TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SALİH AYYILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/397)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Salih AYYILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Aydın ERDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Ankara 3. İş
Mahkemesinde açtığı, hizmet tespitine ve işçi alacaklarının tahsiline ilişkin
davaların makul sürede tamamlanmadıklarını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 31/10/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 21/5/2013 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 18/6/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı tarafından 26/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunulan görüş yazısı
2/8/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu Bakanlık görüşüne
karşı beyanlarını yasal süresi içinde sunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 4/1/1999–15/2/2004 tarihleri arasında davalı şirketlere ait
çeşitli iş yerlerinde kamyon sürücüsü olarak çalıştığını, hizmet sürelerinin
Sosyal Sigortalar Kurumuna eksik bildirildiğini ve işçi alacaklarının eksik
ödendiğini belirterek, 14/10/2005 tarihinde Ankara 3. İş Mahkemesinde, Çan
Kömür Ofisi Madencilik Enerji ve Taşım. San. Tic. Ltd. Şti.,
Laçin İnş. Tic. Ltd. Şti., Latur
Dış Tic. Ltd. Şti. ve Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine işçi alacaklarının
tahsili ve eksik bildirilen hizmetinin tespiti istemiyle dava açmıştır.
8. Mahkeme 7/2/2007
tarihli ara kararıyla, hizmet tespitine ilişkin davanın mevcut dosya üzerinden
yürütülmesine, işçi alacaklarına ilişkin davanın tefrik edilmesine karar vermiş
ve işçi alacaklarına ilişkin dava Mahkemenin E.2007/128 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
9. İşçi alacaklarının tahsiline
ilişkin davada Mahkeme, 12/3/2008 tarihli celsede,
hizmet tespiti davasının sonucunun beklenmesine karar vermiştir.
10. Hizmet tespitine ilişkin
davada Mahkeme, 27/4/2011 tarih ve E.2005/1280,
K.2011/206 sayılı kararla; davanın kısmen kabulüne hükmetmiştir.
11. Davalıların temyizi üzerine,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28/2/2013 tarih ve
E.2011/13070, K.2013/3581 sayılı ilamıyla, davalı şirketlerden birinin tasfiye
halinde olduğu, dolayısıyla bu şirketin tasfiye sürecinin tamamlanıp
tamamlanmadığı araştırılarak bu hususa göre tebligat yapılması ve tebliğ
tarihinden itibaren temyiz süresinin dolmasının beklenmesinden sonra dosyanın Yargıtaya gönderilmesi gerektiği belirtilerek, dosyanın
geri çevrilmesine karar verilmiştir.
12. Davalı şirketlerden Çan Kömür
ve İnşaat Ltd. Şti. vekili 25/5/2013 tarihinde hizmet
tespitine ilişkin davaya ilişkin tavzih talebinde bulunmuş, Mahkemenin
30/5/2013 tarihli ek kararı ile talep reddedilmiştir. Daha sonra Mahkeme, 9/6/2014 tarihinde tavzih kararı vermiştir.
13. Tavzih kararı tebliğ
aşamasında olup, dosya henüz temyiz incelemesi için Yargıtaya
gönderilmemiştir.
14. İşçi alacaklarının tahsiline
ilişkin davada ise 10/9/2012 tarihinde, hizmet tespiti
davasının temyizden dönmesinin beklenmesine karar verilmiş olup yargılamanın
İlk Derece Mahkemesinde devam ettiği anlaşılmaktadır.
B. İlgili
Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun
geçici 7. maddesinin birinci fıkrası, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı mülga
Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinin onuncu fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
31/10/2012 tarih ve 2012/397 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, Ankara 3. İş
Mahkemesinde açtığı hizmet tespitine ve işçi alacaklarının tahsiline ilişkin
davaların makul sürede tamamlanmadıklarını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas İnceleme
a. Hizmet Tespiti Davası Yönünden
19. Başvurucu, 2005 yılında
açtığı hizmet tespitine ilişkin davanın makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Adalet Bakanlığı görüşünde,
hizmet tespiti davalarının kamu düzeni ile ilgili olduğu ve resen araştırma
ilkesinin geçerli olduğu, hâkimin davayı sonuçlandırmak için her türlü
araştırma ve tespiti yapmakla görevli olduğu hususlarının yanı sıra, hizmet
tespiti davasının uzamasında taraf teşkilinde yaşanan zorluklar ile tanıkların
mahkemenin yargı çevresi dışında dinlenilmesinden kaynaklanan zorlukların
etkili olduğu hususları belirtilerek, başvurunun incelenmesinde bu noktaların
göz önünde bulundurulması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18),
Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38–39).
22. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, hizmet tespitine ilişkin
açılan davada, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 5521 sayılı
Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §
49).
23. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde
göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
24. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 14/10/2005 tarihidir.
25. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
26. İş mahkemelerinin görevi
5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle
işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her
türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde
çözümleneceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca 5510 sayılı Kanun’un 86. ve 101.
maddeleri gereği hizmet sürelerinin tespitine ilişkin davalar da iş
mahkemelerinde görülmektedir.
27. Bu şekilde kanun koyucu, iş
hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate
alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve
iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve
ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No:2013/4701, 23/1/2014, § 47).
28. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, başvurucunun 14/10/2005
tarihinde açtığı davada, ilk derece mahkemesi önündeki yargılamanın, davalı
şirketlere yapılan tebligatlar aşamasında ve taraf teşkilinde sorunlar
yaşanması, tanık dinlenmesine ilişkin talimatlara cevapların geç gelmesi,
dosyanın bilirkişiye geç gönderilmesi ve yaklaşık üç ay aralıklarla duruşma
yapılması hususları nedeniyle yaklaşık beş buçuk yıl sürdüğü, temyiz istemi
üzerine Yargıtay önünde geçen yaklaşık iki yılık sürenin sonunda ise, dosyanın
eksiklik nedeniyle geri çevrilmesine karar verildiği, dava dosyasının geri
çevrilme kararından sonra Mahkemece tavzih kararı verildiği, anılan kararın
tebliğ aşmasında olduğu ve dosyasının temyiz incelemesi için henüz Yargıtaya gönderilmediği görülmektedir.
29. Hizmet tespitine ilişkin
yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle
devletin uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını
garanti edecek bir yargı sistemi oluşturma yükümlülüğünü göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
30. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde, başvuruya konu hizmet tespiti davası; tebligatlarda ve tanıklara
ulaşmada karşılaşılan zorluklar dışında hukuki meselenin çözümündeki güçlük,
maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf
sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık
olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Bu kapsamda, somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve dokuz yılı aşkın
süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
b. İşçi
Alacaklarına İlişkin Dava Yönünden
32. Başvurucu, 2005 yılında
açtığı işçi alacaklarının tahsiline ilişkin davanın makul sürede tamamlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Adalet Bakanlığı görüşünde,
hizmet tespiti davalarının kamu düzeni ile ilgili olduğu ve resen araştırma
ilkesinin geçerli olduğu, bu yönüyle işçi alacaklarına ilişkin davalardan
ayrıldığı ve bu nedenle Yargıtay içtihatları gereğince hizmet tespiti davaları
ile işçi alacaklarına ilişkin davaların birlikte görülmedikleri, somut olayda
ilgili Mahkemece bu içtihatlar gereğince dosyaların tefrik edilerek yargılamalarının
yapıldığı, işçi alacaklarına ilişkin yargılamanın uzun sürmesinin nedeninin,
hizmet tespiti davasının bekletici mesele yapılması olduğunu, Yargıtay
içtihatları gereği hizmet tespiti davalarının işçilik alacağı davalarında
bekletici mesele yapılması gerektiğinin düşünüldüğü belirtilerek, yargılama
süresinin makul olup olmadığı incelenirken bu hususların göz önünde
bulundurulması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
34. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, başvurucu tarafından 14/10/2005
tarihinde Ankara 3. İş Mahkemesinde hizmet tespiti ve işçi alacakların tahsili
davasının birlikte açıldığı, Mahkemece 7/2/2007 tarihinde davaların tefrikine
karar verildiği, E.2007/128 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine devam edilen
işçi alacaklarına ilişkin yargılamada Mahkemenin 12/3/2008 tarihinde, hizmet
tespitine ilişkin davanın sonucunun beklenilmesine karar verdiği, hizmet
tespitine ilişkin davanın karara bağlanmasından sonra temyiz edilmesi üzerine
10/9/2012 tarihinde dosyanın Yargıtaydan dönmesinin
beklenilmesine karar verildiği ve yargılamanın dokuz yılı aşkın bir süredir
Ankara 3. İş Mahkemesinde devam ettiği anlaşılmaktadır.
35. 5521 sayılı Kanun ve 6100
sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki
yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2013/772, 7/11/2013,
§§ 49-66; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
36. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde, başvuruya konu işçi alacağı davası; hizmet tespiti davasının
bekletici mesele yapılması dışında, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi
olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf
sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık
olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Hizmet tespiti davalarının
işçilik alacaklarına ilişkin davalarda bekletici mesele yapılabileceği
düşünülebilirse de, devletin uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak
sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi oluşturma yükümlülüğü
nazara alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve dokuz yılı aşkın süredir devam eden
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
38. Başvurucu, yargılamaların
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000,00
TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
39. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucunun tarafı olduğu
hizmet tespitine ilişkin olan ve dokuz yılı aşkın süredir devam eden yargılama
süreci nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya
net 8.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Başvurucunun tarafı olduğu
işçi alacağı davasına ilişkin dokuz yılı aşkın süredir devam eden yargılama
süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında ve bahse konu
iki yargılama sürecinin bir yılı aşkın süre birlikte yürütüldüğü nazara
alınarak, başvurucuya net 10.800,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
42. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 172,50 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.672,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Başvuruya konu
yargılamaların dokuz yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
3.
Başvurucuya, hizmet tespitine ilişkin dava yönünden net 8.650,00 TL, işçi alacaklarının
tahsiline ilişkin dava yönünden net 10.800,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
B. Başvurucu tarafından yapılan 172,50 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
C. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
D. Kararın bir örneğinin ilgili derece Mahkemelerine
gönderilmesine,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.