TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ SUAT ERTOSUN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2013/1592)
|
|
Karar Tarihi: 20/5/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Suat ERTOSUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Rabiya
BALKANLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, ulusal düzeyde yayın yapan Star Gazetesinde
yayımlanan bir haberde yer alan iddiaların ve ifadelerin kişilik haklarını
zedelediğini, şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiğini iddia
etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 21/2/2013 tarihinde
Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 20/10/2014
tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/11/2014
tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 6/11/2014
tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünü 9/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan
görüş başvurucuya 15/1/2015 tarihinde bildirilmiştir.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 27/1/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, adli yargıda hâkimlik, adalet müfettişliği,
başmüfettişliği, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği yapmıştır. Başvurucu halen
Yargıtay üyesi olarak görev yapmaktadır.
9. Ulusal düzeyde yayın yapan Star Gazetesi'nin 7/9/2009 tarihli nüshasında yayımlanan “İlişkilerin kavşak noktası” başlıklı
haberde, o dönemde HSYK üyesi olan başvurucunun, Ergenekon adı verilen
operasyon kapsamında tutuklanan şüpheli ve sanıklarla olan ilişkisine
değinilmiş ve bir de fotoğrafa yer verilmiştir. Haberde şu ifadelere yer
verilmiştir:
"... HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’un Yaz
Kararnamesi’nin görüşüldüğü HSYK toplantısının gündemine Ergenekon savcıları
ile faili meçhul savcılarının görevden alınmasını istediği ortaya çıkmıştı. HSYK
üyesi Ertosun’un, kritik HSYK toplantıları öncesi Ergenekon davası sanığı Engin
Aydın’la görüştüğünü star ortaya çıkarmıştı. HSYK
üyesi Ertosun, “Engin Aydın aile dostum. Kurulla ilgili şeyleri konuşmayız”
demişti ancak ek klasörlere giren Aydın’ın telefon görüşmeleri ve ajandasındaki
notlar aynı şeyleri söylemiyor.‘Örgütün yargıdaki
işlerini takip ediyor’
Ergenekon sanığı Engin Aydın, 3. iddianamede
“Örgütün yargıdaki işlerini takip eden kişi” olarak gösteriliyor. İşte Engin
Aydın’ın iddianameye ve ek klasörlere giren faaliyetlerinden bazıları:
8. Dairedekiler Deşifre Olur
Hurşit Tolon, Kent Otel Toplantıları’na
katılanların listesini isteyince Engin Aydın ve Erdal Şenel “Listede Ergenekon
davasının temyizine bakacak Yargıtay 8. Daire üyeleri de var. Adamları deşifre
edip ispiyonlamış oluruz” diye karşı çıktı.
Hsyk’da ise Hallederiz
Kendisini Albay olarak tanıtan Kemal Başkaya,
hâkim eşi için atama istiyor. Engin Aydın ise şu karşılığı veriyor: “HSYK ile
ilgili olursa yardımcı olurum, Kadir Bey’e (Kadir Özbek-HSYK Baykanvekili) iletirim başkanvekili, Suat’a (Ali Suat
Ertosun) da söylerim.”
Eminağaoğlu Telkini
Engin Aydın, 2008 tarihli ajandasının “Haziran
13” başlıklı sayfasına şu notu aldığı görüldü: “Suat Ertosun’a Yargıtay üyeliği
için Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Güngör Sarıkaya’yı telkin ettim.” Engin Aydın,
YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun Yargıtay üyesi olmak için torpil
istediğini” doğrulamıştı.
Bizim Suat Takip Ediyor
Engin Aydın’ın, Cumhuriyet Gazetesi İzmir
Büro’ndan Serdar isimli şahısla yaptığı konuşmada ise bir ihale olayından söz
ederek “Bizim Suat takip ediyor biliyorsun HSYK üyesi varya
Suat Ertosun, o takip ediyor bu işi” diyor."
10. Şikâyet konusu haberle birlikte verilen fotoğrafta
başvurucu ile birlikte yer alan dört kişiden birinin üzerine “Ergenekon Sanığı Engin Aydın” yazısı
bulunmaktadır. Başvurucuya göre fotoğraf, Ankara’nın Kızılay semtinde oldukça
kalabalık bir caddede çekilmiştir.
11. Başvurucu, kaleme alınan yazı vasıtasıyla kişilik
haklarına saldırıda bulunulduğunu, asılsız iddialarla karalanmak ve küçük
düşürülmek suretiyle kamuoyunun hakaret ve husumetine maruz bırakıldığını ileri
sürerek, 6/9/2010 tarihinde Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde
ilgililer aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.
12. İlk Derece Mahkemesi, 22/3/2011
tarihli kararında “... dava
konusu yazının olayın eleştiri niteliğinde olduğu, özellikle davacının kişilik
haklarına saldırı mahiyetini taşımadığı, ... gazetedeki
yazının basın özgürlüğü kapsamında kaleme alınmış ve eleştiri sınırları
içerisinde olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği...”
gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
13. Temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 9/4/2012 tarihli ilamıyla usul ve yasaya uygun olan hükmün
onanmasına karar vermiştir. Onama kararına karşı yapılan düzeltme başvurusu,
aynı Dairenin 3/12/2012 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Ret kararı 23/1/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, 21/2/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
15. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına
zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici
fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille
başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/5/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/2/2013 tarihli ve 2013/1592 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu,
i. Davaya konu haberde davalının
kendisini, görevini kötüye kullanan, yasa dışı işler yapan, derin devlet
görevlisi ve ajanı, çeteleri idare eden, yönlendiren ve onlara öldürme talimatı
veren, adam öldürten, faili meçhul cinayetleri ve Ergenekon silahlı terör
örgütünün şüpheli ve sanıklarını koruyan, onları soruşturan ve yargılayan
Cumhuriyet savcısı ve hakimlerin görevden alınması için çaba harcayan, taraflı
derin ve kirli ilişkiler içerisinde bulunan bir kişi olarak gösterdiğini,
ii. Derece
mahkemelerinin kararlarının gerekçeden yoksun olduğunu,
iii. Haberde
“Ergenekon Terör Örgütünü koruyan”
biri olarak yansıtılması nedeniyle başta DHKP-C ve PKK olmak üzere terör ve
çıkar amaçlı suç örgütlerinin açık hedefi haline getirildiğini,
iv. Söz
konusu haberde, ifade özgürlüğünün ve eleştiri yapma hakkının sınırlarının
aşıldığını, kullanılan ifadelerin şeref ve haysiyetine saldırı niteliğinde
olduğunu, derece mahkemelerinin davalının haber ve yorum yapma özgürlüğü ile
kendisinin itibarının korunması arasındaki dengeyi sağlayamadığını ileri
sürmüş, Anayasa'nın 17., 25., 26., 28., 32., 36., 40.,
90. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve 15.000 TL
manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Başvurucu tahkir içeren sözler nedeniyle şeref ve
itibarın korunması hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasanın 17., 25., 26., 28., 36., 40. ve 90. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini
dile getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin Anayasa’nın 17. maddesi
bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
19. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin
görevinin, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde korunan itibarının korunması
hakkı ile Anayasa’nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğü arasında adil bir
denge kurulup kurulmadığını tespit etmek olduğu belirtilmiştir. Bakanlık
yazısında, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları
hatırlatılmıştır. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru dilekçesindeki
görüşlerini tekrar etmiştir.
20. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler
ilk olarak İlhan Cihaner
kararında (İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, §§ 42-74) ortaya konulmuştur.
Daha sonra aynı ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından benimsenmiş
(bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§
35-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 29-61) ve Bölümler
önlerine gelen şikayetlerde sözü geçen ilkeleri uygulamışlardır (Ali Suat Ertosun, B.No:
2013/1047, 15/4/2015, §§ 21-52; Ali Suat
Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015,
§§ 19-50).
21. Başvuruya konu sözler ve iddialar (§ 9) nedeniyle başvurucunun
kişisel itibarının korunması hakkına müdahale edildiği kabul edilmelidir. Bu sebeple mevcut davada başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin
birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme
hakkı ile ulusal günlük gazetenin ve şikâyet konusu haberin yazarı gazetecinin
Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu
özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan
ifade özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerekmektedir.
22. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17.
maddesinde yer alan “manevi varlık”
kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan
kişisel şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin
saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Abdullah
Doğtaş, B.No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı etkileyen sözel
saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin
korunmaması halinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş
olabilir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §
36; İlhan Cihaner,
B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42). Anayasa Mahkemesi,
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi için
kişinin itibarına yapılan saldırının kişinin itibarına saygı gösterilmesini
isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasına zarar verecek
şekilde yapılmış olup olmadığını olayın şartlarına göre değerlendirir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No:
2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 39; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 45, 56).
23. Öte yandan ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini
oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum
tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve
fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve
düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğü, yokluğu
halinde “demokratik bir toplum”dan söz edemeyeceğimiz
çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir ve bazı istisnalara
tabi ise de, bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının
ikna edici olması gerekir (bkz. Abdullah
Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014
[GK], § 95; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 48; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55; başka kararlar yanında
bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, §
49).
24. Mevcut olaydaki gibi başvurularda başvurunun sonucu,
prensip olarak, başvurunun ihtilaflı makale ve sözlerin sahibi tarafından
Anayasa’nın 26. maddesine dayanılarak yapılmış olması ile bu makaleye veya
sözlere konu olan kişi tarafından Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasına
dayanılarak yapılmış olmasına göre değişmez. Aksi halde Anayasa’nın anılan
maddelerinde korunan hakların dengelenmesinde, benzer olaylarda çelişkili
sonuçlar ortaya çıkabilir. Yargı mercilerinin bu iki maddede düzenlenen haklar arasında
Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere
uygun bir şekilde bir denge kurmaları gerekir.
25. Basın özgürlüğü ile itibarın korunması hakkı arasında bir
denge kurulmasıyla ilgili olarak mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterler şu
şekilde sayılabilir: Genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlanıp
sağlanmadığı, hedef alınan kişinin konumu (siyasetçi, kamu görevlisi veya
sıradan birey olup olmaması ve ünlülük derecesi gibi), haber veya makalenin
konusu, ilgili kişinin önceki davranışları, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
ile haber veya makalenin yayımlanma şartları (bkz. İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, § 66-73; Kadir Sağdıç, B.No:
2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 58-66; Nihat
Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK],
§§ 54-61; Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 44-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No:
2013/1640, 15/4/2015, §§ 42-50).
26. Başvurucu, faili meçhul cinayetleri ve Ergenekon Silahlı
Terör Örgütünün şüpheli ve sanıklarını koruyan, onları soruşturan ve yargılayan
Cumhuriyet savcısı ve hâkimlerin görevden alınması için çaba harcayan bir kişi
olarak gösterildiğini iddia etmektedir. Buna karşın İlk Derece Mahkemesi,
başvurucunun olayların gerçekleştiği tarihlerde HSYK üyesi olduğunu
hatırlatmıştır. İlk Derece Mahkemesine göre söz konusu yazı basın özgürlüğü
sınırlarını aşmayan eleştirel nitelikte bir yazıdır.
27. Başvurucunun, davalının sözlerinin şahsiyet haklarına
yönelik bir saldırı olduğu yönündeki değerlendirmelerine karşı davalı, söz
konusu makaledeki bilgilerin gerçek ve güncel olduğunu ve hukuka aykırı bir
yönünün de bulunmadığını ileri sürmüştür. İlk Derece Mahkemesi de başvurucunun
talebini, söz konusu haberin bir bütün olarak görünür gerçeğe uygun olduğu ve
özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.
28. İlk olarak, davalının başvuruya konu gazete yazısında
dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen bir tartışmaya katkı
sunup sunmadığı ve içeriğinin kamunun merakını giderme isteğinin ötesine geçip
geçmediği sorularına cevap verilmelidir. Bu bağlamda, bir haber veya yazının
kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya
makalenin yayımlanmasına o kadar çok katlanması gerekir. Aksine, yazının
bilgilendirme değeri ne kadar düşükse kişinin korunan çıkarına da o kadar çok
üstünlük tanınması gerekir (İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, § 74). Basının genel yarar
nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna,
kamunun bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.
29. Şikâyet konusu gazete makalesinin yayımlandığı dönem,
ülkede sivil hükümete karşı darbe hazırlığı yapıldığına ilişkin iddialar
üzerine başlatılan ve “Ergenekon
soruşturmaları” adı verilen bir dizi soruşturmanın devam ettiği bir
dönemdir. Makalenin yayınlandığı tarihte basın ve yayın organlarında, o dönem
HSYK üyesi olan başvurucunun Ergenekon davalarına bakmakta olan hâkim ve
savcıların görevden alınmasına ilişkin talepleri olduğu ve Ergenekon davası
sanıklarından bazıları ile görüştüğü yönünde bazı fotoğraflarla birlikte pek
çok haber yayımlanmıştır.
30. Başvuruya konu gazete haberinin yapıldığı dönemde
başvurucu ile ilgili olarak bir süre basın ve yayın organlarında haberler
yapılmış ve makaleler yazılmıştır. Nitekim başvurucunun bireysel başvuru
dosyasına eklediği gazete kupürleri de bunu
doğrulamaktadır. Başvurucu oldukça çalkantılı bir dönemde ve uzunca bir süre
Adalet Bakanlığında genel müdürlük, Yargıtay üyeliği ve HSYK üyeliği yapmıştır.
Başvuruya konu haberde, başvurucunun Ergenekon davalarına bakan hâkim ve
savcıların görevlerinin değiştirilmesi için çabaladığının ve bazı Ergenekon
sanıkları ile görüştüğünün daha önce gazetelerde yer aldığı hatırlatıldıktan
sonra başvurucunun adının Ergenekon davasına ilişkin dosyada da yer aldığı
belirtilmiştir. Haberde Ergenekon davasının ek klasörlerinde başvurucunun bazı
sanıklar ile telefon görüşmelerinin kayıtlarının yer aldığı belirtilmekte ve
konuşmalara ilişkin bazı ayrıntılar verilmektedir. Habere göre başvurucu, konuştuğu
Ergenekon davası sanıklarından bazılarının taleplerini yerine getirme sözü
vermiştir. Başvurucu, haberde ileri sürülen olguların Ergenekon
iddianamelerinde yer aldığını belirttikten sonra söz konusu konuşmaları
kendisinin yapmadığını, başkasının ajandasında çıkan notların kendisini
bağlamayacağını, yapılan haberlerin yalnızca kişiliğine saldırı amacı
taşıdığını ileri sürmüştür. Şikâyet konusu haberde dile getirilen iddialar ile
olayların geçtiği tarihteki olaylar ve başvurucunun beyanları birlikte
değerlendirildiğinde söz konusu haberde sarf edilen sözlerin ve iddiaların bir
ölçüde, genel yarar nitelikli bir tartışmaya katkı sundukları kabul edilebilir.
31. Adalet sisteminin düzgün işlemesi için görev yapan kamu
görevlileri olan hâkim ve savcılarla yüksek mahkeme üyeleri de diğer kamu
görevlileri gibi kamunun güvenine sahip olmalıdırlar (benzer bir karar için
bkz. Saday/Türkiye, B. No: 32458/96, 30/3/2006, § 33). Bu sebeple adalet sisteminde görev alan
hâkimler ve savcılarla birlikte diğer yargı çalışanlarını asılsız suçlamalardan
korumak devletin görevlerindendir. Demokratik bir toplumda, bireylere, yargı
sistemi ve ona dâhil olan kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum
yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte bu eleştirilerin kişilerin şeref ve
itibarlarının korunmasını isteme haklarını ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir
(benzer değerlendirmeler için bkz. İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, § 85).
32. Buna karşılık başvurucu, şikâyet konusu haberde sözü
edilen Ergenekon soruşturmalarına ve davalarına bakan hâkim ve savcıların
görevden alınmasına ilişkin iddiaların dile getirildiği dönemde HSYK üyesidir
ve HSYK’ya Yargıtay üyelerince seçilmiştir. Ayrıca HSYK’nın yönetsel bir kurul olduğu göz önünde
bulundurulmalıdır. Başvurucunun olayların geçtiği zaman diliminde ve halen
Türkiye kamuoyunda tanınan bir yüksek bürokrat olduğu ve itiraz götürmeyen
tanınmışlık derecesi dikkate alındığında, onun az bilinen bir kişi olduğu iddia
edilemez. Dolayısıyla başvurucu Türk yargı sistemi için önemli olan ve gazete
makalesinin yayımlandığı sırada bulunduğu HSYK üyeliği görevi nedeniyle
eleştirilere sıradan kişilere göre daha fazla katlanmalıdır.
33. Diğer yandan, söz konusu gazete makalesi nedeniyle
başvurucunun kişisel kariyerinin ve mesleğinin önemli ölçüde etkilenmediği göz
önünde tutulmalıdır. Nitekim başvurucu, gazete haberinin yayımlandığı dönemde
HSYK üyeliğini devam ettirmiştir ve halen Yargıtay üyesi olarak kariyerine
devam etmektedir.
34. Son olarak başvuruya konu sözlerde abartıya kaçılmadığı
da söylenemez. Ne var ki basın özgürlüğünün kapsamının, demokrasi ile yakın
ilişkisinin doğal sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta
kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir
(Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §
76; Radio France ve Diğerleri/Fransa, B. No: 53984/00, 30/3/2004, §
37).
35. Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik
mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini
belirleyemezler. Zira, bir düşüncenin en iyi hangi
üslup ve biçimle aktarılacağına ancak bizzat düşünceyi dile getirenler karar
verebilir. Bu bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve
fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini
de koruduğu hatırda tutulmalıdır (bkz. Ali
Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Oberschlick/Avusturya, B. No: 11662/85, 23/5/1991, §
57).
36. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın
özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının
korunması hakları arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece
Mahkemesi, söz konusu yazının genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı
sunup sunmadığı sorusuna özel bir önem vermiş, ayrıca haberin yapıldığı şartlar
üzerine de eğilmiştir. İlk Derece Mahkemesi davaya konu yazıda geçen olayların
gerçekliği meselesine eğilmiş ve başvuruya konu haberde geçen olayların “basın özgürlüğünün şartlarından olan gerçeklik şartını taşıdığına” karar
vermiştir.
37. Bu şartlarda, yukarıdaki
değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken
sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında, Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu, derece
mahkemelerince tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik
saptanmadığı ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurunun, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 20/5/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.