logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İsmet Sarıcı [2.B.], B. No: 2012/1304, 25/2/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMET SARICI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2012/1304)

 

Karar Tarihi: 25/2/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

Raportör

:

Esat Caner YILMAZOĞLU

Başvurucu

:

İsmet SARICI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, ihale suretiyle satın aldığı ve akabinde kamulaştırılmış olduğunuöğrendiği taşınmazın tapusunun iptal edildiğini, ancak uğradığı zararın karşılanmadığını, uyuşmazlıkla ilgili olarak yürütülen yargılamanın adil olmadığını ve makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğiniileri sürmüş, ihlalin tespitiyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 28/12/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne doğrudan yapılmıştır. İdariyönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunbulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 8/3/2013 tarihinde kabuledilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesinekarar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 26/3/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için 1/4/2013 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığının 3/6/2013 tarihli görüş yazısı başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Adalet Bakanlığı cevabına karşı beyanlarını yasal süresi içerisinde 21/6/2013 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Samsun ili Çarşamba İlçesi, Kuşhane Köyü 442 parsel sayılı taşınmazı, 14/03/2008 tarihli ihaleye katılarak satın almıştır.

8. Başvurucunun 1/7/2008 tarihli dilekçesine istinaden yazılan, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 7. Bölge Müdürlüğünün 30/7/2008 tarihli cevabi yazısında, belirtilen taşınmazın Çarşamba Ovası Sulaması ve Drenajı D9-A inşaatı nedeniyle taraflarından kamulaştırıldığı ve taşınmaza 25/4/2000 tarihinde geçici şerh, 26/6/2000 tarihinde ise kesin kamulaştırma şerhi konulduğu bildirilmiştir.

9. Başvurucu tarafindan Çarsamba Tapu Sicil Müdürlüğü ve Emlak Bankası A.Ş. aleyhine Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesine 100,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat istemiyle dava açılmıştır.

10. Mahkemece, 31/5/2010 tarih ve E.2008/332, K.2010/257 sayılı karar ile başvurucunun ıslah suretiyle 5.100,00 TL'ye yükselttiği maddi tazminat istemi ile maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabuliü halinde taşınmazın tapusunu devretmeyi kabul ettiği yönündeki beyanı nazara alınarak, başvurucunun 5.100,00 TL'lik maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine ve dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile önceki maliki adina tesciline karar verilmiştir.

11. Başvurucu 2/11/2010 tarihinde mahkeme kararı ile lehine hükmedilen tazminatın tahsili için Çarşamba Tapu Sicil Müdürluğü ve Tasfiye Halinde Emlak Bankası aleyhine icra takibi başlatmış, ancak bireysel başvurunun karara bağlandığı 25/2/2015 tarihi itibarıyla icra dosyasına herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

12. Kararın temyiz edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesi kararı Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12/3/2012 tarih ve E.2011/20858, K.2012/6035 sayılı kararı ile, başvurucunun ıslah dilekçesi ile talebini satış bedeline hasretmiş olduğu ve Mahkemece bu taleple bağlı kalınarak karar verildiği belirtilerek onanmıştır.

13. Başvurucu tarafından ileri sürülen karar düzeltme talebi Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 5/12/2012 tarih ve E.2012/15410, K.2012/27768 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

14. Bu karar başvurucu vekiline 26/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu tarafından 28/12/2012 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 96. maddesi şöyledir:

"Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 25/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun28/12/2012 tarih ve 2012/1304 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

17. Başvurucu, ihaleye katılarak satın aldığı taşınmazın ihale ilanında tarla vasfındaolduğu bilgisinin bulunduğunu, akabinde taşınmazın kamulaştırılmış olduğunu öğrendiğini,bu süre zarfında satın aldığı taşınmaza besicilik tesisi yaptırmak üzere projeler hazırlattığını, ancak taşınmazın kamulaştırılmış olduğunu öğrenmesi üzerine bu girişimlerinin akimkaldığını, uğradığı maddi ve manevi zararın tahsili talebiyle dava açtığını, ancak Mahkemecetaşınmazın tapusunun iptaline karar verilmesine karşın zararın tam olarak giderilmediğini,mahkeme kararına dayalı alacağı için icra takibi başlatmasına rağmen bunu tahsiledemediğini, ayrıca yürütülen yargılamanın adil olmadığını ve makul süredesonuçlandırılmadığını belirterek, Anayasa'nın 35 ve 36. maddelerinde tanımlanan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

18. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, açmış olduğu tazminatdavasının mahkemece maddi tazminat talepleri yönünden kabulüne, manevi tazminat talepleri yönünden reddine dair verilen kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından onanması suretiyle, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmış ise de, bu iddiaların özü, söz konusu kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafindan yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Bu sebeple başvurucunun belirtilen ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

19. Başvurucu ihale suretiyle satın aldığı ve akabinde kamulaştırılmış olduğunu öğrendiği taşınmazın tapusunun iptal edildiğini, ancak uğradığı zararın karşılanmadığını ve uyuşmazlıkla ilgili olarak yürütülen yargılamanın adil olmadığını ileri sürmüştür.

20. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiyenin taraf olduğu protokoller kapsamindaki herhangi birinin kamu gücüi tarafindan, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

22. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvurularin kabul edilebilirlik şartları veincelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme ,... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

23. 6216 sayılı Kanun'un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin(6) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilşkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmedigi ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

24. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 49.maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

25. Bir anayasal hakkın ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerininkararların yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açikça dayanaktan yoksun veAnayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlarailişkin olduğu açıktır. (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 25).

26. Anılan kurallar uyannca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusuyapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukukkurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgilivarılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel basvuru incelemesine konuolamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti vesağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumunkendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürliikleri ihlal etmiş olmasıdır. Buçerçevede, kanun yolu şikayeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilikbulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

27. Başvurucu her ne kadar derece mahkemeleri tarafından dosya içerisindeki kayıt vebelgelerin, bilirkişi raporlarının hatalı yorumlandığını ve bir kısmının dikkate alınmadığınıiddia etmiş ise de, başvurucunun ileri sürdüğü bu iddiaların derece mahkemelerinin delillerideğerlendirmesine ve konuya ilişkin hukuk kurallarının mahkemeler tarafındanyorumlanmasına ilişkin olduğu, nihai olarak kısmen lehe olmayan mahkeme kararının sonucundan şikayet edildiği, bununla birlikte başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların ve delillerin derece mahkemeleri tarafından değerlendirilerek karşılandığı anlaşılmaktadır.

28. Somut olayda Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, karara bağladığı tazminat davasında, başvurucunun taleplerini dikkate alarak maddi tazminat yönünden davanın kabulüne, mala gelen zararlar nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesine hukuken olanak bulunmaması nedeniyle manevi tazminat talebinin reddine karar vermiştir. Mahkemece 818 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak oluşan vicdani kanaate ve değerlendirmeye göre hukuki bir sonuca ulaşılmış olup, verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Derece Mahkemesince başvurucu tarafından açılan davanın hangi nedenlerle kısmen reddedildiğine hüküm gerekçelerinde yer verilmiş olup, söz konusu kararda tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller değerlendirilerek, ilgili hukuk kurallarını da yorumlanmak suretiyle bir sonuca ulaşılmıştır. Bu çerçevede, Derece Mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik bulunmadığı anlaşılmaktadır.

29. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası

30. Başvurucu tarafından, tarafı olduğu yargılama sürecinin makul süreyi aştığı ve Mahkemece hükmedilen alacağını tahsil edemediği belirtilerek makul sürede yargılanma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği iddia edilmekle birlikte, yargılamaya konu davanın davalı tarafında yer alan kişiler de nazara alındığında, makul sürede yargılanma hakkı açısından gözönünde bulundurulacak olan sürenin bitiş tarihinin, icra aşamasını kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihi olarak değerlendirilmesi uygun görülerek, söz konusu iddialar bütün halinde makul sürede yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının, kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası

31. Başvurucunun, Mahkeme kararıyla hükmedilen tazminatın ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikayeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikayet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası

32. Başvurucu, açılan tazminat davasında yargılama süresinin uzun olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru formu ve eklerinin yapılan incelemesi neticesinde, başvurucunun 22/9/2008 tarihinde Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın makul sürede tamamlanmamış olduğunu ileri sürdüğü anlaşıldığından incelemenin bu dosyaya münhasıran yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

33. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

34. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası-şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

35. Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. "

36. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmışöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafindan davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."

37. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa'nin 36. maddesinde yer verilen adilyargılanma hakkınında unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesiuyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sozlesme'nin lafzi içeriğinde yer alan veAİHM içtihadiyla adil yargılanma hakkının kapsamına dahil edilen ilke ve haklara,Anayasa'nin 36. maddesi kapsamında yer vermektedir.(B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

38. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dahil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesinin de, Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektigi açıktır. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).

39. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandinlmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§41-45).

40. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikme periyotlarının ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

41. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gerekir.

42. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyusmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, somut başvuru açısından ise, başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edilen tazminat davasının açıldığı 22/9/2008 tarihidir.

43. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Başvurucu lehine hükmedilen tazminatın ödenmesine ilişkin icra aşamasının halen devam ettiği nazara alındığında, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde nazara alınacak bitiş tarihi, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyu karara bağladığı tarihtir.

44. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 22/9/2008 tarihinde, Tasfiye Halindeki Türkiye Emlak Bankası tarafından 14/3/2008 tarihinde yapılan ihalede tarla vasfı ile satışı yapılan taşınmazın tapuda kanal ve servis ulaşım yolu olarak kayıtlı olması nedeniyle Çarşamba Tapu Sicil Müdürlüğü ve banka aleyhine maddi ve manevi tazminat ödenmesi için açılan tazminat davasında, İlk Derece Mahkemesince davanın maddi tazminat talebi yönünden kabulüne, manevi tazminat talebi yönünden ise reddine karar verildiği, anılan kararın Yargitay 13. Hukuk Dairesinin 12/3/2012 tarihli ilamı ile onandığı, başvurucunun karar düzeltme talebinin ise 5/12/2012 tarihinde reddedildiği, mahkeme kararının icrası amacıyla İzmir 17. İcra Müdürlüğünde başlatılan ilama dayalı icra takibine rağmen hükmedilen alacağın ödenmediği, başvurucunun bireysel başvurusu hakkında karar verilen tarihe kadar, 6 yıl 5 ayı aşkın bir sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.

45. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin asliye hukuk mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyusmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun'a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 6100 sayılı Kanun'un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır.

46. 6100 sayılı Kanun'un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64), başvuruya konu alacak davası, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Söz konusu davanın niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, 6 yıl 5 ayı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

47. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası

48. Başvurucu, ihale yoluyla satın alınan taşınmazın vasfının ihale ilanındakinden farklı olması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığı iddiasıyla Tasfiye Halindeki Türkiye Emlak Bankası ve Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan dava sonucunda Mahkemece 5.100,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesine ve Mahkeme kararının icrası amacıyla İzmir 17. İcra Müdürlüğünde başlattığı ilama dayalı icra takibine rağmen, herhangi bir sebep gösterilmeden ödeme yapılmadığını ve alacağını tahsil edemediğini belirterek, Mahkeme tarafından hüküm altına alınan ve icra edilebilir aşamaya gelmiş olan tazminat alacağının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

49. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, başvurucunun, kesinleşmiş ve infaz edilebilir mahkeme kararının infazının sağlanamadığına dair ihlal iddiasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi ve Anayasa’nın 35. maddesi çerçevesinde değerlendirmesi gerektiği bildirilmiştir.

50. Adalet Bakanlığının görüşüne karşı başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirterek, başvuru dilekçesindeki hususları tekrar ettiğini bildirmiştir.

51. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

52. Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

53. Bu kapsamda öncelikle mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olabilecek malvarlığı değerlerinin belirlenmesi gerekir. Anayasa'nın 35. maddesi ile 1 No.lu Ek Protokol'ün 1. maddesinin koruma alanı içinde yer alan menfaatlerin kapsamına, mevcut bir mülk girebileceği gibi kesin bir şekilde tanımlanmış alacak hakları da girebilir (AYM, E.2000/42, K.2001/361, K.T. 10/12/2001; AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008).

54. Bir mahkeme hükmünden doğan alacak, icra edilebilir olduğunun kanıtlanması durumunda mal ve mülk olarak kabul edilebilir (bkz. Burdov/Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40).

55. Başvuruya konu olayda başvurucunun ihale suretiyle satın aldığı ve sonradan kamulaştırıldığını öğrendiği taşınmaz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açtığı İlk Derece Mahkemesince 5.100,00 TL tazminata hükmedildiği ve başvurucunun ilamlı icra yoluna başvurmuş olmasına rağmen alacağını tahsil edemediği açık olup, bu durum başvurucunun hükme bağlanmış ve icra yolu ile tahsil edilememiş bir alacak hakkının olduğunu göstermektedir. Bu durumda başvurucunun mahkemece verilen bir eda hükmü ile nihai olarak belirlenmiş, kesinleşmiş ve ilamlı icra yolu ile tahsil edilebilecek bir aşamaya gelmiş, güncel ve icra edilebilir nitelikte koşula bağlı olmayan bir “alacak hakkının” doğduğu ve bunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.

56. Anayasa'nın 35. maddesi ve Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi paralel düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir.

57. Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi üç temel kuraldan oluşmaktadır. Birinci kural, genel olarak mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesidir. Bu husus, birinci fıkranın ilk cümlesinde düzenlenmiştir. İkinci kural mülkiyetten yoksun bırakmayı düzenler ve bunu belirli koşullara bağlı kılar. Bu da aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kural ise devletlerin kamu yararına uygun olarak ve bu amacın gerektirdiği ölçüde yasaların uygulanması yoluyla mülkiyetin kullanımını kontrol etme yetkisini tanır, bu ise ikinci fıkrada yer almaktadır (bkz. Sporrong ve Lönnroth/İsveç, B. No: 7151/75, 7152/75, 23/9/1982, § 61).

58. Anayasa'nın 35. maddesi de Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesindeki düzenlemeye paralel şekilde, birinci fıkrasında mülkiyet hakkını tanımış, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise mülkiyet hakkının sınırlandırılması ve bu sınırlandırmanın ölçütü belirtilmiştir (B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 59).

59. Somut olayda olduğu gibi, ihale suretiyle satın alınan gayrimenkulun sonradan kamulaştırılması üzerine açılan dava sonucunda hükmedilen alacağın veya tazminatın ödenmemesi, mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesi kapsamında değerlendirilmelidir.

60. AİHM de yargı kararlarının icrasının gecikmesini, "mülkten barışçıl yararlanma" hakkına müdahale olarak kabul etmekte (bkz. Burdov /Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40) ve demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü ilkesine atıfla, alacak hakkı bulunduğunu gösteren yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini kabul etmektedir (bkz. Süzer ve Eksen Holding A.Ş./Türkiye, B. No:6334/05, 23/10/2012, § 155).

61. Sözleşme'nin 6. maddesi ile Protokol'ün 1. maddesi, devlete, yargı kararlarının uygulanması bakımından etkili bir sistem kurma yükümlülüğü getirmektedir (bkz. Fuklev/Ukrayna, B. No: 71186/01, 30/11/2005, § 84). Aynı yükümlülük Anayasa’nın 35. ve 36. maddeleri bağlamında da geçerli olup, bir mahkeme kararını uygulamakla görevli kamu makamları, bu kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması için gerekli özeni göstermemekteyse bu durum Anayasa'nın 35. maddesinin ilali anlamına gelir (B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 66).

62. Somut başvuru açısından, başvurucunun 2/11/2010 tarihinde başlattığı ilamlı icra takibine rağmen, Mahkeme kararına dayalı ve mülkiyet hakkı kapsamında güvencelendiği kabul edilen alacağının halen ödenmemiş olduğu görülmektedir (§ 11). Bu kapsamda başvurucunun alacağının tahsili amacıyla yaptığı icra takibinin uzun sürmesi ve alacağa ulaşmada belirsizlik bulunması, Mahkemece verilen kararı, etkili sonuçları bakımından konusuz bırakmıştır.

63. Açıklanan gerekçelerle; Mahkemece hükmedilen tazminatın yapılan icra takibine rağmen uzun süredir ödenmemiş olması nedeniyle, başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

64. Başvurucu, mülkiyet ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması nedeniyle 2.500.000,00 TL maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

65. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkinda Kanun’un “Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. "

66. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 6 yıl 5 ayı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 4.150,00 TL, mülkiyet hakkının ihlali sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında net 8.250,00 TL olmak üzere, toplam net 12.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

67. Başvurucu tarafindan maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

68. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 172,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

4. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle net 4.150,00 TL, mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle net 8.250,00 TL olmak üzere toplam net 12.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 172.50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvurutarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasına; ödemede gecikme olmasi halinde, bu süreninsona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

25/2/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(İsmet Sarıcı [2.B.], B. No: 2012/1304, 25/2/2015, § …)
   
Başvuru Adı İSMET SARICI
Başvuru No 2012/1304
Başvuru Tarihi 28/12/2012
Karar Tarihi 25/2/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, ihale suretiyle satın aldığı ve akabinde kamulaştırılmış olduğunuöğrendiği taşınmazın tapusunun iptal edildiğini, ancak uğradığı zararın karşılanmadığını, uyuşmazlıkla ilgili olarak yürütülen yargılamanın adil olmadığını ve makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğiniileri sürmüş, ihlalin tespitiyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) İhlal Manevi tazminat
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 818 Borçlar Kanunu 96
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi