TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ŞERAFETTİN EKEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/1902)
Karar Tarihi: 24/6/2015
R.G. Tarih- Sayı: 13/8/2015-29444
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Selami ER
Başvurucular
1. Şerafettin EKEN
2. İsmail EKEN
3. Elif UÇAR
4. Oya ÖZGÜMÜŞ
5. Gülsüm ERGÜN
6. Hüseyin EKEN
7. Sevim AKGÜN
8. Neşe SİNANOĞULLARI
9. Dursun Selçuk ÖZEN
10. Aysel ŞENCAN
Vekilleri
Av. Hakan CİNDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, murislerine ait taşınmazın herhangi bir bedel ödenmeksizin ve tebligat yapılmaksızın Mahkeme kararına istinaden tapuda 1979 yılında Hazine adına tescil edildiğini, bu nedenlerle tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemiyle açtıkları davanın ise reddedildiğini belirterek, mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin sonuçlarının giderilmesi veya lehlerine tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 28/2/2013 tarihinde Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 31/3/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucuların murisleri adına tapuda kayıtlı olan Zonguldak ili, Ereğli ilçesi, Kirmanlı mahallesinde bulunan 21 pafta, 29 ada, 66 parselde kayıtlı 15.251 m2 büyüklüğünde taşınmazın 1950 yılından beri fiilen Karadeniz Ereğli Bölge Komutanlığınca kullanıldığı gerekçesiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi talebiyle Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmıştır.
6. Mahkeme, 22/3/1978 tarihli E.1978/330, K.1978/331 sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın 1950 yılından beri Milli Savunma Bakanlığı tarafından el konularak fiilen kullanıldığı gerekçesiyle, 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. ve 7. maddeleri gereğince taşınmazın Hazine adına kamulaştırılmış sayılmasına, tapu kaydının sicilden düşürülmesine, mülkiyetinin Hazineye, intifa hakkının ise Milli Savunma Bakanlığı'na aidiyetine karar vermiş, ancak herhangi bir bedele hükmetmemiştir.
7. Bu kararın, temyiz edilmeksizin 28/12/1978 tarihinde kesinleştiği, dava konusu taşınmazın ise 4/1/1979 tarihinde tapuda Hazine adına hükmen tescil edildiği anlaşılmıştır.
8. Başvurucuların 2010 yılında çeşitli tarihlerde Milli Savunma Bakanlığı'na 5999 sayılı Kanun'la 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 6. maddesine dayanarak yaptıkları uzlaşma komisyonu teşkil edilerek taşınmazın değerinin tespiti talepleri anılan Bakanlıkça, taşınmazın Hazine adına tescil edilmiş olduğu ve 5999 sayılı Kanun'un uygulanma imkânı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
9. Başvurucular, taşınmaza herhangi bir bedel ödenmeksizin el atıldığını ve Mahkeme kararına istinaden tapuda Hazine adına tescil edildiğini, murisleri ve kendilerine herhangi bir tebligat da yapılmadığını belirterek, taşınmazın tekrar kendileri adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde söz konusu arazinin bedelinden paylarına düşen kısım için hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000 TL'nin tahsiline karar verilmesi talebiyle Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmışlardır.
10. Mahkeme, 22/3/2012 tarihli E.2011/437, K.2012/185 sayılı kararıyla, 221 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca taşınmazın tahsis tarihi itibariyle idare adına kamulaştırılmış sayılacağının düzenlendiği gerekçesiyle tapu iptali talebinin yerinde olmadığı, aynı Kanun'un 4. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürede yapılmadığından tazminat da talep edilemeyeceği, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının 2942 sayılı Kanun’a 5999 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 6. maddesine göre 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihler arasında el atılan taşınmazlar için mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
11. Başvurucular tarafından temyiz edilen bu karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26/12/2012 tarihli ve E.2012/20367, K.2012/28591 sayılı ilamı ile onanmıştır.
12. Bu karar, 31/1/2013 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucular karar düzeltme kanun yoluna başvurmaksızın 28/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
14. 5/1/1961 sayılı ve 221 Sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır.”
15. 221 sayılı Kanun’un 3. maddesi şöyledir:
“Birinci maddede yazılı gayrimenkuller tapuda kayıtlı ise, kayıt sahipleri veya mirascıları ancak fiili tahsis tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedelini istiyebilirler. Tapuda kayıtlı olmayan gayrimenkuller hakkında fiili tahsis tarihinden itibaren on sene geçmemiş ise o tarihte zilyedlikle iktisap şartları tahakkuk eden zilyedleri veya mirasçıları birinci fıkra hükmünden faydalanabilirler.
Herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i (İptal ibare: Anayasa Mah.nin 17/01/2008 tarihli ve E. 2004/25, K. 2008/42 sayılı Kararı ile.) * davası dinlenmez.”
16. 221 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“Gayrimenkulün bedelini dava hakkı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer.”
17. 18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı Kanunla 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici 6. maddenin birinci ve altıncı fıkraları şöyledir:
“Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.
…
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 24/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 28/2/2013 tarihli ve 2013/1902 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucular, herhangi bir bedel ödenmeksizin hissedarı oldukları taşınmaza idare tarafından el atıldığını ve Mahkeme kararına istinaden tapuda Hazine adına tescil edildiğini, gerek kamulaştırma işlemleri gerekse de kamulaştırma yapılmış sayılmasına ilişkin Mahkeme kararının ne murislerine ne de kendilerine tebliğ edilmediğini, 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi kapsamında yaptıkları uzlaşma başvurusunun da sonuçsuz kaldığını, bu nedenlerle tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemiyle açtıkları davanın ise Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesince delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yanlış yorumlanması neticesinde reddedildiğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek ihlalin sonuçlarının giderilmesi veya tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, somut dava ve buna bağlı olayların özelliklerine göre olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların murislerine ait taşınmazın 1978 tarihli Mahkeme kararıyla 1979 tarihinde Hazine adına bedelsiz tescil edilmesi iddiaları mülkiyet hakkı, 2011 yılında açtıkları tapu iptali ve tescil veya tazminat davasında Mahkemenin hatalı yorumu ile 5999 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmaması ve yanlış karar vermesi iddiaları ise adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
21. Başvurucular, murislerine ait taşınmazın 1978 tarihli Mahkeme kararına istinaden 1979 yılında Hazine adına bedelsiz tescil edilmesi işleminin iptal edilerek taşınmazın adlarına tescili veya tazminata hükmedilmesi talebiyle 2011 yılında açtıkları davanın 5999 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayarak reddedilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
22. 6216 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
23. Anayasa ve 6216 sayılı Kanun'un anılan hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Mahkemenin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olmaları nedeniyle, bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate alınmaları gerekir (Ahmet Melih Acar, B. No: 2012/329, 12/2/2013, § 15).
24. Somut başvuruya konu olayda söz konusu taşınmaz 1978 tarihli Mahkeme kararı ile 221 sayılı Kanun’a dayanılarak ve 1950 yılından beri fiilen askeri hizmetlerde kullanıldığı gerekçesiyle 1979 yılında Hazine adında kaydedilmiş, başvurucular ise taşınmaz hukuken murislerinin elinden çıktıktan 32 yıl sonra kendilerine tebligat ve/veya ödeme yapılmadan taşınmaza el atıldığı iddiasıyla kaydın iptali ve kendi adlarına tescili veya tazminat talebiyle 2011 yılında dava açmışlar, ancak bu dava Mahkemece 221 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca taşınmazın tahsis tarihi itibariyle idare adına kamulaştırılmış sayılacağı, aynı Kanun'un 4. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürede tazminat talep edilmediği, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının 2942 sayılı Kanun’a ilave edilen geçici 6. maddesine göre 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihler arasında el atılan taşınmazlar için mümkün olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26/12/2012 tarihli ilamı ile onanmış ve kesinleşmiştir.
25. Başvurucuların murisi adına kayıtlı taşınmazın mülkiyeti, 1978 tarihli Mahkeme kararına dayanılarak 1979 yılında Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden 33 yıl önce kesin olarak başvurucuların elinden çıkmıştır. Mahkeme kararı kesinleştikten sonra taşınmazın mülkiyeti artık başvurucuların hak alanından çıkmıştır. Tazminat talebi için 221 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile getirilen süre ise bahsedilen Kanun’un Resmî Gazete’de yayımlandığı 12/01/1961 tarihinden iki yıl sonra 12/1/1963 tarihinde son bulmuştur.
26. Anayasa ve AİHS'in ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı, mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir (Bkz., Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36-37). Başvurucular, 2011 yılında açtıkları davada taşınmazın hukuki olarak maliki olmayıp, 1978 yılındaki Mahkeme kararıyla murislerinin kaybettiği taşınmazın mülkiyetini yeniden kazanmayı veya buna bağlı olarak tazminat almayı talep etmektedirler. Başvurucuların mülkiyet hakkına konu ettikleri taşınmazla hukuki ilişkileri Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden 33 yıl önce kesildiğinden mülkiyet hakkına yönelik şikayet, Mahkemenin zaman bakımından yetkisinin dışında kalmaktadır.
27. Nitekim benzer nitelikte 221 sayılı Kanun çerçevesinde el konulan gayrimenkullerle ilgili bir başvuruyu inceleyen AİHM, “… yani Türkiye Cumhuriyeti için 1 Nolu Ek Protokol’ün 1. maddesinin yürürlüğe girdiği 28 Ocak 1987 tarihinden önce, Hazine’ye devredilmesini dikkate alan AİHM, 1961 tarih ve 221 sayılı Kanun’a dayalı bir mülkiyet mahrumiyetinin koşullarını incelemek için zaman bakımından yetkisiz olduğu kanaatine varmaktadır.” demek suretiyle benzer bir olayda kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ekdal ve diğerleri/Türkiye, 6990/04, 25/1/2011, § 48).
28. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların tapu iptali ve tescil veya tazminat istemine dayanak yaptıkları taşınmazla hukuki ilişkilerinin bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden önce 1978 yılındaki Mahkeme kararıyla kesildiği ve bu kararın aynı yıl kesinleştiği anlaşıldığından, başvuruya konu mülkiyet hakkına yönelik şikâyetin, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "zaman bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
29. Başvurucular, 2011 yılında açtıkları tapu iptali ve tescil veya tazminat davasının, taşınmazları bedel ödenmeksizin Hazine adına tescil edildiği ve kendilerine tebligat yapılmadığı gerekçesiyle 5999 sayılı Kanun hükümlerine göre kamulaştırmasız el atma hükümleri uygulanarak kabul edilmesi gerekirken reddedildiğini belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
30. Başvurucuların şikâyetinin özü, Mahkemenin kanunları hatalı yorumladığı ve yanlış karar verdiği iddiasına dayandığından ve mülkiyet hakkıyla ilgili olarak zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiğinden bu şikâyet adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.
31. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
32. Bir anayasal hakkın ihlali iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 34).
33. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
34. 5999 sayılı Kanunla 2942 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. madde, 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara ilişkin olarak bireylere tazminat davası açma hakkı vermektedir. Bunun için de öncelikle bir uzlaşma yolunun denenmesi gerektiği anılan maddede ifade edilmektedir.
35. Somut başvuruya konu 2011 yılında açılan dava tapu iptali ve tescil veya tazminat talepli olarak açılmıştır. Mahkeme, dava konusu taşınmazın, 1950 yılından beri kamu hizmetine tahsis edildiği, 1978 yılında kesinleşen Mahkeme kararıyla 221 sayılı Kanun gereğince Hazine adına tescil edildiği, aynı Kanun'un 4. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü süre içinde tazminat talep edilmediği, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının 2942 sayılı Kanun’a 5999 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 6. maddeye göre 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasında el atılan taşınmazlar için mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
36. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi gereği hukukun uygulanması ve yorumlanması hâkimin resen gözeteceği bir husustur. Mahkeme, 2011 yılında açılan davanın konusunu, taşınmazın kamu hizmetine ayrılma tarihini ve hak düşürücü süreyi göz önünde bulundurduğunu gerekçesinde ifade ederek davayı reddetmiştir. Bu karar derecattan geçerek kesinleşmiştir.
37. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik içermediği anlaşıldığından, başvuruların bu şikâyetlerinin diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan nedenlerle;
A. Başvurucuların,
1. Mülkiyet hakkının ihlali iddiasının "zaman bakımından yetkisizlik",
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması",
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerine bırakılmasına,
24/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.