TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ATABİLEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/160)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ATABİLEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Halit SALDAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, başvurucu lehine rehin tesis edilen aracın
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yapılan icra takibi sonucu satılmasına
rağmen rehin alacaklısı olarak rüçhanlı alacağa sahip olan başvurucuya satıştan
elde edilen bedelin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma hakları
ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 4/1/2013 tarihinde
Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruda, Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 24/1/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 10/4/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet
Bakanlığına, başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin
bir örneği görüş için gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 17/6/2014
tarihli görüş yazısı başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 9/7/2014 tarihinde
kaşı beyanlarını sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen olaylar özetle şöyledir:
7. Rehin alan sıfatıyla başvurucu ile rehin veren sıfatıyla
Sarı Otomotiv Nakliye Gıda Tic. ve San. Ltd. Şti. (Şirket) arasında Eskişehir
1. Noterliğinde 1/3/2007 tarihinde yapılan “Düzenleme Şeklinde Rehin Sözleşmesi” ile
rehin verene ait 41 U 8927 plakalı kamyon üzerine, rehin verenin borcuna
karşılık teminat teşkil etmek üzere 20.000,00 TL bedelle, süresiz olarak
birinci dereceden başvurucu lehine rehin hakkı tesis edilmiştir.
8. Rehin edilen araç, 21/5/2007
tarihinde 26 TD 795 plakaya nakledilmiş ve aynı tarihte başvurucu lehine araç
trafik kaydına rehin şerhi işlenmiştir.
9. SGK tarafından, 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun gereği,
rehin veren Şirket aleyhine, Şirketin kamu borcu niteliğinde olan prim
borçlarının tahsili amacıyla SGK'nın 2010/150 sayılı
dosyasında yapılan takip sonucu, 9/8/2010 tarihinde yapılan ihale ile rehinli
araç, Ateşalp Gıda Ltd. Şti.ne
satılmıştır.
10. Başvurucu, 1/11/2010 tarihinde
Şirket aleyhine Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünün 2010/10116 sayılı dosyasında “Taşınır Rehninin Paraya
Çevrilmesi Yolu ile Takip” başlatmıştır.
11. Rehin veren Şirketin, başvurucuya olan borcunu ödenmemesi
üzerine başvurucunun talebiyle 17/1/2011 tarihinde
aracın trafik kaydına, yakalama şerhi işlenmiştir.
12. Başvurucu lehine rehinli olan aracın, SGK tarafından 9/8/2010 tarihinde yapılan ihale sonucu 3.610,00 TL bedelle
satıldığının anlaşılması üzerine başvurucu, icra takibini başlattığı Eskişehir
5. İcra Müdürlüğüne başvurmuş ve SGK Eskişehir İl Müdürlüğüne müzekkere
yazılarak rehin bedeli olan 20.000,00 TL'nin icra dosyasına gönderilmesini
talep etmiştir.
13. Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünce; 31/1/2011
tarihinde, 6183 sayılı Kanun'un 85. maddesinde hacizli malın rüçhanlı alacağı
geçecek şekilde satılacağına ve satış bedelinin rüçhan hakkı olan alacaklıya
ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığından talebin reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucu, 30/3/2011 tarihinde,
Şirket aleyhine Eskişehir 2. İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı şikâyet davasında,
Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünün E.2010/10116 sayılı dosyasında rehin veren
şirket aleyhine icra takibi yaptığını, rehinli araç üzerine 18/1/2011 tarihinde
yakalama şerhinin konulduğunu ancak aracın Eskişehir SGK tarafından 2010/150 sayılı
dosyada yapılan icra takibi sonucu satılarak bedelinin tahsil edildiğini,
aracın rehin bedelinin altında satışının gerçekleştirilemeyeceğini, İcra
Müdürlüğünce 27/1/2011 tarihli kararla aracın daha önce cebri icra yoluyla
satıldığı gerekçesiyle rehinin paraya çevrilmesi talebinin reddi ile yakalama
şerhinin kaldırılmasına karar verildiğini, SGK'nın
rehin bedelini ödemesi talebinin İcra Müdürlüğünce reddedildiğini ileri sürerek
İcra Müdürlüğü işleminin iptalini talep etmiştir.
15. Mahkemece, 30/6/2011 tarihli ve
E.2011/234, K.2011/452 sayılı kararla; “toplanan
deliller ve tüm dosya kapsamı itibarı ile rehnedilen
aracın 21/5/2007 tarihinde 26 TD 795 plakaya nakledildiği, rehin alacaklısının
talebi üzerine 17/1/2011 tarihinde araç üzerine rehin şerhinin konulduğu,
18/1/2011 tarihinde de araç üzerine yakalama şerhinin işlendiği, anılan
tarihlerden önce SGK tarafından yapılan icra takibi sonucu 9/8/2010 tarihinde
6183 sayılı Kanun gereği aracın ihale yoluyla Ateşalp
Gıda Ltd. Şti.'ye satıldığı ve ihalenin kesinleştiği,
rehin alacaklısı tarafından ihalenin feshi davasının açılmadığı, kesinleşen
ihaleden sonra rehin alacaklısının rehin bedelini SGK'dan
tahsil edilmesine yönelik talebinin yasal dayanağının bulunmadığı, icra
dairesinin bu konuda herhangi bir yetkisinin olmadığı” gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
16. Temyiz üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 18/4/2012 tarihli ve E.2011/27895, K.2012/12996 sayılı
ilamıyla “tarafların karşılıklı iddia ve
savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere
göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan
hükmün onanmasına” karar verilmiştir.
17. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 15/11/2012
tarihli ve E.2012/16500, K.2012/33219 sayılı ilamıyla; “düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf
yapılan mahkeme kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler
karşısında karar düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi, HUMK'un
440. maddesinde yazılı dört halden hiçbirine de uymadığından, İİK'nın 366. ve HUMK'un 442.
maddeleri uyarınca” reddedilmiştir.
18. Karar 5/12/2012 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 4/1/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
20. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş
Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun
değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde
çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş
Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının
çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”
21. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Primlerin ödenmesi” kenar başlıklı 88. maddesi
şöyledir:
“…
Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının
tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü
Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183
sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve
kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.
Kurum, 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen alacakları
hariç olmak üzere her türlü alacağın teminatını teşkil etmek üzere Yeni Türk
Lirası ve/veya yabancı para birimi üzerinden ticari işletme, taşınır ve/veya
taşınmaz rehni dahil olmak
üzere her türlü teminat almaya yetkilidir.
Kurumun 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve
diğer alacakları amme alacağı niteliğinde olup, imtiyazlı alacaktır. Kurumun
taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen aleyhe
neticelenmesi halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve
cezalar Kurum hakkında uygulanmaz.
Kurumun prim ve diğer alacaklarının
tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü
Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun
alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş
mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.
…”
22. 5510 sayılı Kanun’un “Uyuşmazlıkların
çözüm yeri” kenar başlıklı 101. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun
hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde
görülür.”
23. 6183 sayılı Kanun’un “Kanundaki
terimler” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
“…
Tahsil dairesi terimi:
Alacaklı amme idaresinin bu kanunu tatbik
etmekle vazifeli dairesini, servisini, memur veya memurlarını,
…ifade eder.
24. 6183 sayılı Kanun’un 21.
maddesi şöyledir:
“Üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar
paraya çevrilmeden evvel o mal üzerine amme alacağı için de haciz konulursa bu
alacak da hacze iştirak eder ve aralarında satış bedeli garameten
taksim olunur. (Ek hüküm: 30/3/2006 – 5479/4 md.) Genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile
vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için tatbik edilen hacizlerde
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 268 inci maddesinin birinci fıkrasının son
cümlesi hükmü uygulanmaz.
Rehinli alacaklıların hakları mahfuzdur. Ancak, gümrük
resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme
alacakları o eşya ve gayrimenkul bedelinden tahsilinde rehinli alacaklardan
evvel gelir.
…”
25. 6183 sayılı Kanun’un “Menkul malların haczi” kenar başlıklı 77. maddesi
şöyledir:
“Her türlü menkul mallar cins
ve nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen
değerleri haciz zaptında tesbit edilmek suretiyle haczolunur.
Resmi sicile kayıtlı olan menkul malların
haczi, sicillerine işlenmek üzere sicilin tutulduğu daireye tebliğ edilmek
suretiyle de yapılır.
…”
26. 6183 sayılı Kanun’un “Menkul malların satışı” kenar başlıklı
84. maddesi şöyledir:
“Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde
ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay
içinde satışa çıkarılır.
…”
27. 6183 sayılı Kanun’un “Satış şekli, artırma ve ilan” kenar
başlıklı 85. maddesi şöyledir:
“Menkul mallar, tahsil dairelerinin satış
mahallinde açık artırma ve peşin para ile satılır. Tahsil dairesince uygun
görülmesi halinde, artırma malın mahallinde de yapılabilir. Açık artırma ile
satışa çıkarılan mal, artırma sonunda üç defa yüksek sesle duyurulduktan sonra
en çok artırana ihale edilir. Bozulma, çürüme ve benzeri sebeplerle korunması
mümkün olmayan ya da beklediği zaman önemli bir değer düşüklüğüne uğrayacağı
anlaşılan mallar en uygun yerde pazarlıkla, borsası bulunan mallar ilgili
borsada satılabilir. İlk artırmada satılamayan malların ikinci artırması bir
başka il veya ilçede yapılabilir.
Gerekli hallerde artırmanın yapılacağı yer,
gün ve saat, satılacak malların nevi ve evsafı önceden ilan olunur.
İlanın şekli, artırmanın tarzı, yeri ve günü
alacaklı amme idaresinin ve borçlunun menfaatine en uygun gelen şekil göz
önünde tutularak alacaklı amme idaresince tesbit
olunur.
Satılan mal, bedeli alınmadan teslim edilmez.
Tahsil dairesi mal bedelinin ihale gününü takip eden günden itibaren üç gün
içinde ödenmesi için mühlet verebilir.”
28. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra
ve İflas Kanunu'nun “Şikayet ve şartlar” kenar
başlıklı 16. maddesi şöyledir:
“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak
üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif
olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu
muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya
sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet
olunabilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 8/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
4/1/2013 tarihli ve 2013/160 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, Şirket ile yapılan sözleşme gereği, borçlu şirketten
alacaklarının teminatı olmak üzere Şirkete ait araç üzerine rehin konulduğunu,
alacaklarının ödenmemesi üzerine Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünde icra takibi
başlattığını, aracın trafik kaydı üzerine yakalama şerhi koymak istediğini
ancak aracın SGK tarafından yapılan icra takibi sonucu satıldığını öğrendiğini,
Eskişehir 5. İcra Müdürlüğüne başvurarak aracın bedelinin ödenmesini talep
ettiğini ancak İcra Dairesince talebin reddedildiğini, Eskişehir 2. İcra Hukuk
Mahkemesinde açtığı şikâyet davasının 2004 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanun'a
aykırı olarak reddedildiğini, Yargıtay tarafından hükmün onandığını, rehinli
alacaklı olarak diğer tüm alacaklılara göre rüçhanlı alacaklı olduğunu, kamu
alacağından öncelikli bir alacak hakkının bulunduğunu; aracın, rehin bedelinin
altında satılması ve rehin bedelinin ödenmemesinin Anayasa'nın 10. maddesinin son
fıkrasına aykırılık teşkil ettiğini, SGK'nın yaptığı
işlemin hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme ve Yargıtay kararlarının gerekçeli
olmadığını, rehin ile güvence altına alınan alacağının ödenmediğini belirterek
mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş, yeniden yargılama yapılmasını veya rehin alacağı miktarı olan
20.000,00 TL’nin tazminat olarak ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
31. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde başvurucunun, rehin ile güvence altına alınan alacağının
ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun
ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki
nitelendirmeyi kendisi yapar. Başvurucunun anılan ihlal iddiaları, adil
yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlali iddiaları kapsamında
incelenmiştir. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlali iddiaları ayrıca
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
32. Başvurucu, borçlu Şirketten
alacaklarının teminatı olmak üzere anılan şirkete ait araç üzerine rehin
konulması için borçlu ile rehin sözleşmesi düzenlediklerini, alacaklarının
ödenmemesi üzerine Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünde icra takibi başlattığını,
aracın trafik kaydı üzerine yakalama şerhi koymak istediğini ancak aracın SGK
tarafından yapılan takip sonucu satıldığını öğrendiğini, Eskişehir 5. İcra
Müdürlüğüne başvurarak aracın bedelinin ödenmesini talep ettiğini ancak İcra
Dairesince talebin reddedildiğini, Eskişehir 2. İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı
şikâyet davasının 2004 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanun'a aykırı olarak
reddedildiğini, rehinli alacaklı olarak diğer tüm alacaklılara göre rüçhanlı
alacaklı olduğunu, kamu alacağından öncelikli bir alacak hakkının bulunduğunu, SGK'nın yaptığı işlemin hukuka aykırı olduğunu belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Adalet Bakanlığı başvurunun bu kısmına ilişkin görüş
sunmamıştır.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
35. 30/3/2011 tarihli ve
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
36. 6216 sayılı
Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların, Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça
dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
37. Anılan kurallar
uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay
ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede,
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
38. Başvuru konusu
olayda rehin alan sıfatıyla başvurucu ile rehin veren sıfatıyla Sarı Otomotiv
Nakliye Gıda Tic. ve San. Ltd. Şti. arasında Eskişehir 1. Noterliğinde 1/3/2007 tarihinde yapılan “Düzenleme
Şeklinde Rehin Sözleşmesi” ile rehin verene ait araç üzerine, rehin
verenin borcuna karşılık teminat teşkil etmek üzere 20.000,00 TL bedelle,
süresiz olarak birinci dereceden başvurucu lehine rehin hakkı tanınmış ve
aracın sicil kaydına işlenmiştir.
39. SGK tarafından, 6183 sayılı Kanun gereği, rehin veren
Şirketin kamu borçlarının tahsili amacıyla SGK'nın
2010/150 sayılı dosyasında yapılan takip sonucu, 9/8/2010
tarihinde yapılan ihale ile rehin edilen araç Ateşalp
Gıda Ltd. Şti.ye satılmıştır.
40. Başvurucu, 30/3/2011 tarihinde,
Şirket aleyhine Eskişehir 2. İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı şikâyet davasında,
Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünün 2010/10116 esas sayılı dosyasında rehin veren
Şirket aleyhine icra takibi başlattığını ancak İcra Müdürlüğünce, aracın daha
önce cebrî icra yoluyla satıldığı gerekçesiyle rehinin paraya çevrilmesi
talebinin reddi ile yakalama şerhinin kaldırılmasına karar verildiğini, SGK'nın rehin bedelini ödemesi talebinin de reddedildiğini
belirterek İcra Müdürlüğü işleminin iptalini talep etmiştir.
41. Mahkemece, “rehnedilen aracın
SGK tarafından yapılan icra takibi sonucu 9/8/2010
tarihinde 6183 sayılı Kanun gereği ihale yoluyla satıldığı ve ihalenin
kesinleştiği, rehin alacaklısı tarafından ihalenin feshi davasının açılmadığı,
kesinleşen ihaleden sonra rehin alacaklısının rehin bedelini SGK'dan tahsil edilmesine yönelik talebinin yasal
dayanağının bulunmadığı, icra dairesinin bu konuda herhangi bir yetkisinin
olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, temyiz
üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince hüküm onanmış ve karar düzeltme istemi
reddedilmiştir.
42. Mahkemenin gerekçesi ile başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün, derece mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, başvurucu lehine rehin edilen aracın SGK tarafından
yapılan takip, haciz ve ihale sonucu satıldığı, Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünce
yapılan bir satış işleminin bulunmadığı, SGK’nın
yaptığı icra takibi ve satış süreci ile icra müdürlüklerince yapılan icra
takibi ve satış süreçlerinin farklı olduğu, Eskişehir 2. İcra Hukuk
Mahkemesince de bu hususların değerlendirilerek karar verildiği belirlenmiştir.
43. Başvurucu, yargılama sürecinde
karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına,
kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça
sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilememiştir.
44. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlali İddiası
45. Başvurucu, Eskişehir 2. İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı
şikâyet davasının 2004 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanun'a aykırı olarak
reddedildiğini, Yargıtay tarafından hükmün onandığını, Mahkeme ve Yargıtay
kararlarının gerekçeli olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
46. Adalet Bakanlığı, başvurunun bu kısmına ilişkin görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
47. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü
kararları gerekçeli olarak yazılır.”
48. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin,
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme hakkı ve bunun doğal
sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına
alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir
temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü
kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak
arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
49. Ancak derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara
yanıt vermek zorunda değildir. Bununla beraber, ileri sürülen iddialardan biri
kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması söz konusu ise mahkeme bu
hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda
dahi ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
50. Öte yandan temyiz mercilerinin kararlarının tamamen
gerekçeli olması zorunlu değildir. Temyiz mercisinin
yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı
gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir.
Burada önemli olan husus, temyiz mercisinin bir
şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece
mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
51. Somut olayda Mahkemece, başvurucunun iddiaları, davalının
cevapları dikkate alınmış, her iki tarafın da ileri sürdüğü deliller ve takip
dosyaları değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir (bkz. § 15).
Tarafların temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, yaptığı değerlendirme
sonucu ilk derece mahkemesinin kararını, hükümde belirtilen gerekçelere göre
usul ve kanuna uygun bularak onamış (bkz. § 16), karar düzeltme istemini de
Mahkeme kararındaki gerekçelere ve dosya kapsamındaki delillere göre
reddetmiştir (bkz. § 17). Dolayısıyla somut olayda Mahkeme ve Yargıtay
kararlarının gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
52. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurucunun bu yöndeki iddiası diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.
c. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
53. Başvurucu, borçlu Şirketten
alacaklarının teminatı olmak üzere Şirkete ait araç üzerine rehin konulması
için borçlu ile rehin sözleşmesi düzenlediklerini, alacaklarının ödenmemesi
üzerine Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünde icra takibi başlattığını ancak aracın
SGK tarafından yapılan icra takibi sonucu satıldığını öğrendiğini, Eskişehir 5.
İcra Müdürlüğüne başvurarak aracın bedelinin ödenmesini talep ettiğini ancak
İcra Dairesince talebin reddedildiğini, rehin ile güvence altına alınan
alacağının ödenmediğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
54. Adalet Bakanlığı, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin
Anayasa'nın 13. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini
bildirmiştir.
55. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru dilekçesindeki
hususları belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
56. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
57. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
58. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen
işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerekir.
59. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır.
60. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte
bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
61. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen
başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun, Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Bayram Gök, §
19).
62. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak
olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde görüşülmeyen iddialar,
Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere
sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).
63. Yukarıda belirtildiği üzere 5510 sayılı Kanun’un 88.
maddesine göre süresi içinde
ödenmeyen SGK prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun
hükümleri uygulanarak bu Kanun’a göre icra ve satış işlemleri yapılmaktadır. SGK'nın 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve
diğer alacakları amme alacağı niteliğinde olup imtiyazlı alacaktır. Ayrıca SGK'nın prim ve diğer alacaklarının tahsili sürecinde 6183
sayılı Kanun'un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde iş
mahkemeleri yetkilidir. 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde de bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla
ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hüküm altına
alınmıştır.
64. 6183 sayılı Kanun’a göre yapılacak icra ve takip
işlemlerinde Kanun'un 3. maddesinde tanımlanan tahsil dairesi görevlileri
yetkilidirler. Aynı Kanun’un 77. maddesinde, her türlü menkul malların
haczedilebileceği; resmî sicile kayıtlı olan menkul malların haczinin,
sicillerine işlenerek yapılabileceği düzenlenmiş, 84. ve 85. maddelerinde
menkul malların satışının nasıl yapılacağı açıkça belirtilmiştir.
65. Başvuru konusu olayda, başvurucu ile borçlu Şirket
arasında Eskişehir 1. Noterliğinde 1/3/2007 tarihinde
yapılan “Düzenleme Şeklinde Rehin
Sözleşmesi” ile rehin verene ait araç üzerine, rehin verenin borcuna
karşılık teminat teşkil etmek üzere 20.000,00 TL bedelle, süresiz olarak
birinci dereceden başvurucu lehine rehin hakkı verilmiş ve 21/5/2007 tarihinde
araç üzerine rehin şerhi işlenmiştir.
66. SGK tarafından, 6183 sayılı Kanun gereği, rehin veren
Şirket aleyhine, Şirketin kamu borcu niteliğinde olan prim borçlarının tahsili
amacıyla SGK'nın 2010/150 sayılı dosyasında yapılan
takip sonucu, 9/8/2010 tarihinde yapılan ihale ile
rehinli araç, Ateşalp Gıda Ltd. Şti.ne
satılmıştır. Bu satış, icra müdürlüğü aracılığıyla yapılan bir satış olmayıp SGK'nın 6183 sayılı Kanun'dan kaynaklanan yetkisiyle kendi
yaptığı satıştır.
67. Başvurucu, 1/11/2010 tarihinde
Şirket aleyhine Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünün 2010/10116 sayılı dosyasında “Taşınır Rehninin Paraya
Çevrilmesi Yolu ile Takip” başlatmış, rehinli aracın SGK tarafından
9/8/2010 tarihinde yapılan ihale sonucu satıldığının anlaşılması üzerine, icra
takibini başlattığı Eskişehir 5. İcra Müdürlüğüne başvurarak SGK Eskişehir İl
Müdürlüğüne yazılan müzekkere ile rehin bedeli olan 20.000,00 TL'nin icra
dosyasına gönderilmesini talep etmiştir.
68. Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünce, 6183 sayılı Kanun'un 85.
maddesinde hacizli malın, rüçhanlı alacağı geçecek şekilde satılacağına dair
bir hüküm bulunmadığından ve satış bedelinin rüçhan hakkı olan alacaklıya
ödeneceğine dair bir hüküm de olmadığından talebin reddine karar verilmiştir.
69. Başvurucu, 30/3/2011 tarihinde,
Şirket aleyhine Eskişehir 2. İcra Hukuk Mahkemesinde İcra Müdürlüğü işlemine
karşı şikâyet davası açmış; Mahkemece, kesinleşen ihaleden sonra rehin
alacaklısının, rehin bedelinin SGK'dan tahsil
edilmesine yönelik talebinin yasal dayanağının bulunmadığı, icra dairesinin bu
konuda herhangi bir yetkisinin de olmadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
70. Başvuru konusu olayda başvurucu lehine rehin edilen araç,
SGK tarafından kendi dosyalarında yapılan takip sonucu satılmıştır. Yukarıda
belirtildiği üzere SGK'nın prim ve diğer
alacaklarının tahsili sürecinde, 6183 sayılı Kanun'un uygulamasından doğacak
uyuşmazlıkların çözümlenmesinde iş mahkemeleri yetkilidir. Başvurucu, Eskişehir
2. İcra Hukuk Mahkemesinde rehin veren Şirket aleyhine şikâyet davası açmıştır.
Şikâyet ettiği konu ise SGK'nın rehin veren Şirketin
prim borcunun tahsili amacıyla kendi yaptığı takip üzerine satılan aracın
bedelinin SGK tarafından ödenmesi talebinin reddi hususudur. Mahkemece, İcra
Müdürlüğünün yaptığı işlemde hukuka aykırılık görülmediği için davanın reddine
karar verilmiştir.
71. Başvurucu, lehine rehin verilen
aracın SGK tarafında satılması nedeniyle alacağını tahsil edemediğini, hâlbuki
rehinli alacaklının öncelik hakkının bulunduğunu dolayısıyla mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşse de aracın 5510 sayılı Kanun ile 6183 sayılı
Kanun'dan kaynaklanan yetki dâhilinde satıldığı, 5510 sayılı Kanun'dan
kaynaklanan uyuşmazlıklarda iş mahkemelerinin yetkili olduğu, başvurucunun iş
mahkemesinde açtığı herhangi bir dava olmadığı gibi SGK aleyhine herhangi bir
icra takibi yapmadığı veya dava açmadığı ve satış işleminin feshi talebinde de
bulunmadığı dolayısıyla ihlale neden olduğunu
ileri sürdüğü iddiaya ilişkin olarak hukuk sisteminde düzenlenen yargısal
yollara başvurmadığından başvuru yollarını usulünce tüketmediği anlaşılmıştır.
72. Açıklanan
nedenlerle, başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın, sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki
iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun
olması”,
2.
Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3.
Mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının“başvuru yollarının tüketilmemesi”
nedenleriyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvuru üzerinde bırakılmasına,
8/9/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.