TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ DEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1912)
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Ali DEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ziya FIRAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, yasadışı örgüt
üyeliği ve tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçlarını işlediği iddiasıyla
yargılandığı davada 14/2/2011 tarihinden beri tutuklu
olması ve mahkumiyet kararıyla birlikte tutukluluk halinin devamına karar
verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliğinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 25/2/2013
tarihinde Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına
engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 24/1/2014 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Başvuru konusu olay ve
olgular 19/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir.
Adalet Bakanlığı benzer başvurulara ilişkin önceki görüşlerine atıf yaparak
ayrıca görüş sunulmasına gerek görülmediğini bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, yasadışı örgüt
üyesi olduğu ve patlayıcı maddeleri izinsiz bulundurduğu suçlamasıyla 14/2/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
7. Başvurucu hakkında anılan
suçlarla ilgili olarak Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/172 esas sayılı
dosyasında kamu davası açılmıştır.
8. Adana 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin 25/12/2012 tarih ve E.2011/172,
K.2012/303 sayılı kararıyla başvurucu yasadışı örgüt üyeliğinden 9 yıl,
patlayıcı maddeleri izinsiz bulundurma suçundan7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum
edilmiş ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
9. Başvurucunun mahkûmiyet
kararıyla birlikte verilen tutukluluk halinin devamına ilişkin karara itirazı,
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/1/2013 tarih ve 2013/26
Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 7/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 25/2/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 17/1/2014 tarihli ilamıyla yasadışı örgüt üyeliği suçuna
ilişkin mahkumiyet kararı, başvurucunun örgüt adına suç işleme suçundan
cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, tehlikeli maddeleri izinsiz
bulundurma suçuna ilişkin mahkumiyet kararı onanmıştır.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 174 . ve
314. maddeleri.
13. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı
Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen
koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar
verilen,
…
d) Kanuna uygun olarak
tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu
süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
…
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten
isteyebilirler.”
14. 5271 sayılı Kanun’un 142.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini
izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
25/2/2013 tarih ve 2013/1912 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, yasadışı örgüt üyeliği ve
tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma suçlarını işlediği iddiasıyla
yargılandığı davada 14/2/2011 tarihinden beri tutuklu
olduğunu, gerekçesiz kararlarla tutukluluğun devamına karar verildiğini, suç
vasfının değişmesi ve beraat etme ihtimalinin bulunduğunu belirterek,
mahkumiyet kararıyla birlikte tutukluluk halinin devamına karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Şikâyetin özü ilk derece
yargılamasında devam eden tutukluluk ve hükümle birlikte tutukluluğun devamına
karar verilmesidir. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir
(B. No: 2012/695, 12/2/2013, § 15). Bu nedenle başvurunun kişi
hürriyeti ve güvenliği kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
18. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları
kanunda gösterilen:
…
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir.
…
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
19. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
20. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
22. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı
olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki
sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu
açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin
edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan
kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece
yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, §
30).
23. Ancak başvurucu hakkında ilk
derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından
talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır (B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 31).
24. Kişi serbest bırakılmadan
yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa,
mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda
kişinin hukuki durumu “suç isnadına bağlı
olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Zira mahkûmiyete karar
verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan sanığın sorumlu
olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında cezaya
hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir
tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan
mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Nitekim gerek Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerekse Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası
tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. (B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 26).
25. Suç vasfına veya suçun
sübutuna ilişkin nedenlerle kanun incelemesi sonunda hükmün bozulması ihtimali,
mahkûmiyete bağlı tutmanın bu sebeplere bağlı olarak hukuki olup olmadığının
bireysel başvuru kapsamında incelenmesine imkân vermez. Mahkûmiyet kararı ile
özgürlükten yoksun bırakılma arasında illiyet bağının varlığı, kural olarak
tutmanın hukukiliği bakımından yeterlidir.
26. Tutukluluk hâli sona
erdikten sonra tutuklama süresinin makul olmadığını iddia eden başvurucunun,
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak, iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).
27. Bu çerçevede 5271 sayılı
Kanun’un 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun başvurucunun
şikâyetleri açısından tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının incelenmesi
gerekir.
28. 5271 sayılı Kanun’un 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde, makul sürede hakkında hüküm
verilmeyen bir tutuklu için tazminat talebinde bulunabilme imkânı
tanınmaktadır. Bu yol bir yandan başvurucunun maruz kaldığı tutukluluk
süresinin makul olup olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın
tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi
ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve
elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (B.
No: 2012/338, 2/7/2013, § 48).
29. Somut olayda başvurucu isnat
edilen suçlar nedeniyle 14/2/2011 tarihinde
tutuklanmış, 25/12/2012 tarihli kararıyla patlayıcı maddeleri izinsiz
bulundurma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilmiş ve bu hüküm
17/1/2014 tarihinde kesinleşmiştir. Hakkında hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet
kararı kesinleşen başvurucunun tutukluluk hali kesin olarak sona ermiştir.
Yargılama kapsamındaki diğer suça ilişkin hüküm temyiz incelemesi sonunda
bozulmuş ise de, ilk derece yargılamasında devam eden tutukluk hali kesinleşen
mahkûmiyetle birlikte sona ermiştir. Bu durumda, başvurucunun tutuklu kaldığı
süre kesinleşen hapis cezasının infazı kapsamında dikkate alınacaktır.
30. Başvurucu, hakkındaki
mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun’un 141.
maddesine dayanarak tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Mahkumiyet
kararının kesinleşmesiyle birlikte tutukluluk sürecine ilişkin olarak sadece
tazminat talebinde bulunabileceği dikkate alındığında, bu talep yönünden etkin
ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yolu tüketilmeksizin bireysel
başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği
mümkün değildir (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 49).
31. Açıklanan nedenlerle, başvurunun,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemesi”
nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle, başvurucunun “Kişi özgürlüğü
ve güvenliğinin” ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 17/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.