TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞERAFETTİN EKEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1902)
|
|
Karar Tarihi: 24/6/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 13/8/2015-29444
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Selami ER
|
Başvurucular
|
:
|
1. Şerafettin EKEN
|
|
|
2. İsmail EKEN
|
|
|
3. Elif UÇAR
|
|
|
4. Oya ÖZGÜMÜŞ
|
|
|
5. Gülsüm ERGÜN
|
|
|
6. Hüseyin EKEN
|
|
|
7. Sevim AKGÜN
|
|
|
8. Neşe SİNANOĞULLARI
|
|
|
9. Dursun Selçuk ÖZEN
|
|
|
10. Aysel ŞENCAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Hakan CİNDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, murislerine
ait taşınmazın herhangi bir bedel ödenmeksizin ve tebligat yapılmaksızın
Mahkeme kararına istinaden tapuda 1979 yılında Hazine adına tescil edildiğini,
bu nedenlerle tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemiyle açtıkları
davanın ise reddedildiğini belirterek, mülkiyet haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşler, ihlalin sonuçlarının giderilmesi veya lehlerine tazminat
ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 28/2/2013
tarihinde Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel
bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 31/3/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucuların murisleri
adına tapuda kayıtlı olan Zonguldak ili, Ereğli ilçesi, Kirmanlı
mahallesinde bulunan 21 pafta, 29 ada, 66 parselde kayıtlı 15.251 m2
büyüklüğünde taşınmazın 1950 yılından beri fiilen Karadeniz Ereğli Bölge
Komutanlığınca kullanıldığı gerekçesiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi
talebiyle Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmıştır.
6. Mahkeme, 22/3/1978
tarihli E.1978/330, K.1978/331 sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın 1950
yılından beri Milli Savunma Bakanlığı tarafından el konularak fiilen
kullanıldığı gerekçesiyle, 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri
Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında
Kanun'un 1. ve 7. maddeleri gereğince taşınmazın Hazine adına kamulaştırılmış sayılmasına,
tapu kaydının sicilden düşürülmesine, mülkiyetinin Hazineye, intifa hakkının
ise Milli Savunma Bakanlığı'na aidiyetine karar vermiş, ancak herhangi bir
bedele hükmetmemiştir.
7. Bu kararın, temyiz
edilmeksizin 28/12/1978 tarihinde kesinleştiği, dava
konusu taşınmazın ise 4/1/1979 tarihinde tapuda Hazine adına hükmen tescil
edildiği anlaşılmıştır.
8. Başvurucuların 2010 yılında
çeşitli tarihlerde Milli Savunma Bakanlığı'na 5999 sayılı Kanun'la 2942 sayılı
Kanun'a eklenen geçici 6. maddesine dayanarak yaptıkları uzlaşma komisyonu
teşkil edilerek taşınmazın değerinin tespiti talepleri anılan Bakanlıkça,
taşınmazın Hazine adına tescil edilmiş olduğu ve 5999 sayılı Kanun'un uygulanma
imkânı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
9. Başvurucular, taşınmaza
herhangi bir bedel ödenmeksizin el atıldığını ve Mahkeme kararına istinaden
tapuda Hazine adına tescil edildiğini, murisleri ve kendilerine herhangi bir
tebligat da yapılmadığını belirterek, taşınmazın tekrar kendileri adına tapuya
tesciline, olmadığı takdirde söz konusu arazinin bedelinden paylarına düşen
kısım için hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000 TL'nin tahsiline karar verilmesi
talebiyle Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmışlardır.
10. Mahkeme, 22/3/2012
tarihli E.2011/437, K.2012/185 sayılı kararıyla, 221 sayılı Kanun'un 1. maddesi
uyarınca taşınmazın tahsis tarihi itibariyle idare adına kamulaştırılmış
sayılacağının düzenlendiği gerekçesiyle tapu iptali talebinin yerinde olmadığı,
aynı Kanun'un 4. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürede yapılmadığından
tazminat da talep edilemeyeceği, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat
davasının 2942 sayılı Kanun’a 5999 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 6.
maddesine göre 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihler arasında el atılan taşınmazlar
için mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
11. Başvurucular tarafından
temyiz edilen bu karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26/12/2012
tarihli ve E.2012/20367, K.2012/28591 sayılı ilamı ile onanmıştır.
12. Bu karar, 31/1/2013
tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucular karar düzeltme
kanun yoluna başvurmaksızın 28/2/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
14. 5/1/1961 sayılı ve 221 Sayılı Amme
Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis
Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan
gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde
kamulaştırılmış sayılır.”
15. 221 sayılı Kanun’un 3.
maddesi şöyledir:
“Birinci maddede yazılı gayrimenkuller tapuda kayıtlı ise,
kayıt sahipleri veya mirascıları ancak fiili tahsis
tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedelini istiyebilirler.
Tapuda kayıtlı olmayan gayrimenkuller hakkında fiili tahsis tarihinden itibaren
on sene geçmemiş ise o tarihte zilyedlikle iktisap
şartları tahakkuk eden zilyedleri veya mirasçıları
birinci fıkra hükmünden faydalanabilirler.
Herhalde gayrimenkule
müdahalenin men'i (İptal ibare: Anayasa Mah.nin 17/01/2008 tarihli ve E. 2004/25, K. 2008/42 sayılı Kararı ile.)
* davası dinlenmez.”
16. 221 sayılı Kanun’un 4.
maddesi şöyledir:
“Gayrimenkulün bedelini dava hakkı bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer.”
17. 18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı
Kanunla 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici
6. maddenin birinci ve altıncı fıkraları şöyledir:
“Kamulaştırma
işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu
hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek
üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut
irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el
konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde
bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.
…
İdare ve malik
arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim
edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası
açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde
tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın
birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın
idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir.
Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata
ilişkin temyiz hakkı saklıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 24/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların
28/2/2013 tarihli ve 2013/1902 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucular, herhangi bir
bedel ödenmeksizin hissedarı oldukları taşınmaza idare tarafından el atıldığını
ve Mahkeme kararına istinaden tapuda Hazine adına tescil edildiğini, gerek
kamulaştırma işlemleri gerekse de kamulaştırma yapılmış sayılmasına ilişkin
Mahkeme kararının ne murislerine ne de kendilerine tebliğ edilmediğini, 2942
sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi kapsamında yaptıkları uzlaşma başvurusunun da
sonuçsuz kaldığını, bu nedenlerle tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat
istemiyle açtıkları davanın ise Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesince
delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yanlış
yorumlanması neticesinde reddedildiğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek ihlalin sonuçlarının giderilmesi veya
tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi,
başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, somut
dava ve buna bağlı olayların özelliklerine göre olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların murislerine ait
taşınmazın 1978 tarihli Mahkeme kararıyla 1979 tarihinde Hazine adına bedelsiz
tescil edilmesi iddiaları mülkiyet hakkı, 2011 yılında açtıkları tapu iptali ve
tescil veya tazminat davasında Mahkemenin hatalı yorumu ile 5999 sayılı Kanun
hükümlerinin uygulanmaması ve yanlış karar vermesi iddiaları ise adil
yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden
incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
21. Başvurucular, murislerine
ait taşınmazın 1978 tarihli Mahkeme kararına istinaden 1979 yılında Hazine
adına bedelsiz tescil edilmesi işleminin iptal edilerek taşınmazın adlarına
tescili veya tazminata hükmedilmesi talebiyle 2011 yılında açtıkları davanın
5999 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayarak reddedilmesi nedeniyle mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
22. 6216 sayılı Kanun'un geçici
1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler."
23. Anayasa ve 6216 sayılı
Kanun'un anılan hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme,
ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan
bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında,
anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde
yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Mahkemenin zaman bakımından
yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olmaları nedeniyle,
bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate alınmaları gerekir (Ahmet Melih Acar, B. No: 2012/329, 12/2/2013, § 15).
24. Somut başvuruya konu olayda
söz konusu taşınmaz 1978 tarihli Mahkeme kararı ile 221 sayılı Kanun’a
dayanılarak ve 1950 yılından beri fiilen askeri hizmetlerde kullanıldığı
gerekçesiyle 1979 yılında Hazine adında kaydedilmiş, başvurucular ise taşınmaz
hukuken murislerinin elinden çıktıktan 32 yıl sonra kendilerine tebligat
ve/veya ödeme yapılmadan taşınmaza el atıldığı iddiasıyla kaydın iptali ve
kendi adlarına tescili veya tazminat talebiyle 2011 yılında dava açmışlar,
ancak bu dava Mahkemece 221 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca taşınmazın
tahsis tarihi itibariyle idare adına kamulaştırılmış sayılacağı, aynı Kanun'un
4. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürede tazminat talep edilmediği,
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının 2942 sayılı Kanun’a ilave
edilen geçici 6. maddesine göre 9/10/1956 ile
4/11/1983 tarihler arasında el atılan taşınmazlar için mümkün olduğu
gerekçesiyle reddedilmiştir. Karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26/12/2012 tarihli ilamı ile onanmış ve kesinleşmiştir.
25. Başvurucuların murisi adına
kayıtlı taşınmazın mülkiyeti, 1978 tarihli Mahkeme kararına dayanılarak 1979
yılında Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden 33 yıl önce kesin olarak başvurucuların
elinden çıkmıştır. Mahkeme kararı kesinleştikten sonra taşınmazın mülkiyeti
artık başvurucuların hak alanından çıkmıştır. Tazminat talebi için 221 sayılı
Kanun’un 4. maddesi ile getirilen süre ise bahsedilen Kanun’un Resmî Gazete’de yayımlandığı 12/01/1961
tarihinden iki yıl sonra 12/1/1963 tarihinde son bulmuştur.
26. Anayasa ve AİHS'in ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı, mevcut
mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir (Bkz., Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No:
2012/636, 15/4/2014, §§ 36-37). Başvurucular, 2011 yılında açtıkları davada
taşınmazın hukuki olarak maliki olmayıp, 1978 yılındaki Mahkeme kararıyla murislerinin
kaybettiği taşınmazın mülkiyetini yeniden kazanmayı veya buna bağlı olarak
tazminat almayı talep etmektedirler. Başvurucuların mülkiyet hakkına konu
ettikleri taşınmazla hukuki ilişkileri Anayasa Mahkemesinin bireysel
başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden
33 yıl önce kesildiğinden mülkiyet hakkına yönelik şikayet, Mahkemenin zaman
bakımından yetkisinin dışında kalmaktadır.
27. Nitekim benzer nitelikte 221
sayılı Kanun çerçevesinde el konulan gayrimenkullerle ilgili bir başvuruyu
inceleyen AİHM, “… yani
Türkiye Cumhuriyeti için 1 Nolu Ek Protokol’ün 1.
maddesinin yürürlüğe girdiği 28 Ocak 1987 tarihinden önce, Hazine’ye
devredilmesini dikkate alan AİHM, 1961 tarih ve 221 sayılı Kanun’a dayalı bir
mülkiyet mahrumiyetinin koşullarını incelemek için zaman bakımından yetkisiz
olduğu kanaatine varmaktadır.” demek suretiyle benzer bir olayda
kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ekdal ve diğerleri/Türkiye, 6990/04, 25/1/2011, § 48).
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların tapu iptali ve tescil veya tazminat istemine dayanak yaptıkları
taşınmazla hukuki ilişkilerinin bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı
tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden önce 1978
yılındaki Mahkeme kararıyla kesildiği ve bu kararın aynı yıl kesinleştiği
anlaşıldığından, başvuruya konu mülkiyet hakkına yönelik şikâyetin, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "zaman bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
29. Başvurucular, 2011 yılında
açtıkları tapu iptali ve tescil veya tazminat davasının, taşınmazları bedel
ödenmeksizin Hazine adına tescil edildiği ve kendilerine tebligat yapılmadığı
gerekçesiyle 5999 sayılı Kanun hükümlerine göre kamulaştırmasız el atma
hükümleri uygulanarak kabul edilmesi gerekirken reddedildiğini belirterek
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
30. Başvurucuların şikâyetinin
özü, Mahkemenin kanunları hatalı yorumladığı ve yanlış karar verdiği iddiasına
dayandığından ve mülkiyet hakkıyla ilgili olarak zaman bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiğinden bu şikâyet adil yargılanma
hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.
31. Anayasa'nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı
Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir.
32. Bir anayasal hakkın ihlali
iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin
olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay.
San. Tic. A.Ş.,
B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 34).
33. İlke olarak derece
mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel
başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin
tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir
hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun
yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik
bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
34. 5999 sayılı Kanunla 2942
sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. madde, 9/10/1956
tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu
yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan
taşınmazlara ilişkin olarak bireylere tazminat davası açma hakkı vermektedir.
Bunun için de öncelikle bir uzlaşma yolunun denenmesi gerektiği anılan maddede
ifade edilmektedir.
35. Somut başvuruya konu 2011
yılında açılan dava tapu iptali ve tescil veya tazminat talepli olarak
açılmıştır. Mahkeme, dava konusu taşınmazın, 1950 yılından beri kamu hizmetine
tahsis edildiği, 1978 yılında kesinleşen Mahkeme kararıyla 221 sayılı Kanun
gereğince Hazine adına tescil edildiği, aynı Kanun'un 4. maddesi uyarınca 2
yıllık hak düşürücü süre içinde tazminat talep edilmediği, kamulaştırmasız el
atma nedeniyle tazminat davasının 2942 sayılı Kanun’a 5999 sayılı Kanunla ilave
edilen geçici 6. maddeye göre 9/10/1956 ile 4/11/1983
tarihleri arasında el atılan taşınmazlar için mümkün olduğu gerekçesiyle
davanın reddine karar vermiştir.
36. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi gereği hukukun uygulanması ve
yorumlanması hâkimin resen gözeteceği bir husustur. Mahkeme, 2011 yılında
açılan davanın konusunu, taşınmazın kamu hizmetine ayrılma tarihini ve hak
düşürücü süreyi göz önünde bulundurduğunu gerekçesinde ifade ederek davayı
reddetmiştir. Bu karar derecattan geçerek
kesinleşmiştir.
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik içermediği anlaşıldığından,
başvuruların bu şikâyetlerinin diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin "açıkça dayanaktan
yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurucuların,
1. Mülkiyet hakkının ihlali iddiasının "zaman bakımından yetkisizlik",
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması",
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerine bırakılmasına,
24/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.