TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET KÖRKÜ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1628)
|
|
Karar Tarihi: 10/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet KÖRKÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Melik BAYAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Yüksek Askerî
Şûra (YAŞ) kararı ile ilişiğinin kesilmesi işlemi ve 10/3/2011
tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile
27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddede düzenlenen haklardan
yararlanmak amacıyla açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 10.
maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ve 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 1/3/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 29/12/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 15/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 3/2/2015 tarihli görüş yazısı 12/3/2015 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap
sunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru dilekçesi ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, astsubay
statüsünde görev yapmakta iken disiplin bozucu hareketleri ile yıkıcı ve bölücü
faaliyetlerde bulunduğu gerekçeleriyle 10/12/1996
tarihli YAŞ kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
8. 6191 sayılı Kanun’un 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32.
madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine
kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı
haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru imkânı getirilmiş ve
bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden
itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme
bağlanmıştır.
9. Başvurucunun, 926 sayılı
Kanun’a eklenen geçici 32. madde düzenlemesinden yararlandırılması talebiyle
yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 5/7/2011
tarihli işlemi ile reddedilmiştir.
10. Başvurucunun, bu idari
işlemin iptali talebiyle açtığı dava Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)
Birinci Dairesinin 19/9/2012 tarihli ve E.2012/408,
K.2012/888 sayılı kararı ve oy çokluğuyla reddedilmiştir. Kararın ilgili
kısımları şöyledir:
“…
Dava dosyası ile davalı idare tarafından gönderilen bilgi ve
belgelerin incelenmesi neticesinde davacının Mu.Tek Bşçvş.
(1984-14) sınıf ve rütbesiyle K.K.Loj.K.MEBS.Malz.K
700.Mu.Ana Depo veFb.K.lığı emrinde görev yapmakta iken hakkında K.K.Per.Bşk.lığınca başlatılan işlem sonunda "Silahlı
Kuvvetlerde kalması uygun değildir" kararı verilerek onay için durumunun
Genelkurmay Başkanlığına sunulduğu, Genelkurmay Başkanlığının 10.12.1996
tarihli kararı ile de “…b. Adı geçen astsubayın bulunduğu rütbeye ait
bilgilerden; (1) Sakıncalı-Bölücü personel kategorisinde olduğu, (2) K. K. İsth.Bşk.lığı raporundan; (a) PKK terör örgütü mensubu
olduğu, (b) Tutum ve davranışlarıyla PKK terör örgütü mensubu (E ) Bşçvş. İD'ın yanında yer aldığı
ve kendisiyle samimi ilişkiler içerisinde olduğu, (c) Eski birliğinde olan,
kendi görüşüne yakın kişilerle ilişkisinin devam ettiği, (d) PKK Terör Örgütü
lehine yayın yapan yazılı basını sürekli takip ettiği, bu nedenle Kanun ve
Yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketler içerisinde olduğu,
yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunduğu" gerekçeleriyle Yüksek Askeri
Şura gündemine girmesine karar verildiği, bu karar uyarınca da Yüksek Askeri
Şuranın 10.12.1996 tarih ve 2
sayılı kararı ile TSK'den ilişiğinin kesildiği, bilahare davacının 6191 sayılı
Kanunla 926 sayılı Kanuna eklenen Geçici 32’nci madde kapsamında davalı idareye
28.0. 2011 tarihinde müracaat ettiği, bu müracaatının
Millî Savunma Bakanlığının 05.07.2011 tarihli cevabi yazısı ile reddedilmesi
üzerine süresi içinde AYİM’de bu davanın açıldığı
anlaşılmıştır.
…
Davacının da astsubay olarak görev yapmakta iken,
disiplinsizlik gerekçesiyle Yüksek Askerî Şura'nın 10.12.1996 tarihinde verdiği
karar ile TSK’dan ilişiğinin kesildiği, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
125'inci maddesinin olay tarihinde yürürlükle bulunan düzenlemesi nedeniyle
Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olduğu, bu nedenle
davacının 926 sayılı Kanunun Geçici 32'nci maddesinden yararlanabilmek için
gerekli olan "yargı denetimine kapalı işlemlerle TSK’dan ilişiği
kesilmiş" olmak şartını taşıdığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan söz konusu kanun hükmü ile;
12.03.1971 tarihinden 22.03.2011 tarihine kadar yargı denetimine kapalı idari
işlemler veya Yüksek Askeri Şura karaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilenlerin, yani kişi olarak kapsama girenlerin başvurularını kabul
veya reddetmek konusunda Milli Savunma Bakanına (sebep unsuru yönünden) geniş
bir takdir yetkisi tanınmıştır Kuşku yok ki, diğer bütün kamusal yetkilerde
olduğu gibi idarenin takdir yetkisi de kamu yararı amacı ve hizmet gerekleriyle
sınırlı bulunmaktadır
Bu çerçevede yapılan değerlendirmede; davacı hakkındaki
Genelkurmay Başkanlığının 10.12.1996 tarihli Yüksek Askeri Şura gündemine girmesine dair kararında belirtilen faaliyet
ve hareketleri göz önüne alındığında, davacının 926 sayılı Kanunun 32'nci
maddesinden yararlandırılmasına ilişkin başvurusunun reddine dair işlemde
davalı idarece takdir yetkisinin objektif ve ölçülü bir şekilde kullanılmış
olduğu değerlendirilerek dava konusu ret işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı
sonucuna varılmıştır.”
11. Karşı oy gerekçesi ise
şöyledir:
“Davalı idarece davacı hakkında tesis edilen 6191 sayılı
Kanunla 926 sayılı TSK Personel Kanuna eklenen Geçici 32'nci madde kapsamında
yapılan başvurunun reddi işlemine dayanak olarak hakkındaki Genel Kurmay
Başkanının 10.12.1996 tarihli Yüksek Askeri Şura gündemine alınmasına dair
kararı sunulmuştur. Ancak, dava dosyasında davacının bu kararda belirtilen
soyut faaliyet ve hareketleri gerçekleştirdiğine ilişkin olarak herhangi bir
belge ve bilgi bulunmamaktadır. Nitekim, Dairemizce bu konuda alınan ara
kararlar ile davacının belirtilen faaliyet ve hareketlerine ilişkin tüm
istihbarat raporlarının ve diğer ilgili belgelerin gönderilmesi davalı idareden
istenilmiş olup, Genelkurmay Bşk.lığının 18.06.2012
tarih ve PER:50l0-1026-12/Per.Pl. ve Ynt.D.Ynt.Ş(5) sayılı ve K.K.K.
lığının 20.06.2012 tarih ve PER 9100-655-12/Per İşl. D.E.ve Arş Ş.Arş.Ks. sayılı
cevabi yazıları ile ilgili bilgi ve belgelerin arşivde mevcut olmadığı, Arşiv
Yönergesi uyarınca imha edildiği bildirilmiştir. İdarenin bütünlüğü içinde 6191
Sayılı Kanunla getirilen düzenleme kapsamında bir çok
personel hakkında olumlu yönde (başvuruyu kabul etme) işlemi tesis eden
idarenin davacı hakkında tesis edilen işlem açısından ilgili belgelerin imha
edildiği yönündeki savunmasının hukuki bir gerekçe olarak kabulü mümkün
gözükmemektedir. Davalı idarenin bu yaklaşımı takdir yetkisini kullanmada
objektif davrandığını şüpheli kılmaktadır. Ayrıca dava dosyasında, davacı
hakkında adli tahkikat yapılmasını gerektiren bahse konu faaliyet ve
hareketleri nedeniyle bir tahkikat yapılmış olduğuna dair herhangi bir bilgi ve
belge de bulunmamaktadır. Dolayısıyla, dava konusu olayda davalı idarece takdir
yetkisini objektif bir şekilde kullanılmamış olduğu değerlendirilerek, 6191
sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddi yönünde tesis edilen işlemin
iptaline karar verilmesi gerekirken aksi yönde oluşan çoğunluk kararına
katılamadık.”
12. Başvurucunun bu karara karşı
karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 22/1/2013
tarihli ve E.2013/63, K.2013/68 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar, 4/2/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu, 1/3/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapmıştır.
B. İlgili
Hukuk
14. 926 sayılı Kanun’un geçici
32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı
denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak sahipleri,
bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma
Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en
geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
1/3/2013 tarihli ve 2013/1628 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, ilişiğinin
kesilmesine ilişkin hukuka aykırı bir durumunun bulunmadığını, disiplinsizlik
nedeniyle ilişiğinin kesildiği iddiasının idare tarafından somut olarak ortaya
konulması gerektiğini, yargı denetiminden kaçmak amacıyla YAŞ kararı ile
ilişiğinin kesildiğini, bu işlemin hukuka uygun olmadığını, 926 sayılı Kanun’un
geçici 32. maddesinden yararlandırılması için açtığı davanın hangi somut bilgi
ve belgeye dayandığı anlaşılamayan, idare tarafından da mahkeme nezdinde
açıklanmayan soyut iddialara dayanılarak reddedildiğini, karşı oy gerekçesinde
belirtildiği gibi salt istihbari bilgiye dayanılarak,
soyut iddialarla ilişiğinin kesilmesi ve aynı gerekçeyle geçici 32. maddeden
yararlandırılmaması, buna karşı açılan davanın da reddedilmesi nedeniyle
Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ve 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespitini
ve kararın iptal edilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu kapsamda başvurucunun iddialarının, ilişiğinin kesilmesine ilişkin
işlemin hukuka aykırı olduğuna ve yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığına yönelik olması nedeniyle, başvurunun bu iki başlıkta
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. İlişiğin Kesilmesi İşlemine İlişkin İddialar
18. Başvurucu, ilişiğinin
kesilmesini gerektirecek hukuka aykırı bir durumunun bulunmadığını,
disiplinsizlik nedeniyle ilişiğinin kesildiği iddiasının idare tarafından somut
olarak ortaya konulması gerektiğini, yargı denetiminden kaçmak amacıyla YAŞ
kararı ile ilişiğinin kesildiğini ve bu işlemin hukuka uygun olmadığını ileri
sürmüştür.
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
20. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa
Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (Hasan Taşlıyurt,
B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
21. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
22. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun, 10/12/1996 tarihli YAŞ kararıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiştir. Bu durumda ilişiğinin kesilmesine
yönelik şikâyet zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında
kalmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu işleme yönelik ihlal iddiasının 23/9/2012
tarihinden öncesine ait olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
24. Başvurucu, 926 sayılı
Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın
reddedildiğini, bu durumun sonuç itibarıyla adil yargılanma hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
25. Adalet Bakanlığı görüşünde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) açıkça keyfilik olmadıkça belirli bir
kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına karar verme yetkisinin
kendisinde olmadığını ve önemli olanın yargılamanın bir bütün olarak adil olup
olmadığının irdelenmesi gerektiğini dikkate aldığını, başvuru konusu olayda
AYİM tarafından, başvurucunun ilişiğinin kesilmesine dayanak teşkil eden
hususların değerlendirildiğini belirterek, bu hususların dikkate sunulması
gerektiğini değerlendirmiştir.
26. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı
Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir(Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
27. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013,
§ 22).
29. Başvuru konusu olayda
başvurucu, hangi somut bilgi ve belgeye dayandığı anlaşılamayan, idare
tarafından da mahkeme nezdinde açıklanmayan soyut iddialara dayanarak davanın
reddedildiğini belirtmiş, AYİM ise Genelkurmay Başkanlığının başvurucu
hakkındaki YAŞ gündemine girmesine dair kararını dikkate alarak, başvurucunun
PKK terör örgütü mensubu olduğu, tutum ve davranışlarıyla örgüt mensubu emekli
astsubay İ.D.’nin yanında yer aldığı ve onunla samimi
ilişkiler içerisinde olduğu, eski birliğindeki kendi görüşüne yakın kişilerle
ilişkisinin devam ettiği, söz konusu örgüt lehine yayın yapan yazılı basını
takip ettiği, bu nedenle disiplin bozucu hareketler içerisinde olduğu, yıkıcı
ve bölücü faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle ilişiğinin kesilmesine karar
verildiği, bu faaliyet ve hareketleri nedeniyle 926 sayılı Kanun’un geçici 32.
maddesinden yararlandırılmaması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
30. Somut olayda başvurucunun,
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bilgi ya da belge
sunmadığı, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesi kapsamından
yararlandırılmamasına ilişkin işleme karşı açtığı davada iddialarını ileri
sürebildiği ve karşı tarafın görüşlerinden haberdar olmadığına dair yargılama
aşamasında AYİM’e bir itirazda bulunmadığı
görülmektedir.
31. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, davanın konusunun başvurucunun TSK’dan
ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin değil, yalnızca 926 sayılı Kanun’un
geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebinin reddine ilişkin işlemin
iptaline yönelik olduğu, bu kapsamda iddiaların özünün derece Mahkemesi
tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında
isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık
teşkil ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır (Yümrü Dilek, B. No: 2013/4189, 21/5/2015,
§ 40).
32. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına
ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece
mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin
bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası
veya açıkça keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. İlişiğinin
kesilmesine ilişkin iddiasının “zaman
bakımından yetkisizlik”,
2. Yargılamanın
sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
10/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.