TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL CANKARDEŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/1263)
|
|
Karar Tarihi: 20/2/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail CANKARDEŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 10/3/2011 tarih
ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967
tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu’na eklenen geçici 32. maddesinde düzenlenen haklardan yararlanmak için
yaptığı başvurunun Milli Savunma Bakanlığınca reddedildiğini, bu işlem aleyhine
başvurduğu yargısal yollardan da sonuç alamadığını belirterek Anayasa’nın 10., 15., 24., 27., 31., 32., 38., 40., 133., 138. ve 142.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 17/12/2012
tarihinde Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla doğrudan yapılmıştır.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona
sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 19/12/2013 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, subay statüsünde
görev yapmakta iken disiplinsizlik nedeniyle 12/6/1971
tarihinde re’sen emekliye sevk edilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
6. Başvurucu hakkında İstanbul
1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesinde dava açılmış, anılan
Mahkemenin 3/5/1972 tarih ve E.1972/1, K.1972/13
sayılı kararı ile başvurucu beraat etmiş, bu karar Askeri Yargıtay 3.
Dairesinin 5/6/1974 tarih ve E.1974/2, K.1974/92 sayılı kararı ile onanmıştır.
7. Bunun yanında başvurucu
ilişiğinin kesilmesi işlemine karşı dava açmış, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
(AYİM) Daireler Kurulu 6/6/1975 tarih ve E. 1973/189,
K. 1975/35 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir.
8. 6191 sayılı Kanun’un 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32.
madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine
kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla TSK’dan ilişiği
kesilenlere bazı haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru
imkânı getirmiş ve bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un
yürürlük tarihinden itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına
başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.
9. Başvurucunun, 926 sayılı
Kanun’a eklenen geçici 32. madde kapsamından yararlandırılması talebiyle
yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 15/9/2011
tarihli işlemi ile reddedilmiştir.
10. Başvurucu tarafından, anılan
işlemin iptali istemiyle açılan davada AYİM Üçüncü Dairesi, 26/4/2012
tarih ve E.2011/2695, K.2012/1358 sayılı kararla “ … hakkında tesis edilen idari işlemi askeri
idari yargıya taşıdığı ve AYİM’ de açılan “olumsuz sicil işlemi ve emeklilik
işleminin iptali istemli” davanın AYİM Daireler Kurulunun 06.06.1975 tarih ve
1973/189 Esas, 1975/35 Karar sayılı karar ile esastan reddedildiği, dolayısıyla
yargı denetimine açık bir idari işlemle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği
kesilen ve AYİM’ de açtığı dava sayesinde hakkındaki emeklilik işleminin
yargısal denetimi de yapılan davacının, 926 sayılı Kanunun Geçici 32’nci
maddesi kapsamında olmadığı ve bu madde hükümlerinden yararlandırılmasının mümkün
olmadığı…” gerekçesine yer vererek, davayı reddetmiştir.
11. Başvurucunun bu karara karşı
karar düzeltme talebinde bulunması üzerine hazırlanan AYİM Başsavcılığının 18/9/2012 tarihli düşüncesi, 10/10/2012 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. AYİM Üçüncü Dairesi 1/11/2012 tarih ve E.2012/1666, K.2012/2115 sayılı kararı
ile karar düzeltme talebini reddetmiştir.
13. Karar, başvurucuya 19/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
14. 926 sayılı Kanun’un geçici
32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar,
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak
sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli
Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en
geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
15. Anayasa’nın “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” kenar
başlıklı 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca
tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin
idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve
son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda
ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından
olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt
çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer
için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve
nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca
her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en
fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim
sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi,
yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
16. 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Teminat”
başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire
Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri
olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında
hizmet görürler.”
17. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim
sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt
çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca
her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve
üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının
onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de
yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Askeri Hakim sınıfından olmayan
üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
18. 1602 sayılı Kanun’un "Dava dosyalarının Başsavcılığa verilmesi "
başlıklı 47. maddesi şöyledir:
“Dilekçeler ve savunmalar alındıktan veya cevap süreleri
geçtikten sonra, dava dosyaları Genel Sekreterlikçe Başsavcılığa verilir.
Başsavcılığın düşüncesi alındıktan sonra dosyalar Genel Sekreterliğe geri
gönderilir. Başsavcılık düşüncesi Genel Sekreterlikçe taraflara tebliğ edilir.
Taraflar tebliğden itibaren yedi gün içerisinde cevaplarını yazılı olarak
Mahkemeye bildirebilirler. Bu süre uzatılamaz. Tarafların cevapları alındıktan
veya cevap süresi geçtikten sonra dosyalar görevli daireye Genel Sekreterlik
aracılığı ile gönderilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 20/2/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
17/12/2012 tarih ve 2012/1263 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, siyasi nedenlere
dayalı olarak ilişiğinin kesildiğini, ceza davasından beraat etmesine karşın
ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açtığı davanın reddedildiğini, bu durumun
masumiyet karinesine aykırı olduğunu, aynı zamanda bu davanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını, ilişik kesme işlemin iptali için gidilebilecek şekli
anlamda bir yargı yolu olmasına rağmen, o günün şartlarında bu yargısal yola
başvurmanın mümkün olmadığını ve bu yolun fiilen kapalı olduğunu, TSK’dan
ilişiği kesilenler ile ilgili özlük ve statü haklarının geri verilmesini
düzenleyen 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması
gerektiğini, aksi durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, idare ve mahkemenin
yapılan düzenlemeyi hatalı yorumladığını, AYİM’in
kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız
olmadığını, AYİM tarafından davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık
tarafından hazırlanan yazılı düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıca
AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını,
karar düzeltme taleplerinin AYİM’in aynı dairesi
tarafından incelendiğini belirterek, Anayasa’nın 10.,
15., 24., 27., 31., 32., 38., 40., 133., 138 ve 142. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Başvuru dilekçesinde,
başvurucu, resen emekliye sevk edilerek ilişiğinin kesilmesi işleminden, 926
sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı
davada adil yargılama yapılmamasından ve AYİM’de iki
dereceli yargılama olmamasından şikâyet etmektedir. Bu sebeple başvurucunun
iddiaları üç ayrı şikâyet çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Resen Emekliye Sevk İşlemi Yönünden
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
23. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa
Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
24. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B.
No: 2012/51, 25/12/2012, § 22).
25. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, ilişiğin kesilmesi işleminin siyasi nitelikte olduğunu, bu işlemin
iptali istemiyle açtığı davada masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ve
davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını ileri sürmekte ise de, ilişik kesme
işlemine karşı açtığı dava AYİM Daireler Kurulu 6/6/1975
tarih ve E. 1973/189, K. 1975/35 sayılı kararı ile reddedilmiş olduğundun,
başvurucunun bu şikayetleri zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi
dışında kalmaktadır.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu ilişik kesme işlemine ve Mahkeme kararına yönelik ihlal
iddiasının 23/9/2012 tarihinden öncesine ait olduğu
anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “zaman bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
27. Başvurucu, 926 sayılı
Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın
reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, AYİM’in
kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız
olmadığını, AYİM tarafından davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık
tarafından hazırlanan yazılı düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ileri
sürmüş olup, bu iddiaların ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmiştir.
a. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının Adil
Olmadığı İddiası
28. Başvurucu, 926 sayılı Kanun’un
geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın
reddedildiğini belirterek, bu durumun sonuç itibarıyla adil yargılanma hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı
Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir.
30. Bireysel başvuruya konu
davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması,
yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile
kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas
yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye
tabi tutulamaz. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece
ve açıkça keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve
hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede,
derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz takdir hatası veya açıkça
keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu
olamaz (B.No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
31. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılmamasının
ayrımcılık olduğunu, ilişiğinin kesilmesine ilişkin işleme karşı ilişiğin
kesildiği dönemde yargı yolunun şeklen açık olduğunu, bu dönemde ise idare ve
mahkemenin yapılan düzenlemeyi hatalı yorumladığını belirtmiş, AYİM ise başvurucunun
yargı yolu açık bir işlem ile TSK’dan ilişiğinin kesilmiş olduğu gerekçesiyle
davayı reddetmiştir. Başvurucunun iddialarının mevzuatın yorumlanmasına ve esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
32. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararının değil, yargılama sürecinin ve
usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu
nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin
incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı
gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut
olayda başvurucunun yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir
bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın
içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığı İddiası
34. Diğer taraftan, başvurucu, AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle
bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Anayasa Mahkemesi tarafından
bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in
oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına
alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek
bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda
bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca
incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013,
§ 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre ile
görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna
tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri yetkililerce
herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı
bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Mustafa Yavuz ve
Diğerleri/Türkiye (kk.), B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye,
B. No: 23522/05, 20/4/2010, § 30).
37. Açıklanan nedenlerle,
mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından
başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c. Başsavcılık
Düşüncesinin Bildirilmediği İddiası
38. Başvurucu, AYİM tarafından
davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık tarafından hazırlanan yazılı
düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
39. AİHM, dosyaya ilişkin
bağımsız bir inceleme yaparak görüşünü mahkemeye sunan AYİM Başsavcısının
düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Bkz. Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). Bu nedenle Başsavcılık düşüncesinin önceden
taraflara tebliğ edilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini
hazırlama imkânı verilmesi adil yargılanma hakkının bir gereğidir (B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 33).
40. Bu kapsamda kanun koyucu
yasal değişikliğe gitmiş ve 3/6/2012 tarih ve 28312
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/5/2012 tarih ve
6318 sayılı Kanun’un 60. maddesi ile 1602 sayılı Kanun’un 47. maddesine
Başsavcılık düşüncesinin Genel Sekreterlikçe taraflara tebliği ve tebliğden
itibaren yedi gün içerisinde tarafların cevaplarını yazılı olarak Mahkemeye
bildirebilmesi imkânını öngören bir kural eklenmiştir (B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 34).
41. Dosyanın incelenmesinden ilk
derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ
edildiği anlaşılamamaktadır. Bunun yanında, başvurucunun davasının reddedilmesi
üzerine yaptığı karar düzeltme başvurusu sonrasında hazırlanan 18/9/2012 tarihli Başsavcılık düşüncesinin, 10/10/2012
tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu
ilk derece yargılaması aşamasında tebliğ edilmemiş olsa bile karar düzeltme
aşamasında Başsavcılık düşüncesinden haberdar olmuş ve buna yönelik görüşlerini
hazırlama ve mahkemeye sunma imkânı bulmuştur.
42. Diğer taraftan başvurucu
eğer ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesi tebliğ edilmiş
olsaydı mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine
ilişkin olarak da herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun
ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden tebliğ
edilmemesi sebebiyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli
bir imkândan mahrum bırakıldığı söylenemez. Sonuç olarak somut olayda
silahların eşitliği ilkesinin ihlal edilmediği anlaşılmaktadır (B. No:
2012/660, 7/11/2013, § 47).
43. Açıklanan nedenlerle, AYİM’in kararlarında silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik açık bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. İki Dereceli
Yargılanma Hakkı Yönünden
44. Başvurucu, ayrıca, AYİM
daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını, karar
düzeltme taleplerinin AYİM’in aynı dairesi tarafından
incelendiğini ve bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
45. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da
girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanı
dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
46. Başvurucunun başvuru
dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma
hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı
gibi, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin
kapsamına da girmemektedir.
47. Açıklanan
nedenlerle, başvuru
konusu ihlal iddialarının Anayasa ve AİHS’in ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Resen emekliye sevk edilmesine yönelik şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik”,
2.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
4.
Başsavcılık düşüncesinin bildirilmediği iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
5.
İki dereceli yargılanma hakkı iddiasının “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
20/2/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.