TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NURDAN SARI BAŞVURUSU
|
Başvuru Numarası: 2013/1644
|
|
Karar Tarihi: 5/11/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Nurdan SARI
|
Vekili
|
:
|
Av. Tahsin ÖZER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvuru, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu’na tabi hizmetlerinin Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK/Kurum)
tarafından BAĞ-KUR’a yanlış bildirilmesi sonucu adına çıkarılan borcun prim
aslı dışındaki kısmının iadesi talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2.
Başvuru 22/2/2013 tarihinde İzmir 9. İş Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/6/2013 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 26/3/2015 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş,
başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir.
6.
Bakanlığın 27/4/2015 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7.
Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit
edilen olaylar özetle şöyledir:
8.
Başvurucunun 24/7/1979 tarihi ile 15/11/1994 tarihi
arasında aralıklı olarak Kurum’a tabi çalışmalarının bulunduğu, 1/2/1995 ile
30/9/1999 tarihleri arasında da isteğe bağlı prim ödediği tespit edilmiştir.
9.
Başvurucu, şirket ortaklığına istinaden BAĞ-KUR sigortalılığının başlaması
üzerine Kuruma tabi olan eski çalışma süresinin eklenmesi talebinde bulunmuş,
bu çalışma süresi Kurum tarafından Bağ- Kur'a 2612 yerine 2232 gün olarak
bildirilmiştir. BAĞ-KUR bu bildirim üzerine başvurucunun 7. derece olması gereken
basamak intibakını 6. dereceden yapmıştır.
10.
Başvurucu 2005 yılında tekrar Kuruma bağlı olarak çalışmaya başlamış,
bahsedilen yanlışlığın düzeltilmesi için 25/11/2005
tarihinde BAĞ-KUR'a bildirimde bulunmuştur.
11.
Başvurucu 2009 yılında emeklilik talebinde bulunmuş, basamak farkından
kaynaklanan 512,46 TL’si prim aslı olmak üzere toplam 3.671,61 TL borcu olduğu
başvurucuya bildirilmiştir. Başvurucu ihtirazi
kayıtla borcu ödemiş ve kendisine yaşlılık aylığı bağlanmıştır.
12.
Başvurucu, 1/10/1999 ile 30/6/2005 tarihleri arasında
şirket ortaklığı nedeniyle BAĞ-KUR kapsamında olduğunu, primlerini düzenli
şekilde ödediğini, kesilen cezanın mahiyetinin belli olmadığını belirterek
emeklilik aşamasında kendisinden hatalı basamak intibakı nedeniyle tahsil
edilen 3.159,15 TL cezanın iadesi talebiyle 3/2/2010 tarihinde İzmir 9. İş
Mahkemesinde dava açmıştır.
13.
Mahkemenin 25/8/2010 tarihli ve E.2010/94, K.2010/511
sayılı kararıyla alınan bilirkişi raporunda başvurucunun 7 olması gereken basamağının
6 olarak belirlenmesine göre yapılan basamak intibakından doğan basamak farkı,
prim farkı, basamak yükseltme farkı ve giriş keseneği olmak üzere toplam 595 TL
borcu bulunduğunun ifade edildiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne, 3076,61
TL'nin başvurucuya iadesine karar verilmiştir.
14.
Temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin, 24/5/2012
tarihli ve E.2010/11225, K.2012/9088 sayılı kararıyla Kurum tarafından yapılan
basamak intibakının yerinde olduğu, başvurucunun SSK hizmetlerini ve basamağını
bilmesi gerektiği, basamak farkları ve gecikme zammının tahsilinde isabetsizlik
bulunmadığı belirtilerek İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
15.
Bozmaya uyularak yürütülen yargılama sonucunda Mahkemenin 26/9/2012
tarihli ve E.2012/355, K.2012/508 sayılı kararıyla davanın reddine karar
verilmiştir.
16.
Kararın temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 20/12/2012
tarihli ve E.2012/21435, K.2012/24083 sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesinin
kararı onanmıştır.
17.
Karar, başvurucuya 23/1/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18.
Başvurucu 22/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
19. 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı mülga Esnaf ve Sanatkarlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun (BAĞ-KUR
Kanunu) “basamak göstergeleri”
kenar başlıklı 50. maddesi şöyledir:
“Bu kanuna göre
sigortalıların ödiyecekleri primlere esas olmak üzere
bildirecekleri aylık gelir basamakları;
Birinci basamak : 400
İkinci basamak : 540
Üçüncü basamak : 700
Dördüncü basamak : 900
Beşinci basamak : 1 200
Altıncı basamak : 1 600
Yedinci basamak : 2 000
Sekizinci basamak : 2 400
Dokuzuncu basamak : 2 800
Onuncu basamak : 3 250
Onbirinci
basamak : 3 750
Onikinci
basamak : 4 500 liradır.”
20.
1479 sayılı mülga Kanun’un 51. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Sigortalı seçtiği
basamakta 2 tam yıl prim ödemedikçe ve sırası dışında basamak değiştiremez.
Basamak değiştirme isteği Kuruma yazıyla bildirilir. Bu yazılı talebi takibeden aybaşından itibaren sigortalı, seçtiği basamak
üzerinden primlerini öder.”
21.
1479 sayılı mülga Kanun’un 53. maddesi şöyledir:
“Sigortalı, 49 uncu
maddede belirtilen prim borcunu, (Ocak - Mart), (Nisan-Haziran), (Temmuz -
Eylül) ve (Ekim - Aralık) sürelerine ait olmak üzere, ilgili dönemi takibeden ayın sonuna kadar Kuruma ödemek zorundadır.
Primler, süresi
içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmiyen kısmına
sürenin bittiği tarihten başlıyarak ilk dönem için%
10 fark ve bundan sonra geçecek her ay için% 2 gecikme zammı uygulanır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22.
Mahkemenin 5/11/2015 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda, başvurucunun 22/2/2013 tarihli ve 2013/1644 numaralı bireysel
başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
23.
Başvurucu, hizmet süresinin BAĞ-KUR tarafından hatalı hesaplandığını, bu durum
Kurum tarafından BAĞ-KUR'a bildirildiği hâlde BAĞ-KUR tarafından basamak
düzeltmesine bağlı prim borcunun kendisinden tahsilinin sağlanmadığını, beş yıl
sonra emeklilik için yaptığı başvuru sırasında durumdan haberdar olduğunu, prim
borcunun gecikme zammı ile birlikte tahsilinin kendisinden talep edilmesi
nedeniyle zarara uğratıldığını, yapılan hatalı işlemden haberdar edildiği
takdirde prim borçlarının yapılandırılmasına yönelik kanundan
yararlanabileceğini, uğradığı zararın giderilmesi istemiyle açtığı davanın
reddedildiğini, İdarenin hatalı işleminde kendi kusurunun bulunmadığını, Yargıtayın güncel ve yerleşik içtihadına göre emsal
olaylarda verilen kararlarında prim aslı dışındaki borçtan sigortalının sorumlu
tutulamayacağının belirtildiğini ifade ederek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24.
Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun; hizmet süresinin BAĞ-KUR
tarafından hatalı hesaplanması sonucunda ortaya çıkan prim borcunun kendisine
gecikme zammı ile birlikte ödetilmesi nedeniyle zarara uğratıldığını, İdarenin
hatalı işleminde kusurunun bulunmadığını, Yargıtayın
emsal olaylardaki kararlarında prim aslı dışındaki borçtan, sigortalının
sorumlu tutulamayacağının belirtildiğini ifade ederek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun tüm iddialarının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25.
Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26.
Başvurucu, hizmet süresinin BAĞ-KUR
tarafından hatalı hesaplanması sonucunda ortaya çıkan prim borcunun kendisine
gecikme zammı ile birlikte ödetilmesi nedeniyle zarara uğratıldığını belirterek
Anayasa'da güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür (bkz. § 23).
27.
Başvurucunun ihlal iddiasına konu olan mülkiyet hakkı, Anayasa'nın 35. ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinde
düzenlenmiştir.
28. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu
yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
29. Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler,
devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek
veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini
sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları
hakka halel getirmez."
30.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan
bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini
kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa
ve Sözleşme'yle korunan mülkiyet kavramı içinde değildir.
Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda, bir "ekonomik değer"
veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir
beklenti", Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkı güvencesinde yer alır (Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014,
§ 36, 37).
31. Başvurunun
konusu, hizmet süresinin BAĞ-KUR tarafından hatalı hesaplanması sonucunda
ortaya çıkan prim borcunun gecikme zammı ile birlikte başvurucuya ödetilmesi
nedeniyle başvurucunun mal varlığında meydana gelen eksilmedir.
32.
Başvurucu, şirket ortaklığına istinaden BAĞ-KUR sigortalılığının başlaması
üzerine Kuruma tabi olan eski çalışma süresinin eklenmesi talebinde bulunmuş,
bu çalışma süresi Kurum tarafından BAĞ-KUR’a 2612 yerine 2232 gün olarak
bildirilmiştir. BAĞ-KUR bu bildirim üzerine başvurucunun 7. derece olması
gereken basamak intibakını 6. dereceden yapmıştır. Başvurucunun 2009 yılında
emeklilik talebinde bulunduğu sırada basamak farkından kaynaklanan 512,46 TL'si
prim aslı olmak üzere toplam 3.671,61 TL borcu olduğu kendisine bildirilmiştir.
Başvurucu, ihtirazi kayıtla borcu ödemiş ve kendisine
yaşlılık aylığı bağlanmıştır.
33. Başvurucunun,
sigorta primlerini düzenli şekilde ödediğini belirterek emeklilik aşamasında
kendisinden hatalı basamak intibakı nedeniyle tahsil edilen 3.159,15 TL cezanın
iadesi talebiyle 3/2/2010 tarihinde İzmir 9. İş
Mahkemesinde açtığı dava; alınan bilirkişi raporunda başvurucunun 7 olması
gereken basamağının BAĞ-KUR tarafından 6 olarak belirlenmesine göre yapılan
basamak intibakından doğan basamak farkı, prim farkı, basamak yükseltme farkı
ve giriş keseneği olmak üzere toplam 595 TL borcu bulunduğunun ifade edildiği
belirtilerek kısmen kabul edilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin
24/5/2012 tarihli kararıyla başvurucunun SSK hizmetlerini ve basamağını bilmesi
gerektiği, basamak farkları ve gecikme zammının tahsilinde isabetsizlik
bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuş, Mahkemece yeniden
yürütülen incelemede davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi
tarafından karar onanmıştır (bkz. §§ 11-15).
34. 1479
sayılı Kanun’un 53. maddesinde sigortalıların prim borçlarını ilgili dönem
sonunda ödemelerinin zorunlu olduğu, süresinde ödenmeyen primlere sürenin
bittiği tarihten başlayarak ilk dönem için %10 oranında farkın, daha sonra
geçen her ay için %2 oranında gecikme zammının uygulanacağı hüküm altına
alınmıştır.
35.
Anayasa’nın 35. maddesine göre kişilerin mülkiyet hakları ancak kanunla
öngörülmüş usullerle ve kamu yararı gereği sınırlanabilir. Anayasa’nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği, kişilerin mülkiyet haklarına
getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmaması ve ulaşılmak istenen kamu
yararı ile bireyin sınırlandırılan hakkı arasında adil bir dengenin kurulması
gerekir.
36. Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarında da belirtildiği gibi sosyal devlet ilkesiyle
yakından ilgisi olan ekonomik ve mali politikalarda devlet tarafından
üstlenilen sorumluluğun gereklerinin sağlıklı bir şekilde yerine
getirilebilmesi için birtakım düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır. Dolayısıyla
devletin sosyal ve ekonomik politikalara ilişkin takdir yetkisi geniştir.
Bununla birlikte mülkiyet hakkına yönelik müdahale oluşturan düzenlemenin -meşru
kabul edilebilmesi bakımından- kamu yararını gerçekleştirme amacını taşıması ve
müdahale sonucunda ortaya çıkan yeni durumun ve bozulan yararlar dengesinin
bireye kişisel ve aşırı bir yük yüklememesi gerekir (Korkut Bahadır, B. No: 2014/4025, 11/12/2014,
§§ 42, 43). Belirtilen tespitler sosyal güvenlik sistemini ilgilendiren
düzenlemeler ve bireylere uygulanan yaptırımlar açısından da geçerlidir.
37.
Somut olayda, başvurucunun haberdar olmadığı hatalı idari işlem nedeniyle
gecikme cezası ödemek zorunda bırakıldığı iddiasıyla açtığı davada, Yargıtayın bozma ilamına uyan İlk Derece Mahkemesinin 26/9/2012 tarihli kararıyla başvurucunun SSK hizmetlerini ve
basamağını bilmesi gerektiği, basamak farkları ve gecikme zammının tahsilinde
isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Başvurucu tahsil edilen 3.159,15 TL’nin mahiyetinin belli olmadığını iddia
etmiş; prim borcu dışında ödenen parasal fark, Mahkeme tarafından gecikme zammı
olarak nitelendirilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir. İlk Derece
Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda prim borcu asıl alacağının 595 TL
olarak belirtildiği ve İdarenin hatalı işlemi nedeniyle başvurucudan 3.076,61
TL’nin fazladan tahsil edildiğinin ifade edildiği anlaşılmıştır.
38. Başvuru
konusu olayda, SSK tarafından BAĞ-KUR’a yapılan hatalı bildirim sonucunda
BAĞ-KUR tarafından hatalı işlem tesis edilmiş, söz konusu hatanın Kurum
tarafından BAĞ-KUR’a bildirilmesine karşın başvurucunun emeklilik talebinde
bulunmasına kadar geçen sürede herhangi bir düzeltme işleminin yapılmadığı
anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından açılan davada, Mahkemenin 25/8/2010 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar
verilmiş; temyiz üzerine Yargıtay tarafından kararın bozulması sonucunda
Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verildiği belirlenmiştir.
Başvurucu tarafından sunulan emsal Yargıtay kararlarının incelenmesi
neticesinde İdarenin hatalı işlemi nedeniyle basamak farkından doğan prim
alacaklarına uygulanan gecikme zammından bireylerin sorumlu tutulmasının mümkün
olmadığı yönünde kararların verildiği tespit edilmiştir (Yargıtay 10. Hukuk
Dairesi E.2010/130, K.2011/7751, 26/5/2011; Yargıtay
10. Hukuk Dairesi, E.2004/9146, K.2004/12678, 28/12/2004). Belirlenen
kararlar gözönüne alındığında başvurucunun mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin başvurucu açısından öngörülebilir nitelikte
olmadığı anlaşılmış, bunun yanısıra basamak farkından
kaynaklanan prim borçları için geç ödeme nedeniyle ortaya çıkan değer kaybını
da aşarak geç ödeme yapan bireylerin cezalandırılması yönünde sonuç doğuran
gecikme zammı uygulaması nedeniyle 512,46 TL tutarındaki prim borcu için
başvurucudan 3.076 TL tutarın tahsil edilmesiyle başvurucu üzerinde aşırı ve
orantısız bir yüke sebep olunmuş, hakkın özüne dokunur şekilde ölçülülük ilkesi
ihlal edilmiştir.
39.
Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
40.
Başvurucu 4.467,10 TL maddi tazminata hükmedilmesini veya yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
42. Başvurucu,
emeklilik işlemleri sırasında İdarenin hatalı işlemi nedeniyle basamak
intibakından kaynaklanan prim borcu ve gecikme zammı olarak toplam 3.671,61 TL
ödeme yapmıştır. Söz konusu hatalı idari işlem dolayısıyla başvurucunun
mülkiyet hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olup başvurucunun kişisel
yararı gözönünde bulundurulduğunda başvurucu
açısından yalnızca ihlalin tespitiyle giderilemeyecek bir maddi zarar bulunduğu
anlaşıldığından başvurucudan tahsil edilen 3.076,61 TL tutarındaki tazminatın
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43.
Dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan ve 1.500 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun mülkiyet
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucunun Anayasa'nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. İhlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucudan tahsil edilen net 3.076,61 TL'nin
tahsilat tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte TAZMİNAT
OLARAK ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. 198,35 TL harç ve 1.500 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini
takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay
içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin İzmir
9. İş Mahkemesine gönderilmesine
5/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.