TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ SUAT ERTOSUN BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2013/1592)
Karar Tarihi: 20/5/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Yunus HEPER
Başvurucu
Ali Suat ERTOSUN
Vekili
Av. Rabiya BALKANLI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, ulusal düzeyde yayın yapan Star Gazetesinde yayımlanan bir haberde yer alan iddiaların ve ifadelerin kişilik haklarını zedelediğini, şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 21/2/2013 tarihinde Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 20/10/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/11/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 6/11/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünü 9/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 15/1/2015 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 27/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, adli yargıda hâkimlik, adalet müfettişliği, başmüfettişliği, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği yapmıştır. Başvurucu halen Yargıtay üyesi olarak görev yapmaktadır.
9. Ulusal düzeyde yayın yapan Star Gazetesi'nin 7/9/2009 tarihli nüshasında yayımlanan “İlişkilerin kavşak noktası” başlıklı haberde, o dönemde HSYK üyesi olan başvurucunun, Ergenekon adı verilen operasyon kapsamında tutuklanan şüpheli ve sanıklarla olan ilişkisine değinilmiş ve bir de fotoğrafa yer verilmiştir. Haberde şu ifadelere yer verilmiştir:
"... HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’un Yaz Kararnamesi’nin görüşüldüğü HSYK toplantısının gündemine Ergenekon savcıları ile faili meçhul savcılarının görevden alınmasını istediği ortaya çıkmıştı. HSYK üyesi Ertosun’un, kritik HSYK toplantıları öncesi Ergenekon davası sanığı Engin Aydın’la görüştüğünü star ortaya çıkarmıştı. HSYK üyesi Ertosun, “Engin Aydın aile dostum. Kurulla ilgili şeyleri konuşmayız” demişti ancak ek klasörlere giren Aydın’ın telefon görüşmeleri ve ajandasındaki notlar aynı şeyleri söylemiyor.‘Örgütün yargıdaki işlerini takip ediyor’
Ergenekon sanığı Engin Aydın, 3. iddianamede “Örgütün yargıdaki işlerini takip eden kişi” olarak gösteriliyor. İşte Engin Aydın’ın iddianameye ve ek klasörlere giren faaliyetlerinden bazıları:
8. Dairedekiler Deşifre Olur
Hurşit Tolon, Kent Otel Toplantıları’na katılanların listesini isteyince Engin Aydın ve Erdal Şenel “Listede Ergenekon davasının temyizine bakacak Yargıtay 8. Daire üyeleri de var. Adamları deşifre edip ispiyonlamış oluruz” diye karşı çıktı.
Hsyk’da ise Hallederiz
Kendisini Albay olarak tanıtan Kemal Başkaya, hâkim eşi için atama istiyor. Engin Aydın ise şu karşılığı veriyor: “HSYK ile ilgili olursa yardımcı olurum, Kadir Bey’e (Kadir Özbek-HSYK Baykanvekili) iletirim başkanvekili, Suat’a (Ali Suat Ertosun) da söylerim.”
Eminağaoğlu Telkini
Engin Aydın, 2008 tarihli ajandasının “Haziran 13” başlıklı sayfasına şu notu aldığı görüldü: “Suat Ertosun’a Yargıtay üyeliği için Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Güngör Sarıkaya’yı telkin ettim.” Engin Aydın, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun Yargıtay üyesi olmak için torpil istediğini” doğrulamıştı.
Bizim Suat Takip Ediyor
Engin Aydın’ın, Cumhuriyet Gazetesi İzmir Büro’ndan Serdar isimli şahısla yaptığı konuşmada ise bir ihale olayından söz ederek “Bizim Suat takip ediyor biliyorsun HSYK üyesi varya Suat Ertosun, o takip ediyor bu işi” diyor."
10. Şikâyet konusu haberle birlikte verilen fotoğrafta başvurucu ile birlikte yer alan dört kişiden birinin üzerine “Ergenekon Sanığı Engin Aydın” yazısı bulunmaktadır. Başvurucuya göre fotoğraf, Ankara’nın Kızılay semtinde oldukça kalabalık bir caddede çekilmiştir.
11. Başvurucu, kaleme alınan yazı vasıtasıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, asılsız iddialarla karalanmak ve küçük düşürülmek suretiyle kamuoyunun hakaret ve husumetine maruz bırakıldığını ileri sürerek, 6/9/2010 tarihinde Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde ilgililer aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.
12. İlk Derece Mahkemesi, 22/3/2011 tarihli kararında “... dava konusu yazının olayın eleştiri niteliğinde olduğu, özellikle davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetini taşımadığı, ... gazetedeki yazının basın özgürlüğü kapsamında kaleme alınmış ve eleştiri sınırları içerisinde olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği...” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
13. Temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 9/4/2012 tarihli ilamıyla usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermiştir. Onama kararına karşı yapılan düzeltme başvurusu, aynı Dairenin 3/12/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararı 23/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, 21/2/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
15. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/2/2013 tarihli ve 2013/1592 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu,
i. Davaya konu haberde davalının kendisini, görevini kötüye kullanan, yasa dışı işler yapan, derin devlet görevlisi ve ajanı, çeteleri idare eden, yönlendiren ve onlara öldürme talimatı veren, adam öldürten, faili meçhul cinayetleri ve Ergenekon silahlı terör örgütünün şüpheli ve sanıklarını koruyan, onları soruşturan ve yargılayan Cumhuriyet savcısı ve hakimlerin görevden alınması için çaba harcayan, taraflı derin ve kirli ilişkiler içerisinde bulunan bir kişi olarak gösterdiğini,
ii. Derece mahkemelerinin kararlarının gerekçeden yoksun olduğunu,
iii. Haberde “Ergenekon Terör Örgütünü koruyan” biri olarak yansıtılması nedeniyle başta DHKP-C ve PKK olmak üzere terör ve çıkar amaçlı suç örgütlerinin açık hedefi haline getirildiğini,
iv. Söz konusu haberde, ifade özgürlüğünün ve eleştiri yapma hakkının sınırlarının aşıldığını, kullanılan ifadelerin şeref ve haysiyetine saldırı niteliğinde olduğunu, derece mahkemelerinin davalının haber ve yorum yapma özgürlüğü ile kendisinin itibarının korunması arasındaki dengeyi sağlayamadığını ileri sürmüş, Anayasa'nın 17., 25., 26., 28., 32., 36., 40., 90. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve 15.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Başvurucu tahkir içeren sözler nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasanın 17., 25., 26., 28., 36., 40. ve 90. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
19. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin görevinin, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde korunan itibarının korunması hakkı ile Anayasa’nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığını tespit etmek olduğu belirtilmiştir. Bakanlık yazısında, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları hatırlatılmıştır. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru dilekçesindeki görüşlerini tekrar etmiştir.
20. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler ilk olarak İlhan Cihaner kararında (İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 42-74) ortaya konulmuştur. Daha sonra aynı ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından benimsenmiş (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 35-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 29-61) ve Bölümler önlerine gelen şikayetlerde sözü geçen ilkeleri uygulamışlardır (Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 21-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 19-50).
21. Başvuruya konu sözler ve iddialar (§ 9) nedeniyle başvurucunun kişisel itibarının korunması hakkına müdahale edildiği kabul edilmelidir. Bu sebeple mevcut davada başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile ulusal günlük gazetenin ve şikâyet konusu haberin yazarı gazetecinin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerekmektedir.
22. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Abdullah Doğtaş, B.No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin korunmaması halinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 36; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42). Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi için kişinin itibarına yapılan saldırının kişinin itibarına saygı gösterilmesini isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasına zarar verecek şekilde yapılmış olup olmadığını olayın şartlarına göre değerlendirir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 39; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 45, 56).
23. Öte yandan ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğü, yokluğu halinde “demokratik bir toplum”dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir ve bazı istisnalara tabi ise de, bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir (bkz. Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014 [GK], § 95; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 48; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55; başka kararlar yanında bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49).
24. Mevcut olaydaki gibi başvurularda başvurunun sonucu, prensip olarak, başvurunun ihtilaflı makale ve sözlerin sahibi tarafından Anayasa’nın 26. maddesine dayanılarak yapılmış olması ile bu makaleye veya sözlere konu olan kişi tarafından Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak yapılmış olmasına göre değişmez. Aksi halde Anayasa’nın anılan maddelerinde korunan hakların dengelenmesinde, benzer olaylarda çelişkili sonuçlar ortaya çıkabilir. Yargı mercilerinin bu iki maddede düzenlenen haklar arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun bir şekilde bir denge kurmaları gerekir.
25. Basın özgürlüğü ile itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurulmasıyla ilgili olarak mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterler şu şekilde sayılabilir: Genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlanıp sağlanmadığı, hedef alınan kişinin konumu (siyasetçi, kamu görevlisi veya sıradan birey olup olmaması ve ünlülük derecesi gibi), haber veya makalenin konusu, ilgili kişinin önceki davranışları, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları ile haber veya makalenin yayımlanma şartları (bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 66-73; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 58-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 54-61; Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 44-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 42-50).
26. Başvurucu, faili meçhul cinayetleri ve Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün şüpheli ve sanıklarını koruyan, onları soruşturan ve yargılayan Cumhuriyet savcısı ve hâkimlerin görevden alınması için çaba harcayan bir kişi olarak gösterildiğini iddia etmektedir. Buna karşın İlk Derece Mahkemesi, başvurucunun olayların gerçekleştiği tarihlerde HSYK üyesi olduğunu hatırlatmıştır. İlk Derece Mahkemesine göre söz konusu yazı basın özgürlüğü sınırlarını aşmayan eleştirel nitelikte bir yazıdır.
27. Başvurucunun, davalının sözlerinin şahsiyet haklarına yönelik bir saldırı olduğu yönündeki değerlendirmelerine karşı davalı, söz konusu makaledeki bilgilerin gerçek ve güncel olduğunu ve hukuka aykırı bir yönünün de bulunmadığını ileri sürmüştür. İlk Derece Mahkemesi de başvurucunun talebini, söz konusu haberin bir bütün olarak görünür gerçeğe uygun olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.
28. İlk olarak, davalının başvuruya konu gazete yazısında dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı ve içeriğinin kamunun merakını giderme isteğinin ötesine geçip geçmediği sorularına cevap verilmelidir. Bu bağlamda, bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya makalenin yayımlanmasına o kadar çok katlanması gerekir. Aksine, yazının bilgilendirme değeri ne kadar düşükse kişinin korunan çıkarına da o kadar çok üstünlük tanınması gerekir (İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 74). Basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.
29. Şikâyet konusu gazete makalesinin yayımlandığı dönem, ülkede sivil hükümete karşı darbe hazırlığı yapıldığına ilişkin iddialar üzerine başlatılan ve “Ergenekon soruşturmaları” adı verilen bir dizi soruşturmanın devam ettiği bir dönemdir. Makalenin yayınlandığı tarihte basın ve yayın organlarında, o dönem HSYK üyesi olan başvurucunun Ergenekon davalarına bakmakta olan hâkim ve savcıların görevden alınmasına ilişkin talepleri olduğu ve Ergenekon davası sanıklarından bazıları ile görüştüğü yönünde bazı fotoğraflarla birlikte pek çok haber yayımlanmıştır.
30. Başvuruya konu gazete haberinin yapıldığı dönemde başvurucu ile ilgili olarak bir süre basın ve yayın organlarında haberler yapılmış ve makaleler yazılmıştır. Nitekim başvurucunun bireysel başvuru dosyasına eklediği gazete kupürleri de bunu doğrulamaktadır. Başvurucu oldukça çalkantılı bir dönemde ve uzunca bir süre Adalet Bakanlığında genel müdürlük, Yargıtay üyeliği ve HSYK üyeliği yapmıştır. Başvuruya konu haberde, başvurucunun Ergenekon davalarına bakan hâkim ve savcıların görevlerinin değiştirilmesi için çabaladığının ve bazı Ergenekon sanıkları ile görüştüğünün daha önce gazetelerde yer aldığı hatırlatıldıktan sonra başvurucunun adının Ergenekon davasına ilişkin dosyada da yer aldığı belirtilmiştir. Haberde Ergenekon davasının ek klasörlerinde başvurucunun bazı sanıklar ile telefon görüşmelerinin kayıtlarının yer aldığı belirtilmekte ve konuşmalara ilişkin bazı ayrıntılar verilmektedir. Habere göre başvurucu, konuştuğu Ergenekon davası sanıklarından bazılarının taleplerini yerine getirme sözü vermiştir. Başvurucu, haberde ileri sürülen olguların Ergenekon iddianamelerinde yer aldığını belirttikten sonra söz konusu konuşmaları kendisinin yapmadığını, başkasının ajandasında çıkan notların kendisini bağlamayacağını, yapılan haberlerin yalnızca kişiliğine saldırı amacı taşıdığını ileri sürmüştür. Şikâyet konusu haberde dile getirilen iddialar ile olayların geçtiği tarihteki olaylar ve başvurucunun beyanları birlikte değerlendirildiğinde söz konusu haberde sarf edilen sözlerin ve iddiaların bir ölçüde, genel yarar nitelikli bir tartışmaya katkı sundukları kabul edilebilir.
31. Adalet sisteminin düzgün işlemesi için görev yapan kamu görevlileri olan hâkim ve savcılarla yüksek mahkeme üyeleri de diğer kamu görevlileri gibi kamunun güvenine sahip olmalıdırlar (benzer bir karar için bkz. Saday/Türkiye, B. No: 32458/96, 30/3/2006, § 33). Bu sebeple adalet sisteminde görev alan hâkimler ve savcılarla birlikte diğer yargı çalışanlarını asılsız suçlamalardan korumak devletin görevlerindendir. Demokratik bir toplumda, bireylere, yargı sistemi ve ona dâhil olan kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte bu eleştirilerin kişilerin şeref ve itibarlarının korunmasını isteme haklarını ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 85).
32. Buna karşılık başvurucu, şikâyet konusu haberde sözü edilen Ergenekon soruşturmalarına ve davalarına bakan hâkim ve savcıların görevden alınmasına ilişkin iddiaların dile getirildiği dönemde HSYK üyesidir ve HSYK’ya Yargıtay üyelerince seçilmiştir. Ayrıca HSYK’nın yönetsel bir kurul olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Başvurucunun olayların geçtiği zaman diliminde ve halen Türkiye kamuoyunda tanınan bir yüksek bürokrat olduğu ve itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi dikkate alındığında, onun az bilinen bir kişi olduğu iddia edilemez. Dolayısıyla başvurucu Türk yargı sistemi için önemli olan ve gazete makalesinin yayımlandığı sırada bulunduğu HSYK üyeliği görevi nedeniyle eleştirilere sıradan kişilere göre daha fazla katlanmalıdır.
33. Diğer yandan, söz konusu gazete makalesi nedeniyle başvurucunun kişisel kariyerinin ve mesleğinin önemli ölçüde etkilenmediği göz önünde tutulmalıdır. Nitekim başvurucu, gazete haberinin yayımlandığı dönemde HSYK üyeliğini devam ettirmiştir ve halen Yargıtay üyesi olarak kariyerine devam etmektedir.
34. Son olarak başvuruya konu sözlerde abartıya kaçılmadığı da söylenemez. Ne var ki basın özgürlüğünün kapsamının, demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 76; Radio France ve Diğerleri/Fransa, B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37).
35. Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemezler. Zira, bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına ancak bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu hatırda tutulmalıdır (bkz. Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Oberschlick/Avusturya, B. No: 11662/85, 23/5/1991, § 57).
36. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakları arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece Mahkemesi, söz konusu yazının genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorusuna özel bir önem vermiş, ayrıca haberin yapıldığı şartlar üzerine de eğilmiştir. İlk Derece Mahkemesi davaya konu yazıda geçen olayların gerçekliği meselesine eğilmiş ve başvuruya konu haberde geçen olayların “basın özgürlüğünün şartlarından olan gerçeklik şartını taşıdığına” karar vermiştir.
37. Bu şartlarda, yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu, derece mahkemelerince tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 20/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.