TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASKERİ KARADUMAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1910)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 6/6/2015-29378
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Askeri KARADUMAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat KARADUMAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu hakkında yürütülen
soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin makul süre içinde sonuçlanmaması
nedeniyle makul sürede yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek,
ihlalin tespitiyle uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/2/2013
tarihinde Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari
yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 9/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 3/1/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 15/6/2005
tarihli iddianamesi ile görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu
kurumunu dolandırmak suçlarından cezalandırılması için Diyarbakır 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
8. Başvurucu, 24/6/2005 tarihinde, görevli memurun resmi evrakta
sahteciliği ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarından tutuklanmıştır.
9. Başvurucu hakkında,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 7/10/2005
tarihli iddianamesiyle diğer üç sanıkla birlikte müteselsilen
resmi belgede sahtecilik ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarını işlediğinden
bahisle cezalandırılması için Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine yeni bir kamu
davası açılmış ve dosya Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/312 Esasına
kaydedilmiştir.
10. Diyarbakır 3. Ağır Ceza
Mahkemesi 2005/191 Esas ve 2005/312 Esas sayılı dava dosyaları aralarında fiili
ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle birleştirilmesine ve davanın 2005/191
esas üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
11. Başvurucu, 1/3/2006 tarihinde tahliye edilmiştir.
12. Başvurucunun, Diyarbakır 3.
Ağır Ceza Mahkemesinin 16/4/2007 tarihli kararı ile
dolandırıcılık ve memurun resmi evrakta sahteciliği suçlarından
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine Yargıtay 11.
Ceza Dairesinin 15/10/2012 tarihli ilamı ile ilk
derece mahkemesinin kararı, memurun resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan
2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmünün
onanmasına, kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet
hükümlerinin dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar
verilmiştir.
14. Yargıtay ilamı başvurucuya 24/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bireysel başvuru 5/2/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
15. 13/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga
Türk Ceza Kanunu’nun 339. maddesi ve 504. maddesinin yedinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
5/2/2013 tarih ve 2013/1910 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlanmadığını beyan
ederek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlanmaması
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18),
Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38–39).
21. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. ve
Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile
ilgili uyuşmazlıkların yanı sıra, cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının
makul sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıştır. Suç isnadı, bir
kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi olup,
kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın suç isnadı niteliğinde olup olmadığının
tespitinde; iddia olunan suçun pozitif düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun
gerçek niteliğinin, suç için öngörülen cezanın niteliği ile ağırlığının
değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç
olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları
uygulanmış ise, ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın, adil
yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul edilecektir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
23. Başvuru konusu olayda,
başvurucu hakkında, görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu kurumunu
dolandırmak suçlarından cezalandırılması için kamu davası açılmış ve başvurucu
isnat edilen suçlardan yargılanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§ 32).
24. Cezai alanda yöneltilen suç
isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili
makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama
veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı an olup, somut başvuru açısından bu
tarih, başvurucu hakkında iddianame düzenlendiği ve böylece isnattan haber
olduğu anlaşılan 15/6/2005 tarihidir. Sürenin bitiş
tarihi ise, suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği tarihtir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 34; B. No: 2012/625, 9/1/2014, §
32). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin,
Yargıtay ilamının tarihi olan 15/10/2012 tarihi olduğu
anlaşılmaktadır.
25. Başvurucu hakkında
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 15/6/2005
tarihli iddianamesi ile görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu
kurumunu dolandırmak suçlarından cezalandırılması için kamu davası açılmıştır.
Başvurucu, hakkında kamu davası açıldıktan sonra 24/06/2005
tarihinde isnat edilen suçlarından tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında
kovuşturma devam ederken bu kez Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 07/10/2005 tarihli iddianamesiyle diğer üç sanıkla birlikte müteselsilen resmi belgede sahtecilik ve kamu kurumunu
dolandırmak suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması için Diyarbakır 3.
Ağır Ceza Mahkemesine yeni bir kamu davası açılmış ve başvurucu hakkındaki iki
dava dosyasının, aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle
birleştirilmesine karar verilmiştir. Başvurucu, yaklaşık 7 ay tutuklu kaldıktan
sonra 01/03/2006 tarihinde tahliye edilmiştir. Yapılan
yargılama sonunda başvurucunun Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/04/2007 tarihli kararı ile dolandırıcılık ve memurun
resmi evrakta sahteciliği suçlarından cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 15/10/2012
tarihli ilamı ile memurun resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan 2 yıl 1 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmünün onanmasına,
kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin
dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verilmiş ve
karar aynı tarihte kesinleşmiştir.
26. 5271 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§§ 22-45).
27. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla
birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir
karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yedi yıl dört
aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 15.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
30. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yıl dört aylık yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.