logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Hüseyin Çavdar ve Adalet Çavdar [1.B.], B. No: 2012/1081, 19/11/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET HÜSEYİN ÇAVDAR VE ADALET ÇAVDAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2012/1081)

 

Karar Tarihi: 19/11/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Özcan ÖZBEY

Başvurucular

:

Mehmet Hüseyin ÇAVDAR

 

 

Adalet ÇAVDAR

Vekilleri

:

Av. Hikmet TEPE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, oğullarının zorunlu askerlik hizmetini yerine getirirken bakımını yaptığı silahın ateş alması sonucunda ölmesi olayı ile bağlantılı olarak vazife malullüğü aylığı bağlanmamasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açtıkları davanın reddedilmesinden dolayı yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı ve sosyal hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesi ve 5.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 5/12/2012 tarihinde Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 18/3/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından, 22/11/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 22/11/2013 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 21/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı görüşü, başvuruculara 30/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, başvurucular, karşı görüşlerini 21/2/2014 tarihinde sunmuşlardır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile Bakanlık görüş yazısında ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular, Mehmet Çavdar’ın ebeveynleridir. Mehmet Çavdar, Van/Başkale 6’ıncı Hd. A.K.lığı 4’üncü Hd. Taburu 14. Hudut Bölük Komutanlığı emrinde er olarak askerlik görevini yapmakta iken, 17/6/2010 tarihinde hazır kıt’a görevini tamamladıktan sonra, silahının doldur-boşalt faaliyetini yapmıştır. Bu işlemin akabinde silahların silahlığa konulması sırasında Kısım Çavuşundan aldığı izinle, bakımını yaptığı silahının ateş alması sonucu yaralanarak aynı gün vefat etmiştir.

9. Başvurucular, olaydan dolayı kendilerine vazife malullüğü aylığı bağlanması talebiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmişlerdir. Anılan Kurumun 27/10/2011 tarihli kararı ile başvurucuların oğlu Mehmet Çavdar 5434 sayılı Kanun kapsamında vazife malulü kabul edilmiştir. Kurumun 3/11/2011 tarihli yazısında ise, başvuruculara aylık bağlanabilmesi için 5434 sayılı Kanun’un 72. maddesi uyarınca Mehmet Hüseyin Çavdar’ın malul ve muhtaç, Adalet Çavdar’ın ise dul ve muhtaç olması gerektiği belirtilerek, evli olması nedeniyle Adalet Çavdar’a aylık bağlanması yönündeki talep reddedilmiş, diğer başvurucu Mehmet Hüseyin Çavdar yönünden ise anılan madde gerekçe gösterilerek “malullük, muhtaçlık ve mal bildirimi” belgelerinin sunulması halinde talebin incelenebileceği başvuruculara bildirilmiştir.

10. Bunun üzerine başvurucular, oğullarının askerlik görevini yerine getirdiği bölgenin terör bölgesi olduğunu, silahlığın kilit altında bulunmadığını, ayrıca silahlıkta nöbetçi olmadığını ve ölüm olayının silahlıkta görevli personelin ihmalinden kaynaklandığını, bu nedenle taleplerinin 2330 sayılı Kanun kapsamında mütalaa edilip, malullük, muhtaçlık ve dul olma gibi şartlar aranmaksızın kendilerine görev malullüğü aylığı bağlanması gerektiğini belirterek, kararın iptali istemiyle anılan kurum aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmışlardır.

11. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesinin 10/5/2012 tarih ve E.2012/959, K.2012/1333 sayılı kararında “silahına bakım yapması faaliyetinin 2330 sayılı Kanun kapsamında emniyet, asayiş, kaçakçılığın men ve takibi görevlerinin 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun’da belirtilen görevler içinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu faaliyetin askerlik hizmetinin gereği olarak olağan yapılması gereken faaliyet olduğu, askerlik hizmetinin olağan faaliyetlerinin 2330 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmek suretiyle uygulamanın genişletilmesinin kanunun amacına uygun düşmediği, sonuç ve kanaatine varıldığından ölüm olayının 2330 ve 3497 sayılı Kanun kapsamında sayılan görevlerden kaynaklanmaması ve bu görevler sırasında meydana gelmemesi nedeniyle davacıların oğlunun vazife malullüğünün 2330 sayılı Kanun kapsamında kabul edilmemesinde ve buna bağlı olarak davacıların aylık bağlanabilmesi için 5434 sayılı Kanunun 72/1’inci maddesinde belirtilen koşulların aranarak davacılara 2330 sayılı Kanun kapsamında aylık bağlanmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı” belirtilerek dava reddedilmiştir.

12. Başvurucuların, bu karara karşı 28/6/2012 tarihinde karar düzeltme kanun yoluna gitmeleri üzerine, anılan Mahkemenin 11/10/2012 tarih ve E.2012/1554, K.2012/1988 sayılı kararı ile bu istemleri de reddedilmiştir. Bu karar başvuruculara 5/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Ayrıca olay ile ilgili olarak başvurucuların başvurusu üzerine, Milli Savunma Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunca 58.856,30 TL tazminatın başvuruculara ödenmesine karar verildiği Bakanlık görüş yazısında belirtilmiştir.

14. Diğer taraftan, başvuru dilekçesi ve eklerinde, başvurucuların olay nedeniyle idare aleyhine bir tazminat davası açıp açmadıkları ya da cezai bir soruşturmanın yürütülüp yürütülmediği konusunda bir bilgi bulunmadığı gibi başvurucuların bu yönden bir şikâyetlerinin de olmadığı görülmüştür.

15. Başvurucular, 5/12/2012 tarihli dilekçeleri ile süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

16. 8/6/1949 tarih ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 44. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül) denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe ait hükümleri uygulanır."

17. 5434 sayılı Kanun'un mülga 45. maddesi şöyledir:

"44 üncü maddede yazılı malüllük;

a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;

b) Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;

c) Kurumların menfaatini korumak maksadiyle bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartiyle);

ç) Fabrika, atelye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa;

Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara da (Vazife malülü) denir."

18. 5434 sayılı Kanun’un 72. maddesinin mülga birinci, ikinci, üçüncü ve son fıkraları şöyledir:

“Ölen iştirakçilerin, iştirakçi bulunmayan dul ve muhtaç anaları ile iştirakçi olmayan ve ölüm tarihinde muhtaç ve (65) yaşını doldurmuş bulunan babalarına Sandığa müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanır. Muhtaç babalardan çalışarak geçimini sağlayamayacak derecede malül olanlar için yaş kaydı aranmaz.

Muhtaç olması sebebiyle aylık bağlanan babanın ölümünde aylığı, muhtaç olması şartı ile Sandığa müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren öz anaya bağlanır.

Şu kadar ki, ölüm tarihinde; evli bulunmaları dolayısıyla aylık bağlanmamış ve sonradan dul kalmış veya boşanmış muhtaç analar ile (65) yaşını doldurmamış malul ve muhtaç bulunmayan babaların, (65) yaşını doldurmaları veya malul duruma girmeleri halinde, muhtaç bulunmaları şartı ile (65) yaşını doldurmuş olmakla beraber muhtaç olmadıklarından dolayı aylık bağlanmamış bulunanların sonradan muhtaç duruma girmeleri halinde, Sandığa müracaatlarını takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanır.

(Değişik cümle: 04/07/2012 - 6353 S.K./69. md.) 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen durumlardan dolayı veya 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile bu Kanuna ek 18/12/1981 tarihli ve 2566 sayılı Bazı Kamu Görevlilerine Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında mütalaa edilen görevler nedeniyle veya 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren olaylar sebebiyle hayatlarını kaybetmiş bulunan iştirakçilerle bunlardan aylık almaktayken ölenlerin, baba veya analarına; yukarıda belirtilen kanunların veya bu Kanunun 56 ncı maddesi kapsamına girecek şekilde hayatını kaybeden erbaş ve erlere veya 56 ncı maddede belirtilen öğrencilere ya da bunlardan aynı sebeplerle aylık almakta iken ölenlerin ana veya babalarına; ölüm tarihini takip eden ay başından geçerli olarak malullük ve muhtaçlık şartı aranmaksızın aylık bağlanır, hayatını kaybeden erbaş ve erler ile yedek subay okulu öğrencilerinin ana ve babasına bağlanan aylığın toplamı 16 yaşından büyük işçiler için tespit edilen otuz günlük asgari ücretin net tutarından az olamaz.”

19. 3/11/1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

Bu kanunun amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle (Ek ibare: 04/07/2012 - 6353 S.K./72. md.) trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla görevli olanların (Ek ibare: 12/07/2013- 6495 S.K./73. md.) ; Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatında bulunan patlayıcı maddelerin incelenmesi, muhafazası, nakli, imha edilmesi ve zararsız hâle getirilmesi işlemlerinde görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesidir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 19/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 5/12/2012 tarih ve 2012/1081 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

21. Başvurucular, ebeveynleri oldukları Mehmet Çavdar’ın zorunlu askerlik hizmetini yerine getirirken bakımını yaptığı silahın ateş alması sonucunda vefat ettiğini, bu olayın meydana gelmesine, bölgenin terör bölgesi olması nedeniyle silahlığın kilit altında tutulmaması, silahlıkta nöbetçi bulunmaması ve sorumlu personelin ihmali davranışlarının neden olduğunu belirterek; müteveffanın, bölgede her an terör saldırısı olabileceği ihtimaliyle silahını alması ve ona bakım yapmasının askeri hizmet içerisinde kabul edilerek “şehit statüsünde” görülmesi ve 5434 sayılı Kanun’un 72. maddesinde sayılan şartlar aranmaksızın, 2330 sayılı Kanun kapsamında vazife malullüğü aylığı bağlanması gerekirken, “söz konusu ölüm olayının doğrudan doğruya kara sınırının korunmasına veya emniyet ve asayişin sağlanmasına, kaçakçılığın men ve takibine yönelik bir görevin ifası sırasında meydana gelmediği, olağan olarak yapılması gereken bir askeri faaliyet sonucu gerçekleştiği” değerlendirmesi yapılarak, vazife malullük aylığı bağlanması taleplerinin reddedilmesinin, Anayasa’da güvence altına alınan yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı ve sosyal hukuk devleti ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüş, yargılamanın yenilenmesi ve 5.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu nedenle başvurucuların iddialarının esas itibarıyla adil yargılama hakkına ilişkin olduğu görülerek, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamda inceleme yapılmıştır.

23. Başvurucular, vazife malullüğü aylığı bağlanmamasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açtıkları davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

24. Bakanlık görüş yazısında; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olduğu, mevcut davada, kendisine sunulan kanıtlar ile 2330 sayılı Kanun’un uygulanabilirliğini adil bir şekilde değerlendirdikten sonra davanın özel koşullarını da dikkate alarak karar verdiği, başvurucuların söz konusu yargılama süreci boyunca haklarını savunmak için vekilleri aracılığıyla kendi görüşlerini sunma imkânı buldukları, kararların kendilerine tebliğ edildiği, itiraz edebilme haklarını kullanabildikleri, iddialarının Mahkeme tarafından esastan dinlenerek incelendiği, bu hususta takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.

25. Başvurucular, oğullarının terör bölgesinde görev yaptığını, terör mağdurlarına vazife malullüğü bağlanırken hiçbir şart aranmadığı için kendileri bakımından da aranmaması gerektiğini ifade etmişlerdir.

26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

27. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

28. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

30. Bir anayasal hakkın ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır. Bu kapsamda, bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasada yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ve bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 25-26).

31. Somut olayda, başvurucuların oğullarının askerlik vazifesini yerine getirirken olay günü silahına bakım yaptığı esnada silahın kaza ile ateş alması sonucunda hayatını kaybettiği, başvurucuların başvurusu üzerine, Milli Savunma Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunca 58.856,30 TL tazminatın kendilerine ödenmesine karar verildiği, ayrıca başvurucuların vekilleri aracılığıyla vazife malullüğü aylığı bağlanması talebiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaatta bulunduğu, söz konusu Kurumun Vazife Malullüğü Tespit Kurulu kararı ile, başvurucuların oğulları Mehmet Çavdar’ın vazife malulü kabul edildiği, ancak başvuruculara aylık bağlanabilmesi için, 5434 sayılı Kanun’un 72. maddesi gereği başvurucu Mehmet Hüseyin Çavdar’ın malul ve muhtaç, Adalet Çavdar’ın ise dul ve muhtaç olması gerektiğinin bildirildiği, bu işlem üzerine başvurucuların 2330 sayılı Kanun kapsamında malullük, muhtaçlık ve dul olma şartları aranmaksızın aylık bağlanması gerektiği gerekçesiyle işlemin iptali talebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açtıkları görülmektedir. Dolayısıyla uyuşmazlığın, başvurucuların oğlunun ölümünün 2330 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ilişkin olduğu anlaşılmış olup, yapılan yargılama neticesinde, Mahkeme, kendisine sunulan kanıtlar kapsamında 2330 sayılı Kanun’un uygulanabilirliğini değerlendirdikten sonra davanın özel koşullarını da dikkate alarak davanın reddi yönünden karar vermiştir (§ 11).

32. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânını verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu süreçte karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

33. Başvuru konusu olayda, başvurucuların, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmadıkları, Mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Buna göre, başvurucuların iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemesince verilen kararın yanlış olduğuna, delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının uygulanmasında isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan incelemede, Derece Mahkemesince yürütülen yargılama sırasında başvurucuların, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerle ilgili bilgi sahibi olma ve bunlara karşı etkili bir şekilde itiraz etme ve kendi delillerini ve iddialarını sunma konularında bir sorunla karşılaştıklarına dair bir bulguya rastlanılmadığı gibi, somut olayda dosyadaki bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir bariz takdir hatası veya açıkça keyfi bir durum da tespit edilmemiştir.

34. Açıklanan nedenlerle, başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle; başvurucuların, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına, 19/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Hüseyin Çavdar ve Adalet Çavdar [1.B.], B. No: 2012/1081, 19/11/2014, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET HÜSEYİN ÇAVDAR VE ADALET ÇAVDAR
Başvuru No 2012/1081
Başvuru Tarihi 5/12/2012
Karar Tarihi 19/11/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, oğullarının zorunlu askerlik hizmetini yerine getirirken bakımını yaptığı silahın ateş alması sonucunda ölmesi olayı ile bağlantılı olarak vazife malullüğü aylığı bağlanmamasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açtıkları davanın reddedilmesinden dolayı yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı ve sosyal hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesi ve 5. 000, 00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Sosyal güvenlik Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5434 Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu 44
45
72
2330 Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun 1
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi