TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM METE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2495)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 23/10/2015-29511
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
Raportör
|
:
|
Selami ER
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim METE
|
Vekili
|
:
|
Av. Hamdi Serhan KONAÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, emekli ikramiyesi
güncel katsayılar yerine emekli olduğu tarihteki katsayılar üzerinden
hesaplanan başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/4/2013
tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruda, Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 19/9/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 19/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvurunun bir örneğinin görüş için
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlığın görüş yazısı, 2/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş; başvurucu,
Bakanlığın cevabına karşı beyanlarını yasal süre içinde ibraz etmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru dilekçesi ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 1/9/1968 tarihinde Emekli Sandığına tabi olarak Türk Silahlı
Kuvvetlerinde astsubay olarak göreve başlamış, bu görevinden 1/8/1984 tarihinde
istifa ederek Sosyal Sigortalar Kurumuna (SSK) tabi olarak çalışmaya başlamış
ve SSK’dan emekliye ayrılmıştır.
8. Anayasa Mahkemesi, 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K. 2009/17 sayılı kararı ile
24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı mülga Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak
Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 12. maddesinde yer alan “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden
emekliye ayrılan ve …” ibaresini Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı olduğundan bahisle iptal etmiştir.
9. Başvurucu, 14/7/2011 tarihli dilekçesiyle SGK’dan,
Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı dönemler için kendisine emekli
ikramiyesi ödenmesini talep etmiş, SGK Başkanlığı başvurucunun talebini
22/7/2011 tarihli yazısıyla reddetmiştir.
10. Başvurucu; Ankara 7. İdare
Mahkemesinde, reddedilen idari işlemin iptali ve bahse konu emekli
ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş katsayısı üzerinden hesaplanarak
kendisine ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
11. Mahkeme, 11/7/2012
tarihli ve E.2011/2000, K.2012/2115 sayılı kararıyla mevcut şartlarda
başvurucuya ödeme yapılmasını gerektiren yasal düzenleme bulunmadığını gerekçe
göstererek davayı reddetmiştir.
12. Söz konusu kararı itirazen inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi, 28/12/2012 tarihli ve E.2012/10190, K.2012/13125 sayılı
kararıyla itiraz isteminin kabulüne, kararın bozulmasına ve dava konusu işlemin
iptali ile emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar
dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının ödenmesine
hükmetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“…6270 sayılı Yasa ile getirilen bu değişikliğin ancak yürürlük
tarihinden sonraki uyuşmazlıklara uygulanacağı anlaşıldığından, bakılmakta olan
davanın 6270 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte bulunan
yasal düzenlemeye göre çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen durum karşısında, 2829 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin 1.
fıkrasının ve 5434 sayılı Yasa’nın 89. maddesinin 5997 sayılı Yasayla değişik
hükmünün Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarından sonraki şekline
göre, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet süreleri birleştirilmek
suretiyle 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca ilgili kurumca aylık
bağlanan ancak son defa Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda
prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen süreler için emekli ikramiyesi ödemesi
yapılmayan kişilere, belirtilen hizmet süreleri ve emekli aylıklarının
bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar gözetilerek 5434 sayılı
Yasanın ilgili hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenmesi (gerekir.)”
13. Başvurucu, mahkeme kararının
uygulanması için 14/3/2012 tarihli dilekçeyle SGK
Başkanlığına başvurmuş; Kurumca, başvurucunun emekli ikramiyesinin 33,67 TL
olduğu (başvurucunun çalıştığı dönemlerde geçerli katsayılar üzerinden
hesaplanarak) saptanmıştır.
14. Başvurucu 15/4/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 2829 sayılı mülga Kanun’un “Emekli ikramiyesi” başlıklı 12. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden
emekliye ayrılan ve kendilerine bu Kanunun 8 inci maddesi uyarınca
birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara, T.C. Emekli
Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek
suretiyle geçen sürelerinin toplamı üzerinden, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenir.”
16. 16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Bazı
Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Hizmet
sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü maddesi kapsamında geçenlerden emekli,
adi malûllük veya vazife malûllüğü
aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere,
her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarların bir aylığı
emekli ikramiyesi olarak verilir. Son defa bu
Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasını
gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve
kendilerine mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen
Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesi uyarınca
birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara ise, bu Kanuna tabi
daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen hizmet
sürelerinin toplamı üzerinden bu madde hükümlerine göre emekli ikramiyesi
ödenir. Mülga 2829 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile üçüncü fıkrasının son
cümlesinin bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz."
17. 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile anılan 89. madde aşağıdaki şekilde yeninden
düzenlenmiştir:
“Hizmet sürelerinin
tamamı bu Kanun ve/veya 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü
maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü
aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere,
her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir.
Birinci fıkra
kapsamına girmemekle birlikte, bu Kanun ve/veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4
üncü maddesi kapsamında hizmeti bulunanlardan mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8
inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden emeklilik,
yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise; bu Kanun veya 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak bu Kanuna tabi daire,
kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 25/8/1971
tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen kıdem
tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla
emekli ikramiyesi ödenir.
İkinci fıkra uyarınca
ödenecek emekli ikramiyesi, bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü
maddesi kapsamına giren görevlerde geçen her tam fiili hizmet yılı ile sınırlı
olarak bu görevlerden ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık
tutarı üzerinden ve aylığın başlangıç tarihindeki katsayılar dikkate alınarak
ödenir. Mülga 2829 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesi ile üçüncü fıkrasının son cümlesinin bu
maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.”
18. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106. maddesi ile ilga
2829 sayılı Kanun’un 8. maddesi şöyledir:
“Birleştirilmiş
hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet
süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit
olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,
kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.
Ancak, malullük,
ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re'sen emekli olma, süresi kanunla belirlenen vazifelere
atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi
hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,
kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.”
19. 25/08/1971 tarihli ve 1475 sayılı
mülga İş Kanunu’nun yürürlükte bulunan 14. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“Bu Kanuna tabi
işçilerin hizmet akitlerinin:
1. İşveren tarafından
bu Kanunun 17 nci maddesinin II numaralı bendinde
gösterilen sebepler dışında,
2. İşçi tarafından bu
Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca,
3. Muvazzaf askerlik
hizmeti dolayısıyle,
4. Bağlı bulundukları
kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı
yahut toptan ödeme almak amacıyla;
Feshedilmesi veya
kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona
erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe
başladığı tarihten itibaren hizmet aktinin devamı
süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında
kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden
ödeme yapılır.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 8/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
15/4/2013 tarihli ve 2013/2495 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, 1968-1984
tarihleri arasında Emekli Sandığına bağlı çalıştığı dönemlere ilişkin emekli
ikramiyesini almak için açtığı davanın lehine neticelenmesine ve kendisine
ödeme yapılmasına engel olan düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal
edilmesine rağmen SGK’nın eski katsayılar üzerinden
hesaplama yaparak kendisine yapılacak ödemenin 33,67 TL olduğunu bildirdiğini,
bu durumun eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri ile Anayasa’nın 125. ve 153.
maddelerine aykırı olduğunu ve mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürerek
emekli ikramiyesinin, ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden hesaplanarak
işlemiş faiziyle birlikte belirlenecek zararının tazminat olarak kendisine
ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Başvurucu, ödeme tarihindeki
katsayılar üzerinden hesaplanacak emekli ikramiyesi alma talebiyle açtığı
davanın, emekli olduğu tarihteki katsayılar üzerinden hesaplanacak katsayılar
dikkate alınarak kabul edilmesinin Anayasa’nın 2.,
10., 35., 125. ve 153. maddelerinde yer alan ilke ve haklarını ihlal ettiğini
ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp somut dava ve buna bağlı olayların
özelliklerine göre olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder.
23. Başvurucunun şikâyetlerinin
özü, hak ettiği emekli ikramiyesinin güncel katsayılar yerine emekli olduğu
tarihteki katsayılar üzerinden hesaplanması nedeniyle mağdur olduğuna ilişkin
olup, bu şikâyetler mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilecektir (Hüseyin Remzi Polge,
B. No: 2013/2166, 10/6/2015, § 23).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Bireysel başvuruda
bulunabilmek için Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokoller kapsamındaki herhangi birisinin kamu gücü tarafından ihlal
edildiğinin ileri sürülmüş olması gerekir. Bu durumda öncelikle başvurucunun
başvuruya konu davada Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatinin bulunup bulunmadığının
tartışılması gerekmektedir.
25. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35.
maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz."
26. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması"
kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
27. Sözleşme’ye Ek (1) No.lu Protokol'ün
"Mülkiyetin korunması"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına
uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların
veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları
uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
28. Anayasa'nın 35. maddesinde
herkesin, mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla
kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına
aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası ve 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine
göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin
taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
29. Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak koruma alanındaki mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul
edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu
alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı
içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge,
§ 31).
30. Anayasa ve Sözleşme'nin
ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları
koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün,
mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa
olsun Anayasa ve Sözleşme'yle korunan mülkiyet
kavramı içerisinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda, bir
"ekonomik değer" veya
icrası mümkün bir "alacağı"
elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti",
Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı
güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve
Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014,
§ 36-37).
31. Meşru beklenti; makul bir
şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta
belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren
yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip
nitelikteki bir beklentidir. Meşru beklentiden söz edebilmek için bir
uyuşmazlık ya da ciddi bir iddianın varlığı yeterli değildir, iç hukukta yasa
ya da yerleşik içtihada dayalı yeterli temeli olan bir beklenti bulunması
gerekir (Kopecky/Slovakya, B. No: 44912/98, 28/9/2004, § 52; Saghinadze/Gürcistan, B. No: 18768/05, § 103,
27/5/2010; SA Dangeville/Fransa,
B. No: 36677/97, 16/4/2002, §§ 44-45).
32. Dolayısıyla Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet
hakkının tespiti, mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının
tanınmasına bağlı olup bu tanıma mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile
yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd.
Şti.,
B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37).
33. Mülkiyet hakkının ihlal
edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu
kanıtlamak zorundadır (Kemal Yeler ve Ali
Arslan Çelebi, § 36-37; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Pistorova/Çek Cumhuriyeti, B. No: 73578/01, 26/10/2004, § 38; Zhigalev/Rusya, B. No: 54891/00, 6/7/2006, § 131).
34. Anayasa'nın ve Sözleşme’nin
ortak koruma kapsamında yer alan mülkiyet hakkı bireylere bir tür sosyal
güvenlik ödemesi alma hakkı içermemekle beraber yürürlükteki mevzuatta, önceden
prim ödeme şartıyla veya şartsız olarak sosyal yardım alma hakkı şeklinde bir
ödeme yapılması öngörülmüş ise yargısal içtihatlara paralel olarak ilgili
mevzuatın aradığı şartları yerine getiren bireyin mülkiyet hakkı kapsamına
giren bir menfaatinin doğduğu kabul edilmelidir (Benzer yöndeki AİHM kararları
için bkz. Stec ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B.
No: 65731/01 ve 65900/01, 12/4/2006, § 53-55; Andrejeva/Letonya [BD], B. No: 55707/00, 18/2/2009,
§ 77).
35. Somut olayda Ankara Bölge
İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 28/12/2012 tarihli kararıyla,
emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate
alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvurucuya ödenmesine karar
verildiğinden başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazanması ihtilaf konusu
değildir. Başvurunun konusu, başvurucunun hak ettiğini düşündüğü emekli
ikramiyesinin dava tarihindeki güncel katsayılarla hesaplanarak ödenmesi
talebidir.
36. Anayasa'nın ve Sözleşme’nin
ortak koruması kapsamında yer alan mülkiyet hakkının belirli bir miktar emekli
ikramiyesini almaya ilişkin olarak bireylere bir güvence sağlamadığı açıktır.
Bununla birlikte bu yöndeki bir talep, ödenmesi konusunda kanuni düzenleme ve
içtihatlarda yeterli dayanağa sahip olması hâlinde mülkiyet hakkı kapsamında
kabul edilerek Anayasal güvencelerden yararlandırılabilir. Bu aşamada
değerlendirilmesi gereken husus, başvurucunun emekli ikramiyesinin dava
tarihindeki katsayılarla ödenmesi gerektiği iddiasının, Anayasa'nın 35. maddesi
kapsamındaki güvence hükmüne uygulama alanı sağlayacak yeterlilikte meşru
beklenti oluşturup oluşturmadığıdır (Hüseyin
Remzi Polge, § 38).
37. 2829 sayılı mülga Kanun’un
12. maddesinde yer alan“Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye
ayrılan ve” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 5/2/2009 tarihli
ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı bulunarak iptal edilmiştir. İlgili maddenin iptal edilen kısmı emekli
ikramiyesine hak kazanmak için Emekli Sandığına tabi bir görevde iken emekliye
ayrılmayı zorunlu tutmaktaydı. Başvurucu, iptal kararı sonrasında kararın
Emekli Sandığına bağlı bir kuruluşta çalışıp emekli olmadan başka sosyal
güvenlik kurumlarına geçerek buradan emekli olanlara Emekli sandığına bağlı
olarak çalıştığı dönemler için emekli ikramiyesi alma hakkı doğurduğu
düşüncesiyle 14/7/2011 tarihli dilekçesiyle SGK’dan Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı dönemler
için kendisine ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden emekli ikramiyesi
ödenmesini talep etmiş, talebinin reddedilmesi üzerine Anakara 7. İdare Mahkemesinde
aynı iddiayla idari işlemin iptali davası açmıştır.
38. Dava devam ederken iptal
kararı sonrası oluşan hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla çıkarılan 5997
sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 5434 sayılı Kanunu’nun 89.
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4.
maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken
emekliye ayrılan ve …” kısmı, Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 tarihli kararıyla bu defa Anayasa’nın 153.
maddesine aykırılık gerekçesiyle iptal edilmiştir.
39. Başvurucunun talebini
reddeden 11/7/2012 tarihli kararı itirazen
inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulu ise 28/12/2012 tarihli
kararıyla; yeni yasaların ileriye doğru hüküm doğurduğu, bu durumda eski
hükümlerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş hâllerine göre hüküm
kurulması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına ve dava konusu
işlemin iptali ile emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan
katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının ödenmesine
hükmetmiştir.
40. Yasa koyucu, iptal kararları
sonrasında 6270 sayılı Kanun ile 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesini
değiştirerek 2829 sayılı mülga Kanun’a göre hizmet birleştirmesi yapılan
kişilerin kıdem tazminatı almaya hak kazanarak emekli olmaları hâlinde Emekli
Sandığına tabi çalıştıkları süreler için “ayrıldıkları
tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık tutarı üzerinden ve aylığın başlangıç
tarihindeki katsayılar dikkate alınarak” emekli ikramiyesi
ödenmesine imkân sağlamıştır. Bahsedilen düzenleme 26/1/2012 tarihli
ve 28185 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bahsedilen düzenlemede geçen “ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık tutarı üzerinden
ve” ibaresi de Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla iptal istemine konu
olmuş ancak Anayasa Mahkemesinin 8/11/2012 tarihli ve
E. 2012/33, K.2012/174 sayılı kararı ile iptal istemi reddedilmiştir.
41. Anayasa'nın 153. maddesinin
ikinci fıkrası gereği, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanun hükmü, iptal
kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte,
Anayasa Mahkemesince daha ileri bir tarih belirlenmiş ise o tarihte yürürlükten
kalkacaktır. Aynı maddenin dördüncü fıkrası gereği ise Anayasa Mahkemesi iptal
kararları geriye yürümeyecektir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesince iptal edilen
bir kanun hükmü, iptal kararının yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yürürlükten
kalkacak ve iptal kararları geriye yürümeyeceği için de bu kanun hükmüne göre
tesis edilmiş işlemler geçerliliklerini sürdüreceklerdir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 33). Nitekim AİHM de hukuki kesinlik ilkesi
gereği Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye dönük olarak haklar tesis
etmeyeceğini belirtmiştir (H.R./Almanya,
B. No: 17750/91, 30/6/1992; J.R./Almanya, B. No: 22651/93, 18/10/1995; Mika/Avusturya, B. No: 26560/95,
26/6/1996).
42. Anayasa Mahkemesinin
bahsedilen iptal kararları ve yeni yasal düzenlemeler sonrasında SGK tarafından
emekli ikramiyesi ödenmesi talebine ilişkin talepleri reddedilen bireyler,
yargı yoluna müracaat etmişlerdir. Emekli ikramiyesinin güncel katsayılar
üzerinden ödenmesi taleplerinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları
Danıştay Onbirinci dairesi tarafından onanmıştır (19/9/2013 tarihli ve E.2012/8676, K.2013/7858; 14/10/2014
tarihli ve E.2013/545, K.2014/5689 sayılı kararlar).
43. Emekli ikramiyesinin güncel
katsayılar üzerinden ödenmesi taleplerinin kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi
kararları ise Danıştay Onbirinci Dairesinin 27/2/2013 tarihli ve E.2011/6625, K.2013/1987 sayılı
kararıyla bozulmuştur. Kararın gerekçesi şöyledir:
“…5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu'nun 89. maddesine
göre emekli ikramiyesi ilgiliye bağlanan emekli aylığı esas alınarak
belirlenmektedir. Emeklilik, memuriyet statüsünün değişmesine neden olan ayrı
bir statü olduğundan, bu statünün başlangıcı da aylığın bağlandığı tarih olduğu
gibi emekli aylığı da, ödenecek ikramiyenin bir unsuru ve ölçüsü olup, emekli
aylığı belirlendikten sonra buna göre ikramiye ödenmektedir. Bu nedenle;
davacının yoksun kaldığı ikramiye farkı, diğer bir anlatımla uğranılan zarar
emekli aylığının bağlandığı tarih itibariyle oluştuğuna göre, tazmini gereken
zararın da, zarara neden olan bu işlemin tesis olunduğu tarihteki hukuksal
duruma göre hesaplanması gerekeceği tabiidir.
Bu itibarla; yukarıda değinilen açıklamalar ve yasal mevzuat
hükümleri gereğince, davacıya ödenmesi gereken emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki
güncel tutarlar üzerinden hesaplanarak ödenmesi yönündeki istemin herhangi bir
yasal dayanağı bulunmadığından reddi gerekmekte iken, kabulü yolunda verilen
Mahkeme kararında isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
44. Bu kararlar sonrasında
mahkemeler, Danıştay kararları çerçevesinde karar vererek bahsedilen
uyuşmazlıkları çözümlemişlerdir. Sonuç olarak birleştirilen hizmetler nedeniyle
ödenecek emekli ikramiyesiyle ilgili olarak katsayıların güncellenmesine dair
kabul edilmiş ve yerleşik hâle gelmiş yargı kararı bulunmamaktadır.
45. Anayasa Mahkemesi tarafından
5/2/2009 ve 12/5/2011 tarihli kararlarıyla kısmen
iptal edilen 2829 sayılı Kanun’un 12. maddesi ve 5997 sayılı Kanun’la
değiştirilen 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesinin birinci fıkrasının iptal
öncesi ve iptal sonrası metinleri ile 6270 sayılı Kanun ile 5434 sayılı
Kanun’un 89. maddesini değiştiren ve yürürlükte olan madde metni, başvurucunun
ödeme tarihindeki katsayılar esas alınarak emekli ikramiyesi ödenmesini veya
eski katsayıların güncellenmesini gerektiren veya buna dayanak oluşturan açık
bir hüküm içermemektedir. 6270 sayılı Kanun ile 5434 sayılı Kanun’un 89.
maddesini değiştiren ve yürürlükte olan madde metninde de “ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas
aylık tutarı üzerinden” ibaresi yer almakta olup 8/11/2012
tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla bu ibarenin Anayasaya aykırı olmadığına
karar verilmiştir.
46. Bununla birlikte gerek yasal
düzenlemeler gerekse Anayasa Mahkemesi kararları geleceğe dönük olarak hüküm
ifade ettiklerinden geçmişte meydana gelmiş olaylara yeni yasa hükümlerinin
yasa koyucu, bu yönde bir iradeyi açıkça ortaya koymadan uygulanması mümkün
değildir (Hüseyin Remzi Polge,
§ 48).
47. Sosyal güvenlik gibi teknik
ve karmaşık bir alanda kanunların nasıl yorumlanarak uygulanacağını belirlemek,
ilgili uzman mahkemeler ile itiraz ve temyizle görevli mahkemelerin yetki ve
sorumluluğundadır. Başvuru konusu olayla benzerlik gösteren
birçok dava, ilgili kişilerce mahkemeler önüne götürülmüş ve mahkemeler Anayasa
Mahkemesinin iptal kararları sonrasında ilgililer için emekli ikramiyesi
ödenmesi hakkı doğduğuna ancak bahsedilen ödemelerin bahsedilen yasalar gereği
emekliye ayrılma tarihindeki katsayılar üzerinden yapılmasına karar vermişler
ve ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden ödeme yapılması ve/veya güncelleme
taleplerini reddetmişlerdir (Hüseyin Remzi Polge, § 49).
48. Somut başvuruya konu davada
başvurucunun emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş katsayısı
üzerinden hesaplanarak kendisine ödenmesi istemiyle açtığı dava, emekli
aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak
hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvurucuya ödenmesine ilişkin hükümle
sonuçlanmıştır.
49. Başvurucunun, emekli ikramiyesinin
ödeme tarihindeki memur maaş katsayısı üzerinden hesaplanarak kendisine
ödenmesi yönündeki iddiasına dayanak olarak ileri sürdüğü Anayasa Mahkemesi
iptal kararları, geçmişe dönük olarak hak doğurucu bir etkiye sahip olmadığı
gibi bu konuda meşru beklenti oluşturmak bakımından da elverişli değildir (Hüseyin Remzi Polge,
§ 51).
50. Bu durumda somut başvuru
konusu olayda başvurucunun emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş
katsayısı üzerinden hesaplanarak kendisine ödenmesi talebinin mevcut kanun
hükümleri ve konuyla ilgili yargı içtihatları tarafından desteklenmediği,
başvurucunun bu iddiasının mülkiyet hakkı kapsamında meşru beklenti olarak
nitelendirmeye yeterli somutluğa sahip bir beklenti olmadığı, mülkiyet hakkı
kapsamında meşru beklenti oluşturmadığı ve başvurucunun, Anayasa'nın 35.
maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının
mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Hüseyin
Remzi Polge, § 52).
51. Açıklanan nedenlerle
başvurunun “konu bakımından yetkisizlik”
nedeni ile kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurucunun, mülkiyet hakkına yönelik ihlal iddiasının "konu bakımından yetkisizlik "
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
8/9/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.