TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HİKMET YAYĞIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1279)
|
|
Karar Tarihi: 30/12/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 28/3/2015-29309
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Hikmet YAYĞIN
|
Vekili
|
:
|
Av. İnan AKMEŞE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvurucu, tutukluluğun devamına itirazla ilgili incelemenin duruşmasız
yapılması, Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmemesi ve gerekçesiz olarak
itirazın reddine karar verilmesi nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliğinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
24/1/2013 tarihinde İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölümün Birinci Komisyonunca, 21/3/2013 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm, 26/3/2013 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar vermiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular 26/3/2013 tarihinde Adalet
Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 31/5/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet
Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 11/6/2013 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu karşı beyanını
26/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru
formu ve ekleri ile Adalet Bakanlığının görüşünde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8.
Başvurucu silahlı terör örgütü üyeliği isnadıyla 20/5/2010
tarihinde yakalanmış, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimince 24/5/2010
tarihinde yapılan sorgunun ardından tutuklanmıştır.
9. İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı 1/9/2010 tarih ve 2010/686
sayılı iddianameyle, başvurucu ve diğer 21 kişi hakkında silahlı terör örgütüne
üye olmak suçundan kamu davası açmıştır.
10. Başvuru
tarihi itibarıyla yargılama İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/293
sayılı dosyasında görülmektedir.
11.
Başvuruya konu tutuklulukla ilgili olarak başvurucu 13/7/2012
tarihinde ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştur.
12. 3/10/2012 tarihli duruşmada başvurucu müdafii
“önceki savunmalarımızı tekrar ederiz,
müvekkil hakkında düzenlenen iddianame emniyetin düzenlediği varsayıma dayalı
fezlekeye dayandırılmıştır. Yapılan fiziki takiplerin futbol, piknik vb gibi öğrenci ortamında yapılan faaliyetlere ilişkin
olduğu yapılan Nevruz ve 8 Mart etkinliklerinde söylenen marşlar dolayısıyla
dava açılmıştır. Bu eylemlerin hiç birisi örgüt suçu olarak değerlendirilmez,
bunun mahkemenizce tespit edilmesini talep ediyoruz, müvekkilim 2,5 yıldır
tutuklu yargılanmaktadır, öğrenci olup tahliye olmaması halinde okuluna devam imkanı kalmayabileceği ve 6352 sayılı Yasa’nın getirdiği
lehe düzenlemeler göz önüne alınarak öncelikle bihakkın tahliye olmadığı
takdirde adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliyesine karar verilmesini
talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
13.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 3/10/2012 tarihli duruşmada “Sanıklara isnat
olunan suçun mahiyetine, Yasada gösterilen olası cezaların sınırlarına
sanıklara isnat edilen suçların 5271 sayılı CMK.'nun
100/3. maddesinde gösterilen katalog suçlardan olmasına, soruşturma aşamasında
ele geçirilen ve düzenlenen iddianamede gösterilen; iletişimin dinlenmesi,
tespiti, kayda alınması ve değerlendirilmesi ile ilgili tapeler
ve ses kayıtları, GSM tespit tutanakları E-mail tespit tutanakları, fiziki
takiple ilgili görüntüler, fotoğraflar ve bu görüntülere ilişkin tutanaklar,
gizli tanığa ait bilgi alma tutanağı, müştekilere ait tutanaklar, şüphelilerin
ikametlerinde yapılan arama sonucu ele geçirilen toplattırılmasına karar
verilen yayınlar, örgütsel dokümanlar-el yazısı notlar, bunlara ait inceleme ve
tespit tutanakları, örgütsel içerik arz eden CD’ler, flaş bellek ve bunların
yapılan incelemesi sonucu tanzim olunan tespit ve ön inceleme tutanakları,
ikametlerde yapılan arama sonucu el konulan bilgisayar ait hard diskler
içerisindeki örgütsel içerikli doküman ve materyaller, şüpheli ifadeleri ve
diğer tutanaklar, inceleme tutanakları, bilirkişi raporları, ekspertiz
raporu, açık kaynaklar (internet tespitleri) ve tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirildiğinde, mevcut olan bu delillerin sanıklar hakkında kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren bu olgu olarak kabul edilerek, bu durumun
kuvvetli suç süphesinin varlığının bu açıdan halen
devam ediyor olmasına, gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına ve
gerekse 6352 sayılı Yasanın 96 ve devamı maddeleri ile değişik 5271 sayılı
CMK.'nun 100 ve devamı maddeleri hükümlerine göre
tutuklulukta geçen makul süreyi aşan bir durumun bulunmamasına, sanıkların
serbest kalması halinde kaçma şüphelerinin
sanıkların üzerine atılı suçların ağırlığına göre karine olarak kabul
edilmesinde zorunluluk bulunmasına, tutuklamaya alternatif koruma tedbirlerinin
bu aşamada sanık açısından yetersiz kalacağı ve T.C. Anayasasının 13.
maddesinde ifade olunan 'ölçülülük' ilkesi uyarınca sanıklar hakkında daha
hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının dava konusu
açısından yetersiz kalacağı” gerekçesiyle başvurucunun ve diğer iki
sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Mahkeme tutuklu
sanıkların tutukluluk durumunun birer ay ara ile resen incelenmesine ve sonraki
duruşmanın 27/12/2012 tarihinde yapılmasına karar vermiştir.
14.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/10/2012 tarihli
duruşmada verdiği tutukluluğun devamına ilişkin kararına yapılan itiraz,
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/11/2012 tarih ve 2012/789 Değişik İş
sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 24/12/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
15.
Başvurucu 24/1/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/4/2013 tarihli
duruşmada verdiği kararla başvurucu serbest bırakılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
17. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen
ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı
verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe
oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a)
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
11.
Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311,
312, 313, 314, 315),
…”
18. 5271
sayılı Kanun’un 101. maddesi şöyledir:
“(1)
Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen
mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere
yer verilir.
(2) (Değişik fıkra: 02/07/2012-6352
S.K./97.md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye
isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller
somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli
veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle
kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
…
(5) Bu
Madde ile 100 üncü Madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”
19. 5271
sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk
süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek
uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
20. 5271
sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında
şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya
salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz
edilebilir.”
21. 5271
sayılı Kanun’un 105. maddesi şöyledir:
“103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine,
merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin
görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî
kontrol uygulanmasına karar verilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/15
md.) Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet
savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz.
Bu kararlara itiraz edilebilir.”
22. 11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle 5271
sayılı Kanun’un 269. maddesine eklenen fıkra şöyledir:
“101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine
Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23.
Mahkemenin 30/12/2014 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda, başvurucunun 24/1/2013 tarih ve 2013/1279 numaralı bireysel
başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24.
Başvurucu, tutukluluğun devamına itirazla ilgili incelemenin duruşmasız
yapıldığını, Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmediğini ve gerekçesiz
olarak itirazın reddine karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde
düzenlenen kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlal edildiğini ileri sürmüş,
tahliyesine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25.
Başvurucunun, tutukluluğun devamı kararına itiraz sürecine ilişkin
şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve bu şikâyetler açısından
başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Adalet Bakanlığı görüşünde, AİHM’in
tutukluluğa itiraz incelemelerinde tutuklunun veya müdafiinin
mahkeme huzuruna çıkarılmasının gerekli olduğu, ancak her itirazda duruşma
açılmasının ceza yargılamasını tıkayacağını kabul ettiği, kısa süre önce hâkim
önüne çıkmış tutuklu hakkındaki itiraz incelemesinin dosya üzerinden
yapılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmediği sonucuna vardığı
ve AİHM içtihadına göre, tutukluluğun yasallığının incelenmesinin çelişmeli
olarak ve silahların eşitliği ilkesine uygun yapılması gerektiği ifade
edilmiştir.
27.
Başvurucu Adalet Bakanlığı görüşüne karşı başvuruda belirttiği hususları
tekrarlamıştır.
a. Tutukluluğa
İtiraz İncelemesinin Duruşmasız Yapıldığı ve Kararın Gerekçesiz Olduğu İddiası
28.
Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi,
kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna
aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir
yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”
29.
Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, yakalama veya tutuklama yoluyla
özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye özgürlüğünden yoksun bırakılmanın yasaya
uygunluğuyla ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı
tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin başvurusuyla ilgili değerlendirmenin
yargısal nitelik taşıması ve itirazları bakımından uygun güvenceleri sağlaması
gerekir. Bu kapsamda ilk temel teminat, esas ve usul yönünden tutukluluğun
yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde gerçekleşen duruşmalarda etkili
olarak incelenmesini talep etme hakkıdır. Bu hüküm aynı şekilde tutukluluk
halinin gerekli olup olmadığının hızlı bir şekilde tespit edilmesini gerektirir
(Çatal/Türkiye, B. No. 26808/08, 17/4/2012, § 32,33; A. ve
Diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No. 3455/05, 18/2/2009, § 203).
30.
Tutukluluk halinin devamının veya serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde“çelişmeli yargı” ve “silahların eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Altınok/Türkiye, B. No: 31610/08, 29/11/2011, § 45).
31. Bu
kapsamda, tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara
yapılan her itirazda başvurucunun dinlenilmesi gerekli olmamakla beraber
tutuklu kişinin makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır (Altınok/Türkiye, B. No: 31610/08, 29/11/2011, § 54; Knebl/Çek Cumhuriyeti, B. No: 20157/05, 28/10/2010, § 85).
32.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, düzenli aralıklarla yapılan ve başvurucunun
da savunma yapma fırsatı bulduğu duruşmalarda tutukluluk halini incelemiştir. 3/10/2012 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk halinin
devamına karar verilmiştir. Başvurucu, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin
tutukluluk halinin devamına ilişkin kararına, Anayasa’nın 19. maddesine aykırı
olduğu iddiasıyla 9/10/2012 tarihinde itiraz etmiştir.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Cumhuriyet savcısının görüşü alınarak 5/11/2012 tarihli kararla duruşma yapılmaksızın itiraz
reddedilmiştir.
33.
Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen kural dikkate
alındığında hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa sürede karar
verilmesi esası dâhil olmak üzere, tutukluluk kararına karşı yapılan her
itirazda duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hale
getirebilecektir. Bu nedenle, Anayasa’da öngörülen inceleme usulüne ilişkin
güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece,
tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını
gerektirmez (Çatal/Türkiye, § 40;
Altınok/Türkiye, § 54).
34. AİHM
içtihatlarına göre bir ayın altındaki süre (28 gün) aralığında tutukluluğun
devamına ilişkin incelemenin ilgili dinlenilmeden yapılması Sözleşmenin 5. maddesinin
(4) numaralı paragrafının ihlali olarak
değerlendirilmemektedir (Çatal/Türkiye,
§ 41,42). 2 ay 13 günlük sürede şüphelinin dinlenilmeden itirazının
reddedilmesi ise anılan hükmün ihlali olarak görülmüştür (Erişen ve Diğerleri/Türkiye, B.No. 7067/06, 3/4/2012, §
51-54).
35.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince 3/10/2012 tarihli
duruşmada başvurucunun tutukluluk halinin devamına karar verilmesi sonrasında,
bu karara yapılan itiraz 5/11/2012 tarihinde duruşmasız yapılan incelemeyle
sonuçlandırılmıştır. 3/10/2012 tarihli duruşma ile
itiraz mercii karar tarihi arasında 1 ay 2 gün vardır. Bu süre dikkate
alındığında, başvurucunun tutuklulukla ilgili itirazının incelenmesinin,
tutuklunun makul aralıklarla dinlenilmesi yönündeki kuralı ihlal etmediği
sonucuna varılmıştır.
36. Ayrıca
derece mahkemelerinin kanun yolu incelemesinde itirazın/başvurunun reddine
karar vermeleri hâlinde alt derece mahkemesinin kararlarında gösterdikleri
gerekçeler kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe
gösterilmesine gerek bulunmamaktadır (B. No: 2013/1235, 13/6/2013,
§ 25).
37. Somut
olayda, tutukluluğun devamına karar veren yargılama mercii, gerekçesini duruşma
tutanağında belirtmiştir. İtiraz mercii tarafından tutukluluğun devamına
ilişkin karar hukuka uygun bulunarak başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
Dolayısıyla itiraz mercii kararının tek başına ele alınarak gerekçesiz olduğunu
veya yeterli gerekçe içermediğini söylemek mümkün değildir.
38.
Açıklanan nedenlerle, bu iddialarla ilgili olarak Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
b. Cumhuriyet
Savcısı Görüşünün Bildirilmediği İddiası
39.
Tutukluluk haline itiraz incelemesinde Cumhuriyet savcısı ve tutuklu arasında
silahların eşitliği ilkesinin gözetilmesi gerekir (B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 124).
40.
Silahların eşitliği, suçlamayla ilgili bilgi, belge ve tarafların görüşlerine
ulaşabilme imkânı verilmesini gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet Savcısının
görüşlerine etkili bir şekilde cevap verebilme imkânı, kural olarak bundan
haberdar olunması halinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi şekilde yerine
getirileceğini belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber, tarafların
beyanlarının birbirlerine bildirilmesi ve bu beyanlara cevap verebilme imkânına
sahip olmaları gerekir.
41. Somut
olayda başvurucu, tutukluluk halinin devamı yönündeki karara 9/10/2012
tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz mercii, Cumhuriyet savcısının yazılı görüşünü
almış ancak bu görüş başvurucuya bildirilmemiştir. Başvurucunun, Cumhuriyet
savcısının görüşüne cevap verme imkânı olmamıştır. Tutuklulukla ilgili itiraz,
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 5/11/2012
tarihinde reddedilmiştir. Başvurudan sonra 11/4/2013
tarih ve 6459 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle “…itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu
görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir.” hükmü
5271 sayılı Kanuna eklenmiştir.
42.
Tutukluluğa itiraz incelemesinde Cumhuriyet savcısının görüşünün başvurucuya
bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanunun 50. Maddesi Yönünden
43.
Başvurucu 10.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
44. 6216
sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
45.
Başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili olarak somut bir bilgi
ve belge sunmamıştır. Başvurucunun maddi tazminat talebi bu nedenle
reddedilmelidir.
46.
Başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliğine yönelik ihlalin tespitiyle telafi
edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı nedeniyle, başvurucuya takdiren
net 3.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
47.
Başvurucu tarafından yapılan 198,35 başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğa
itiraz incelemesinin duruşmasız yapıldığı ve kararın gerekçesiz olduğu şikâyetiyle ilgili olarak
Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Tutukluluğa
itiraz incelemesinde Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 3.000,00 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine,
E. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben Maliye Bakanlığına
yapılacak başvurudan itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması halinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal faiz uygulanmasına,
30/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.