TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEM FURUNCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/774)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 4/4/2015-29316
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Cem FURUNCU
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan TÜYSÜZOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, astsubaylıktan
subaylığa geçiş sınavına katılmak için yaptığı başvurusunun reddedilmesine
ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın mevcut delillere rağmen
aleyhine sonuçlandığını, hükme esas alınan belgelerden yalnızca mahkemece izin
verilenleri, altındaki isim ve imza bölümü gizlenmek suretiyle
inceleyebildiğini, kendisiyle aynı durumda olan astsubayların başvuruları kabul
edilirken kendi başvurusunun reddedildiğini, subay olma hakkının elinden
alındığını belirterek Anayasa’nın 10., 36., 40. ve 49.
maddelerinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin,
adil yargılanma ve çalışma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek ihlallerin
tespiti ile yargılamanın yenilenmesi ya da tarafına tazminat ödenmesine
hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 26/11/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 21/11/2013 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 19/12/2013 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 23/12/2013 tarihinde Adalet Bakanlığına
bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 21/2/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından
Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 27/2/2014
tarihinde bildirilmiş, başvurucu tarafından Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunulmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun Kocaeli Kara Kuvvetleri
Komutanlığı EDOG Muh. Hiz. Des. Eğt. K. Komutanlığında
astsubay olarak görev yapmakta iken, Kara Kuvvetleri Komutanlığının 26/10/2011 tarihli emrine istinaden 2012 yılı astsubaylıktan
subaylığa geçiş sınavına girmek için yaptığı müracaat, 2/1/2012 tarihinde
tebliğ edilen işlemle reddedilmiştir.
9. Başvurucu tarafından söz
konusu işlemin iptali istemiyle açılan dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Üçüncü Dairesinin 4/10/2012 tarih ve E.2012/424,
K.2012/2003 sayılı kararıyla “yapılan
incelemede muvazzaf subaylığa geçiş talebinde bulunan astsubayların sınava
girişi öncesinde tanzim edilen nitelik belgesine göre davacı için 2. ve 3.
sicil üstleri tarafından subay olma yeterliliklerini taşımadığı yönünde kanaat
bildirilmesinin yanı sıra, nitelik belgesinin tanziminde takdir yetkisinin
eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine aykırı olarak kullanıldığına ilişkin
bir olgunun bulunmaması karşısında, davalı idarece davacının astsubaylıktan
subaylığa geçiş sınavına giriş başvurusunun reddedilmesi işleminde hukuka
aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı” gerekçesiyle
reddedilmiştir.
10. Anılan karar, 12/11/2012 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
Karara karşı karar düzeltme yoluna gidilmemiştir.
11. Başvurucu tarafından 26/11/2012 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda
bulunulmuştur.
B. İlgili
Hukuk
12. 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun “Astsubaylıktan
subay olma şartları” başlıklı 109. maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi şöyledir:
“Askerî disiplin, tutum ve davranışları, görevindeki
başarısı, meslekî bilgi ve yetenekleri ile genel kültürü bakımından subaylığa
lâyık bulunduğu sıralı sicil üstleri tarafından onanmış olmak.”
13. 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Subay
Sicil Yönetmeliği’nin “Astsubaylıktan subay
olmanın esas ve şartları ile subay olmaya engel hâller” başlıklı
105. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi şöyledir:
“Askerî disiplin,
tutum ve davranışları, görevindeki başarısı, meslekî bilgi ve yetenekleri ile
genel kültürü bakımından subaylığa lâyık bulunduğu sıralı sicil üstleri
tarafından onanmış olmak.”
14. 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Dosya
dışında inceleme” başlıklı 52. maddesinin dördüncü ve devamı
fıkraları şöyledir:
“(Değişik dördüncü fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır.
Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Davacı taraf veya vekili, karartılan veya verilmeyen bilgi
ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu iddiası ile
mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından incelenerek
haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha önce
karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa incelettirilebilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Bu
hükümlere göre elde edilen ve gizlilik derecesine sahip bilgi ve belgeler,
taraf ve vekillerince mahkeme haricinde, diğer bir maksatla kullanılamaz.
Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili kanun hükümleri saklıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
26/11/2012 tarih ve 2012/774 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, kendisiyle aynı
durumda olan adayların sınava müracaatları kabul edildiği halde hiçbir somut
delil olmaksızın kendi başvurusunun kabul edilmemesinin eşitlik ilkesine aykırı
olduğunu, hayat seviyesini yükseltme hakkının elinden alındığını, meslek hayatı
içinde değişik tarihlerde kırk adet takdir ve teşekkür belgesi aldığını, sicil
amirlerinin olumsuz kanaatlerini belgeyle ispatlamaları gerektiğini, Mahkemenin
hükme esas aldığı belgelerden kendisine suret verilmediğini, sadece Mahkemenin
kabul ettikleriyle sınırlı olarak ve belge altındaki isim ve imza bölümü
saklanarak belgeleri incelemesine izin verildiğini, bu haliyle savunma hakkının
kısıtlandığını, mevcut delillerle adil bir yargılama yapıldığında davanın
kabulünün gerektiğini belirterek Anayasa’nın 10., 36.,
40. ve 49. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
a. Dava Dosyasındaki Belgelere Erişiminin Kısıtlandığı
İddiası
17. Başvurucu, Mahkemenin hükme
esas aldığı belgelerden kendisine suret verilmediğini, sadece Mahkemenin kabul
ettikleriyle sınırlı olarak ve belge altındaki isim ve imza bölümü saklanarak
belgeleri incelemesine izin verildiğini, bu haliyle savunma hakkının
kısıtlandığını ileri sürmüştür.
18. Bakanlık görüş yazısında,
başvurucunun AYİM’de açtığı davada astsubaylıktan
subaylığa geçiş şartları arasında yer alan sıralı sicil amirlerince tanzim
edilen gizlilik dereceli nitelik belgesinin değerlendirilmesi suretiyle hüküm
kurulduğu, söz konusu belgenin altındaki isim ve imza bölümü karartılarak
başvurucuya incelettirildiği, başvuru formundaki ifadelerden karara esas alınan
nitelik belgesinin içeriğine başvurucunun vakıf olduğunun anlaşıldığı, gizli
belgelere erişim konusunun 30/6/2010 tarihinde
yürürlüğe giren 1602 sayılı Kanun'un 52. maddesinde düzenlendiği ve anılan
maddenin 6. fıkrasında karartılan bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil
edecek unsurlar olduğu iddiası ile mahkemeye itiraz hakkı tanındığı halde
başvurucunun bu yönde bir itirazda bulunduğuna ilişkin herhangi bir bilginin
bulunmadığı, söz konusu iddia değerlendirilirken göz önüne alınmak üzere
yukarıda belirtilen hususların Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulması gerektiği
yönünde kanaat bildirilmiştir.
19. Başvurucunun, gizlilik
dereceli hükme esas belgenin, altındaki isim ve imza kısmı karartılmak
suretiyle incelettirildiği iddiası çelişmeli yargılama hakkı açısından
incelenecektir.
20. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
22. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi hakkında
bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların
yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir (B. No:
2013/4424, 6/3/2013,§ 21). Bu ilke ve bu ilkeyle
bağlantılı olan yargılamaya etkin katılım hakkı, adil yargılanma hakkının somut
görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşmenin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen bu ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,§ 38).
23. Çelişmeli yargılama hakkı
kapsamında, mahkemece tarafların dinlenilmemesi, iddialarını sunma ve delillere
karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale
gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/Spain, B. No:
12952/87, 23/06/1993, § 63; Feldbrugge/Netherlands, B.
No: 8562/79, 29/05/1986, § 44). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği
ilkesi ile de yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar
niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda,
davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır.
Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor
olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada da tarafların duruşmada hazır
bulunmasını, daha genel bir ifade ile, yargılamanın
bütününe aktif olarak katılmalarını ve bu kapsamda yargılama evrakına ulaşma ve
bunlar hakkında yorum yapma imkânının da kendilerine tanınmasını ifade
etmektedir (B. No: 2013/4424, 6/3/2013,§ 21).
24. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, astsubaylıktan subaylığa geçiş için yapılan sınava katılma amacıyla
yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada Milli
Savunma Bakanlığı tarafından savunmaya ek olarak gönderilen belgelerin
kendisine gönderilmemesi üzerine AYİM’den bu
belgelerin incelettirilmesi talebinde bulunmuş, Mahkemenin onayı ile yalnızca
belirli belgeleri incelemesine izin verilmiş, belgenin altındaki isim ve imza
bölümü ise karartılmıştır. Başvurucu tarafından belgelerin sınırlı şekilde gösterilmesi
nedeniyle 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesi uyarınca herhangi bir itirazda
bulunulmamış, AYİM’in
4/10/2012 tarihinde verdiği karar ile başvurucu
hakkında sicil amirleri tarafından düzenlenen nitelik belgesi değerlendirilerek
dava reddedilmiştir.
25. Ceza davaları ile medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama
hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk
devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya
katılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden
bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının
verilmesi olup kamu güvenliği, misilleme riski altında olan şahitlerin
korunması, soruşturma usullerinin gizli tutulması gibi bazı istisnaların
yargılama usulünde yer alması mümkündür. Bu durumda dahi verilmeyen veya
karartılan bilgi ve belgelere karşı ilgilinin mahkemeye itirazda bulunabilme
imkânı getirilmesi adil yargılanmanın garanti altına alınması için bir
gerekliliktir. Bu hususlar 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinde değişiklik yapan
19/6/2010 tarih ve 6000 sayılı Kanun’un genel
gerekçesi ile madde gerekçesinde de ifade edilmiş olup, değişikliğin sebebi
olarak da AİHM’in 31/10/2006 tarihinde verdiği Aksoy (Eroğlu)/Türkiye kararı
gösterilmiştir (B. No: 2013/6428, 26/6/2014,§ 74).
26. 6000 sayılı Kanun’un 20.
maddesiyle 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilmiş
ve maddeye beş ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemede;
dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin taraf ve vekillerine açık olduğu, ancak
mahkeme tarafından getirtilen veya idarece gönderilen bilgi, belge ve
dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve
güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması
maksatlarıyla taraf ve vekillerine incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile
personelin özlük dosyasındaki dava konusu haricindekilerin taraf ve vekillerine
incelettirilemeyeceği, taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, incelettirilecek suretleri, ilgili
bölümleri idare tarafından karartılarak ayrıca gönderileceği, davacı taraf veya
vekilinin, karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil
edecek unsurlar olduğu iddiası ile mahkemeye itiraz edebileceği, bu itirazın,
mahkeme tarafından incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin
belirleyeceği çerçevede daha önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve
belgelerin karşı tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır (B. No:
2013/6428, 26/6/2014,§ 74).
27. Somut olayda, AYİM’de görülen davada başvurucu dava dilekçesinde
astsubaylıktan subaylığa geçmek için sınava girme talebiyle yaptığı başvurunun
reddedilmesinin birinci, ikinci ve üçüncü sicil amirlerince düzenlenen nitelik
belgesinin olumsuzluğundan kaynaklandığını düşündüğünü belirtmiş, bireysel
başvuru formunda da subaylığa geçiş sınavına katılamamasının nedeninin hakkında
düzenlenen nitelik belgesinde 2. ve 3. sicil amirleri tarafından olumsuz kanaat
belirtilmesi olduğunu yargılama sırasında öğrendiğini ifade etmiştir. Nitekim AYİM’in
davayı karara bağlarken esas aldığı belge de söz konusu nitelik belgesidir. Başvuruya konu yargılama sürecinde davalı idare tarafından sunulan
ve içerisinde nitelik belgesi de bulunan gizlilik dereceli belgelerin
başvurucuya bildirilmemesi sonucu başvurucunun AYİM’e
yaptığı başvuru üzerine yalnızca belirli belgeler altındaki isim ve imza
karartılmak suretiyle başvurucuya incelettirilmiş, ancak başvurucu tarafından
1602 sayılı Kanun’un 52. maddesi uyarınca karartılan veya verilmeyen bilgi ve
belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu iddiası ile AYİM’e itirazda bulunulmamıştır.
28. Bu durumda, başvuruya konu
davada AYİM tarafından hükme esas alınan gizlilik dereceli nitelik belgesinin
altındaki isim ve imzanın karartılarak başvurucuya incelettirilmesi nedeniyle,
başvurucunun söz konusu belgeye tam olarak erişiminin sağlanamadığı görülmekte
ise de söz konusu karartma nedeniyle başvurucu aleyhine yargılamanın adilliği
bakımından oluşan dengesizliği giderme amacına yönelik olarak, 1602 sayılı
Kanun’da öngörülen itiraz usulünün başvurucu tarafından kullanılmadığı, isim ve
imza haricinde anılan belgenin içeriğine yargılama sürecinde başvurucunun vakıf
olduğu ve buna yönelik savunma yapma imkânı elde ettiği, ayrıca Astsubay Sicil
Yönetmeliğinin 7. maddesinde ikinci sicil amirlerinin birinci; üçüncü sicil
amirlerinin ise ikinci sicil amirlerinin kuruluş bağlantısına göre bir üst
görev yerinde bulunan komutan veya amir olduğu düzenlendiğinden, karartıldığı
belirtilen bilgilerin de öngörülebilir nitelikte olduğu, bu çerçevede dosya
kapsamından başvurucunun yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli
bir imkândan mahrum bırakılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü
yargılama işlemlerinde açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından, başvurunun,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
30. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
31. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
32. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti, hukuku ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular
açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B.
No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
33. Başvurucu, meslek hayatı
içinde değişik tarihlerde kırk adet takdir ve teşekkür belgesi aldığını, sicil
amirlerinin olumsuz kanaatlerini belgeyle ispatlamaları gerektiğini, mevcut
delillerle adil bir yargılama yapıldığında davanın kabulünün gerektiğini
belirterek Anayasa’nın 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Başvuru konusu olayda
başvurucunun, astsubaylıktan subaylığa geçiş sınavına girmek için yaptığı
müracaatın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı dava, Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesinin 4/10/2012 tarih ve
E.2012/424, K.2012/2003 sayılı kararıyla “yapılan
incelemede muvazzaf subaylığa geçiş talebinde bulunan astsubayların sınava
girişi öncesinde tanzim edilen nitelik belgesine göre davacı için 2. ve 3.
sicil üstleri tarafından subay olma yeterliliklerini taşımadığı yönünde kanaat
bildirilmesinin yanı sıra, nitelik belgesinin tanziminde takdir yetkisinin
eşit, adil, objektif ve hizmet gereklerine aykırı olarak kullanıldığına ilişkin
bir olgunun bulunmaması karşısında, davalı idarece davacının astsubaylıktan
subaylığa geçiş sınavına giriş başvurusunun reddedilmesi işleminde hukuka
aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı” gerekçesiyle
reddedilmiştir.
35. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe veya
bariz takdir hatasına ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (B.
No:2013/2767, 2/10/2013, § 22).
36. Somut olayda başvurucu,
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge
sunmamış olup, iddiaların özünün delillerin değerlendirilmesinde isabet
olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının açık bir keyfilik veya bariz takdir hatası
da içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Çalışma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
38. Başvurucu, astsubaylıktan
subaylığa geçiş imkânının tanınmaması nedeniyle, hayat seviyesini yükseltme
hakkının elinden alındığını belirterek Anayasa’nın 49. maddesinde düzenlenen
çalışma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
39. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi
gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve AİHS'in ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
40. Bireyin dilediği alanda çalışma
özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa'nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına
alınmış olmakla birlikte AİHS'de düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) de kamu hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde
çalışma hakkının Sözleşme'de ya da protokollerinde
korunan bir hak olmadığını açıkça ifade etmektedir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).
41. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri
sürdüğü astsubaylıktan subaylığa geçerek hayat seviyesini yükseltme hakkı,
Anayasa ve AİHS ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma
alanına girmediğinden, başvurucunun bu iddiasının “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Eşitlik
İlkesinin İhlal Edildiği İddiası
42. Başvurucu, kendisiyle aynı
durumda olan adayların astsubaylıktan subaylığa geçiş için yaptıkları
müracaatlar kabul edildiği halde hiçbir somut delil olmaksızın kendi müracaatının
kabul edilmemesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek Anayasa’nın 10.
maddesinde tanımlanan hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
43. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen
hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı
dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18) Bu nedenle, bireysel başvuru kapsamındaki hakların içeriğinin tespit
edilmesinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ve
ortak koruma alanının tespit edilmesi gerekir.
44. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10.
maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
…
Devlet organları ve
idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak
hareket etmek zorundadırlar.”
45. Sözleşme’nin “Ayrımcılık yasağı” kenar başlıklı 14.
maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma,
cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya
toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere
herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”
46. Yukarıda yer verilen
hükümler göz önünde bulundurulduğunda, başvurucunun ayrımcılık yasağı
kapsamında incelenmesi gereken iddiasının, soyut olarak değerlendirilmesi
mümkün olmayıp, Anayasa ve AİHS kapsamında yer alan diğer temel hak ve
özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
47. Bununla birlikte, bireysel
başvuru incelemesinde ayrımcılık yasağının bağımsız bir koruma işlevinin
olmaması, bu yasağın genişletici bir yoruma tabi tutulmasına engel teşkil
etmemektedir. Anayasal bir hakkın ihlal edildiği iddiası tek başına
incelendiğinde o hakkın ihlal edilmediği kanaatine varılabilirse de bu durum, o
hakka ilişkin ayrımcı bir uygulamanın incelenmesine engel değildir. Bu
çerçevede, ilgili temel hak ve özgürlük ihlal edilmemiş olsa da o hakla ilgili
bir konuda sergilenen ayrımcı tutumun, Anayasa’nın 10. maddesini ihlal ettiği
sonucuna ulaşılabilir (B. No: 2012/606, 20/2/2014, §
48).
48. Ayrımcılık yasağının ihlal
edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için, kural olarak kişinin hangi temel
hak ve özgürlüğü konusunda, ayrıca hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz
kaldığının tespiti gerekir. Ayrımcılık iddiasının ciddiye alınabilmesi için
başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile
kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ifade etmesi
yeterli olmayıp, ayrıca bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk,
cinsiyet, din, dil vb. bir ayrımcılık temeline dayandığını makul delillerle
ortaya koyması gerekir (B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §
48).
49. Somut olayda başvurucu
tarafından, kendisiyle aynı durumda olanların astsubaylıktan subaylığa geçiş
için yaptıkları müracaatların kabul edildiğinden bahisle kendisinin
ayırımcılığa maruz kaldığı belirtilmiş olmakla beraber, kendisine hangi temele
dayalı olarak ayırımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı
gibi, belirtilen iddiasını temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt da
sunmamış olduğu anlaşılmaktadır.
50. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu ihlal iddialarını kanıtlayacak herhangi bir delil ileri sürmediğinden
başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurucunun;
1.
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden;
a. Dava dosyasındaki
belgelere erişiminin kısıtlandığı yönündeki iddiasının“açıkça dayanaktan yoksun olması”,
b. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
2.
Çalışma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “konu bakımından yetkisizlik”,
3.
Eşitlik ilkesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
10/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.