TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ONUR GÜR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/828)
|
|
Karar Tarihi: 21/11/2013
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M.
Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Özcan
ÖZBEY
|
Başvurucu
|
:
|
Onur
GÜR
|
Vekilleri
|
:
|
Av.
Metin FEYZİOĞLU
|
|
|
Av.
P. Melis EVRANOSOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, hakkındaki
yargılamanın tarafsız ve adil bir şekilde yürütülmemesi nedeniyle Anayasa’nın
10. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 29/11/2012 tarihinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 13/3/2013
tarihinde başvurunun karara bağlanması için, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 7/12/2009 tarihinde bir
yakınının karışmış olduğu olaydan ötürü akrabaları olan M. B. ve U. A. ile
birlikte Nallıhan Merkez Karakol Komutanlığına gelmiştir. Karakolda kendilerini
şikâyet eden A. D. ile karşılaştıklarında karşılıklı olarak sözlü sataşmalarda
bulunmaları üzerine, jandarma görevlileri engel olmaya ve kendilerini dışarı
çıkartmaya çalışmışlarsa da, buna direnen başvurucu ve yanındakiler ile
jandarma görevlileri arasında sözlü ve fiili saldırılar yaşanmıştır.
6. Başvurucunun olay sırasında üzerinde bulunan bıçak ile jandarma
görevlilerinden K. S.’yi hayati tehlike geçirir ve
basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilemeyecek biçimde; Ö.G. ve B. D.’yi yüzünde sabit bir iz kalacak şekilde ve sivil şahıs E.
T.’yi de BTM ile giderilebilecek biçimde yaraladığı,
kendisinin ise BTM ile giderilebilecek şekilde yaralandığı Nallıhan Devlet
Hastanesi, Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğü ve İstanbul Adli Tıp Kurumu 6.
İhtisas Kurulundan alınan raporlardan tespit edilmiştir.
7. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma sonucunda Sincan
Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/2/2010 tarihli iddianame
ile kasten öldürme suçuna teşebbüs, kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için
direnme suçlarından kamu davası açılmıştır.
8. Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/9/2011 tarihli ilamı ile
katılan, mağdur, tanık ve sanık anlatımları ile olay tutanakları, teşhis
tutanakları, emniyet kriminal ekspertiz
raporları ve doktor raporları gibi bilgi ve belgeler dikkate alınarak;
başvurucunun K. S.’yi kasten öldürme suçuna
teşebbüsten 8 yıl 4 ay hapis cezası ile, Ö. G. ve B. D.’yi
kasten yaralama suçundan iki kez 4 yıl 2 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına, ayrıca E. T.’yi kasten yaralama
ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmiştir.
9. Hükmün temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 3/10/2012 tarihli ilamıyla başvurucunun Ö. G. ve B. D.’ye yönelik eylemlerinden kurulan hüküm, başvurucunun
ileri sürdüğü hususlar da dikkate alınıp değerlendirilmek suretiyle onanırken,
kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen ceza, eylemin kamu görevinin yerine
getirilmesi sırasında işlenmiş olması nedeniyle bozulmuştur. Anılan onama
kararı başvurucuya 14/11/2012 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
10. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten yaralama” kenar başlıklı 86.
maddesinin (1) numaralı fıkrası ile (3) numaralı fıkrasının (c) ve (e) bentleri
ile son paragrafı şöyledir:
“(1)
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin
bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.”
“(3)
Kasten yaralama suçunun;
…
c) Kişinin
yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
…
e)
Silâhla,
İşlenmesi
hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı
oranında artırılır.”
11. 5237 sayılı Kanun’un “Neticesi
sebebiyle ağırlaşmış yaralama” kenar başlıklı 87. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (c) bendi ile son paragrafı şöyledir:
“(1)
Kasten yaralama fiili, mağdurun;
…
c) Yüzünde
sabit ize,
Neden
olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak,
verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren
hâllerde beş yıldan az olamaz.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 21/11/2013 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda, başvurucunun 29/11/2012 tarih ve 2012/828 numaralı bireysel
başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
13. Başvurucu, jandarma karakolunda meydana gelen olay sonucunda
kendisinin de yaralandığını, Ö. G. ve B. D.’ye
yönelik eylemleri ile ilgili yapılan yargılamada delillerin eksik toplandığını,
yeterli araştırmanın yapılmadığını, meşru müdafaa ve haksız tahrik şartları
oluşmasına karşın mağdurların asker olması sebebiyle taraflı bir yargılama
yapılarak kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkına aykırı
davranıldığını, bu nedenle Anayasa’nın 10. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini
ileri sürerek, yargılamanın yeniden yapılmasını, 50.000 TL manevi ve
belirlenecek miktarda maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
14. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurunun, adil
yargılanma hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir. Başvurucu
her ne kadar Mahkemece yargılamanın taraflı yürütülerek eşitlik ilkesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüş ise de, bu iddianın özü, söz konusu kararın adil
olmadığı hususu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu sebeple başvurucunun tüm iddiaları Anayasa’nın 36. maddesi ile
ilişkili görülerek adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
15. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal
edildiğini iddia eden kişilere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı
tanınmıştır.
16. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz”
18. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un “Esas
hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
21. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde
dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça
keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Diğer taraftan adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda
verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını
denetletme imkânını verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya
ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde
haklarına saygı gösterilmediği, bu süreçte karşı tarafın sunduğu deliller ve
görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme
fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (B. No:
2013/2767, 2/10/2013, § 22).
23. Somut olayda başvurucunun yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı
olduğuna dair ciddi bir bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda
verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği
anlaşılmaktadır. Buna göre, başvurucunun iddialarının esas itibariyle derece
mahkemelerince verilen kararların yetersiz araştırmaya dayalı ve yanlı
olduğuna, hukuk kurallarının uygulanmasında isabet bulunmadığına ve dolayısıyla
kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmekte ise de; yapılan incelemede, derece
mahkemelerince yürütülen yargılama sırasında başvurucunun, karşı tarafın
sunduğu deliller ve görüşlerle ilgili bilgi sahibi olma ve bunlara karşı etkili
bir şekilde itiraz etme ve kendi delillerini ve iddialarını sunma konularında
bir sorunla karşılaştığına dair bir bulguya rastlanılmadığı gibi somut olayda
katılan, mağdur, tanık ve sanık anlatımları ile olay tutanakları, teşhis
tutanakları, emniyet kriminal ekspertiz
raporları ve doktor raporları gibi bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan
yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir keyfi durum da tespit edilmemiştir.
24. Açıklanan gerekçelerle, başvurucunun iddialarının kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu ve derece mahkemeleri kararlarının bariz bir
şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 21/11/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.