logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ünal Aslantürk [2.B.], B. No: 2013/1876, 8/9/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÜNAL ASLANTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/1876)

 

Karar Tarihi: 8/9/2015

R.G. Tarih- Sayı: 23/10/2015-29511

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucu

:

Ünal ASLANTÜRK

Vekili

:

Av. Harun Ender TAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle açılan davada, görevsiz mahkemenin, yasanın emredici hükümlerine aykırı olarak karar vermesi nedeniyle tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkının; karar sonucunu etkileyecek iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 7/3/2013 tarihinde Amasya Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruda, Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 12/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık), 12/9/2014 tarihinde başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, görüş için başvuru belgelerinin bir örneği gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 17/11/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, başvurucuya 27/11/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen olaylar özetle şöyledir:

8. Sağlık Bakanlığına bağlı Amasya Şerafettin Sabuncuoğlu Devlet Hastanesinde, Nil Temizlik Gayrimenkul Ltd. Şti. ile yapılan iş akdi gereği temizlik işçisi olarak çalışmakta olan başvurucunun iş akdi, 2010 yılında temizlik ihalesini başka bir firmanın kazanması nedeniyle 4/1/2010 tarihinde feshedilmiştir.

9. Başvurucu, işe iadesine karar verilmesi istemiyle dava açmış, Amasya İş Mahkemesi 28/7/2010 tarihli ve E.2010/17, K.2010/128 sayılı kararıyla davayı reddetmiştir.

10. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28/2/2012 tarihli ve E.2011/9678, K.2012/2904 sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamının hüküm kısmı şöyledir:

“…

1- Mahkeme kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- Davalı alt işveren tarafından gerçekleştirilen feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının Nil Temizlik Gayrimenkul Hiz. Ltd. Şti. işyerine İŞE İADESİNE,

...

 7- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

...

11. Başvurucu, Yargıtay ilamına dayanarak Amasya 2. İcra Müdürlüğünün E.2012/3780 sayılı dosyasında, 1/1/2010 tarihinden itibaren temizlik işini alan Star Enpak Ortak Girişimi Ltd. Şti. ve Sağlık Bakanlığına karşı 1.200,00 TL vekalet ücreti ile 36,00 TL gecikme faizinin tahsili için 28/6/2012 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır.

12. Takip borçlularından Star Enpak Ortak Girişimi Ltd. Şti. icra emrinin iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemiyle 17/7/2012 tarihinde başvurucu aleyhine Amasya İş Mahkemesinde dava açmıştır.

13. Davacı 7/9/2012 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, önceki iddialarını tekrarlayarak talebinin itirazın iptali davası niteliğinde olduğunu, icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini, kararın kesin hüküm sonucunu doğurması açısından genel mahkemede dava açtığını belirtmiştir.

14. Amasya İş Mahkemesi, 6/2/2013 tarihli ve E.2012/166, K.2013/14 sayılı kararıyla davanın kabulüne, icra emrinin Star Enpak Ortak Girişimi Ltd. Şti. yönünden iptaline, % 25 icra inkar tazminatının başvurucudan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir. 2013 yılına göre dava konusu değer, temyiz sınırı olan 1.820,00 TL’nin altında kalması nedeniyle karar aynı tarihte kesinleşmiştir.

15. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

“…

 Davalı vekili her ne kadar İş Mahkemesinin bu davaya bakma yetkisinin olmadığı, icra mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğu iddiası ile yetkisizlik itirazında bulunduğu görülmüşse de; icra takibine konu olan alacağın, işçi işveren arasında hizmet akdinden kaynaklanması halinde davanın İş Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 1992/14804 esas, 1992/2756 Karar sayılı ve 09.03.1992 tarihli kararında bu husus açıkça vurgulanmıştır. Sonuçta takibe konu alacak işçi, işveren arasında İş Mahkemesi tarafından verilmiş olan İlama dayanmaktadır, taraflardan biri işçi diğeri işveren olup talep olunan alacak işçi alacağı olup, İş Mahkemesince verilen karara dayanmaktadır. Tüm bu nedenlerle mahkememizin görevli kabul edilerek sonuca gidilmiştir.

İlamlı takip yapılan Star Enpak Ortak Girişiminin ise 01/01/2012 tarihinden sonra geçerli olmak üzere yapılan temizlik ihalesini üstlendiği, bu nedenle mezkur işçinin iş sözleşmesinin feshedildiğinden haberdar dahi olmadığı, kaldı ki davacı işçinin işe iade edilmesi konusunda ilamda belirtilen Nil Temizlik Ltd. Şti'ne süresi içerisinde müracaat edip etmediğini de bilmediklerini, işe iade konusunda şirkete müracaat hakkı olmamakla birlikte şirkete de süresi içerisinde herhangi bir talebinin olmadığı, esasen mezkur davacı işçinin iş sözleşmesinin feshedildiğini ve bu nedenle işe iade davası açmış olduğunu yapılan takip sonucunda öğrenmiş bulundukları, işe iade etmesi gereken şirketin Nil Temizlik Ltd. Şti olduğu, ayrıca davalılardan asıl işveren Sağlık Bakanlığının da bulunduğu, sonuçta davalı olarak görülen Sağlık Bakanlığının ve Nil Temizlik şirketlerinin görüldüğü ve takip alacağının ilama bağlı alacak olduğu davalıların yani ilamda davayı kaybeden ilam borçlularının açıkça belli olduğu ortadır. İlama bağlı yapılan takipte, takip yapılan Star Enpak Ortak Girişiminin hiç alakası bulunmamakta olup tamamen haksız olarak takip yapıldığı açıktır. Bu durumda Star Enpak Ortak girişiminin yapmış olduğu itirazın iptali haklı olduğu ve yapılan takibin haksız olduğu açık olduğu anlaşılmakla davacının davasının kabulüne karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

“HÜKÜM:

1- Davanın KABULÜ ile; itirazda bulunan Star Enpak Ortak Girişimi yönünden İCRA EMRİNİN İPTALİNE,

2- % 25 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

 …”

16. Öte yandan takip borçlularından Sağlık Bakanlığının 24/9/2012 tarihinde takip konusu borcu ödediği anlaşılmıştır.

17. Karar, başvurucuya 6/2/2013 tarihli duruşmada tefhim edilmiş; başvuru, 7/3/2013 tarihinde yapılmıştır.

B. İlgili Hukuk

18. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 16. maddesi şöyledir:

“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”

19. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:

“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.

Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.”

20. 2004 sayılı Kanun’un 33. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır”

21. 2004 sayılı Kanun’un 67. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

 “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.”

22. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.

…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 8/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/3/2013 tarihli ve 2013/1876 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, Yargıtay ilamıyla lehine hükmedilen vekâlet ücreti alacağının tahsili için Amasya 2. İcra Müdürlüğünün E.2012/3780 sayılı dosyasında başlattığı ilamlı icra takibinde; takip borçlusunun, İş Mahkemesinde icra emrinin iptalini talep ettiğini, esasen talebin İİK’nın 16. maddesi hükmüne dayandığını ve yalnızca icra hâkimliğine şikâyet yoluyla ileri sürülebileceğini; davacının, yargılama sırasında davasının itirazın iptali niteliğinde olduğunu belirttiğini; Mahkemenin de gerekçesinde davayı, itirazın iptali davası olarak nitelendirdiğini oysa itirazın iptalini talep etme hakkının borçluya değil, alacaklıya tanınan hukuki bir imkân olduğunu, bu konudaki beyan ve taleplerinin Mahkemece dikkate alınmadığını ve kararın gerekçesinde değerlendirilmediğini, yine itirazın iptali davası için öngörülen takip konusu tutarın %25'i oranında icra inkâr tazminatına hükmedildiğini, kararda yasal olarak öngörülen %20 oranının üzerinde bir tazminata hükmedilmesi hususunun da gerekçelendirilmediğini, öte yandan yargılama devam ederken takip borçlularından Sağlık Bakanlığının borcu ödediğini, bu açıdan takibin konusu kalmadığı hâlde yerel Mahkemece bu durumun da dikkate alınmadığını, bu açıdan silahların eşitliği ilkesine aykırı davranıldığını, İcra Hâkimliğine şikâyet yoluyla ileri sürülmesi gereken icra emrinin iptali talebinde İş Mahkemesinin, kendisini İcra Mahkemesi yerine koyarak hüküm tesis etmesinin yasanın emredici kurallarına açıkça aykırı olduğunu, karara göre 1.236,00 TL’lik takip konusu alacağın %25’ine denk gelen 309,00 TL inkâr tazminatı ve aleyhine hükmolunan 1.320,00 TL vekâlet ücretiyle birlikte alacaktan daha fazla miktarda bir parayı karşı tarafa ödemek zorunda kaldığından mülkiyet hakkının zedelendiğini, dava konusu tutarın temyiz sınırının altında kalması nedeniyle kararın kesin olmasına rağmen hüküm fıkrasında temyiz yolunun açık olduğunun belirtildiğini; tüm bu hususların, dosyanın özenle incelenmediğini ve hâkimin tarafsızlığını yitirdiğini gösterdiğini belirterek Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

25. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, Mahkemenin verdiği karar nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmüştür. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun değişik haklar temelinde ileri sürdüğü iddiaların özü, söz konusu kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Bu nedenle başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamında tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkının ihlali iddiası ve gerekçeli karar hakkının ihlali iddiası başlıkları altında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

26. Başvurucu, ilamlı icra takibine karşı açılan itirazın iptali davasının özenle incelenmediğini ve hâkimin tarafsızlığını yitirdiğini belirterek tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Bakanlık, başvurucunun tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının yerinde olmadığını belirtmiştir.

28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinde açıkça; kişilerin, adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak davanın tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkından söz edilmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde mahkemelerin tarafsızlığından açıkça bahsedilmemekle beraber Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca bu hak da adil yargılanma hakkının zımni bir unsurudur (AYM, E.2002/170, K.2004/54, K.T. 5/5/2004). Ayrıca mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur olduğu nazara alındığında Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, Anayasanın 138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (AYM, E.2005/55, K.2006/4, K.T. 5/1/2006; AYM, E.1992/39, K.1993/19, K.T. 29/4/1993).

29. Genel olarak tarafsızlık, davanın çözümünü etkileyecek bir önyargı, tarafgirlik ve menfaate sahip olunmaması ve davanın tarafları karşısında ve onların leh ve aleyhlerinde bir düşünce veya menfaate sahip olunmamasını ifade eder (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2013, § 61).

30. Tarafsızlığın öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu bulunmakta olup bu kapsamda hâkimin birey olarak mevcut davadaki kişisel tarafsızlığının yanı sıra kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenimin de dikkate alınması gerekmektedir (AYM, E.2005/55, K.2006/4, K.T. 5/1/2006).Yargılamayı yürüten mahkeme üyelerinin taraflardan biriyle veya anlaşmazlık konusu ile maddi veya manevi yakın bir bağının bulunması veya yargılama sürecinde sarf ettiği ifadeleri ile tarafsız olamayacağı yönünde meşru bir kanaat uyandırması, bunun yanı sıra davadan önce dava ile doğrudan bağlantılı bir konumda bulunması da tarafsızlığı ihlal edebilir. Ancak belirli bir uyuşmazlıkta, yargılamayı yürüten hâkimin, taraflardan birine yönelik önyargılı ve taraflı bir tutumunun, kişisel bir kanaatinin veya menfaatinin, bu bağlamda kişisel bir taraflılığının söz konusu olduğunu ortaya koyan bir delil bulunmadığı ve bu husus kanıtlanmadığı müddetçe tarafsız olduğunun bir karine olarak varsayılması zorunludur. Bunun yanı sıra yargılama makamının, tarafsızlığına ilişkin herhangi bir meşru kaygı veya korkuyu bertaraf edecek yeterli güvenceleri sunması da gerekmekte olup bu husus tarafsızlığın nesnel boyutuna işaret etmektedir (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Gregory/Birleşik Krallık, B. No: 22299/93, 25/02/1997, §§ 43-49; Fey/Avusturya, B. No: 14396/88, 24/2/1993, §§ 28-36; Hauschildt/Danimarka, B. No: 10486/83, 24/5/1989, §§ 46-48; McGonnell/Birleşik Krallık, B. No: 28488/95, 08/2/2000, §§ 55-57).

31. Başvuru konusu olayda, Amasya İş Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sürecinde Mahkeme, Star Enpak Ortaklık Girişimi firmasının ilamda yer alan davalılar kısmında adının geçmediğini, bu nedenle ilamlı icra takibinin borçlusu olamayacağını belirterek icra emrinin iptaline ve %25 oranında icra inkâr tazminatına hükmetmiştir. Başvurucunun, Mahkemenin açık kanun hükümlerine aykırı bir yargılama yaparak karar verdiği ve bu nedenle tarafsızlığını yitirdiği iddiası, başlı başına iddianın ispatı için yeterli bir neden olarak kabul edilemez. Yargılama süreci incelendiğinde başvurucu tarafından; hâkimin, taraflardan birine yönelik önyargılı ve taraflı bir tutumunun, kişisel bir kanaatinin veya menfaatinin ve bu bağlamda kişisel bir taraflılığının söz konusu olduğunu ortaya koyan bir emare veya hâkimin tarafsızlığına ilişkin karineyi ortadan kaldıracak herhangi bir somut olgu da ileri sürülmemiştir.

32. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin, açık ve görünür bir ihlal bulunmadığından diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası

33. Başvurucu; Mahkemenin, yargılama sırasında ileri sürdüğü itirazlarını karar gerekçesinde değerlendirmediğini belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Başvurucunun, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

35. Başvurucu; Mahkemenin, davayı itirazın iptali olarak nitelendirdiğini ancak talep sonucuna göre davanın, İİK’nın 16. maddesi hükmüne dayalı şikâyet davası olduğunu, bu nedenle Mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, yine borçlunun itirazın iptali davasını açma yetkisinin bulunmadığını, Mahkemenin icra hâkimi gibi hareket ederek takibin iptaline karar verirken icra inkâr tazminatına hükmettiğini, icra emrinin iptalinde icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceğini, ileri sürdüğü itirazların hiçbirinin karar gerekçesinde değerlendirilmediğini, ayrıca %20 oranının üzerinde bir tazminata hükmedilmesi hususunun da gerekçelendirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Adalet Bakanlığı görüşünde, benzer nitelikte başka başvurular hakkında daha önce görüş sunulduğu belirtilerek yeniden görüş sunulmasına gerek olmadığını bildirilmiştir.

37. Başvurucunun temel iddiasının, yargılama aşamasında ileri sürülen ve esasa etkili olduğu belirtilen hususların kararda karşılanmadığına ilişkin olması nedeniyle başvuru, gerekçeli karar hakkı yönünden incelenecektir.

38. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

39. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

40. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

41. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfîlik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).

42. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

43. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24).

44. Somut olayda başvurucunun, lehine hükmedilen vekâlet ücreti alacağının tahsili amacıyla İcra Müdürlüğü nezdinde ilamlı icra takibi başlattığı, takip borçlusunun icra emrinin iptali talebiyle İş Mahkemesine açtığı davada Mahkemenin; davanın, itirazın iptali davası niteliğinde olduğunu belirterek icra emrinin iptaline ve alacaklı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmettiği anlaşılmıştır.

45. Usul hükümlerine göre davanın hukuki nitelendirmesi hâkime ait olmakla birlikte hâkim, tarafların talep sonucuyla bağlıdır. Mahkeme, hukuki nitelendirmeyi mevzuat hükümlerine açıkça aykırı olmayacak şekilde öngörülebilirlik sınırları içerisinde yapmak zorundadır. Somut olayda takip borçlusu; dava dilekçesinde, takibe dayanak Yargıtay ilamında taraf olarak yer almadığını, icra emrinin içeriği ile dayanak ilamın uyumlu olmadığını belirterek İİK’nın 16. maddesi kapsamında icra emrinin iptalini talep etmiştir.

46. 2004 sayılı Kanun’da, icra emrinin hangi usulle iptal edilebileceği hususu yoruma imkân bırakılmayacak şekilde belirlenmiştir. Anılan Kanun’un 16. maddesine göre icra ve iflas dairelerinin yaptığı muamelelerin kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı işlemin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikâyette bulunulması gerektiği izahtan varestedir. Yine aynı Kanun’un 33. maddesine göre ilamlı icra takibinde; borçlu, icra mahkemesine yapacağı itirazda ancak borcun; itfa, ihmal ve zaman aşımına uğradığını iddia ederek icranın geri bırakılmasını isteyebilir. Burada dikkat edilecek husus, hangi şartta olursa olsun, takibe dayanak ilam içeriğiyle uyumlu olmayan icra emrinin iptali, süreye bağlı olmaksızın her zaman şikâyet yoluyla yalnızca icra mahkemesinden istenebilir. Somut olayda Mahkemenin, kararın gerekçe kısmında davayı itirazın iptali davası olarak nitelendirdiği hâlde, icra mahkemesi gibi hareket ederek davayı sonuçlandırdığı anlaşılmıştır.

47. Öte yandan Mahkeme, 2 No.lu hüküm fıkrasında davalıyı, takip konusu borcun %25’i oranında icra inkâr tazminatına mahkûm etmiştir. İcra inkâr tazminatı, ancak borçlunun ilamsız icra takibine yapacağı itirazın iptaline karar verilmesi hâlinde verilebilecek bir tazminattır. İcra emrinin iptaline karar verilirken icra inkâr tazminatına hükmedilmesi hiçbir şekilde mümkün değildir.

48. İİK’nın 67. maddesine göre ilamsız icra takibine karşı borçlunun geçerli bir itirazının bulunması hâlinde itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içerisinde, alacaklı tarafından asliye hukuk mahkemesine itirazın iptali davası açılabilir. İcra takibinin konusu alacak (davası), bir özel mahkemenin (iş mahkemesi, tüketici mahkemesi, aile mahkemesi) görev alanına girmekte ise itirazın iptali davası o özel mahkemede görülür.

49. Mahkeme, gerekçeli kararında davayı, itirazın iptali davası olarak nitelendirmiş, 1 No.lu hüküm fıkrasında davayı, şikâyet davası gibi sonuçlandırmış, 2 No.lu hüküm fıkrasında da alacaklı aleyhine inkâr tazminatına hükmetmiştir. Yargılama sırasında başvurucunun icra emrinin iptali talebinin, icra mahkemesince şikâyet yoluyla değerlendirilmesi gerektiği, bu açıdan iş mahkemesinin davaya bakmakta görevsiz olduğu, davanın itirazın iptali davası olarak nitelendirilmesi hâlinde ise borçlunun ilgili kanun gereği böyle bir davayı açmasının mümkün olmadığı, bu açıdan itirazın iptali için gerekli yasal şartların gerçekleşmediği, yine icra emrinin iptaline karar verilirken hangi sebeple aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedildiğine ilişkin ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren ve uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan itirazların kararda değerlendirilmediği, açık kanun hükümlerine aykırı olarak hangi gerekçelerle karar verildiğinin Mahkemece mevzuat sınırları içerisinde makul ve kabul edilebilir ölçüde ortaya konulmadığı görülmüştür.

50. Mahkemenin karar gerekçesinde dayanak olarak gösterilen Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 9/3/1992 tarihli ilamının, iş kazasından doğan tazminat davasına ilişkin onama ilamı olduğu, bu açıdan ilamın, Mahkemenin bu yönde bir karar vermesini gerektirecek nitelikte makul bir gerekçe oluşturmadığı anlaşılmıştır. Buna göre, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

52. Başvurucu, anayasal haklarının ihlal edildiğini belirterek ihlalin ortadan kaldırılmasını ve 2.006,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmektedir.

53. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesi şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

53. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklandığından ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak ortadan kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

54. Başvurucunun tazminat taleplerine ilişkin, yeniden yargılanma kararı verilmekle bu hususta karar verilmesine gerek görülmemiştir

55. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan nedenlerle;

A. Başvurucunun,

1. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

C. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

D. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla “yeniden yargılama yapmak üzere” Amasya İş Mahkemesine gönderilmesine,

E. Yeniden yargılanma kararı verilmekle başvurucunun tazminat taleplerinin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

8/9/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ünal Aslantürk [2.B.], B. No: 2013/1876, 8/9/2015, § …)
   
Başvuru Adı ÜNAL ASLANTÜRK
Başvuru No 2013/1876
Başvuru Tarihi 7/3/2013
Karar Tarihi 8/9/2015
Resmi Gazete Tarihi 23/10/2015 - 29511

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle açılan davada, görevsiz mahkemenin, yasanın emredici hükümlerine aykırı olarak karar vermesi nedeniyle tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkının; karar sonucunu etkileyecek iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2004 İcra ve İflas Kanunu 16
17
33
67
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 26
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi