçlandırılmış uyuşmazlığın
yeniden yargılanması anlamına gelen olağanüstü bir kanun yoludur. Ancak
kesinleşmiş hükmün ortadan kaldırılması bakımından, yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunulmuş olması tek başına yeterli olmayıp, bunun için, incelemeyi
yapan mahkemenin talebi yerinde görerek yargılamanın yenilenmesine karar vermesi
gereklidir. Bu doğrultuda yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edilip, kesin
hükme konu olan uyuşmazlık yeniden ele alınmadığı sürece, önceki karar ve bu
kararın kesinliği geçerliliğini koruyacaktır. Buna bağlı olarak, Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden
önce kesinleşmiş kararlara ilişkin ihlal iddialarının, sırf yargılamanın
yenilenmesi talebinde bulunulmuş olması sebebiyle zaman bakımından yetki
kapsamı içerisinde değerlendirilmesi mümkün değildir.
22. Başvuru konusu olayda, ifade
özgürlüğünün ihlali iddiasına konu olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin
25/4/2007 tarih ve E.2003/88, K.2007/198 sayılı kararı, Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 16/6/2009 tarih ve E.2009/4952, K.2009/7140 sayılı ilamı ile
onanarak kesinleşmiştir.
23. Görüldüğü üzere, ihlal
iddiasına konu Mahkeme kararı, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiştir. Başvurucu AİHM kararı
üzerine yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuşsa da İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi başvurucunun bu talebini reddetmiştir. Salt yargılamanın yenilenmesi
talebi kesinleşmiş hükmü ortadan kaldırmadığından, somut ihlal iddiası, Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamı içerisinde değerlendirilemez.
24. Açıklanan nedenlerle sözü
edilen ihlal iddiasına konu kararın, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce, 16/6/2009 tarihinde kesinleşmiş
olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu yönü itibariyle, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
“zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Hak Arama Özgürlüğü Yönünden
25. Başvurucu, yargılamanın
yenilenmesi talebinin AİHM’in ihlal kararına rağmen
reddedildiğini, incelemenin duruşmasız yapıldığını, kararın dosya üzerinden
yapılan inceleme sonucunda verildiğini ve bu karara yönelik itirazı inceleyen
merciin itirazı hiçbir gerekçe göstermeksizin reddettiğini ileri sürmektedir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine
göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen
hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
28. Anılan Anayasa kuralında,
herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı
düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
29. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“1. Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
30. Sözleşme’nin 6. maddesinde
adil yargılanma hakkının kapsamı medeni haklara ilişkin bir uyuşmazlığın karara
bağlanması ile ceza alanındaki bir suç isnadı konularıyla sınırlandırılmıştır.
Ancak, Anayasa Mahkemesi dosya kapsamında yer alan olay ve olgular ışığında
başvuru konusu şikayetin hukuki nitelemesini ve
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamını belirleme
yetkisine sahip olup, yargılamanın yenilenmesini de bu kapsamda
değerlendirmiştir (B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 25).
31. Başvurucunun, AİHM kararı
doğrultusunda yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ve kendisi hakkında
beraat kararı verilmesi gerekirken talebin reddine karar verildiği, duruşma
açılmaksızın inceleme yapıldığı ve karar verildiği, itiraz merciinin hiçbir
gerekçe göstermeksizin itirazı reddettiği iddiaları ayrı ayrı incelenecektir.
a. Yargılamanın
Yenilenmesi Talebine İlişkin İnceleme Sonucunda Verilen Kararın Adil Olmadığı
İddiası Yönünden
32. Başvurucu soruşturma
aşamasında, avukatının hukuki yardımı olmadan kolluk ve Cumhuriyet savcısı
tarafından alınan ifadeleri hükme esas alınarak hakkında mahkûmiyet kararı
verildiğini, bireysel başvuru üzerine AİHM’in,
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fırkasının (c) bendinin ihlal
edildiğine karar verdiğini, bu nedenle 13/3/2003 tarihli aleyhe ikrar içeren
ifadesinin hükme esas alınamayacağını, buna bağlı olarak yargılamanın
yenilenmesine karar verilip kendisi hakkında beraat kararı verilmesi
gerekirken, buna ilişkin talebinin reddedilerek Anayasa’nın 19. maddesinin ve
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fırkasının (b) ve (c) bentlerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
34. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
35. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır (B. No:
2012/665, 13/6/2013, § 20).
36. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça
keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
37. Başvurucunun, hak arama
özgürlüğü kapsamındaki bu iddiası, yargılamanın yenilenmesi incelemesi sonucu
verilen kararın adil olmadığına ilişkindir. Yargılamanın yenilenmesi incelemesi
klasik anlamda bir asli ceza yargılaması olmayıp, yargılamanın yenilenmesi
şartları çerçevesinde, yargılamaya ilişkin bazı ağır hata veya eksiklikler
nedeniyle maddi anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılması ve daha önce kesin
bir hükümle sonuçlandırılmış uyuşmazlığın yeniden yargılanması anlamına gelen
olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesi talebinin
değerlendirildiği inceleme aşaması, uyuşmazlığın esasına ilişkin olmayıp,
yargılamanın yenilenmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi
ile sınırlıdır. Dolayısıyla bu aşamaya ilişkin anayasal hak ihlali iddialarının
incelenmesinin salt bu aşama ile sınırlı olarak yapılması gerekir.
38. Mahkeme, yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine dair kararını, yargılamanın yenilenmesini
düzenleyen 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinde yargılamanın yenilenmesi
sebeplerinin sınırlı olarak sayıldığı, AİHM kararında ihlal nedeni olarak
başvurucunun hazırlık soruşturmasında gözaltındayken bir avukatın hukuki
yardımından yararlanmamış olmasının gösterildiği, ancak başvurucunun kovuşturma
aşamasında bir avukatın hukuki yardımından yararlandığı, ayrıca Mahkemenin
başvurucu hakkında verdiği hükmün gerekçesinin doğrudan gözaltındaki
ifadelerine dayandırılmamış olduğu ve AİHM’in ihlal
kararına gerekçe olan, başvurucunun gözaltındayken avukatının hukuki
yardımından yoksun kalmış olmasının, yeniden yargılama ile giderilmesinin
hukuken ve fiilen mümkün olmadığı gerekçelerine dayandırmıştır.
39. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair aşağıda değinilecek olan,
incelemenin duruşmasız yapıldığı ve itiraz üzerine verilen kararın gerekçesiz
olduğu iddiaları dışında herhangi bir bilgi ya da belge sunmadığı, aksine
yargılamanın yenilenmesi talebine yönelik inceleme sonucunda verilen kararın
içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır (B. No:
2013/2767, 2/10/2013, § 22).
40. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine
dair kararın adil olmadığı iddiasının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve
derece mahkemesi kararının açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından
başvurunun bu yönü itibariyle, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli
Karar Hakkı Yönünden
41. Başvurucu, yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddine dair karara karşı yaptığı itirazın reddine dair
kararın gerekçesiz olarak verildiğini ileri sürmüştür.
42. Anayasa’nın 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü
kararları gerekçeli olarak yazılır.”
43. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak
başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma
hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer
temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın,
bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade
eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin
kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307,
16/5/2013, § 30).
44. İtiraz veya temyiz merciinin,
itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki
gerekçelere katıldığı durumlarda, buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak
gerekçelendirmemesi, kural olarak, gerekçeli karar hakkına ve dolayısıyla adil
yargılanma hakkına aykırılık teşkil etmez (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz.
García Ruiz/İspanya,
B. No: 30544/96, 21/1/1999, § 26).
45. Yargılamanın yenilenmesi
talebini inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun talebini
temelsiz bularak reddetmiş ve niçin temelsiz bulduğunu kararında açıklamıştır
(§ 9). Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesi de “… yargılamanın yenilenmesi
talebinin reddine dair kararında belirtilen gerekçelerde usul ve yasaya aykırı
bir husus bulunmadığı…” gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. İstanbul
11. Ağır Ceza Mahkemesi ret kararında, hükme ulaşmayı sağlayan olay, bunların
sebepleri ve sonuca götüren nedensellik kurgusu değerlendirmelerinin yeterli
açıklıkta yapıldığı ve bunların gerekçeye temel oluşturduğu, itirazı inceleyen İstanbul
12. Ağır Ceza Mahkemesinin kararında ise, detaylı bir açıklama bulunmamakla
birlikte İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına dayanak gerekçelerin
yeterli bulunduğu anlaşılmaktadır.
46. Açıklanan nedenlerle gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu yönü
itibariyle, “açıkça dayanaktan yoksun”
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Duruşmalı Yargılama Hakkı Yönünden
47. Başvurucu yargılamanın
yenilenmesi talebini inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, duruşmasız
inceleme yaparak karar verdiği, bu şekilde duruşmalı yargılama hakkının ve
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
48. Anayasa’nın 141. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın
veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.”
49. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de
Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması
ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini
kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak
ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle, hukuk devletini
gerçekleştirmenin en önemli araçlarından biridir. Özellikle ceza davalarında
yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve
savunma haklarının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın
mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama
ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi
amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma
yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz.
Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar
verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması halinde
adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (B. No: 2013/664, 17/9/2013, §
32).
50. Somut olayda başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebini
inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma yapmaksızın dosya
üzerinden inceleme yaparak karar verdiğini ve bu nedenle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü
bir kanun yolu olup bu yolun hangi hallerde açılacağı 5271 sayılı Kanun’un 311.
maddesinde açıkça düzenlenmiş ve aynı Kanun’un 321. maddesinde yeniden
yargılanma talebinin esassız olması halinde talebin duruşmasız olarak
reddedileceği hükme bağlanmıştır. Bireyin suç işleyip işlemediğiyle ilişkili
olmayan böyle bir incelemenin duruşma açılmadan yapılmış olması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle,
duruşmalı yargılama hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan
başvurunun bu yönü itibariyle, “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurunun;
1. İfade özgürlüğünün ihlal
edildiği yönündeki kısmının “zaman
bakımından yetkisizlik”,
2. Hak arama özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkin kısımlarının “açıkça
dayanaktan yoksun olması”
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
21/11/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.